Kush është në linjë | 75 përdorues në linjë: 1 anëtar 0 të fshehur 74 vizitorë :: 3 Bots AlimRekord i përdoruesve në linjë ishte 873 më Tue 13 Aug 2019 - 10:40 |
Sondazh | | A e falni namazin rregullisht? | 1.Po 5 kohë elhamdulilah | | 96% | [ 287 ] | 2.Vetëm Sabahun | | 0% | [ 1 ] | 3.Kur kam kohë | | 0% | [ 1 ] | 4.Vetëm Sabahun dhe akshamin | | 0% | [ 1 ] | 5.Vetëm xhuman | | 1% | [ 2 ] | 6.Nuk falem hiq | | 2% | [ 7 ] |
| Totali i votave : 299 |
|
Rissi ne Forum | Shkarko aplikacionin e Forumitduke klikuar këtu mbi fot
|
Statistikat | Forumi ka 3031 anëtarë të regjistruar Anëtari më i ri Fadil Grisholli
Anëtarët e këtij forumi kanë postuar 24389 artikuj v 13536 temat
|
Kohët e faljes së namazeve | |
|
| Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis | |
| | |
Autori | Mesazh |
---|
Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Fri 21 Oct 2011 - 21:26 | |
| First topic message reminder :Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Kütüb-i Sitte nedir, Kütüb-i Sitte HakkındaMeşhur altı sahih hadis kitabı. Hadis mecmualarının en sahihleri kabul edilen; Buhârî ve Müslim'in el-Câmiu's-Sahih'leri ile Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî ve ibn Mâce'nin Sünen'leri; hadis tasnifinin altın çağı olan Hicrî üçüncü yüzyılda telif edilmiş olmak, mümkün mertebe sahih hadisleri ihtiva etmek, konulara göre tasnif edilmek (alelebvâb)... gibi ortak özelliklerinden dolayı, daha sonraki asırlarda Kütüb-i Sitte: Altı Kitap, ortak adıyla şöhret bulmuştur. Bazı âlimler, az da olsa zayıf ve mevzu hadisler ihtiva ettiği için İbn Mâce'nin Sünen'i yerine İmam Mâlik'in Muvatta'ı veya Dârimî'nin Sünen'ini Kütüb-i Sitte'nin altıncı kitabı kabul etmişlerdir.
Buhârî ve Müslim'in Câmi'leri, Sahıhayn (İki Sahih) adıyla, müellifleri daha hayattayken büyük bir üne kavuşmuş, bunları Ebu Davud, Tirmizî ve Nesâi'nin Sünen'leri takip etmiş ve hadis âlimleri arasında bu kitaplar Usûl-i Hamse (Beş Temel) diye büyük bir kabul görmüştü. Ebu'l-Fazl Muhammed İbn Tahir el-Makdisî (H.507)'nin Usûl-i Hamse'ye yazdığı ve sahabeyi alfabetik olarak sıralamak suretiyle onlardan nakledilen, belirli kitaplardan bulunan hadislerin kaynağını göstermek için yazıları kitaplar anlamına gelen etrafa İbn Mâce'nin Sünen'ini de eklemesi ve Şurûti'l-Ümmeti's-Sitte (Altı İmamın Şartları) adlı kitabını telifiyle muteber hadis kitaplarının grub adı bundan sonra, İbn Mâce'nin de ilave edilmesiyle Kütüb-i Sitte olarak meşhur olmuştur.
Böyle bir isimlendirme, Kütüb-i Sitte içinde zayıf, hatta mevzu (bilhassa İbn Mâce'de) hiç bir hadis bulunmadığı, onlar dışındaki hadis kitaplarında da sahih hadis olmadığı anlamına gelmez. Nitekim Buhârî ve Müslim başta olmak üzere, Kütüb-i Sitte müelliflerinden hiç biri, kendi kitaplarına sahih hadislerin tamamını aldıkları, kitaplarındakilerin dışında sahih hadis bulunmadığı şeklinde bir iddiada bulunmamışlardır. Esasen bir hadisin sıhhati, hangi kitapta bulunduğuna bakarak değil, onu nakleden kişilerin haline bakılarak tesbit edilebilir. Diğer taraftan bu altı imam, kendilerinden önce derlenmiş olan yazılı ve sözlü hadis kaynaklarından yararlanarak bu eserleri meydana getirmişlerdir. Bu değerli eserlerin tasnifine, kendilerinden önceki çalışmalar zemin hazırladığı gibi, hadis tasnifi onlardan sonra da devam etmiştir.
İlmî çevrelerde büyük bir kabul gören Kütüb-i Sitte ile ilgili çok sayıda ve hacimli çalışmalar yapılmıştır. Bunların büyük bir kısmı bu kitapların şerhi (açıklaması), ravilerinin durumları, cem (mükerrerleri çıkararak birlikte rivayet ettikleri hadisleri bir araya toplama) ile ilgilidir. Kütüb-i Sitte hadislerini bir araya toplayıcı çalışmalardan biri, Beğavî'nin (H.516) Mesâbîhu's-Sünne'sidir. Hadisleri, senedlerini hazfederek kitabına alan Beğavî eserini Sünen tarzında tasnif etmiş, Kütüb-i Sitte ve Dârimî'nin Sünen'inde bulunan hadisleri 4434 hadiste toplamıştır. Bu konuda yapılan önemli bir çalışma da İbnu'l-Esîr'in (H.606) Câmiu'l-Usûl li Ehâdisi'r-Rasûl isimli eseridir. İbnu'l-Esîr, İbn Mâce hariç Kütüb-i Sitte ile Muvatta'da bulunan hadisleri,-mükerrerlerini çıkararak- alfabetik tarzda tertib ettiği kitaplar ve onların alt başlıkları olan bablar halinde tasnif etmiştir. 9523 hadis bulunan bu eser Kütüb-i Sitte adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir. Kütüb-i Sitte'yi oluşturan kitaplar ve özellikleri:
1. Buhârî ve el-Câmiu's-Sahîh'i: Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail el-Buhârî (H. 194-256/M.810-870) 40 yıl süren ilmî seyahatler esnasında toplamış olduğu engin hadis malzemesini 16 yılda tasnif ederek, "el-Câmiu's Sahîhu'l-Müsnedü'l-Muhtasar min Umûri Rasûlillahi (s.a.s) ve Sünenihi ve Eyyâmih" adlı eserini yazmıştır. Hocası İshak b. Rahuye'nin, "Rasûlüllah'ın sahih hadislerini muhtasar bir kitapta toplasanız" tavsiyesiyle hareket eden Buhârî, 600.000 hadis arasında seçtiği 7275 hadisi, 97 kitap ve 3400 den fazla bab'a (alt bölüm) yerleştirmiş, konuları geldikçe aynı hadisi bir kaç yerde daha tekrar etmiştir. Bu nedenle, mükerrerler dışındaki toplam hadis sayısı 3-4 bin civarına inmektedir. Buhârî, tercüme denilen bab başlıklarında konuyla ilgili âyet ve hadislerden iktibaslar yapar, âlimlerin ve bazan kendisinin görüşlerine yer verir, direkt veya endirekt yollarla tercihlerini ihsas ettirir. Tercemelerde verdiği hadis ve haberlerin çoğu muallak (senedsiz veya eksik senedli)tır. Daha önceki hadis mecmualarında pek görülmeyen bu usul Buhâri'ye hastır. Bu nedenle, "Buhârî'nin fıkhı tercemelerindedir" sözü yaygınlaşmıştır. (Yekünü 1341 olan bu tür) muallak hadisler, Buhârî'nin kitabına verdiği isimden de anlaşılacağı gibi, sahih hadislerin dışındadır. Tercümelerde Buhârî'nin verdiği bilgiler, hadislerin ihtiva ettiği fıkhı malumatı kavramada çok faydalıdır. Bütün âlimlerin ittifakıyla hadis mecmualarının ensahihi kabul edilen el-Câmiu's-Sahîh, türkçeye de tercüme edilmiş, mükerrerlerinin çıkarıldığı Tecrid'i de tercüme ve şerhiyle, Diyanet İşleri Başkanlığınca basılmıştır.
2. Müslim'in el-Câmiu's-Sahîh'i: Ebu'l-Hüseyn Müslim b. Haccâc (H.202-261), 300.000 hadis arasından seçerek tasnif ettiği kitabına, "el-Camiu'l-Müsnedü's-Sahîh" ismini vermiş, mukaddimede tasnif metodunu açıklamıştır. Buhârî'nin yaptığı gibi bab başlıklarında bilgi vermemiş, hatta, bab başlığı dahi tanzim etmemiş, sadece "bab" demekle yetinmiştir. Bugün eldeki Müslim nüshalarında bulunan bab başlıkları, eseri şerheden İmam Nevevî'ye aittir. Müslim kitabına, mevkuf ve maktu hadisleri almamış, muallaklara ise çok az yer vermiş, hadisleri konularına göre bölmemiş, hadisi en çok ilgili olduğu yerde nakletmiş, metin ve sened olarak benzerlerini bir arada ve kısaltarak tekrar etmiştir. Bu yönüyle Müslim Buhârî'den daha derli topludur. Bu ve benzeri özelliklerinden dolayı bazı âlimler (mesela Mağribliler) Müslim'i Buhâri'ye tercih etmişlerdir. Müslim'in Câmi'i, 54 kitap, 1322 bab, mükerrerler dışında 3033 hadis ihtiva etmektedir. Kadı İyaz ve İmam Nevevî başta olmak üzere pek çok âlim Müslim'i şerhetmiştir. Müslim, sade, metin ve şerhli olarak türkçeye tercüme edilmiştir.
3. Tirmizi'nin Câmi'i: Ebu İsa Muhammed b. İsa et-Tirmizi'nin (H: 209-279) Cami'i, es sünen ismiyle de maruftur. Devrin âlimlerinin tetkikine sunuları ve takdir edilen Sünen-i Tirmizi, 46 kitap, 2496 bab ve 4000 hadis ihtiva etmektedir. Hadisçilik açısından Müslim'e, fıkhu'l-hadis (hadislerde bulunan çeşitli hükümler) yönünden de Buhârî'ye ait özellikleri, onlara yakın ölçüde kitabında toplayan Tirmizi, bab başlığı altında hadisleri sıraladıktan sonra şu işlemleri yapar; hadisin sıhhat durumunu (sahih, hasen, zayıf, hasen-sahih, garib...), ravilerin durumunu, varsa seneddeki illetleri, hadisin diğer tariklerini, sahabilerin o konudaki başka rivayetlerini, bu hadislerle ulemânın nasıl amel ettiğini, ittifak ve ihtilaflarını... açıklar. Hadislerden istifade için çok faydalı olan bu açıklamalar onları, amel edilebilir hale getirir. Tirmizi üzerine de pek çok şerh yazılmış ve eser türkçeye tercüme edilmiştir.
4. Ebu Davud'un Sünen'i: Ebu Davud Süleyman b. Eş'as es-Sicistânî'nin (H: 202-275) kitabı, ahkâmla ilgili hadislerin tasnif edildiği Sünen türünün en güzel örneğidir. Kitabına, 400.000 hadis arasından seçtiği 4000 hadisi aldığını, bunların da dört hadiste özetlenebileceğini belirten Ebu Davud; sahih, hasen, leyyin ve amel edilebilir derecedeki zayıf hadisleri Sünen'ine aldığını söyler. Kitabında zayıf hadislerin mevcudiyetini kabul eden Ebu Davud, muhaddislerin ittifakla terkettikleri herhangi bir hadisi Sünen'ine almamıştır. 40 kitaptan oluşan Sünen'e pek çok şerh yazılmış, eser türkçeye de tercüme edilmiştir.
5. Nesâî'nin Sünen'i: Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb en-Nesâî (H: 215-303), sahih ve zayıf hadislerden derlediği es-Sünenü'l-Kübrâ'sını istek üzerine, sadece sahih hadisleri almak üzere ihtisar etti ve bu yeni eserine el-Müctebâ adını verdi. Kütüb-i Sitte içinde Nesâî denince, işte bu Müctebâ kasdedilir. Sünenler içinde en az zayıf hadis ve cerhedilmiş ravisi olan mücteba, Sahihayn'dan sonra üçüncü kitap olarak kabul edilir. Nesâî, hadisler arasındaki çok küçük rivayet farklarını dahi göstermiş ve rical tenkidinde büyük bir hassasiyet göstermiştir. 51 kitap ve yaklabıh 2400 babtan oluşan Müctebâ, türkçeye çevrilmiştir.
6. İbn Mâce'nin Sunen Ebu Abdullah Muhammed b. Yezıd el-Kazvînî'nin (H: 209-273) Sünen'i, 37 kitap, 1515 bab ve 4341 hadis ihtiva eder. Bu hadislerin büyük bir çoğunluğu, diğer beş kitapta (usûli hamse) mevcuttur veya sahih ve hasen durumundadır. ibn Mâce'deki hadislerin 613 ünün isnadı zayıf, 99 unun isnadı ise, yok hükmünde veya münker ya da yalanlanmıştır. Bilhassa, şahıs, kabile ve şehirlerin faziletleriyle ilgili hadislerin çoğunun uydurma olduğu söylenmiştir. Ancak, VI. asırdan sonra Kütüb-i Sitte'nin altıncı kitabı olarak kabul edilen İbn Mâce, tertibi, tekrardan uzak ve kısa olusu ile oldukça değerlidir. Muhammed Fuad Abdülbâkı tahkikiyle yapılan baskı, pek çok ilmî kolaylıklar sağlamış, eserdeki zayıf yönlere işaret edilmiştir. Bu baskı esas alınarak Sünen, şerhi de yapılmak suretiyle türkçeye çevrilmiştir. | |
| | |
Autori | Mesazh |
---|
Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Sat 26 Nov 2011 - 17:34 | |
| KIYAMETTEN ÖNCE BİR ATEŞİN ÇIKMASI
4991 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Hicaz bölgesinden bir ateş çıkmadıkça Kıyamet kopmaz. Bu ateş Busra'daki develerin boyunlarını aydınlatacaktır."
Buhari, Fiten 24; Müslim, Fiten 42, (2902).
4992 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Kıyametten önce, Hadramevt'ten -veya Hadramevt denizinden- bir ateş çıkacak, insanları toplayacak" buyurmuşlardı. (Orada bulunanlar
"Ey Allah'ın Resûlü (o güne ulaşırsak) ne yapmamızı emredersiniz?" diye sordular.
"Size Şam('ı yani Suriye'ye gitmenizi) tavsiye ederim" buyurdular."
Tirmizi, Fiten 42, (2218).
MUASIRLARININ ÖMRÜ
4993 - Ebu'z-Zübeyr, Hz. Câbir radıyallahu anh'tan naklediyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bugün doğmuş (canlı olan) hiçbir nefis yoktur ki, yüz sene sonra ölmemiş olsun." (Râvi der ki "Bununla ömrün kısalması kastedilmiştir."
Müslim, Fezailu's-sahâbe 218, (2538); Tirmizi, Fiten 64, (2251).
4994 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sormuştu. Aleyhissalâtu vesselâm bir müddet sükuttan sonra yanında duran Ezd-i Şenûe kabilesine mensup bir çocuğa bakıp:
"Bu delikanlı pir-i fâni olmadan önce Kıyametiniz kopacaktır!" buyurdular.
Hz. Enes radıyallahu anh der ki: "Çocuk o gün benim akranım idi."
Müslim, Fiten 138, (2953).
YALANCILARIN ZUHÛRU
4995 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Otuz kadar yalancı Deccaller çıkmadıkça Kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri Allah'ın elçisi olduğunu zanneder."
Tirmizi, Fiten 43, (2219); Ebu Dâvud, Melâhim 16, (4333, 4334, 4335).
GÜNEŞİN BATIDAN DOĞMASI
4996 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Güneş, battığı yerden doğmadıkça Kıyamet kopmaz. Batı'dan doğunca, insanlar görür ve hepsi de iman eder. Ancak, daha önce inanmamış veya imannın sevkiyle hayır kazanamamış olan hiç kimseye bu iman fayda sağlamaz."
Buhari, Rikak 39, İstiska 27, Zekat 9; Müslim, İman 248, (157); Ebu Davud, Melahim 12, (4312).
4997 - Hz. Ebu zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Güneş battığı sırada Mescid'e girmiştim. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana:
"Ey Ebu Zerr!" buyurdular. "Şu (güneş batınca) nereye gidiyor, biliyor musun?"
"Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dedim.
"O, Rabbinden secde etmek için izin istemeye gider. Ona izin verilir ve sanki kendisine şöyle denir: "Git geldiğin yerden tekrar doğ." O da battığı yerden doğar."
Sonra (Ebu Zerr dedi ki: "Aleyhissalâtu vesselâm) şöyle kıraat etti: "Ve zâlike müstegarrün leha" (Yasin 38). (Ebu Zerr ilaveten) dedi ki: "Bu İbnu Mes'ûd kıraatidir."
KIYAMETİN BAŞKA ALAMETLERİ
4998 - Ebu Sâid radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ruhumu kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, vahşi hayvanlar insanlarla konuşmadıkça, kişiye kamçısının ucundaki meşin, ayakkabısının bağı konuşmadıkça, kendinden sonra ehlinin ne yaptığını dizi haber vermedikçe Kıyamet kopmaz."
Tirmizi, Fiten 19, (2182).
4999 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Devs kabilesinin kadınlarının kıçları, Zü'l-Halasa putunun etrafında titremedikçe Kıyamet kopmaz. Zü'l-halasa, Devslilerin cahiliye devrinde tapındıkları (Tebâle'deki) puttur."
Buhari, Fiten 23; Müslim, Fiten 51, (2906).
5000 - Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "İnsanların dünyaca en bahtiyarını âdi oğlu âdiler teşkil etmedikçe Kıyamet kopmaz."
Tirmizi, Fiten 37, (2210).
| |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Sat 26 Nov 2011 - 17:37 | |
| 5001 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet Allah Allah diyen bir kimsenin üzerine kopmayacaktır."
Müslim, İman 234, (148 ); Tirmizi, Fiten 35, (2208 ).
5002 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, yanındaki cemaate konuşurken, bir adam gelerek: "(Ey Allah'ın Resûlü!) Kıyamet ne zaman kopacak?" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm konuşmasına devam etti, sözlerini bitirdiği vakit:
"Sual sâhibi nerede?" buyurdular. Adam:
"İşte buradayım ey Allah'ın Resûlü!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Emanet zâyi edildiği vakit Kıyameti bekleyin!" buyurdular. Adam:
"Emanet nasıl zâyi edilir?" diye sordu. Efendimiz:
"İş, ehil olmmayana tevdi edildi mi Kıyamet'i bekleyin!" buyurdular."
Buhari, İlm 2, Rikâk 35.
5003 - Sahiheyn'de gelen bir diğer rivayette: "Kahtan'dan, insanları değneğiyle idare eden bir adam çıkmadıkça Kıyamet kopmaz" buyrulmuştur."
Buhari, Fiten 23, Menâkıb 7; Müslim, Fiten 60, (2910).
5004 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Fırat nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça Kıyamet kopmaz. Onun üzerine insanlar savaşırlar. Yüz kişiden doksan dokuzu öldürülür. Onlardan her biri: "Herhalde savaşı ben kazanacağım" der."
Buhari, Fiten 24, Müslim, Fiten 29, (2894); Ebu Dâvud, Melahim 13, (4313, 4314); Tirmizi, Cennet 26, (2572, 2573).
5005 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Zaman yakınlaşmadıkça Kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, haftada bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi (kısa) olur."
Tirmizi, zühd 24, (2333).
5006 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri ipekten daha yumuşak bir rüzgârı Yemen'den gönderir. Bu rüzgâr, kalbinde zerre miktar iman bulunan hiç kimseyi hariç tutmadan hepsinnin ruhunu kabzeder."
Müslim, İman 185, (117).
5007 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Kıyamet sâdece şerir insanların üzerine kopacaktır!" buyurdular."
Müslim, Fiten 131, (2949).
5008 - İbnu Zuğb el-Eyâdi anlatıyor: "Abdullah İbnu Havâle el-Ezdi radıyallahu anh'ın yanına indim. Bana:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bizi, ganimet alalım diye yaya olarak gönderdi. Biz de döndük ve hiçbir ganimet elde edemedik. Yorgunluğumuzu yüzlerimizden anlayıp, aramızda doğrularak:
"Ey Allah'ım, onları bana tevkil etme; ben onları üzerime almaktan âcizim! Onları kendilerine de tevkil etme, bu işten kendileri de acizdirler. Onları diğer insanlara da tevkil etme, kendilerini onlara tercih ederler!" buyurdular. Sonra elini başımın üstüne koydu ve:
"Ey İbnu Havale! Hilafetin (Medine'den) Arz-ı Mukaddese'ye (Suriye'ye) indiğini görürsen, bil ki artık zelzeleler, kederler, büyük hâdiseler yakındır. O gün Kıyamet, insanlara, şu elimin, başına olan yakınlığından daha yakındır" buyurdu."
Ebu Davud, Cihad 37, (2535).
5009 - Hz. Enes radıyallahu anh dedi ki: "İstanbul'un fethi Kıyamet anında olacaktır."
Tirmizi, Fiten 58, (2240).
5010 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün):
"Ümmetim onbeş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vâcip olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler: ) "Ey Allah'ın Resûlü! Bunlar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalâtu vesselâm saydı:
-Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir metâ haline gelirse,
-Emanet (edilen şeyleri emânet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kıldıkları zaman,
-Zekât (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telâkki ettikleri zaman.
-Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
-Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
-Mescidlerde (rıza-yı ilâhi gözetmeyen husûmet, alış-veriş, eğlence ve siyâsiyâta vs. müteallik) sesler yükseldiği zaman.
-Kavme, onların en alçağı (erzel) reis olduğu;
-(Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insanları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet ettiği;
-(Çeşitli adlarla imal edilen) içkiler (serbestçe) içildiği;
-İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
-(San'at, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dansing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yaygın şekilde) şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği;
-Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakâret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, (zelzeleyi), yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) (veya gökten taş yağmasını, (kazfi) bekleyin."
Tirmizi, Fiten 39, (2211). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 3:51 | |
| 5011 - İbnu Amr İbnu'l-As radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Çıkış itibariyle, Kıyamet alametlerinin ilki güneşin battığı yerden doğması, kuşluk vakti insanlara dabbetu'l-arzın çıkmasıdır. Bunlardan hangisi önce çıkarsa, diğeri de onun hemen peşindedir."
Müslim, Fiten 118, (2941); Ebu Dâvud, Melahim 12, (4310).
5012 - Hz. Muâz İbnu Cebel radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün):
"Beytu'l-Makdis'in imârı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harâbı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccâl'in çıkmasıdır!" buyurdular. Sonra elini (Resûlullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. Muâz'ın) dizine vurdular ve:
"Bu söylediğim kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi" buyurdular."
Hz. Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yani Aleyhissalatu vesselam'ın konuştuğu ve dizine elini vurduğu kimse Muaz İbnu Cebel radıyallahu anh'tır.)"
Ebu Davud, Melahim 3, (4294).
5013 - Abdullah İbnu Büsr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Melhame ile Medine'nin fethi arasında altı yıl vardır. Yedinci yılda da Mesih Deccâl çıkar."
Ebu Davud, Melahim 4, (4296); İbnu Mace, Fiten 35, (4093).
SÛR'A ÜFLENMESİ VE NEŞR
5014 - Ebu Saîd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Sûr'un sahibi (İsrafil aleyhisselâm), sûr denen sorusunu ağzına dayamış, yüzünü çevirmiş, kulağını dikmiş, üfleme emrini beklerken ben nasıl tereffühle (dünya nimetlerinden) istifade edebilirim?" buyurmuşlardı. Bu, sanki ashabına çok ağır gelmişti:
"Peki biz ne yapalım -veya ne diyelim- ey Allah'ın Resûlü?" diye sordular. Onlara: "Hasbünallah ve ni'mel-vekil (Allah bize yeter, o ne güzel vekildir!), Allah'a tevekkül ettik. -belki de "tevekkülümüz Allah'adır!" demişti- deyiniz!" diye emir buyurdular."
Tirmizi, Kıyamet 9, (2433).
5015 - İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a Sûr'dan sorulmuştu:
"Bu, içine üflenen bir boynuzdur!" diye cevap verdi."
Ebu Davud, Sünnet 24, (4742); Tirmizi, Kıyamet 9, (2432).
5016 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"İki sûr arasında kırk vardır!" buyurmuştur. Bunun üzerine oradakiler:
"Ey Ebu Hureyre! Kırk gün mü?" diye sordular. Fakat o: "Birşey diyemem!" cevabını verdi. Tekrar: "Kırk ay mı?" dediler. O yine: "Bir şey diyemem!" cevabını verdi. "Kırk yıl mı?" dediler. O yine: "Bir şey diyemem!" cevabını verdi ve (Resûlullah'ın hadisine devam etti: )
"Sonra allah semâdan su indirecek ve insanlar yerden sebze biter gibi bitecekler. İnsanda bir kemik hâriç hepsi çürür. Bu çürümeyen, acbu'z-zeneb denen kuyruk sokumu kemiğidir. Kıyamet günü yeniden yaratılış bundan terkîb edilecektir."
Buhari, Tefsir, Zümer 3, Amme 1; Müslim, Fiten 141, (2955); Muvatta, Cenâiz 48, (1, 239);
Ebu Davud, Sünnet 24, (4743); Nesai, Cenâiz 117, (4, 111).
5017 - Ka'b İbnu Mâlik radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Mü'minin ruhu, cennet ağacında beslenen bir kuş olur. Yeniden dirilme gününde Allah onu cesedine döndürünceye kadar orada beslenir."
Muvatta, Cenaiz 49, (1, 240); Nesai, Cenaiz 117, (4, 108 ); İbnu Mace, Zühd 32, (4271).
5018 - Ebu Rezin el-Ukayli radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü dedim, Allah, mahlûkatı nasıl iade eder, (yeniden diriltir)? Bunun dünyadaki örneği nedir?"
"Sen dedi, hiç kavminin üzerinde yaşadığı vâdiden kurak mevsimde geçmedin mi? Sonra bir kere de her tarafın yemyeşil üğründüğü münbit mevsimde uğramadın mı?"
Ben "Elbette!" deyince:
"İşte bu, (yeniden) yaratmasına Allah'ın delilidir. Allah, ölüleri de böyle diriltecektir!" buyurdular."
Rezin tahric etmiştir. Bu hadis Ahmed İbnu Hanbel'in Müsned'inde biraz farklı lafızlarla rivayet etilmiştir (4, 11).
5019 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma "Fe iza nûgirâ finnâgûri" "O boru öttürülünce" (Müddessir 8 ) ayeti ile ilgili olarak dedi ki: "Bu, sûr'dur. Surede geçen râcife, birinci nefha (üfleme), râdife de ikinci nefhadır."
Buhari, Rikâk 43 (muallak olarak).
5020 - Ebu Saîd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün bize) Sâhib-i Sûr'u (İsrafili) zikretti ve dedi ki:
"Sağında Cibril, solunda da Mikâil aleyhimusselâm var."
Rezin tahric etmiştir. Ebu Davud, Hurûf ve'l-kırâ'at 1, (3999). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 3:52 | |
| HAŞR HAKKINDA
5021 - Süheyl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet günü insanlar beyaz, bembeyaz, has unun çöreği gibi bir yerde toplanacaklar. Orada hiç kimsenin bir işareti (evi, bağı vs.) olmayacak."
Buhari, Rikak 44; Müslim, Münafikun 28, (2790).
5022 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Sizler Allah'a yalınayak, bedenleriniz çıplak ve kabuklu (sünnet edilmemiş) olarak haşr olunacaksınız!" buyurdular."
5023 - Bir diğer rivayette İbnu Mes'ûd şöyle demiştir: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm va'z etmek üzere aramızda doğruldu ve dedi ki:
"Ey insanlar! Sizler (Kıyamet günü) Allah'ın yanında yalınayak, çıplak ve kabuklu olarak toplanacaksınız. (Sonra şu ayeti okudu: ) "İlk yaratışa nasıl başladı isek, üzerimizde hak bir vaad olarak yine onu iade edeceğiz..." (Enbiya 104). Haberiniz olsun, o gün ümmetimden bazı kimseler getirilir ve sol tarafa alınırlar. Bunun üzerine ben:
"Ey Rabbim! Bunlar ashabımdır!" derim. Bana:
"Sen bilmiyorsun, bunlar senden sonra neler yaptılar" denilir. ben sâlih kul (İsâ)'nın dediği gibi diyeceğim:
"Ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcü idim. Fakat vakta ki sen benni (içlerinden) aldın, üstlerinde nigehbân yalnız sen oldun. (Zaten) sen (her zaman) her şeye hakkıyla şâhidsin. Eğer kendilerine azab edersen şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen mutlak gâlib ve yegâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten sensin sen" (Mâide 117-118 ).
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm devamla dedi ki:
"Bunun üzerine bana: "Onlar, sen aralarından ayrıldığın günden beri, dinden yüz çevirmeye hiç ara vermediler!" denilecek."
Bir rivayette şu ziyade var: "Ben: "Rahmetten uzak olsunlar, rahmetten uzak olsunlar!" derim."
Buhari, Rikak 45, Enbiya 8, 44, Tefsir, Maide 14, 15, Tefsir, Enbiya 2; Müslim, Cennet 57, (2860); Tirmizi, Kıyamet 4, (3329); Nesai, Cenaiz 118, (4, 114).
5024 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet günü insanlar üç sınıf olarak haşrolunurlar:
-Yayalar sınıfı,
-Binekliler sınıfı,
-Yüzü üstü sürünenler sınıfı."
Aleyhissalatu vesselam'a soruldu: "Ey Allah'ın Resûlü! Bunlar yüzleri üzerine nasıl yürürler?" Şu cevabı verdiler:
"Onları ayakları üzerine yürüten Zât-ı Zülcelal, yüzleri üzerine yürütmeye de kâdirdir. Ancak bilesiniz, bu yüzleri üstü yürüyenler, önlerine çıkan her engele, her dikene karşı kendilerini yüzleriyle korumaya çalışırlar."
Tirmizi, Tefsir, Beni İsra'il (İsra), (3141).
5025 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "İnsanlar Kıyamet günü üç hal üzere haşrolunurlar:
1. İstekliler, korkanlar.
2. İki kişi bir deve üzerinde olanlar, üç kişi bir deve üzerinde olanlar, dört kişi bir deve üzerinde olanlar, on kişi bir deve üzerinde olanlar.
3. Geri kalanları, ateşe tapanlar. Cehennem, onların kaylûle yaptığı yerde onlarla kaylûle yapar, geceledikleri yerde onlarla birlikte geceler, onların sabahladıkları yerde onlarla sabahlar, onların akşamladıkları yerde onlarla beraber akşamlar."
Buhari, Rikak 48; Müslim, Cennet 59, (2861); Nesai, Cenaiz 118, (4, 115, 116).
5026 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"İnsanlar Kıyamet günü öylesine ter akıtırlar ki, bu terler yerin içinde yetmiş zirâ'lık derinliğe kadar iner ve bu ter (yer üstünde de birikerek insanları konuşamaz hale getirmek üzere ağızlarına) gem vurur ve kulaklarına kadar ulaşır."
Buhari, Rikak 47; Müslim, Cennet 61, (2863).
HESAP VE KULLAR ARASINDA HÜKMÜN VERİLMESİ
5027 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı (Kıyamet ve hesaplaşmanın olacağı) gün gelmezden önce daha burada iken helalleşsin. Aksi takdirde o gün, salih bir ameli varsa, o zulmü nisbetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa, arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir."
Buhari, Mezalim 10, Rikak 48; Tirmizi, Kıyamet 2, (2421).
5028 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet günü hak sahiplerine haklarını mutlaka eda edeceksiniz. Öyle ki kabış (boynuzsuz) koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacak, taşa (niye bir başka) taş üzerine yüklenip kaldığından; adamın adamı niye yaraladığından sorulacak."
(Ebu Hureyre) der ki: "Biz şunu da işitirdik: "Kıyamet günü, kişiyi tanımadığı birisi yakalar ve der ki: "Sen beni hata ve münker işlerden görüyordun, fakat ondan men etmiyordun!"
Müslim, Birr 60, (2582); Tirmizi, Kıyamet 2, (2422).
"Boynuzlu koyun....." tabirinden gerisi Rezin'in ziyadesidir,
5029 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Ahirette kimin hesabı münakaşa edilirse, azaba maruz kalacak demektir!" buyurmuşlardı. Ben: "Nasıl olur? Allah Teâla hazretleri (meâlen):
"O vakit kimin kitabı sağ eline verilirse; kolay bir hesabla muhasebe edilecek ve ehline sevinçli olarak dönecek" (İnşikak 7-9) buyurmadı mı, (bu hesap münakaşası değil mi)?" dedim.
"Hayır! buyurdular, bu (münakaşa değil) arzdır. Kıyamet günü hesâba çekilen herkes mutlaka helak olmuş demektir!"
Buhari, ilim 35, Tefsir, İnşikak 1, Rikak 49; Müslim, Cennet 80, (2876); Ebu Davud, Cenaiz 3, (3093); Tirmizi, Kıyamet 6, (2428 ).
5030 - Hureys İbnu Kabisa radıyallahu anh anlatıyor: "Medine'ye geldim ve: "Ey Allahım! Bana salih bir arkadaş nasib et!" diye dua ettim. Derken Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın yanına oturdum. Kendisine:
"Ben, Allah'a bana salih bir arkadaş nasip etmesi için dua ettim. bana, Resûlullah'tan işittiğin bir hadis söyle! Olur ki Allah Teâla Hazretlerri ondan faydalanmamı nasib eder!" dedim. Bunun üzerine dedi ki: "Ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim:
"Kıyamet günü, kişi amelleri arasında önce namazın hesabını verecek. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk olursa, hüsrâna düştü demektir. Eğer farzında eksiklik çıkarsa Rab Teâla Hazretleri: "Bakın, kulumun (defterinde yazılmış) nafilesi var mı?" buyurur. Böylece, farzın eksikleri nafile (namazları) ile tamamlanır. Sonra, bu tarzda olmak üzere diğer amelleri hesaptan geçirilir."
Tirmizi, Salat 305, (413); Nesai, Salat 9, (1232). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 3:53 | |
| 5031 - Yahya İbnu Sa'id rahimehullah anlatıyor: "Bana ulaştığına göre, (Kıyamet günü), kulun ilk bakılacak ameli namazdır. Eğer namazı kabul edilirse, geri kalan amellerine bakılır. Eğer namazı kabul edilmezse diğer amellerinin hiçbirine bakılmaz."
Muvatta, Kavru's-Salat 89, (1, 173).
5032 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü, insanlar arasında hükmedilecek ilk şey kandır."
Buhari, Diyat 1, Rikak 48; Müslim, Kasame 28, (1678 ); Tirmizi, Diyat 8, (1396); Nesai, Tahrim 2, (7, 83).
5033 - Ebu Berse radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü, dört şeyden sual edilmedikçe, kulun ayakları (Rabbinin huzurundan) ayrılamaz:
-Ömrünü nerede harcadığından,
-Ne amelde bulunduğundan,
-Malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından,
-Vücudunu nerede çürüttüğünden."
Tirmizi, Kıyamet 1, (2419).
5034 - Ebu Sa'id ve Ebu Hureyre radıyallahu anhüma anlatıyorlar:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü kul (hesap vermek üzere huzur-u ilahiye) getirilir. Allah Teâla Hazretleri:
"Ben sana kulak, göz, mal ve evlat vermedim mi? Sana hayvanları ve ekimi musahhar kılmadım mı? Seni bunlara baş olmak, onlardan istifade etmek üzere serbest bırakmadım mı? Acaba, benimle bugünkü şu karşılaşmanı hiç düşündün mü?" diye soracak. Kul da: "Hayır" diyecek. Allah Teâla Hazretleri: "Öyleyse bugün ben de seni unutacağım, tıpkı senin (dünyada) beni unuttuğun gibi!" buyuracak."
Tirmizi, Kıyamet 7, (2430).
5035 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "(Ashab, Resûlullah'a): "Ey Allah'ın Resûlü! Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular. Aleyhissalatu vesselam: "Bulutsuz bir günde, öğle vaktinde güneşi görme hususunda bir itişip kakışmanız olur mu?" diye sordu. Ashab: "Hayır!" deyince:
"Bulutsuz (dolunaylı) gecede ayı görmekte itişip kakışmanız olur mu?" diye tekrar sordu. Ashab yine: "Hayır!" deyince:
"Nefsim yed-i kudretinde olan Zât-ı Zülcelal'e yemin olsun, Rabbinizi görme hususunda da hiçbir itişip kakışmanız olmayacak. Tıpkı güneş ve ayı görmede itişip kakışmanız olmadığı gibi. Böylece kul, Rabbiyle karşı karşıya gelecek. Rabb Teâla:
"Ey filân! ben sana ikram etmedim mi? Seni efendi yapmadım mı? Sana zevce vermedim mi? Atı, deveyi sana musahhar (hizmetçi) kılmadım mı? Reislik yapmana, ganimet malından dörtte bir almana müsaade etmedim mi?" diye soracak. Kul:
"Evet ey Rabbim!" diyecek. Rab Teâla:
"Benimle karşılaşacağını hiç düşünmedin mi?" diyecek. kul bu soruya: "Hayır!" karşılığını verecek. Rab Teâlâ da:
"Öyleyse şimdi de ben seni unutuyorum. Tıpkı (dünyada) sen beni unuttuğun gibi!" diyecek. Sonra ikinci kul Allah'ın karşısına çıkar. Rab Teâla ona da aynı şeyleri söyler. Sonra üçüncüye de birinciye söylediklerinin aynısını söyler. Kul: "Evet! Ey Rabbim!" der. Rab Teâla da:
"Benimle karşılaşacağını hiç aklından geçirdin mi?" diye sorar. Kul:
"Ey Rabbim, sana, kitaplarına ve peygamberlerine inandım. Namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim!" der ve elinden geldiğince (Hak Teâla hakkında) hayır senâda bulunur. Rab Teâla:
"Bu hususta lehine şehâdet edecek biri var mı?" diye soracak. Kul:
"Hayır, yok!" diyecek. Rabb Teâla:
"Şimdi senin aleyhine bir şahit gönderilecek!" der. Kul kendi kendine: "Benim aleyhime şahidlik yapacak da kim?" diye içinden düşünür. Kulun ağzı mühürlenir. Uyluğuna: "Haydi konuş!" denir. Uyluğu, eti, kemiği konuşup, onun amelini haber verirler. Bu, onun kendisi için bir özür aramaması içindir. Bu kimse, allah'ın gadabına uğrayan münâfıktır."
Müslim, Zühd 16, (2968 ).
5036 - İbnu'l-Müseyyib, Atâ İbnu Zeyd el-Leysi, Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan naklen anlatıyorlar: "İnsanlar Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Ey Allah'ın Resûlü! Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular. O da: "Siz bulutsuz dolunay gecesinde ayı görmekten şüpheye düşer misiniz?" diye cevap verdi. Onlar:
"Hayır! Ey Allah'ın Resûlü!" diye cevap verdiler. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Bulutsuz bir günde güneşi görmekten şüphe eder misiniz?" diye tekrar sordu. Ashab yine: "Hayır!" cevabını verdiler. Bunun üzerine:
"Şunu bilin ki, siz Rabbinizi de böyle göreceksiniz. Kıyamet günü, insanlar haşrolunurlar. (Rab Teâla):
"Kim (Benden başka) bir şeye tapıyor idiyse ona tâbi olsun!" buyurur. Onlardan bir kısmı güneşe, bir kısmı aya, bir kısmı da putlara tabi olurlar. Orada, münafıklarıyla birlikte bu ümmet kalır. Allah onlara (tanımadıkları bir surette) yaklaşır.
"Ben sizin Rabbinizim!"buyurur. Oradakiler:
"(Senden Allah'a sığınırız). Biz, Rabbimiz bize gelinceye kadar bu yerdeyiz! Rabbimiz gelince biz onu tanırız!" derler. Derken Rableri (onların tanıyacağı surette) gelir. "Ben Rabbinizim!" der. Onlar da:
"Sen Rabbimizsin!" derler. Rabb Teâla onları (cennete) davet eder. Cehennemin üzerine Sırat kurulur. Peygamberler arasında, ümmetiyle Sırat'tan ilk geçen ben olurum. O gün peygamberler dışında kimse konuşmaz. Peygamberlerin o günkü kelamı da:
"Allahümme sellim, Allahümme sellim (Ey Rabbimiz selamet ver, ey Rabbimiz selamet ver!)" olacak. Cehennemde, deve dikeninin dikenleri gibi kancalar var. Deve dikeninin dikenlerini gördünüz mü?" diye sordu. Ashab: "Evet!" deyince Aleyhissalatu vesselam devam etti:
"İşte o kancalar, tıpkı deve dikeninin dikenleri gibidir. Ancak, onların büyüklüğü ne kadardır, Allah'tan başka kimse bilmez. İnsanlarrı (kötü) amelleri sebebiyle kapar. İnsanların bir kısmı (kötü) ameli sebebiyle helak olur. Bir kısmı da ateşin içine yıkılır, sonra kurtulur. Allah, ateş ehlinden kurtarmak istediklerine rahmet etmeyi irade edince, ateş ehlinden Allah'a ibadet etmiş olanları, ateşten çıkarmaları için meleklere emreder. Melekler bu kimseleri, secde izleriyle tanırlar. Çünkü Allah Teâla Hazretleri secde mahallinin yakılmasını ateşe haram etmiştir.
Onlar böylece ateşten çıkarlar. Hepsi de ateşten kavrulmuş vaziyettedir. Üzerlerine hayat suyu dökülür. Selin getirdiği milli topraktan habbelerin (filiz açıp) bitmesi gibi, suyun değdiği yerler yeniden bitecek.
Rabb Teâla, sonra, kullar arasındaki hükmünü tamamlayacak. Derken cennetle cehennem arasında bir kul kalacak. Bu, cennete girmede cehennemliklerin sonuncusudur. Yüzü cehenneme doğru ilerlerken:
"Ey Rabbim! Yüzümü ateş tarafından çevir! Kokusu beni perişan etti, alevi de beni kavurdu" diye yalvaracak. Allah Teâla'ya, kendisine dua etmesini dilediği kadar duada bulunacak. Sonra Allah Teâla Hazretleri:
"Ben bu istediğini versem, bundan başkasını da ister misin?" diye soracak. Adam: "İzzet ve celâline yemin olsun! Hayır! Bundan başkasını istemem!" diyecek ve istemeyeceği hususunda Allah'a ahd u misakta bulunacak. (Allah), bunnun üzerine yüzünü ateşten çevirecek. Adam yüzüyle cennete yönelince ve onun güzelliğini görünce, Allah'ın dilediği bir müddet susacak. Sonra (dayanamayıp): "Ey rabbim! Beni cennetin kapısına yaklaştır!" diyecek. Allah Teâla Hazretleri:
"Sen bana istemiş olduğundan başka bir talepte bulunmayacağına dair ahd u misakta bulunmadın mı? Ey âdemoğlu yazık sana! Sen ne dönekmişsin!" diyecek. Adam:
"Ey Rabbim! Mahlukatın en bedbahtı ben olmayayım!" diyecek. Rab Teâla: "Sana bu istediğin verilse, acaba başka bir şey istemeyecek misin?" der. Adam: "Hayır! İzzetine ve celaline yemin olsun hayır! Başka birşey istemeyeceğim!" diyecek. Rabbi de onu mazur addedecek. Çünkü o, sabredilemeyecek bir şeyler görmüştür. Adam, Rabbine, istediği ahd u misakta bulunur. (Rabbi de) onu cennetin kapısına yaklaştırır. Kapıya yaklaşıp onun güzelliğini ve içindeki tarâvet ve sürûru görünce, Allah'ın dilediği kadar sesini keser. (Fakat daha fazla dayanamayıp atılır):
"Ey Rabbim! Beni cennete koy!" der. Rab Teâla:
"Ey âdemoğlu yazık sana! Sen ne dönekmişsin! Sana verilenlerin dışında bir şey istemeyeceğine dair bana ahd u misâk vermedin mi?" diyecek. Adam: "Ey Rabbim! Beni mahlukatın en bedbahtı yapma!" diyecek. Allah onun bu haline gülecek. Sonra ona cennete girmesi için izin verecek ve:
"Dile (ne dilersen)!" diyecek. adam dileyecek. Öyle ki, hiçbir arzusu kalmayacak. Allah yine de: "Şunları şunları da iste!" deyip, istemesi gereken şeyleri zikredecek. Böylece istenecek şeyler bitince Allah Teâla Hazretleri:
"Bütün bunlar, bir misliyle sana verilmiştir!" buyuracak."
Ebu Sa'id der ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Bütün bunlar, on misliyle birlikte sana verilmiştir!" dediğini işittim."
Buhari, Rikak 52, Ezan 129, Tevhid 24; Müslim, İman 299, (182); Tirmizi, Cennet 20, (2560).
5037 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet günü insanlar üç kere Allah'a arzedilirler: İlk iki arzedilmede cidâl ve özür beyanı vardır. Ama üçüncü arzedilme esnasında ellerde sahifeler uçuşur, kimisi sağ eliyle, kimisi de sol eliyle alır."
Tirmizi, Kıyamet 5, (2427).
5038 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam bana: "(Kıyamet günü Allah'ın kişiye hususi) hitabı hakkında ne işittin?" diye sordu. Şu cevabı verdim:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Mü'min Rabbine yaklaştırılır. Öyle ki, (Allah onun) üzerine himayesini indirir ve günahlarını itiraf ettirir. Ona sorar: "Şu şu günahlarını biliyor musun?" Mü'min kul, iki kere:
"Evet ey Rabbim, biliyorum!" der. Rab Teâla da:
"Dünyada iken bunları örterek seni teşhir etmemiştim. Bugün de onları senden affediyorum!" buyurur. Sonra ona hasenât defteri verilir. Amma, kâfirlere ve münâfıklara gelince, bunlarla ilgili olarak, bütün mahlukatın huzurunda:
"Bunlar Allah namına yalan söylemişler (böylece büyük bir zulümde bulunmuşlardır). Haberiniz olsun! Allah'ın lâneti zâlimleredir" diye nida olunur."
Buhari, Mezalim 2, Tefsir, Hud 4, Edeb 60, Tevhid 36; Müslim, Tevbe 52, (2768 ).
5039 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü! Benim kölelerim var, bana yalan söylüyorlar ve bana ihanet ediyorlar, bana isyan ediyorlar. Ben de onlara şetmediyor ve dövüyorum. Onlar yüzünden (Allah yanında) durumum ne olacak?" diye sordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Kıyamet günü onlar, sana olan ihânetleri, isyanları ve yalanları sebebiyle muhâsebe olacaktır. Senin onlara verdiğin ceza ise, eğer cezan onların günahları nisbetinde ise, başabaştır; ne lehine ne de aleyhine olur. Eğer onlara verdiğin ceza günahlarından az ise bu senin için bir fazilet olur. Eğer onlara verdiğin ceza günahlarından çok olursa, bu fazla kısım sebebiyle onlar lehine sana kısas yapılır" buyurdular. Bunun üzerine adam huzurdan çekildi, ağlamaya ve dövünmeye başladı. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam dedi ki:
"Sen Allah'ın kitabını okumuyor musun? (Bak ne diyor! (Mealen): "Biz Kıyamet gününe mahsus adalet terazileri koyacağız. Artık hiçbir kimse hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmayacaktır. (O şey bir hardal tanesi kadar bile olsa, onu getiririz (Mizana koyarız). Hesapçılar olarak da biz yeteriz" (Enbiya 47). Adam tekrar:
"Allah'a yemin olsun, ey Allah'ın Resûlü! Ben hem kendim ve hem de onlar için, ayrılmalarından daha hayırlı bir şey göremiyorum. Seni şahid kılıyorum, hepsi hürdür, (azad ettim)" dedi."
Tirmizi, Tefsir, Enbiya, (3163).
5040 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) güldüler ve:
"Neye güldüğümü biliyor musunuz?" buyurdular. Biz:
"Allah ve Resûlü daha iyi bilir!" dedik.
"Kulun Rabbine olan hitabından!" buyurdular ve şöyle devam ettiler:
"Kul şöyle der: "Ey Rabbim, sen beni zulümden korumadın mı?"
Rab Teâla: "Evet korudum" buyurur. Kul da:
"Fakat ben bugün, kendime, kendimden başka bir kimsenin şahid olmasını asla istemiyorum" der. Rabb Teâla:
"Bugün sana tek şâhid olarak nefsin, çok şahid olarak da kirâmen kâtibin kâfidir" buyurur." Resûlullah devamla dedi ki:
"Ağzına mühür vurulur ve diğer organlarına: "Konuş!" denilir. Onlar adamın amelini haber verirler. Sonra konuşma hususunda serbest bırakılır. Adam organlarına: "Yazıklar olsun size! Buradan defolun! Ben sizin için mücadele etmiştim" der."
Müslim, Zühd 17, (2969). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 3:54 | |
| 5041 - İbnu Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Aziz ve celil olan Allah (Kıyamet günü), ümmetimden bir adamı mahlukatın üstünden seçer ve onun için doksandokuz büyük defter açar. Her defter, gözün alabildiği kadar büyüktür. Rab Teâla adama sorar: "Bu defterde yazılı olanlardan bir şey inkâr ediyor musun? Muhafız kâtiplerim (olmadık şeyler yazarak sana) zulmetmişler mi?" Kul:
"Ey Rabbim! hayır! (Hepsi doğrudur!)" der. Rabb Teâla sorar:
"(Bunları yapmada beyan edeceğin) bir özrrün var mı?" Kul der:
"Hayır! Ey Rabbim!" Aziz ve celil olan Allah:
"Evet! Senin bizim yanımızda (makbul, büyük) bir de hasenen var. Bugün sana zulüm yapmayacağız!" buyurur. Hemen bir etiket çıkarılır. Üzerinde "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden resulallah (şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın elçisidir)" yazılıdır."
Sonra, Rabb Teâla der: "Ağırlığını (yani amellerinin ağırlığını) hazırla!" Kul sorar:
"Ey Rabbim! Bu defterlerin yanındaki bu etiket de ne?" Rabb Teâla der: "Sana zulmedilmeyecek! Hemen defterler Mizan'ın bir kefesine konur, etiket de diğer kefesine. Tartılırlar. Sonunda defterler hafif kalır, etiket ağır basar. Esasen Allah'ın ismi yanında
hiçbir şey ağır olamaz."
Tirmizi, İman 17, (2641).
5042 - Ebu Mes'ud el-Bedri radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü dendi, biz cahiliye devrinde yaptıklarımızdan hesaba çekilecek miyiz?" Şu cevabı verdiler:
"Müslüman olduktan sonra iyi olana, cahiliye devrinde yaptıklarından sorulmayacaktır. Kötü amel işleyene, hem İslâm'daki ameli hem de önceki ameli sebebiyle hesap sorulacaktır."
Buhari, İstitabe 1; Müslim, İman 189, (120).
5043 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir kimseyi (küfür veya günah gibi) bir şeye çağıran hiç kimse yok ki Kıyâmet günü, o çağırdığı şeyle birlikte tevkif edilmemiş olsun. Mutlaka onunla ayrılmaz şekilde beraberdir. Bir adam bir adamı (bir şeye) davet etmiş olsa dahi! sonra şu ayeti okudu. (Mealen): "Onları hapsedin, çünkü onlar mes'ûldürler" (Saffat 24).
Tirmizi, Tefsir, Saffat (3226).
KEVSER HAVZI'NIN, MİZAN'IN VE SIRAT KÖPRÜSÜ'NÜN EVSAFI
5044 - Ebu zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü dedim, Kevser havzının kapları nedir?" Şu cevabı lütfettiler:
"Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun, onun kapları açık ve karanlık bir gecede gökteki yıldızlardan daha çoktur. Cennetin kaplarından kim içerse artık ömrünün sonuna kadar hiç susamaz. Havzın cennetten çıkan iki oluğu gürül gürül akar. Genişliği uzunluğuna denktir. Bu da Ammân'dan Eyle'ye olan mesafe kadardır. Suyu sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır."
Müslim, Fezail 36, (2300); Tirmizi, Kıyamet 16, (2447).
5045 - Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Her peygamberin bir havzı vardır. Ümmeti oraya su almaya gelir. Peygamberlerin her biri, hangisinnin suya geleni çok diye övünürler. Su almaya gelen ümmeti en çok olan peygamberin ben olacağımı ümid ediyorum."
Tirmizi, Kıyamet 15, (2445).
5046 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a "Kevser nedir?" diye sorulmuştu.
"Cennette bir nehirdir. Allah onu bana verdi. O, sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Onda (nehirde) bir kuş vardır, boynu deve boynuna benzer!" buyurdular. Hz. Ömer atılarak: "Öyleyse o müreffehtir!" dedi. Aleyhissalatu vesselam da:
"Onu yiyen, ondan da müreffehtir!" buyurdular."
Tirmizi, Kıyamet 15, (2445).
5047 - Hz. Cündüb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ben havza ilk geleniniz olacağım!"
Buhari, Rikak 53; Müslim, Fezail 25, (2289).
5048 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ben Havzın başına sizden önce geleceğim. Bana sizden bazı kimseler yükseltilip (gösterilecek). O kadar ki, eğilsem onları tutarım. Ama hemen geri çekilecekler.
"Ey Rabbim! Bunlar benim ashabım!" derim. Ama bana:
"Senden sonra bunların ne bid'alar yaptıklarını sen bilmezsin!" denilir. Ben de:
"Dini benden sonra değiştirenler rahmetten uzak olsun, rahmetten uzak olsun!" derim."
Buhari, Rikak 53, Fiten 1; Müslim, Fezail 32, (2297).
5049 - Müslim'in diğer bir rivayetinde Ebu Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ümmetim Havz'ın başında yanıma gelecek. Ben, tıpkı devesinden başkasının devesini kovan bir kimse gibi, havzımdan (bazı) insanları kovarım!" Yanımdakiler:
"Ey Allah'ın Resûlü! Bizi tanıyacak mısınız?" dediler.
"Evet buyurdu. Sizin, başkasından olmayan bir alâmetiniz olacak. Sizler yanıma alın ve abdest uzuvlarında, abdestin eseri olan bir nurla geleceksiniz. Ancak sizden bir grup benden engellenecek, onlar bana ulaşamayacaklar. Ben: "Ey Rabbim onlar benim Ashabım, onlar benim Ashabım!" diyeceğim. Ama bir melek bana cevap verip:
"Senden sonra onlar ne bid'alar ortaya çıkardılar biliyor musun?" diyecek."
Müslim, Taharet 37, (247).
Bir diğer rivayette şöyle buyrulmuştur: "Havuzum Eyle ile Aden arasındaki mesafeden daha geniştir. Onun rengi kardan daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Onun maşrabaları yıldızlardan daha çoktur."
5050 - Yezid İbnu Erkâm radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Siz (ashabım), Havzın başında yanıma gelenlerin yüzbin cüzünden sadece bir cüzünü teşkil edeceksiniz!" Yezid'e: O gün siz ne kadardınız?" diye soruldu da. "Yediyüz veya sekizyüz kadardık!" diye cevap verdi."
Ebu Davud, Sünnet 26, (4746). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 3:54 | |
| 5051 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "(Bir gün), ey Allah'ın Resûlü! Kıyamet günü bana şefaat edin!" dedim.
"İnşallah yapacağım!" buyurdular. Ben tekrar:
"Sizi nerede arayıp bulayım?" dedim.
"Beni ilk aradığın zaman Sırat üzerinde ara!" buyurdular.
"Size (orada) rastlayamazsam?" dedim.
"Mizan'ın yanında beni ara!" buyurdular.
"Orada da size rastlayamazsam?" dedim.
"Öyleyse beni Havz'ın yanında ara! Zira ben üç mevkinin dışına çıkmam!" buyurdular."
Tirmizi, Kıyamet 10, (2435).
5052 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ateşi hatırlayıp ağladım, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Niye ağlıyorsun?" diye sordu.
"Cehennemi hatırladım da onun için ağladım! Siz, Kıyamet günü, ailenizi hatırlayacak mısınız?" dedim.
"Üç yerde kimse kimseyi hatırlamaz: Mizan yanında; tartısı ağır mı geldi hafif mi öğreninceye kadar; Sahifelerin uçuştuğu zaman; kendi defteri nereye düşecek, öğreninceye kadar: Sağına mı soluna mı; yoksa arkasına mı? Sırat'ın yanında; cehennemin iki yakası ortasına kurulunca; bunu geçinceye kadar."
Ebu Davud, Sünen 28, (4755).
ŞEFAAT
5053 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Her peygamberin müstecab (Allah'ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı Kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı âhirete bıraktım). Ona inşaallah, ümmetimden şirk koşmadan ölenler nâil olacaktır."
Buhari, Da'avat 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334, (198 ); Muvatta, Kur'an 26, (1, 212); Tirmizi, Da'avat 141, (3597).
5054 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir."
Tirmizi, Kıyamet 12, (2437); Ebu Davud, Sünnet 23, (4739); İbnu Mace, zühd 37, (4310).
Tirmizi, şu ziyadeyi kaydeder: "Hz. Câbir radıyallahu anh dedi ki: "Kebâir (büyük günah) ehli olmayanın şefaate ne ihtiyacı var!"
5055 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet gününde, insanlar birbirlerine girecekler. Hz. Âdem aleyhisselam'a gelip: "Evlatlarına şefaat et!" diye talepte bulunacaklar. O ise:
"Benim şefaat yetkim yok. Siz İbrahim aleyhisselam'a gidin! Çünkü o Halilullah'tır" diyecek. İnsanlar Hz. İbrahim'e gidecekler. Ancak o da:
"Ben yetkili değilim! Ancak Hz. İsa'ya gidin. Çünkü o Ruhullah'tır ve O'nun kelamıdır!" diyecek. Bunun üzerine O'na gidecekler. O da:
"Ben buna yetkili değilim. Lâkin Muhammed aleyhissalatu vesselam'a gidin!" diyecek. Böylece bana gelecekler. Ben onlara:
"Ben şefaate yetkiliyim!" diyeceğim. Gidip Rabbimin huzuruna çıkmak için izin talep edeceğim. Bana izin verilecek. Önünde durup, Allah'ınilham edeceği ve şu anda muktedir olamayacağım hamdlerle Allah'a medh u senâda bulunacak, sonra da Rabbime secdeye kapanacağım. Rabb Teâla:
"Ey Muhammed! Başını kaldır! Dilediğini söyle, söylediğine kulak verilecek. Ne arzu ediyorsan iste, talebin yerine getirilecektir! Şefaatte bulun, şefaatin kabul edilecektir!" buyuracak. Ben de:
"Ey Rabbim! Ümmetimi, ümmetimi istiyorum!" diyeceğim. Rabb Teâla: "(Çabuk onların yanına) git! Kimlerin kalbinde buğday veya arpa danesi kadar iman varsa onları ateşten çıkar!" diyecek. Ben de gidip bunu yapacağım! Sonra Rabbime dönüp, önceki hamd u senâlarla hamd ve senâlarda bulunacağım, secdeye kapanacağım. Bana, öncekinin aynısı söylenecek. Ben de: "Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!" diyeceğim. Bana yine:
"Var, kimlerin kalbinde hardal danesi kadar iman varsa onları da ateşten çıkar!" denilecek. Ben derhal gidip bunu da yapacak ve Rabbimin yanına döneceğim. Önceki yaptığım gibi yapacağım. Bana, evvelki gibi:
"Başını kaldır!" denilecek. Ben de kaldırıp:
"Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!" diyeceğim. Bana yine:
"Var, kalbinde hardal danesinden daha az miktarda imannı olanları da ateşten çıkar!" denilecek. Ben gidip bunu da yapacağım. Sonra dördüncü sefer Rabbime dönecek, o hamdlerle hamd u senâda bulunacağım, sonra secdeye kapanacağım. Bana: "Ey Muhammed! Başını kaldır ve (dilediğini) söyle, sana kulak verilecektir! Dile, talebin verilecektir! Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir!" denilecek. Ben de: "Ey Rabbim! bana Lailâhe illallah diyenlere şefaat etmem için izin ver!" diyeceğim. Rabb Teâla:
"Bu hususta yetkin yok! -veya: "Bu hususta sana izin yok!- Lâkin izzetim, celâlim, kibriyâm ve azametim hakkı için lailâhe illallah diyenleri de ateşten çıkaracağım!" buyuracak."
Buhari, Tevhid 36, 19, 37, Tefsir, Bakara 1, Rikak 51; Müslim, İman 322, (193).
5056 - Yine Sahiheyn ve Tirmizi'nin Ebu Hureyre'den kaydettikleri bir rivayet şöyledir: "Biz bir davette Resûlullah ile beraberdik. Ona sofrada hayvanın ön budu(n dan bir parça) ikram edildi. Bud hoşuna giderdi. Ondan bir parça ısırdı ve:
"Ben Kıyamet günü âdemoğlunun efendisiyim! Acaba bunun neden olduğunu biliyor musunuz? (Açıklayayım: ) Allah o gün, öncekileri ve sonrakileri tek bir düzlükte toplar. Bakan onlara bakar, çağıran onları işitir. Güneş onlara yaklaşır. Gam ve sıkıntı, insanların tahammül edemeyecekleri ve tâkat getiremeyecekleri dereceye ulaşır. Öyle ki insanlar:
"İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musunuz, sizlere şefaat edecek birini görmüyor musunuz?" demeye başlarlar. Birbirlerine:
"Babanız Âdem var!" derler ve ona gelerek: "Ey Âdem! Sen insanların babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı, kendi ruhundan sana üfledi. (Bütün isimleri sana öğretti). Meleklerine senin önünde secde ettirdi. Seni cennete yerleştirdi. (Allah katında itibarın, makamın var.) Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın? Bizim şu halimizi, başımıza şu geleni görmüyor musun?" derler. Âdem aleyhisselâm da:
"Bugün Rabbim çok öfkelidir, daha önce bu kadar öfkelenmedi. Bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. (Esasen şefaate benim yüzüm yok, çünkü, cennette iken, Allah) beni o ağaca yaklaşmaktan men etmişti. Ben, bu yasağa âsi oldum. (Ben cennette iken işlediğim günah sebebiyle cennetten çıkarıldım. Bugün günahlarım affedilirse bu bana yeter). Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin, Nûh aleyhisselam'a gidin!" diyecek. İnsanlar Nûh aleyhisselam'a gelecekler:
"Ey Nuh! Sen yeryüzü ahalisine gönderilen resullerin ilkisin. Allah seni çok şükreden bir kul (abden şekûrâ) diye isimlendirdi. İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun? Başımıza gelenleri görmüyor musun? Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın?" diyecekler. Nuh aleyhisselâm da şöyle diyecek:
"Bugün Rabbim çok öfkelidir. Daha önce hiç bu kkadar öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek! Benim bir dua hakkım vardı. Ben onu kavmimin aleyhine (beddua olarak) yaptım. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin. İbrahim aleyhisselam'a gidin!" diyecek. İnsanlar İbrahim aleyhisselam'a gelecekler:
"Ey İbrahim! Sen allah'ın peygamberi ve arz ahalisi içinde yegane Halilisin, bize Rabbin nezdinde şefaat et! İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?" diyecekler. İbrahim aleyhisselam onlara:
"Rabbim bugün çok öfkeli. Bundan önce bu kadar öfkelenmemişti, bundan sonra da bu kadar öfkelenmeyecek. (Şefaat etmeye kendimde yüz de bulamıyorum. Çünkü ben) üç kere yalan söyledim!" deyip, bu yalanlarını birer birer sayacak. Sonra sözlerine şöyle devam edecek:
"Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Musa aleyhisselam'a gidin!" İnsanlar, Hz. Musa aleyhisselam'a gelecekler ve:
"Ey Musa! Sen Allah'ın peygamberisin. Allah seni, risaletiyle ve hususi kelamıyla insanlardan üstün kıldı. Bize Allah nezdinde şefaatte bulun! İçinde bulunduğumuz hali görmüyor musun?" diyecekler. Hz. Musa da:
"Bugün Rabbim çok öfkelidir. Daha önce böylesine öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. (Esasen Rabbim nezdinde şefaate yüzüm de yok. Çünkü) ben, öldürülmesi ile emrolunmadığım bir cana kıydım. (...Bugün ben mağfirete mazhar olursam bu bana yeterlidir.) Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Hz. İsa aleyhisselâm'a gidin!" diyecek. İnsanlar Hz. İsa'ya gelecekler ve:
"Ey İsa, sen Allah'ın Peygamberisin ve Meryem'e attığı bir kelamısın ve kendinden bir ruhsun. Üstelik sen beşikte iken insanlara konuşmuştun. Rabbin nezdinde bize şefaat et! İçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?" diyecekler! Hz. İsa aleyhisselam da:
"Bugün Rabbim çok öfkeli. Daha önce bu kadar öfkelenmedi, bundan böyle de hiç bu kadar öfkelenmeyecek!" diyecek. -Hz. İsa şahsıyla ilgili bir günah zikretmeksizin- (Bir başka rivayette: ) "(Beni, Allah'tan ayrı bir ilah edindiler. Bugün bana mağfiret edilirse bu bana yeter!") Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Muhammed aleyhissalatu vesselam'a gidin!" diyecek. İnsanlar Muhammed aleyhissalâtu vesselâm'a gelecekler, -bir diğer rivayette: "Bana gelirler!" denmiştir- ve:
"Ey Muhammed! Sen Allah'ın peygamberisin, bütün peygamberlerin sonuncususun. Allah seni geçmiş-gelecek bütün günahlarını mağfiret buyurdu. Bize Rabbin nezdinde şefaatte bulun. Şu içinde bulunduğumuz hali görmüyor musun?" diyecekler. Bunun üzerine ben Arş'ın altına gideceğim. Rabbim için secdeye kapanacağım. Derken Allah, benden önce hiç kimseye açmadığı medh u senâları benim için açacak (Ben onlarla Rabbime medh u senâlarda bulunacağım). Sonra:
"Ey Muhammed başını kaldır ve iste! (İstediğin) sana verilecek! Şefaat talep et! Şefaatin yerine getirilecek!" denilecek. Ben de başımı kaldıracağım ve: "Ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim!" diyeceğim. Bunun üzerine:
"Ey Muhammed! Ümmetinden, üzerinde hesap olmayanları cennet kapılarından sağdaki kapıdan içeri al! Esasen onlar diğer kapılarda da insanlara ortaktırlar!" denilecek."
Resûlullah sonra şöyle buyurdular:
"Nefsim kudret elinde olan Zat-ı Zülcelâl'e yemin olsun. Cennet kapısının kanatlarından iki kanadının arasındaki mesâfe Mekke ile Hecer arasındaki veya Mekke ile Busra arasındaki mesafe kadardır."
Buhari, Enbiya 3, 8, Tefsir, Beni İsrail 5; Müslim, İman 327, (194); Tirmizi, Kıyamet 11, (2436).
Hz. İbrahim aleyhisselam'ın kıssasıyla ilgili bir rivayette şu ziyade var: (Hz. İbrahim, (insanlar, şefaat etmesi için kendine geldikleri zaman, Allah'a şefaat talebinde bulunmasına mani olan üç günahı olarak yıldızlar hakkında sarfettiği "İşte bu Rabbim" (En'am 76) sözünü, atalarının putları hakkında sarfettiği "Belki de bu (putları kırma) işini onların en büyüğü yapmıştır" (Enbiya 63) sözünü ve bir de: "Ben gerçekten hastayım" (Saffat 89) sözünü zikretti."
5057 - Yezîd İbnu Süheyb el-Fakîr anlatıyor: "Hâricilerin görüşlerinden biri içime işlemişti, Haccetmek, sonra da (propaganda yapmak üzere) insanların karşısına çıkmak arzusuyla, kalabalık bir grup içerisinde yola çıktık. Medine'ye uğradık. Orada Câbir İbnu Abdillah radıyallahu anh, insanlara hadis rivayet ediyordu. Bir ara cehennemlikleri zikretti. Ben: "Ey Resûlullah'ın arkadaşı! Sen ne konuşuyorsun? Halbuki Allah Teâla Hazretleri: "(Ey Rabbim!) Ateşe kimi atarsan mutlaka onu rezil-rüsvay edersin" (Âl-i İmran 192); "Ateşten her çıkmak isteyişlerinde oraya geri çevrilirler" (Secde 20) buyurmaktadır" dedim. Hz. Câbir:
"Sen Kur'ân'ı okuyor musun?" dedi. Ben de:
"Evet!" dedim.
"Öyleyse onun evvelini oku! Çünkü o, küffar hakkındadır!" dedi ve sonra ilave etti:
"Sen, Allah'ın Muhammed aleyhissalâtu vesselâm'ı dirilteceği Makam-ı Mahmud'u işittin mi?"
"Evet!" dedim. Dedi ki:
"O, Muhammed aleyhissalâtu vesselam'a mahsus mahmûd makamdır. Allah Teâla Hazretleri o makamın hatırına, cehennemden çıkaracaklarını çıkarır!"
(Hz. Câbir) sonra, Sırat köprüsünün konuluşunu ve üzerinden insanların geçişini tavsif etti. Biz:
"Bu ihtiyarın, Aleyhissalâtu vesselâm hakkında yalan söyleyeceğini mi zannedersiniz?" dedik ve Hâricilikten rücû ettik. Hayır! Vallahi bizden bir kişiden başka, Hâricilikte kalan olmadı."
Müslim, İman 320, (191).
5058 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet günü, cehennemliklerin, dünyada en müreffeh olanı getirilerek ateşe bir kere batırılacak. Sonra:
"Ey ademoğlu denilecek. (Cehennemde) hiç nimet gördün mü? Sana hiç hayır uğradı mı?"
"Hayır! Ey Rabbim, vallahi hayır!" diyecek. Sonra cennetliklerden dünyüdü en fakir olan getirilecek. O da cennete bir sokulup çıkarılacak ve kendisine:
"Ey âdemoğlu (cennette) hiç fakirlik gördün mü, hiç sıkıntı çektin mi?" denilecek. O da:
"Hayır! Vallahi ya Rabbi! Başımdan hiç fakirlik geçmedi, hiçbir sıkıntı çekmedim" diyecek."
Müslim, Münafıkûn 55, (2807).
5059 - Yine Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah Teâla Hazretleri azabı en hafif olan cehennemliğe:
"Eğer dünya her şeyiyle senin olsaydı, şu azabdan kurtulmaya bedel, fidye olarak verir miydin?" diye soracak. Adam: "Evet!" diyecek. Rabb Teâla bunun üzerine:
"Sen daha Hz. Âdem'in sulbünde iken ben senden bundan daha hafifini istemiş: "Bana hiçbir şeyi ortak kılma da seni ateşe sokmayayım, cennete koyayım" demiştim. Sen buna yanaşmadın, şirke girdin" buyuracak."
Buhari, Rikak 51, 49, Enbiya 1; Müslim, Münafikûn 51, (2805).
5060 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennetlikler cennette, cehennemlikler de cehennemde oldukları zaman ölüm getirilir. Cennetle cehennemin arasına konup orada kesilir. Sonra bir münadi nida eder:
"Ey ehl-i cennet! Artık ebediyet var, ölüm yok! Ey ehl-i nâr! Artık ebediyet var, ölüm yok! Cennetliklerin sürûru bununla daha da artar. Cehennemliklerin de hüznü artar."
Buhari, Rikâk 50, 51; Müslim, Cennet 43, (2850). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 3:55 | |
| CENNETİN SIFATI
5061 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah Teâla hazretleri ferman etti ki: "Ben Azimu'ş-Şân, salih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen nimetler hazırladım." Ebu Hureyre ilaveten dedi ki:
"Dilerseniz şu ayet-i kerimeyi okuyun. (Mealen): "Yaptıklarına karşılık Allah katında onlar için göz aydınlığı olacak ne mükâfaatların saklandığını kimse bilemez" (Secde 17).
Buhari, Bed'ü'l-Halk 8, Tefsir, Secde 1, Tevhid 35; Müslim, Cennet 2, (2824); Tirmizi, Tefsir, (3195).
5062 - Buhari, bir diğer rivayetinde şu ziyadeyi kaydeder: "Sehl İbnu Sa'd anlatıyor -deyip, hadisin aynısını kaydettikten sonra- der ki: "Muhammed İbnu Ka'b dedi ki: "Onlar Allah için ameli gizli tuttular. Allah da onların sevabını gizli tuttu. Kullar yanına gelince onları nimete boğacak."
Hadis, bu muhtevada olarak Buhari'de mevcut değildir. Hâkim'in el-Müstedrek'inde mevcuttur (2, 413-414).
5063 - Yine Sa'd İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü dedim, insanlar neden yaratıldı?"
"Sudan!" buyurdular.
"Ya cennet?" dedim, o neden inşa edildi?"
"Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferandır. Ona giren nimete mazhar olur, eziyet görmez, ebediyet kazanır, ölümle karşılaşmaz. Elbisesi eskimez, gençliği kaybolmaz."
Aleyhissalâtu vesselâm sözlerine şöyle devam buyurdular: "Üç kişi vardır duaları reddedilmez (mutlaka kabul edilir):
-Âdil imâm (devlet başkanı).
-İftarını yaptığı zaman oruçlu.
-Zulme uğrayanın duası.
Allah, (mazlumun) duasını bulutların fevkine çıkarır ve onlara sema kapıları açılır ve Allah Teâla Hazretleri:
"İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa da, duanı mutlaka kabul edeceğim!" buyurur."
Tirmizi, Cennet 2, (2528 ).
5064 - Hz. Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Gümüşten iki cennet vardır. Kapları ve içinde bulunan diğer şeyleri de gümüştendir. Altından iki cennet vardır, kapları ve içlerinde bulunan diğer eşyaları da hep altındandır. Adn cennetinde, cennetliklerle Rablerini görmeleri arasında Allah'ın veçhindeki rıdâu'l-kibriyadan (büyüklük perdesinden) başka bir şey yoktur."
Buhari, Tefsir, Rahman 1, 2, Bedu'l-Halk 8, Tevhid 24; Müslim, İman 180, (296); Tirmizi, Cennet 3, (2530).
5065 - Yine aynı kaynaklarda şu rivayet gelmiştir: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennette, mü'min için, içi boş tek bir inciden bir çadır vardır. -Bir rivayette- Genişliği altmış mildir. Her köşesinde bir refikası bulunur, hiçbiri diğerini görmez, mü'min bunların herbirini dolaşır."
Buhari, Bed'ü'l-Halk 8, Tefsir, Rahman 1, 2, Tevhid 24; Müslim, Cennet 23, (2838 ); Tirmizi, Cennet 3, (2530).
5066 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennette yüz derece vardır. Her iki derece arasında yüz yıl(lık yürüme mesafesi) vardır."
Tirmizi, Cennet 4, (2531).
5067 - Ubâde İbnu's-Sâmit radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennette yüz derece vardır. Her bir derecenin diğer derece ile arası, sema ile arz arası kadar geniştir. Firdevs bunların en yukarıda olanıdır. Cennetin dört nehri buradan çıkar. Bunun üstünde Arş vardır. Allah'tan cennet istediğiniz vakit Firdevs'i isteyin."
Tirmizi, Cennet 4, (2533).
5068 - Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennette yüz derece vardır. Bütün alemler bunlardan birinin içinde toplansalar, hepsini de kuşatır, istiab eder."
Tirmizi, Cennet 4, (2534).
5069 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüz yıl gölgesinde yürüse onu katedemez. İsterseniz şu ayeti okuyun: (Mealen) "Daimi gölgededirler, çağlayıp duran su başlarındadırlar" (Vâkı'a 30-31).
Tirmizi, Tefsir, Vakıa, (3289), Cennet 1, (2525).
5070 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Cennette hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın."
Tirmizi, Cennet 1, (2527). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 3:56 | |
| 5071 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennette, yay kadar bir yer, güneşin üzerine doğduğu veya battığı şeyden (dünyadan) daha hayırlıdır."
Buhari, Bed'ü'l-Halk 8, Tefsir, Vakı'a 1; Müslim, Cennet 6, (2826); Tirmizi, Cennet 1, (2525).
Tirmizi, Hz. Enes'ten şu ziyadede bulunmuştur: "Sizden birinizin yayı kadar veya kamçısı kadar cennetteki bir yer, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Cennet ehlinden bir kadın, arz ehline görünecek olsa, dünya ve içindekileri aydınlatır, arzla semâ arasını güzel koku ile doldururdu, onun başörtüsü dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır."
5072 - Sa'd İbnu Ebi Vakkâs radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cennette olan şeyden bir tırnağın azalttığı miktar, semavat ve dünya arasında dört ciheti de tezyin etmiş olarak görünürdü. Eğer cennet ehlinden bir adam dünya ehline zuhûr etse ve bilezikleri görünse o(nun şavkı) güneşin ziyasını bastırırdı, tıpkı güneşin, yıldızların ziyasını bastırması gibi."
Tirmizi, Cennet 7, (2541).
5073 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Sidretü'l-Müntehâ'ya çıkarıldım. Orada dört nehir gördüm: İki nehir zâhirdi, iki nehir de bâtın. Zâhir olan iki nehir Nil ve Fırat nehirleriydi. Bâtın olanlar da cennetin iki nehri idi."
Buhari, Eşribe 12; Müslim, İman 264, (164).
5074 - Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Cennette at var mı?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam da:
"Allah Teâla Hazretleri seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yâkuttan bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her yere uçuracaktır" buyurdular. Bunun üzerine diğer biri de:
"Cennette deve var mı?" diye sordu. Ama buna Aleyhissalatu vesselam öncekine söylediği gibi söylemedi. Şöyle buyurdular:
"Eğer Allah seni cennete koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey bulunacaktır."
Tirmizi, Cennet 11, (2546).
5075 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennette siyah gözlülerin (hurilerin) toplanma yerleri vardır. Orada, benzerini mahlukâtın hiç işitmediği güzel bir sesle şarkı okurlar ve şöyle söylerler:
"Bizler ebedileriz, hiç ölmeyiz!
Bizler nimetlere mazharız, fakr bilmeyiz!
Rabbimizden razıyız, mükedder olmayız!
Kendisinin olduğumuz beylerimize ne mutlu!"
Tirmizi, Cennet 24, (2567).
5076 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her cuma oraya gelirler. Derken kuzey rüzgârı eser, elbiselerini ve yüzlerini okşar. Bunun tesiriyle hüsün ve cemalleri artar. Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları:
"Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış!" derler. Erkekler de:
"Sizler de, Allah'a kasem olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz!" derler."
Müslim, Cennet 13, (2833).
5077 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cennette bir çarşı vardır. Ancak orada ne alış, ne de satış vardır. Sadece erkek ve kadın sûretleri vardır. Erkek bunlardan bir suret arzu ederse o sûrete girer."
Tirmizi, Cennet 15, (2553).
CEHENNEMİN EVSAFI
5078 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Yaktığınız ateş var ya, bu, cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür!" buyurmuştu. (Yanındakiler):
"Zaten bu ateş, vallahi (âsileri cezalandırmaya ahirette) yeterliydi" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Cehennem ateşi öbürüne altmışdokuz kat üstün kılındı. Her bir kat'ın harareti, bunun mislindedir."
Buhari, Bed'ü'l-Halk 10; Müslim, Cennet 29, (2843); Muvatta, Cehennem 1, (2, 994); Tirmizi,
Cehennem 7, (2592).
5079 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cehennem ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o siyah ve karanlıktır."
Tirmizi, Cehennem 8, (2594); Muvatta, Cehennem 2, (2, 994). Metin Tirmizi'ye aittir.
5080 - Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cehennemi kuşatan surun dört (ayrı) duvarı vardır. Her duvarın kalınlığı kırk yıllık yürüme mesafesi kadardır."
Tirmizi, Cehennem 4, (2587). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 3:57 | |
| 5081 - Hasan Basri rahimehullah anlatıyor: "Utbe İbnu Gazvân radıyallahu anh, Basra'da minberde (hutbe esnasında) dedi ki:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize şöyle buyurmuşlardı: "Cehennemin kıyısından büyük bir taş bırakıldı. Bu taş yetmiş yıl aşağı doğru düştü de henüz dibe ulaşmadı."
(Utbe İbnu Gazvân, devamla) der ki: "Hz. Ömer radıyallahu anh: "Ateşi çok zikredip hatırlayın. Zira onun harareti pek şiddetlidir; derinliği çok fazladır, çengelleri demirdendir" buyurdu."
Tirmizi, Cehennem 2, (2578 ).
5082 - Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Veyl, cehennemde bir vadidir. Kâfir orada, kırk yıl batar da dibine ulaşamaz."
Tirmizi, Tefsir, Enbiya, (3164).
5083 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Eğer zakkûmdan, dünyaya tek damla damlatılacak olsa, bu dünya ehlinin yiyeceklerini ifsad ederdi. Öyleyse, yiyecek ve içeceği zakkum olan cehennemliğin hali ne olur (anlayın)!"
irmizi, Cehennem 4, (2588 ).
5084 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cehennem, Rabbine şikayet ederek: "Ey Rabbim! Bir parçam diğer bir parçamı yemektedir" dedi. bununn üzerine, Allah Teâla hazretleri ona, iki nefes almaya izin verdi: Bir nefes kışta, bir nefes de yazda. (Yazdaki nefesi) sizin rastladığınız en şiddetli sıcaktır. (Kıştaki nefesi de) sizin rastladığınız en şiddetli (soğuk olan) zemherirdir."
Buhari, Bed'ü'l-Halk 10; Müslim, Mesacid 185, (617); Tirmizi, Cehennem 9, (2595).
5085 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet günü, ateşten bir parça, boyun şeklinde uzanır. Bunun, gören iki gözü, işiten iki kulağı, konuşan bir dili vardır. Der ki: "Ben üç takım (insanı cezalandırmak) için vazifelendirildim: Allah'la birlikte bir başka ilaha dua eden kimse, bile bile zulmeden cebbâr, tasvirciler."
Tirmizi, Cehennem 1, (2577).
5086 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet günü cehennem, yetmişbin yuları olduğu halde getirilir. Her yularında, onu çeken yetmişbin melek vardır."
Müslim, Cennet 29, (2842); Tirmizi, Cehennem 1, (2576).
5087 - Mücahid anlatıyor: "İbnu Abbâs radıyallahu anhüma bana: "Cehennemin genişliği ne kadardır, biliyor musun?" diye sordu. Ben: "Hayır!" deyince: "Doğru, Allah'a yemin olsun, bilemezsin!" dedi ve ilave etti: "Bana Hz. Aişe radıyallahu anha dedi ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm 'a:
"Kıyamet günü Arz toptan O'nun bir kabzasıdır (tam tasarrufundadır). Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüşlerdir" (Zümer 67) âyetinden sormuş ve:
"Bu sırada insanlar nerede olurlar (ey Allah'ın Resûlü)" demiştim. Aleyhissalatu vesselam: "Cehennem köprüsünde!" cevabını verdi."
Tirmizi, Tefsir, Zümer, (3242).
CENNET VE CEHENNEMİN MÜŞTEREK YÖNLERİ
5088 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah Teâla Hazretleri cenneti yarattığı zaman Cibril aleyhisselâm'a:
"Git ona bir bak!" buyurdular. O da gidip cennete baktı ve: "(Ey Rabbim!) Senin izzetine yemin olsun, onu işitip de ona girmeyen kalmayacak, herkes ona girecek!" dedi. (Allah Teâla Hazretleri) cennetin etrafını mekruhlarla çevirdi. Sonra: "Hele git ona bir daha bak!" buyurdu. Cebrail gidip ona bir daha baktı. Sonra da:
"Korkarım, ona hiç kimse girmeyecek!" dedi. Cehennemi yaratınca, Cebrail'e:
"Git, bir de şuna bak!" buyurdu. O da gidip ona baktı ve:
"İzzetine yemin olsun, işitenlerden kimse ona girmeyecektir!" dedi. Allah Teâla hazretleri de onun etrafını şehvetlerle kuşattı. Sonra da:
"Git ona bir kere daha bak!" dedi. O da gidip ona baktı. Döndüğü zaman:
"İzzetine yemin olsun, tek kişi kalmayıp herkesin ona gireceğinden korkuyorum!" dedi."
Ebu Davud, Sünnet 25, (4744); Tirmizi, Cennet 21, (2563); Nesai, Eyman 3, (7, 3).
5089 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennetin etrafı mekârihle (nefsin hoşlanmadığı şeylerle) sarılmıştır. Cehennemin etraf ı da şehevi (nefsin arzuladığı, cazip) şeylerle sarılmıştır."
Sahiheyn'de, Ebu Hureyre'den bu rivayet aynen gelmiştir. Ancak iki yerde "huffet" (=sarılmış) kelimesine bedel "hucibet" (=örtülmüş) kelimesi kullanılmıştır.
5090 - Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cehennem, içerisine âsiler atıldıkça: "Daha var mı?" demekten geri durmaz. Bu hal, Rabbu'l-İzze'nin cehennemin üzerine ayağını koyup, iki yakasını dürüp birleştirmesine kadar devam eder. İşte o zaman cehennem:
"Yeter, yeter. İzzet ve keremine yemin olsun yeter!" der. Cennette fazlalık devam eder. Allah, ona mahsus yeni bir halk yaratır ve bunları cennetin fazla kısmına yerleştirir."
Buhari, Tefsir, Kaf 1, Eyman 12, Tevhid 7; Müslim, Cennet 37, (2848 ); Tirmizi, Tefsir, Kâf, (3268 ). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 3:58 | |
| CENNETLİKLER
5091 - Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennet ehli, gurfelerde kalanları seyrederler, tıpkı gökteki yıldızları seyretmeniz gibi."
Buhari, Rikak 51; Müslim, Cennet 10, (2830).
5092 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennet ehli gurfelerde kalanları (ehl-i guraf) görürler. Tıpkı, ufukta doğudan batıya giden inci gibi parlak yıldızları gördüğünüz gibi. Aralarındaki fazilet farkı, (gurfe ehlini) böyle yukarıda gösterir."
Bunun üzerine Ashâb: "Ey Allah'ın Resûlü! Bu söylediğiniz, peygamberlerin makamı olmalı, başkaları oraya ulaşamamalı!" dedi. Ancak Aleyhissalatu vesselâm:
"Hayır! Ruhumu kudret elinde tutan Zât'a yemin olsun! Gurfelerde kalanlar (peygamberler değiller), Allah'a inanıp peygamberleri tasdik eden kimselerdir!" buyurdular."
Buhari, Bed'u'l-Halk 8; Müslim, Cennet 11, (2831).
5093 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennete ilk girecek zümre, dolunay gecesindeki ay suretindedir. Onu takip eden zümre, parlaklık yönüyle gökteki en büyük yıldız gibidir. Cennetlikler bevletmezler, büyük abdest de bozmazlar, tükürmezler, sümkürmezler de. Tarakları altındandır, terleri misktir. Buhurdanları öd ağacından, zevceleri kara gözlü hurilerden olacak. Onlar ataları Âdem'in yaratılışı üzere, altmış zirâ boyunda tek bir adam suretinde olacaklar."
Buhari, Bed'ü'l-Halk 8, Enbiya 1; Müslim, Cennet 15, (2834); Tirmizi, Cennet 7, (2540).
5094 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm : "Cennet ehli cennette yerler ve içerler. ancak tükürmezler, küçük ve büyük abdest bozmazlar, sümkürmezler de!" buyurmuştu. Ashab:
"Peki yedikleri ne olur?" diye sordular. Aleyhissalatu vesselam:
"Geğirmek ve misk sızıntısı gibi ter! Onlara tıpkı nefes ilham olunduğu gibi tesbih ve tahmid ilham olunur."
Müslim, Cennet 18, (3835); Ebu Davud, Sünnet 23, (4741).
5095 - Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir kimse cennetlik olarak ölünce, büyük veya küçük, yaşı ne olursa olsun, otuz yaşında bir kimse olarak cennete girer ve artık bu yaş ebediyyen değişmez. Cehennemlikler için de durum böyledir."
Tirmizi, Cennet 23, (2565).
5096 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennet ehlinin vücudu kılsız, yüzü sakalsız, gözleri sürmelidir, gençlikleri zail olmaz, elbiseleri eskimez."
Tirmizi, Cennet 8, (2542).
Tirmizi'nin bir rivayetinde şu ziyade var: "Cennetliklerin başlarında taçlar vardır. Taçtaki tek bir inci, meşrık ile mağrib arasını aydınlatır."
5097 - Ebu Rezin el-Ukayli radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennet ehlinin çocuğu olmaz, (orada doğum yoktur)."
Tirmizi, Cennet 23, (2566).
5098 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Mü'mine cennette şu şu kadar (kadınla) cima gücü verilir!" buyurmuşlardı. Kendisine:
"Ey Allah'ın Resûlü! Buna tâkat getirilebilir mi?" diye soruldu.
"Yüz (kişinin) gücü verilir! (Böyle olunca takat getirir!)" buyurdular."
Tirmizi, Cennet 6, (2539).
5099 - el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet günü arz, tek bir çörek olacak. Cebbâr (olan Allah Teâla hazretleri), onu, cennetliklere azık olarak elinde çevirecektir, tıpkı sizin sefer sırasında çöreğinizi çevirdiğiniz gibi!" Bu sırada bir yahudi gelerek:
"Ey Ebu'l-Kâsım! Rahman (olan Allah) seni mübarek kılsın! Kıyamet günü cennet ehlinin (iştah açıcı) ikramı ne olacak haber vereyim mi?" dedi. Efendimiz:
"Söyle bakalım!" buyurdular. Adam, tıpkı Aleyhissalâtu vesselâm'ın söylediği gibi:
"Arz, tek bir çörek olur!" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize baktılar. Sonra azı dişleri görününceye kadar tebessüm buyurdular ve:
"Peki cennet ehlinin katıklarını sana haber vereyim mi?" dediler. Adam: "Buyurun!" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Bâlâm ve nûn!" buyurdular. Adam:
"Bu nedir?" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Öküz ve balıktır. Bunların ciğerlerinin kenarından yetmişbin kişi yer" buyurdular."
Buhari, Rikak 44; Müslim, Münafikûn 30, (2792).
5100 - el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennet ehlinden derecesi en düşük olanın seksenbin hizmetçisi, yetmişiki zevcesi vardır. Onun için inciden, zebercedden ve yakuttan bir çadır kurulur. Bu çadır, Câbiye'den San'a'ya kadar uzanan bir büyüklüktedir."
Tirmizi, Cennet 23, (2565). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 3:58 | |
| 5101 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennet ehlinin mertebece en düşük olanı o kimsedir ki: Bahçelerine, zevcelerine, nimetlerine, hizmetçilerine, koltuklarına bakar. Bunlar bin yıllık yürüme mesafesini doldururlar.
Cennetliklerin Allah nezdinde en kıymetli olanları ise, vech-i ilahiye sabah ve akşam nazar ederler."
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sonra şu ayeti okudu. (Meâlen): "Yüzler vardır, o gün ter ü tâzedir, Rablerini görecektir" (Kıyamet 22-23).
Tirmizi, Cennet 17, (2556), Tefsir, Kıyamet (3327).
5102 - Mugire İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Hz. Musa aleyhisselâm Rabbine sordu:
"Derece itibariyle cennet ehlinin en düşüğü nasıldır?" Rab Teâla buyurdu: "O, cennet ehli cennete dahil edildikten sonra gelecek olan bir adamdır ki kendisine:
"Cennete gir!" denilir. Adam:
"Ey Rabbim nasıl gireyim. Herkes yerlerine yerleşti, mekanlarını tuttu!" der. Ona şöyle denilir:
"Sana dünya meliklerinden birinin mülkü kadar mülk verilmesine razı mısın?"
"Rabbim, razıyım!" der. Rab Teâla:
"Sana bu verilmiştir. Onun misli, onun misli, onun misli, onun misli de."
Adam beşincide:
"Ey Rabbim razı oldum (yeter!)" der. Rab Teâla:
"Bu sana verildi, on misli daha verildi. Ayrıca gönlün her ne isterse, gözün neden zevk alırsa, sana hep verilmiştir!" buyurur. Adam:
"Rabbim razı oldum(yeter!)" der. (Hz. Musa sormaya devam eder):
"Ya derecesi en üstün olan (nasıldır)?"
"İşte irade ettiklerim bunlardı. Onların keramet fidanlarını kendi elimle diktim ve üzerlerine mühür vurdum. Onlara hazırladığımı, ne bir göz görmüş ne bir kulak işitmiştir, hiçbir beşer kalbine de hutur etmemiştir."
Müslim, İman 312, (189); Tirmizi, Tefsir, Secde, (3196).
5103 - Ebu Sa'id el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri cennet ehline;
"Ey cennet ahalisi!" diye seslenir. Onlar:
"Ey Rabbimiz, buyur! Ebrine âmâdeyiz! Hayır senin elindedir!" derler. Rab Teâla:
"Razı oldunuz mu? diye sorar. Onlar:
"Ey Rabbimiz! Razı olmamak ne haddimize! Sen bize mahlûkatından bir başkasına vermediğin nimetler verdin!" derler. Rab Teâla:
"Ben sizlere bundan daha fazlasını vereyim mi?" der. Onlar:
"Bu verdiklerinden daha üstün ne olabilir?" derler. Rab Teâla:
"Size rızamı helal kıldım. Artık, size ebediyen gadab etmeyeceğim!" buyururlar."
Buhari, Rikâk 51, Tevhid 38; Müslim, Cennet 9, (2829); Tirmizi, Cennet 18, (2558 ).
5104 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bana cennete giren ilk üç kişi arzedildi. Bunlardan biri şehid, biri iffetli olan (ve azla yetinerek) iffetini koruyan, biri de Allah'a ibadetini güzel yapan ve efendilerine hayırhah olan bir köle idi."
Tirmizi, Fezâilu'l-Cihad 13, (1642).
5105 - Harise İbnu Vehb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Size cennet ehlini haber vereyim mi?" buyurdular. Ashab:
"Evet ey Allah'ın Resûlü" dedi. Aleyhissalatu vesselâm:
"Her bir biçare addedilen zayıf kimsedir. Bu kimse, bir hususta Allah'a yemin etse, Allah onun dilediğini yerine getirirek tebrie eder ve hânis kılmaz" buyurdu ve tekrar sordu:
"Size cehennem ehlini haber vereyim mi? Bunlar kaba, cimri ve kibirli kimselerdir."
Buhari, Tefsir, Nûn 1, Edeb 61, Eymân 9; Müslim, Cennet 46, (2853); Tirmizi, Cehennem 13, (2608 ).
5106 - Ebu Davud'da Harise radıyallahu anh'tan gelen bir rivayette, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur:
"Cennete ne zengin cimri, ne de kaba merhametsiz girer."
Ebu Davud, Edeb 8, (4801).
CEHENNEMLİKLER
5107 - Nu'mân İbnu Beşir radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cehennemliklerin azab cihetiyle en hafif olanı, ayağında ateşten bir nalın ve nalın bağı olan kimsedir ki, ayağındakiler sebebiyle, tıpkı tencerenin kaynaması gibi, başında dimağı kaynar. Öyle tahammülfersa bir azam duyar ki, azabca insanların en hafifi olduğu halde, kendinden şiddetli azab çeken olmadığını zanneder."
Buhari, Rikâk 8; Müslim, İman 363, (213); Tirmizi, Cehennem 12, (2607).
5108 - Semüre İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"(Cehennemlikler derece derecedir.) Bir kısmı vardır, ateş onları topuğuna kadar yakalar, bir kısmı vardır, dizlerine kadar yakalar, bir kısmı vardır kemere kadar yakalar, bir kısmı vardır köprücük kemiğine kadar yakalar."
Müslim, Cennet 33, (2845).
5109 - Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu, içinde bulundukları azaba eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım talep ederler. Onlara besleyici olmayan ve açlığı gidermeyen darî' (denen dikenli bir ot) verilir. Tekrar yiyecek isterler, bu sefer de boğazda tıkanıp kalan bir yiyecekle imdat edilir. (Bu da boğazlarında takılır kalır, ne ileri geçer, ne de geri gelir.) Derken, dünyada iken, bu durumda, bir içecekle takılan lokmaları kaydırdıklarını hatırlarlar ve bir içecek talep ederler. Kendilerine demir kancalar bulunan kaplarda kaynar sular verilir. Bu kaplar, yüzlerine yaklaştırılınca, yüzlerini dağlayıp atar. Su karınlarına girince, içerilerini param parça eder. Bu sefer de:
"Cehennemin bekçilerini çağırın, ola ki azabımızı biraz hafifletir!" derler. Onları çağırırlar. Onlar gelince:
"Size peygamberleriniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş miydi?" derler. Onlar:
"Evet getirmişti (ama dinlemedik)" derler. Bunun üzerine, bekçiler:
"Siz isteyin durun! Kâfirlerin istekleri (burada) boşadır!" derler" (Gâfir 50). Cehennemlikler bekçilerden ümidi kesince:
"(Cehenneme müvekkel melek) Mâlik'i çağırın!" derler. (Mâlik gelince):
"Ey Mâlik, (söyle de) Rabbin bizim hakkımızda ölüme hükmetsin!" derler. Mâlik de onlara:
"Hayır! (Siz burada canlı olarak ebedi) kalıcılarsınız!" diye cevap verecek" (Zuhruf 77).
(Hadisin ravilerinden) A'meş rahimehullah der ki: "Bana bildirildi ki, cehennemliklerin Mâlik'e yalvarmaları ile Mâlik'in onlara verdiği cevap arasında bin yıllak zaman geçecektir. Cehennemlikler, bu sefer aralarında:
"Rabbinize dua edin, sizin için O'ndan daha hayırlı kimse yok!" diyecekler ve elbirlik şöyle yakaracaklar:
"Ey Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı, biz gerçekten sapıtmış kimselerdik. Ey Rabbimiz bizi bundan çıkar. Eğer (yine) küfre dönersek artık hiç şüphesiz ki zâlimlerden oluruz" (Mü'minûn 106-107). Rab Teâl, onlara: "Cehennemin içine yıkılıp gidin! Bana bir şey söylemeyin!" diyecek" (Mü'minûn 108 ).
Resûlullah devamla dedi ki: "Bu cevap üzerine, cehennem ehli her çeşit hayırdan ümidlerini keserler; hıçkırmaya, nedâmet etmeye, dövünüp yırtınmaya başlarlar."
Tirmizi, Cehennem 5, (2589).
5110 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cehennemliklerin tepelerine kaynar su dökülür. Bu su, vücudlarının içine nüfuz eder, öyle ki karınlarına kadar ulaşır; içlerinde ne var ne yok, söker atar ve ayaklarını delip geçer. Bu hâdise "Bununla karınlarının içinde ne varsa hepsi ve derileri eritilecektir" (Hacc 20) ayetinde zikri geçen eritme (es-Sahru) hâdisesidir. Sonra (eriyen cesedleri) eski haline iade edilir."
Tirmizi, Cehennem 4, (2585). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 3:59 | |
| 5111 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kâfirin cehennemdeki bir azı dişi Uhud dağı kadardır. Derisinin kalınlığı da üç gecelik yol mesafesidir."
Müslim, Cennet 44, (2851); Tirmizi, Cehennem 3, (2580, 2581, 2582).
5112 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kâfir, bir iki fersah uzunluğundaki dilini Kıyamet günü yerde sürür, (Mevkıf'te) insanlar onun üzerine basarlar."
Tirmizi, Cehennem 3, (2583).
5113 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet günü ilk çağrılacak olan, Hz. Âdem'dir. Hak Teâla Hazretleri:
"Ey Âdem!" der. Hz. Âdem:
"Buyur ey Rabbim, emrindeyim!" der. Rabb Teâla:
"Zürriyyetinden cehenneme girecekleri ayır!" emreder. Âdem:
"Ey Rabbim ne miktarını ayırayım?" diye sorar. Rabb Teâla:
"Her yüzden doksandokuzunu!" ferman buyurur."
(Ashab bu esnada atılıp): "Ey Allah'ın Resûlü! Bizden geriye ne kaldı?" derler. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Benim ümmetim, diğer ümmetler yanında siyah öküzün başındaki beyaz tüy gibi (az)dır!" buyurdular."
Buhari, Rikak 45.
5114 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Hz. İbrahim aleyhisselâm, Kıyamet günü, babası Azer'i (yüzü) üzerinde bir siyahlık ve toz toprak olduğu halde görür. Babasına:
"Ben sana dünyada iken, "Bana, âsi olma!" demedim mi?" der. Babası ona:
"İşte bugün ben artık sana âsi olmayacağım!" der. Bunun üzerine İbrahim aleyhisselâm:
"Ey Rabbim! Sen yeniden diriltilme gününde beni rüsvay etmeyeceğini vaadetmiştin. Rahmetten uzak babamın halinden daha rüsvay edici başka ne var?" diye yakarır. Allah Teâla Hazretleri:
"Ben cenneti kâfirlere haram kıldım!" cevabında bulunur. Sonra şöyle nida edilir:
"Ey İbrahim, ayaklarının altında ne var, biliyor musun?" İbrahim yere bakar ve kana bulanmış bir sırtlan görür. Derhal ayaklarından tutulup ateşe atılır. (İşte bu, İbrahim'in babasıdır, o çirkin surete sokulmuştur)."
Buhari, Enbiya 8, Tefsir, Şu'arâ 1.
CENNETLİKLERİN VE CEHENNEMLİKLERİN MÜŞTEREKEN ZİKREDİLDİĞİ HADİSLER
5115 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennet ve cehennem, aralarında (ihtilaf ederek Allah nezdinde) dâvâ açtılar. Cehennem:
"Ben, mütekebbirler (dünyada büyüklük taslayanlar) ve mütecebbirler (zorbalık yapanlar) için tercih edildim!" diye övündü. Cennet de:
"(Ey Rabbim!) Bana niçin sadece zayıflar ve (insanlar nazarında) düşük olanlar, (hakir görülenler) girer?" dedi. Allah Teâla Hazretleri önce cennete hitap etti:
"Sen benim rahmetimsin. Kullarımdan dilediklerime rahmetimi seninle ulaştıracağım!" Sonra da cehenneme hitap etti:
"Sen de benim azabımsın. Kullarımdan dilediğimi seninle azablandıracağım!" (Her ikisine yönelerek):
"İkiniz(in de vazifesi var! İkiniz de) dolacaksınız!" buyurdu. Ancak cehennem, bir türlü dolmak bilmedi. Allah Teâla da ayağını üzerine bastı. Derken cehennem:
"Yeter! Yeter!" diye inledi. Bu suretle dolmuş olan cehennemin ağzı birbirine kavuştu. Allah mahlûkatından hiçbir ferde asla zulmetmez.
Cennete gelince, Allah onu yeni mahlûkat yaratarak onu dolduracaktır."
Buhari, Tefsir, Kâf 1, Tevhid 25; Müslim, Cennet 35, (2846); Tirmizi, Cennet 22, (2564).
5116 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Hakkıyla cehennemlik olan cehennemlikler var ya, onlar cehennemde ne ölürler ne de yaşarlar. Lâkin günahları -yahut hataları denmiştir- sebebiyle ateşe dûçar olan birkısım kimseler vardır ki, ateş onları tamamen öldürür. Yanıp kömür olduktan sonra, kendilerine şefaat edilme izni verilir. Böylece grup grup getirilirler ve cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra:
"Ey cennet ehli! Bunların üzerlerine su dökün" denilir. Bunlar, sel yatağında biten bir ot gibi yeniden biterler."
Müslim, İman 306, (185).
5117 - Yine Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Mü'minler cehennemden kurtarılıp, cennetle cehennem arasındaki köprüde bir müddet hapsedilirler. Bu sırada, aralarında dünyada geçmiş olan haksızlıklar kısas edilir. Böylece günahlardan temizlenip paklandıktan sonra cennete girmelerine izin verilir. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun, onlardan herbiri, cennetteki evini, dünyadaki evinden daha iyi bilir."
Buhari, Mezalim 1, Rikâk 48.
5118 - İmran İbnu Husayn radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Muhammed aleyhissalâtu vesselâm'ın şefaati ile, birkısım insanlar cehennemden çıkacak, cennete girecektir. Bunlara cehennemlikler denecektir."
Buhari, Rikak 513, Ebu Davud, Sünnet 23, (4740); Tirmizi, Cehennem 10, (2603).
5119 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cehenneme giren iki kişinin oradaki bağırtıları şiddetlenecek. Allah Teâla Hazretleri: "Çıkarın bunları!" buyuracak. Onlara:
"Niçin bağırıyorsunuz?" diye sorulacak. Onlar:
"Bize merhamet edesin diye böyle yaptık!" diyecekler. Rab Teâla:
"Benim size rahmetim, gidip kendinizi ateşe atmanız şeklindedir!" buyuracak. Onlar gidecekler. Biri kendisini ateşe atacak. Allah da ateşi ona soğuk ve selametli kılacak. Diğeri kalkar fakat kendini ateşe atamaz. Allah Teâla hazretleri:
"Arkadaşının attığı gibi, seni de kendini atmaktan alıkoyan nedir?" diye sorar. Adam:
"Ey Rabbim, beni ondan çıkardıktan sonra oraya bir kere daha göndermeyeceğini ümid ediyorum!" der. Allah Teâla hazretleri:
"Haydi ümidini verdim!" der. İkisi de Allah'ın rahmetiyle cennete sokulurlar."
Tirmizi, Cehennem 10, (2602).
5120 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennete en son giren kimse, bazan yürür, bazan ağlar. Ateş de arada sırada onu yalar geçer. Cehennemi tamamen geçince dönüp ona bir nazar eder ve:
"senden beni kurtaran Allah münezzehdir! Allah Teâla hazretleri, bana evvelin ve ahirinden hiç kimseye vermediği şeyi verdi!" der. Derken ona bir ağaç gösterilir.
"Ya Rabbi! der, beni şu ağaca yaklaştır da altında gölgeleneyim, suyundan içeyim!" Allah Teâla hazretleri:
"Ey âdemoğlu! Dilediğini versem benden başka bir şey istemezsin değil mi?" der. Adam:
"Ey Rabbim, ondan başka bir şey istemeyeceğim!" der ve başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir. Rabbi de onun özrünü kabul eder. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Onu ağaca yaklaştırır. Adamcağız, onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer. Sonra adama, evvelkinden daha güzel bir ağaç daha gösterilir. Dayanamayıp:
"Ey Rabbim! Beni şuna yaklaştır, gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, artık senden başka bir şey istemeyeceğim!" der. Allah Teâla:
"Ey âdemoğlu! Bana öncekinden başkasını istememeye söz vermemiş miydin? Ben seni yaklaştıracak olsam başka şeyler isteyeceksin!" der. Adam, başka şey istemeyeceği hususunda söz verir. Rabbi de onu mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği şeyi görmüştür. Adamı ona yaklaştırır. Adam onun gölgesinde gölgelenir, suyundan içer.
Sonra ona cennetin kapısının yanında bir ağaç yükseltilir. Bu ağaç diğer ikisinden daha güzeldir. Adam yine:
"Ey Rabbim" Beni şuna yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, suyundan içeyim, senden başka bir şey istemiyorum!" der. Rab Teâla:
"Ey âdemoğlu! Sen ondan başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz vermemiş miydin?" der. Adam:
"Evet, Rabbim! Senden başka bir şey istemeyeceğim!" der. Rabbi onu mazur görür. Çünkü o, sabredemeyeceği bir şey görmüştür. Onu bu ağaca yaklaştırır. Adam ona yaklaştırılınca cennet ehlinin seslerini işitir. (Dayanamayıp):
"Ey Rabbim! Beni cennete sok!" der. Rab Teâla:
"Ey âdemoğlu! Beni senden kurtaracak şey nedir! Dünya kadarını ve beraberinde mislini versem razı olur musun!" der. Adam:
"Ey Rabbim! Benimle istihza mı ediyorsun? sen ki âlemlerin Rabbisin!" der."
İbnu Mes'ûd bu noktada güldü ve: "Niye güldüğümü sormuyor musunuz?" dedi.
"Niye güldün söyle!" dediler.
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da böyle gülmüştü. "Niye güldünüz?" diye soruldu da:
"Rabbülalemin'in, adamın "Sen ki âlemlerin Rabbisin, benimle istihza mı ediyorsun?" demesine gülmesine gülüyorum!" dedi.
Allah Teâla Hazretleri:
"Ben seninle istihza etmiyorum. Lâkin ben, Azimüşşân dilediğimi yapmaya kâdirim!" buyurdular."
Müslim, İman 310, (187). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:00 | |
| RÜ'YETULLAH (ALLAH'IN GÖRÜLMESİ)
5121 - Cerîr İbnu Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir dolunay gecesi, aya baktı ve:
"Siz şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi de böyle perdesiz göreceksiniz ve O'nu görmede bir sıkışıklığa düşmeyeceksiniz (herkes rahatça görecek). Artık, güneşin doğma ve batmasından önce hiç bir namaz hususunda size galebe çalınmamasına gücünüz yeterse bunu yapın (namazları vaktinde kılın, vaktini geçirmeyin)."
Cerir der ki: "Resûlullah, sonra şu ayeti okudu: "Rabbini güneşin doğmasından ve batmasından önce hamd ile tesbih et" (Tâ-ha 13).
Buhari, Mevâkitu's-Salât 6, 26, Tefsir, Kâf 1, Tevhid 24; Müslim, Mesacid 211, (633); Ebu Davud, Sünnet 20, (4729); Tirmizi, Cennet 16, (2554).
5122 - Hz. Süheyb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cennetlikler cennete girince Allah Teâla Hazretleri:
"Bir şey daha istiyorsanız söyleyin, onu da ilaveten vereyim!" buyurur. Cennetlikler:
"Sen bizim yüzlerimizi ak etmedin mi? Sen bizi cennete koymadın mı? Sen bizi cehennemden kurtarmadın mı (daha ne isteyeceğiz?)" derler. Derken perde açılır. Onlara, yüce Rablerine bakmaktan daha sevimli bir şey verilmemiştir."
Süheyb der ki: "Resûlullah bu sözlerinden sonra şu ayeti tilavet buyurdular. (Mealen): "İyi iş, güzel amel yapanlara daha güzel iyilik bir de ziyade vardır" (Yunus 26).
Müslim, İmam 297, (181); Tirmizi, Cennet 16, (2555).
5123 - Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Sen Rab Teâla'nı hiç gördün mü?" diye sordum.
"Nurdur, ben O'nu nasıl görürüm" buyurdular."
Müslim, İman 291, (178 ); Tirmizi, Tefsir, Necm, (3278 ).
5124 - Mesrûk rahimehullah anlatıyor: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ'ya dedim ki: "Ey anneciğim! Muhammed aleyhissalâtu vesselâm Rabbini gördü mü?" Bu soru üzerine:
"Söylediğin sözden tüylerim ürperdi. Senin üç hatalı sözden haberin yok mu? Kim onları sana söylerse yalan söylemiş olur. Şöyle ki: Kim sana: "Muhammed Rabbini gördü" derse yalan söylemiş olur.
(Hz. Aişe bu noktada, sözüne delil olarak) şu ayeti okudu. (Mealen): "Onu gözler idrak edemez, O ise gözleri idrak eder" (En'âm 103).
Devamla dedi ki: "Kim sana derse ki Muhammed yarın olacak şeyi bilir, yalan söylemiştir. Zira ayet-i kerimede (mealen): "Hiçbir nefis yarın ne kesbedeceğini bilemez" (Lokman 34) buyrulmuştur. Kim sana "Muhammed'in vahiyden birşey gizlediğini söylerse o da yalan söylemiştir. Çünkü ayet-i kerimede (Mealen): "Ey Peygamber! Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et. Şayet bunu yapmazsan Allah'ın risaletini tebliğ etmiş olmazsın" (Maide 67) buyrulmuştur. Lakin Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Cibril'i (suret-i asliyesinde) iki sefer görmüştür."
Buhari, Tefsir, Maide 7, Bed'ü'l-Halk 6, Tefsir, Necm 1, Tevhid 4; Müslim, İman 287, (177); Tirmizi, Tefsir, En'âm, (3070).
HELAL KAZANCA TEŞVİK, HARAMDAN SAKINDIRMA
5125 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) şöyle hitap ettiler:
"Ey insanlar! Allah Teâla hazretleri tayyibtir, tayyibten başka bir şey kabul etmez. Allah'ın mü'minlere emrettiği şeyler, peygambere emretmiş olduklarının aynısıdır. Nitekim Allah Teâla hazretleri (peygamberlere):
"Ey peygamberler, temiz olanlardan yiyin ve sâlih amel işleyin" (Mü'minûn 51) emretmiş, mü'minlere de:
"Ey iman edenler, size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yiyin" (Bakara 172) diye emirde bulunmuştur."
Sonra seferi uzatıp, saçı başı dağınık, toz-toprak içinde kalan ve elini semaya kaldırıp: "Ey Rabbim, ey Rabbim" diye dua eden bir yolcuyu zikredip, dedi ki:
"Bu yolcunun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdır ve (netice itibariyle) haramla beslenmektedir. Peki böyle bir kimsenin duasına nasıl icâbet edilir?" buyurdular."
Müslim, Zekat 65, (1015); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2992).
5126 - Havle el-Ensâriyye radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı işittim. Şöyle buyurmuşlardı:
"Bir kısım insan vardır, Allah'ın mülkünden haksız bir surette mal elde etmeye girişirler. Halbuki bu, Kıyamet günü onlara bir ateştir, başka değil."
Buhâri, Hums 7; Tirmizi, Zühd 41, (2375).
5127 - Nu'man İbnu Beşir radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa, cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir."
Buhari, İman 39, Büyû' 2; Müslim, Müsâkat 107, (1599); Ebu Davud, Büyû' 3, (3329, 3330); Tirmizi, Büyü 1, (1205); Nesai, Büyü 2, (7, 241).
5128 - Selman el-Farisî ve İbnu Abbâs radıyallahu anhüm anlatıyorlar:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Helâl, Allah Teâla hazretlerinin kitabında helal kıldığı şeydir. Haram da Allah Teâla Hazretlerinin kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükût ettiği şey ise affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine girmeyiniz."
Rezin tahric etmiştir. Tirmizi, Libas 6, (1726); İbnu Mace, Et'ime 60, (3367).
5129 - Mikdâm İbnu Ma'dikerb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"(Beni Âdem'den) hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir taamı asla yememiştir. Allah'ın peygamberi Dâvud aleyhisselâm elinin emeğini yerdi."
Buhari, Büyü' 15.
5130 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Öyle devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak."
Buhari, Büyü' 7, 23; Nesai, Büyü' 2, (7, 243).
Rezin şu ziyadede bulunmuştur: "Böylelerinin hiçbir duası kabul edilmez." | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:01 | |
| MÜBAH OLAN KAZANÇLAR VE TAAMLAR
5131 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Muhakkakk ki yediğinizin en temizi kendi kesbinizden olandır. Muhakkak ki evladlarınız da kendi kesbinizdendir."
Ebu Davud, Büyü' 79; Tirmizi, Ahkâm, 22, (1358 ); Nesai, Büyü' 1, (7, 249); İbnu Mace, Tiarat 1, (2137), 64, (2290).
5132 - Sa'd İbnu Ebi Vakkas radıyallahu anh anlatıyor: "Sanki Mudar kabilesine mensup uzun boylu bir kadın ayağa kalkıp:
"Ey Allah'ın Resûlü! Biz (kadın)lar babalarımız ve evladlarımız ve kocalarımız üzerine yüküz. Onların mallarında emirleri dışında, tasarrufu bize helal olan nedir?" diye sualde bulundu. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Size helal olan "taze" dir. Ondan hem yiyin, hem de hediye edin!" buyurdular." Ebu Davud der ki: "Tazeden maksad ekmek, sebze ve taze meyve (gibi fazla kalınca bozulan yiyecekler)dir."
Ebu Davud, Zekât 44, (1686).
5133 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Ebu Süfyan'ın karısı Hind, (Bir gün gelerek) "Ey Allah'ın Resûlü dedi. Ebu Süfyan cimri bir adamdır. Bana ve çocuğuma yetecek miktarda (nafaka) vermiyor. Durumu idare için, onun bilmez tarafından, almam gerekiyor! (Ne yapayım?)"
Aleyhissalatu vesselam:
"Örfe göre sana ve çocuğuna kifayet edecek miktarda al!" buyurdular."
Buhari, Büyü' 95, Mezalim 1, Nafakat 5, 9, 14, Eyman 3, Ahkâm 14, 180; Müslim, Akdiye 7, (1714); Ebu Davud, Büyü' 81, (3532); Nesai, Kudat 30, (8, 246).
5134 - Kâsım İbnu Muhammed rahimehullah anlatıyor: "Bir adam İbnu Abbas radıyallahu anhüma'ya: "Yanımda bir devesi olan bir yetim var. Devesinin sütünden içebilir miyim?" diye sormuştu. İbnu Abbas şu cevabı verdi:
"Eğer deve kaybolunca arıyor, katran vesairesini sürerek tedavisini yapıyor, su yalağını onarıyor, sulama gününde suyunu içiriyorsan yavruya zarar vermeden ve memeyi tamamen kurutmadan içebilirsin."
Muvatta, Sıfatu'n Nebi 33, (2, 934).
KUR'AN'I YAZMA VE ÖĞRETMENİN ÜCRETİ
5135 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Üzerine ücret almada en haklı olduğunuz şey Kitabullah'tır."
Buhari, İcare 16, (muallak olarak kaydetmiştir), Tıbb 34.
5136 - Yine İbnu Abbas radıyallahu anhüma'dan anlatıldığına göre, "Kendisine mushaf yazmanın ücreti hakkında sorulmuştu. Şu cevapta bulundu:
"Bunda bir beis yok. Onlar, bu işte, ressam durumundadırlar, ellerinin emeğini yemektedirler."
Rezin tahric etmiştir.
MEMURLARIN RIZIKLARI
5137 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh halife seçildiği zaman:
"Kavmim biliyor ki, benim mesleğim ailemin nafakasını te'minden âciz değildir. Ancak şimdi müslümanların işleriyle meşgulüm. Bu sebeple Ebu Bekr'in ailesi Beytü'l-Mal'den yiyecek, o da müslümanlar için çalışacak" dedi."
Buhari, Büyü', 15.
5138 - Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Biz kimi bir işe tayin eder, bir rızık tahsis edersek, bu tahsis edilenden maada aldığı gulûldür (devlet malından hırsızlıktır)."
Ebu Davud, Harac 10, (2943).
5139 - Müstevrid İbnu Şeddâd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim bize memur olursa, kendine bir zevce edinsin. Hizmetçisi yoksa bir de hizmetçi edinsin. Meskeni yoksa bir mesken edinsin."
Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh dedi ki:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle buyurdukları bana haber verildi:
"Kim bunun dışında bir şey edinirse, bu kimse haindir, hırsızdır."
Ebu Davud, Harac 10, (2945).
5140 - Abdullah İbnu Amr es-Sa'di'nin anlattığına göre, "Hilafeti sırasında Hz. Ömer radıyallahu anh'ın yanına geldi. Hz. Ömer kendisine:
"Bana haber verildiğine göre, sen müslümanların işlerinden bir kısmını üzerine almışsın ve sana maaş verilince almaktan kaçınmışsın (doğru mu)?" diye sordu. Ben de: "Evet!" dedim. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Bundan maksadın ne?" dedi. Ben de:
"Benim atlarım var, kölelerim var (halim vaktim iyidir), hayır üzereyim. Ben maaşımın müslümanlara sadaka olmasını istiyorum" dedim. Hz. Ömer:
"Hayır! Böyle yapma! Çünkü (bir ara bende senin gibi düşünmüş), senin arzu ettiğin şeyi arzu etmiştim. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana ihsanda bulunuyordu. Ben de:
"Bu parayı ona benden daha çok muhtaç olan birine ver!" diyordum. Hatta bir seferinde Aleyhissalâtu vesselâm yine bana mal vermişti. Ben yine:
"Bunu, onu benden daha çok muhtaç olan kimseye ver!" demiştim. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Onu al, kendi malın yap, sonra tasadduk et! Bu maldan, sen talep etmeden, bekler vaziyeti almadan, gelen olursa onu al. Böyle olmayana gönlünü bağlama!" buyurdular."
Buhari, Ahkâm 17; Müslim, Zekât 111, (1045); Nesai, Zekat 94, (5, 103). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:01 | |
| İKTA'
5141 - Vâil İbnu Hucr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hadramevt'te bulunan bir araziyi bana ikta' etti. O sırada, Hz. Muâviye orada emir idi. Kendisine o araziyi bana vermesi için yazdı."
Ebu Davud, Harac 36, (3058, 3059); Tirmizi, Ahkâm 39, (1381).
5142 - Kesir İbnu Abdillah İbni Amr İbni Avf el-Müzeni, babasından, o da ceddi radıyallahu anh'tan anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm , Bilal İbnu'l-haris el-Müzeni'ye Kabaliyye madenlerini, yüksekte olanları ve alçakta olanlarıyla, (Necid'de bulunan) Kuds dağında ekine elverişli olan yerlerle birlikte ikta' kıldı. Ancak ona hiçbir müslümanın hakkını vermedi. (Bu ikta beratını) ona şöyle yazdı: "Bismillahirrahmanirrahim. Bu, Allah'ın Resûlü Muhammed'in Bilâl İbnu'l-Hâris'e verdiği(nin beratı)dır. Ona, el-Kabaliyye mıntıkasının, alçak ve yüksek (yerlerinin) madenlerini vermiştir."
Bir rivayette şu ziyade var: "(Medine'ye dört beridlik mesafede yer alan Zâtu'n-Nusub ve (Necd'de yer alan) Kuds mevkiinin ekime elverişli olan kısmını da verdi. Hiçbir müslümanın hakkını vermedi. (Bu berat metnini Resûlullah'ın emriyle, kâtibi) Übey İbnu Ka'b yazdı."
Ebu Davud, Harac 36, (3062, 3063); Muvatta, Zekat 8, (1, 248 ).
5143 - Amr İbnu Hureys radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Medine'de yayı ile bir ev planı çizdi ve:
"Sana daha da artırayım mı, artırayım mı?" diye sordu."
Ebu Davud, Harac 36, (3060).
HACCÂM'IN KESBİ
5144 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hacamat oldu ve haccama ücretini verdi. Eğer bu (hacamat ücreti) haram olsaydı vermezdi. Ayrıca efendisine konuştu, o da vergisini hafifletti."
Buhari, İcare 18, Büyü' 39, Tıbb 9; Müslim, Müsâkat 66, (1202); Ebu Davud, Büyü' 39, (3423).
5145 - Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın muhacir ashabından bir adamın anlattığına göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurdular:
"Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar: Su, ot ve ateş."
Ebu Davud, Büyü' 62, (3477).
5146 - Esmer İbnu Mudarris radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir müslümanın henüz ulaşmadığı (ot, odun, (su) gibi) bir şeye önce ulaşan kimse ona sahip olur." Bunun üzerine halk çıkıp, (mübah şeyleri sahiplenmek maksadıyla) birbirleriyle hızlıca işaretleme yarışına girdiler."
Ebu Davud, İmâret 36, (3071).
MEKRUH KAZANÇLAR
5147 - Ebu Mes'ûd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm köpeğin semenini, fâhişenin mehrini ve kâhinin ücretini yasakladı."
Buhari, Büyü' 113, İcare 20, Talâk 51, Tıb 46; Müslim, Müsakat 39, 1567; Muvatta, Büyü' 68, (2, 656); Tirmizi, Büyü' 46, (1276); Nesai, Büyü' 91, (7, 309); Ebu Davud, Büyü' 68, (4381).
5148 - Ebu Cuheyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kan mukabilinde alınan semenden, köpek semeninden, fuhuş kazancından men etti. Dövme yapanı, dövme yaptıranı, faiz yiyeni, faiz yedireni ve musavvirleri lanetledi."
Buhari, Büyü' 113, 25, Talâk, Libas 86, 96; Ebu Davud, Büyü' 65, (3483).
5149 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm câriyenin kesbini nehyetti."
Buhari, İcâre 20, Talâk 51; Ebu Davud, Büyü 40, (3425).
Ebu Davud, Râfi' İbnu Hadiç'ten yaptığı rivayette şu ziyadeyi kaydeder: "...Kazancın nereden olduğunu bilinceye kadar..."
5150 - Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Çocukları kesbe mecbur etmeyin. Siz onları kesbe mecbur ettiğiniz zaman hırsızlık yaparlar. San'at sahibi olmayan câriyeleri de kesbe zorlamayın. Zira siz onları kesbe zorladığınız takdirde ferçleriyle kazanırlar. Onların getireceği paraya karşı istiğna gösterin ki, Allah da sizi müstağni kılsın. Size temiz olan yiyecekler yaraşır."
Muvatta, İsti'zan 42, (2, 981). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:02 | |
| 5151 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh'ın bir kölesi vardı. bu köle çalışıp kendisine belli bir haraç ödüyordu. Hz. Ebu Bekr onun kazancından yiyordu. Bir gün yine bir şeyler getirdi. Ebu Bekr radıyallahu anh bundan da yedi. Ancak kölesi:
"Bu yediğin nedir, biliyor musun?" dedi. Hz. Ebu Bekr:
"Neymiş o?" deyince köle açıkladı:
"Ben câhiliye devrinde kâhinlik yapardım. Aslında bu işin ehli de değildim. Bu sebeple (kkafadan atıp bir) adam aldatmıştım. (Bugün yolda) bana rastladı ve (kâhinliğimden kalma eski) bir borcunu ödedi. Yediğiniz işte bu idi!"
Bunun üzerine Ebu Bekr elini boğazına atıp, midesinde her ne varsa kusup çıkardı."
Buhari, Menakıbu'l-Ensâr, 26).
KÖPEĞİN SEMENİ
5152 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm köpeğin semeninden nehiy buyurdular. Eğer (sahibi, öldürülen) köpeğin semenini istemeye gelirse, avucunu toprakla doldurun."
Ebu Davud, Büyü 68, (3482); Nesai, Büyü 91, (7, 309). Metin Ebu Davud'a aittir.
5153 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, av köpeği hariç, köpeğin semenini yasakladı."
Tirmizi, Büyü' 50, (1281).
KEDİ
5154 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kedinin yenmesini ve semenini yasakladı."
Ebu Davud, Büyü' 64, (3480); Tirmizi, Büyü' 49, (1280).
HACAMAT YAPANIN KESBİNDEKİ KERAHET
5155 - İbnu Muhayyısa el-Ensâri, babasından anlattığına göre, "Babası Muhayyısa haccamın kiralanması hususunda izin istedi. Resûlullah onu menetti. Muhayyısa'nın haccam bir azadlısı vardı. Sorup izin istemeye ara vermedi. Sonunda Aleyhissalatu vesselam kendisine:
"Onunla deveni ve köleni besle, (kendin yeme!)" buyurdular."
Muvatta, İsti'zan 28, (2, 970); Ebu Davud, Büyü 28, (3422); Tirmizi, Büyü 47, (1277); İbnu Mace, Ticarat 10, (2166).
5156 - Ebu Davud'un bir diğer rivayetinde Aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur: "Ben teyzeme bir köle bağışladım ve ben onun teyzem hakkında mübarek olmasını diliyorum. Teyzeme: "Onu haccama teslim etme, kuyumcuyave kasaba da teslim etme!" dedim."
Ebu Davud, Büyü' 49, (3430).
DAMIZLIK HAYVANIN SUYU
5157 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Kilâb kabilesinden bir adam, Resûlullah'a damızlık hayvanın suyundan (para almayı) sordu. Aleyhissalatu vesselam yasakladı. Adam:
"Ey Allah'ın Resûlü! Biz damızlığı aştırıyoruz da, böze ikramda bulunuyorlar!" dedi. Aleyhissalatu vesselam ikramda bulunmaya ruhsat verdi."
Tirmizi, Büyü 45, (1274); Nesai, Büyü 94, (7, 360).
KUSÂME
5158 - el-Hurdi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün bize):
"Kusâmeden sakının!" buyurdular. Biz: "Kusâme de nedir?" dedik.
"Bir cemaatin başında bulunan bir kimse (birşey taksim ettiği zaman) berikinin ve ötekinin hisselerinden bir şeyler alır(sa, işte bu aldığı şey kusâmedir)."
Ebu Davud, Cihad 179, (2783, 2784).
MADEN
5159 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam kendisine on dinar borçlu olan bir alacaklısının peşine düştü ve:
"Vallahi borcunu ödeyinceye veya bana bir kefil getirinceye kadar arkanı bırakmayacağım!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam o borcu üzerine aldı. Sonra adam, üzerine aldığı miktarı Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a getirdi. Aleyhissalatu vesselam adama:
"Bu parayı nereden buldun?" diye sordu. Adam: "Madenden!" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Öyleyse bizim buna ihtiyacımız yok! Onda hayır da yok" buyurdu ve borcu ona bedel ödeyiverdi."
Ebu Davud, Büyü 2, (3328 ); İbnu Mace, Sadakat 9, (2406).
SULTANIN İHSANI
5160 - Abdullah İbnu Amr İbni's-Sa'di, Hz. Ömer radıyallahu anh'tan naklediyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana ihsanda bulunurdu. Ben de: "Siz bunu, benden daha muhtaca verin" diyordum. Aleyhissalatu vesselam da:
"Al bunu! Sen beklemez ve istemez olduğun halde sana geleni al! Bu şekilde gelmezse, nefsini peşine takma!" buyurdu."
Buhari, Akham 17, Zekat 51; Müslim, Zekat 110, (1045).
Bir rivayette şu ziyade gelmiştir: "Bu sebeple İbnu Ömer radıyallahu anhüma, ne bir şey isterdi, ne de kendine ihsan edilen bir şeyi reddederdi."
| |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:03 | |
| 5161 - Bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Hz. Ömer radıyallahu anh beni, zekat (toplama işine) tayin etti. Bu işi tamamlayınca bana ücret verilmesini emretti. Ben:
"Ben Allah rızası için çalıştım, ücretim Allah üzerinedir!" dedim. Hz. Ömer:
"Sen, sana verileni al. Nitekim ben de Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm zamanında çalışmıştım. Bana ücret verdi. hatta (ilk seferinde) ben de senin söylediğini söyledim. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam bana:
"Sen istemediğin halde sana birşeyler verilirse, onu al ye ve tasadduk et!" buyurdular" dedi."
5162 - Selim İbnu Mutayr babasından naklen anlatıyor: "Bir adamın şöyle söylediğini işittim:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm 'ın (Veda Haccı sırasında hutbede) şöyle söylediğini işittim:
"Ey insanlar! İhsanları, onlar ihsan kaldığı müddetçe alın! Ne zaman, Kureyş saltanat kavgasına düşer ve ihsan dininizden rüşvet mukabili olursa, o zaman onu bırakın ve almayın!"
Ebu Davud, Harac 17, (2958, 2959).
İKİ YARIŞÇI
5163 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm iki yarışçının yemeğini nehyetti: Müsabaka ve kumar."
Ebu Davud, Et'ime 7, (3754).
MEKS (USULSÜZ VERGİ)
5164 - Ukbe İbnu Âmir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm 'ın: "Cennete meks sahibi girmeyecektir!" dediğini işittim."
Ebu Davud, Harac 7, (2937).
YALANIN VE YALANCININ ZEMMİ
5165 - Safvân İbnu Süleym radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü! dedik, mü'min korkak olur mu?"
"Evet!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine:
"Evet!" buyurdular. Biz yine:
"Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır!" buyurdular."
Muvatta, Kelâm 19, (2, 990).
5166 - İmam Mâlik'e ulaştığına göre, İbnu Mes'ud radıyallahu anh şöyle demiştir: "Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde "yalancılar" arasına kaydedilir."
Muvatta, Kelam 18, (2, 990).
5167 - Behz İbnu Hakim an ebihi an ceddihi anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona!"
Ebu Davud, Edeb 88, (4990); Tirmizi, Zühd 10, (2316).
5168 - Esma radıyallahu anha anlatıyor: "Bir kadın gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü! Benim bir kumam var. Ona karşı (yalan söyleyerek) kocamın vermediği şeyle karnımı doyurmuş göstersem bana bir mahzur getirir mi?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam:
"Verilmeyenle karnını doyurmuş gösterip övünen, tıpkı, iki yalan elbisesini giyen gibidir" cevabını verdi."
Buhari, Nikah 106; Müslim, Libas 127, (2130); Ebu Davud, Edeb 91, (4997).
5169 - Abdullah İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor: "Bir gün, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, evimizde otururken, annem beni çağırdı ve:
"Hele bir gel sana ne vereceğim!" dedi. Aleyhissalatu vesselam anneme:
"Çocuğa ne vermek istemiştin?" diye sordu.
"Ona bir hurma vermek istemiştim" deyince, Aleyhissalatu vesselam:
"Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan, üzerine bir yalan yazılacak!" buyurdular."
Ebu Davud, Edeb 88, (4991).
5170 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ümmetimin sonunda yalancı Deccaller olacak. Onlar, ne sizin ne de atalarınızın hiç işitmediği şeyleri anlatacaklar. Onlardan sakının!"
Müslim, Mukaddime 6, (6). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:03 | |
| 5171 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Şeytan insan suretinde temessül eder ve bir cemaate gelerek onlara yalan şeyler söyler. Bir müddet sonra cemaattekiler dağılırlar. Onlardan biri:
"Bir adam dinledim, yüzünü de tanırım ama ismini bilmiyorum. Şöyle şöyle söylemişti" diyerek (onun yalanını bilmeden tekrar eder)"
Müslim, Mukaddime 7. hadisin arkasında).
YALANIN MÜBAH OLDUĞU YERLER
5172 - Esmâ Bintu Yezîd radıyallahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevkeden şey nedir? Halbuki, üç yer hariç yalanın her çeşidi âdemoğluna haramdır: Bu üç yere gelince:
1. Erkeğin, rızasını sağlamak için hanımına yalanı,
2. Harpte söylenecek yalan. Çünkü harp bir hileden ibarettir.
3. İki müslümanın arasında sulhü sağlamak kasdıyla söylenen yalan."
Tirmizi, Birr 26, (1940).
5173 - Ümmü Külsüm Bintu Ukbe radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı işittim, diyordu ki:
"İki kişinin arasını düzelten, hayır söyleyip, hayır tebliğ eden kimse yalancı değildir."
Buhari, Sulh 2; Müslim, Birr 101, (2605); Ebu Davud, Edeb 58, (4921); Tirmizi, Birr 26, (1939).
5174 - Safvan İbnu Süleym ez-Zühri radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam: "Ey Allah'ın Resûlü! Ben karıma yalan söyleyeyim mi?" demişti. Aleyhissalatu vesselam: "Yalanda hayır yoktur!" buyurdular. Adam:
"Vaadde bulunmama, lehinde söylememe ne dersiniz?" diye tekrar sordu. Aleyhissalatu vesselam da: "Öyleyse sana bir vebal yok!" buyurdular."
Muvatta, Kelâm 18, (2, 990).
5175 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"İbrahim aleyhisselam sadece üç yalan söylemiştir: Bunlardan ikisi Allah'ın zatıyla ilgili; biri "İnne sagimü" sözüdür; diğeri de "Bel fegalehu kebiruhum haza" sözüdür. Bir tanesi de zevce-i pâkleri Sâre Hatun hakkındadır. Hz. İbrahim zalim birinin diyarına (Mısır'a) beraberinde Sâre de olduğu halde gelmişti. Sâre güzel bir kadındı. Sâre'ye: "Bu cebbâr herif, bilirse ki sen karımsın, senin için bana galebe çalar. Eğer sana soracak olursa, kızkardeşim olduğunu söyle! Çünkü sen, zaten İslâm yönünden kardeşimsin, din kardeşiyiz. Ben yeryüzünde senden ve benden başka bir müslüman bilmiyorum" dedi.
Bunlar zâlim kralın memleketine girince, adamlarından biri bunları gördü. Hemen gidip:
"Senin memleketine öyle güzel bir kadın girdi ki, sizden başkasının olması münasib değildir" dedi. Kral derhal adamlar gönderip, Sâre'yi yanına getirtti. Hz. İbrahim namaza durdu. Sâre adamın yanına girince, kraI (onu ayakta karşıladı, fakat) elini ona uzatamadı. Eli şiddetli şekilde tutuldu. Sâre'ye:
"Elimi salması için Allah'a dua et! Sana zarar vermeyeceğim!" dedi. Sâre de dediğini yaptı. Ama kral tekrar Sâre'ye sataşmak istedi. Eli, öncekinden daha şiddetli tutulup kaldı. Sâre'ye aynı şekilde ricada bulundu. O da kabul etti. (Adam normal hale dönünce tekrar) sataşmak istedi. Eli önceki iki seferden daha şiddetli şekilde tutuldu. Sâre'ye yine:
"Allah'a dua et, elimi salsın, sana zarar vermeyeceğim!" diye rica etti. Sâre dua etti, adamın elleri açıldı. Kral kadını getiren adamı çağırdı ve ona: "Sen bana insan değil bir şeytan getirmişsin. Bunu diyarımdan çıkar!" dedi. Sâre'ye, Hâcer'i bağış olarak verdi.
Sâre yürüyerek geldi. İbrahim onu görünce:
"Nasılsın, ne haber?" dedi. Sâre:
"Hayır var! Allah cebbârın elini tuttu ve (bana) bir hâdim verdi!" dedi."
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh der ki:
"Ey sema suyunun oğulları! Bu kadın (Hâcer) sizin annenizdir."
Buhâri, Enbiyâ 9, Büyü' 100, Hibe 36, Nikâh 12, İkrâh 6; Müslim, Fezâil 154, (2371); Ebu Dâvud, Talâk 16, (2212); Tirmizi, Tefsir, Enbiya, (3165).
RESULULLAH HAKKINDA YALAN
5176 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Benim hakkımda yalan söylemeyin. Zira benim üzerime yalan uyduran cehenneme girer."
Buhâri, İlm 38; Müslim, Mukaddime 1, (1); Tirmizi, İlm 8, (2662).
5177 - İbnu'z-Zübeyr radıyallahu anhüma anlatıyor: "Babama dedim ki: "Ben niye senin Resülullah'tan hadis rivayetini işitmiyorum. Halbuki falan ve falandan çokça işitiyorum?" Bana şu cevabı verdi:
"Evet ben, müslüman olduğum günden beri Aleyhissalâtu vesselâm'ı hiç terketmedim. Hep beraber olduk. Ancak O'nun şöyle söylediğini de işittim:
"Kim bile bile bana yalan nisbet ederse ateşteki yerini hazırlasın."
Buhâri, İlm 38; Ebü Dâvud, İlm 4, (3651).
5178 - Muğire İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Benim üzerime söylenen yalan, bir başkası üzerine söylenen yalan gibi değildir. Öyleyse kim bile bile bana yalan nisbet ederse cehennemdeki yerini hazırlasın!"
Buhâri, Cenâiz 34; Müslim, Mukaddime 4, (4); Tirmizi, İlm 9, (2664).
5179 - Mücâhid merhum anlatıyor: "Büşeyr el-Aşevi, Hz. İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ'ya gelip:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki..." diyerek birşeyler anlatmaya kalktı. Ancak İbnu Abbâs onu konuşmaya bırakmadı ve kendisine iltifat etmedi. Büşeyr:
"Sözlerimi niye dinlemiyorsunuz? Ben size Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'dan anlatıyorum, hiç tınmıyorsunuz, niçin?" diye sordu. İbnu Abbâs ona şu cevabı verdi:
"Biz vaktiyle, bir kimsenin "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki" dediğini işitince, gözlerimizi ona çevirip kulaklarımızı da dinlemek üzere uzatıyorduk. Ne zaman ki, insanlar hadis rivayetinde laubalileştiler, biz de onlardan ancak bildiklerimizi almaya başladık."
Müslim, Mukaddime 7, (7).
KİBİR VE UCUB
5180 - Ebu Said ve Ebu Hureyre radıyallahu anhümâ anlatıyorlar: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah Teâla hazretleri şöyle dedi: "Büyüklük ridâmdır, izzet de izarımdır. Kim bu iki şeyde benimle niza ederse ona azab veririm."
Müslim, Birr 136; Ebu Dâvud, Libas 29, (4090). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:04 | |
| 5181 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir!" buyurmuştu. Bir adam: "Kişi elbisesinin güzel olmasını, ayakkabısının güzel olmasını sever!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da: "Allah Teâla hazretleri güzeldir, güzelliği sever! Kibir ise hakkın ibtali, insanların tahkiridir" buyurdular."
5182 - Bir diğer rivayette: "Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan bir kimse cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete girmez."
Müslim, İman 147; Ebu Dâvud, Edeb 29. (4091); Tirmizi, Birr 61, (1999).
5183 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Yakışıklı bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek: "Ben güzelliği seviyorum. Gördüğünüz gibi bana güzellik de verilmiş. Kimsenin beni, ayakkabı bağı bile olsa bu hususta geçmesinden hoşlanmıyorum. Ey Allah'ın Resülü! Bu (haram olan) kibre girer mi?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Hayır! buyurdular. Ancak kibr, hakkı ibtal, halkı tahkirdir!"
Ebu Dâvud, Libas 29, (4092).
5184 - Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet günü, mütekebbirler küçük karıncalar gibi haşrolunurlar. Onları her yönden zillet bürümüştür. Cehennemde Bûles denen bir hapishâneye sevkedilirler Ateşlerin ateşi onları bürür. Cehennem ehlinin irinleri kendilerine içecek olarak verilir. Bu içeceğe tînetu'l-habâl denir."
Tirmizi, Kıyamet 48, (2494).
5185 - Selemetu'bnu'I-Ekvâ' radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kişi kendisini (halktan büyük görüp) uzak tuta tuta cebbarlar arasına kaydedilir de onların başına gelen musibete düçar olur."
Tirmizi, Birr 61, (2001).
5186 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulûllah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"İnsanlar, ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdadlarıyla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında, burnuyla pislik yuvarlayan mayıs böceğinden daha adi bir derekeye düşerler. Allah Teâlâ hazretleri sizlerden cahiliye kibrini temizledi. Artık o, muttaki bir mü'min yahut bedbaht bir,fâcirdir. İnsanların hepsi Hz. Âdem'in evlatlarıdır. Adem ise topraktan yaratılmıştır."
Ebu Dâvud, Edeb 120, (5116); Tirmizi, Menâkıb (3950, 3951).
5187 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah, Kıyamet günü, büyüklenerek elbisesini sürüyenin yüzüne bakmayacaktır."
Bir diğer rivayette: "Elbisesini çalımla sürüyene bakmayacaktır" denmiştir.
Buhâri, Libas 1, 2, 5, Fezâilu'l-Ashab 5, Edeb 55; Müslim, Libas 42, (2085); Muvatta, Libas 11; (2, 914);.Tirmizi, Libas 8, (1730); Nesâi, Zinet 102, (8, 206); Ebu Dâvud, Libas 28, (4085).
5188 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim namazda izarını (gömleğini) çalımla yere değecek kadar uzatırsa, Allah onun ne günahını affeder, ne de onu kötü amellere karşı korur."
Ebu Dâvud, Salât 83, (637).
5189 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir adam, nefsinin hoşuna giden bir takım elbise içinde saçları da yapılmış olarak giderken yürüme sırasında kibre düşmüştü ki, birden yere battı. Kıyamet kopuncaya kadar orada zorlukla batmaya devam edecek."
Buhâri, Libâs 5; Müslim, Libâs 49, (2088 ).
5190 - Câbir İbnu Atik radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kıskançlıktan bir nevi var ki Allah sever; bir kısmı da var ki Allah onu sevmez. Allah'ın sevdiği kıskançlık, kişinin (mehariminden haram kılınmış bir fiil görmesi ile) şüphe halinde duyduğu kıskançlıktır. Allah'ın sevmediği kıskançlık, şüphe olmadan kıskançlık duymasıdır.
Aynı şekilde birkısım gurur vardır ki Allah hoşlanmaz, birkısmı da var, Allah hoşlanır. Allah Teâlâ'nın sevdiği gurur, kişinin savaş sırasında ve sadaka verme esnasında nefsine güvenerek duyduğu gururdur. Allah'ın buğzedip sevmediği gurur ise, taşkınlık ve övünme sırasında duyduğu gururdur."
Ebu Dâvud, Cihâd 114, (2659); Nesâi, Zekât 66, (5, 78 ). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:05 | |
| 5191 - Cübeyr İbnu Mut'im radıyallahu anh demiştir ki: "Benim hakkımda "Sende kibr var" diyorsunuz. Ben eşeğe binmiş, (dikişsiz) kumaşı (elbise olarak) sarınmış, keçiyi sağmış birisiyim. Üstelik Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana: "Bun(lar)ı yapan kimsede hiçbir kibir bulunmaz" buyurdular."
Tirmizi, Birr 61, (2002).
KEBAİR
5192 - Ebu Bekre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm: "Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?" buyurmuş ve bunu üç kere tekrar etmişlerdi. Biz: "Evet!" deyince:
"Allah'a şirk koşmak, anne ve baba haklarına riayetsizlik, cana kıymak!" buyurdular. Bu sırada dayanmış durumda idi, yere oturup:
"Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahidlik!" dedi ve bunu o kadar tekrar etti ki, "Keşke kesse artık!" temennisinde bulunduk."
Buhâri, Şehâdât 10, Edeb 6, İsti'zân 35, İstitâbe 1; Müslim, İmân 143, (87); Tirmizi, Şehâdât 3, (2302).
5193 - Ubeyd İbnu Umeyr babası radıyallahu anh'tan anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir adam kebâirden sormuştu, şöyle cevap verdiler:
"Onlar dokuzdur!" buyurdular ve saydılar: "Şirk, sihir, insan öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, namuslu kadınlara iftirada bulunmak, anne ve babaya haksızlık, kıbleniz olan Beytu'l-Haram (da masiyet işlemey)i sağlığınız veya ölümünüzde helal addetmek."
Ebu Dâvud, Vesâya 10, (2875); Nesâi, Tahrim 3, (7, 89).
5194 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Dedim ki: "Ey Allah'ın Resûlü! Allah nezdinde en büyük günah hangisidir?"
"Seni yaratmış olan Allah'a eş koşmandır!" buyurdular.
"Sonra hangisidir?" dedim.
"Seninle birlikte yiyecek diye, evladını öldürmendir!" buyurdular. Ben yine:
"Sonra hangisidir?" dedim.
"Komşunun helalliği ile zina etmendir!" buyurdular."
Buhâri, Tefsir, Bakara 3, Furkân 3, Edeb 20, Muhâribin 20, Diyât 1, Tevhid 40, 46; Müslim, İman 141, (3181, 3182), Tefsir, Furkân; Nesâi, Tahrim 4, (7, 89, 90); Ebu Dâvud, Talâk 50, (2310).
5195 - İbnu Amr İbni'I-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulûllah aleyhissalâtu vesselâm:
"Kişinin anne ve babasına sövmesi büyük günahlardandır!" buyurmuşlardı. Orada bulunanlar:
"Hiç kişi anne ve babasına söver mi?" dediler.
"Evet! Kişi, bir başkasının babasına söver, o da babasına söver; annesine söver, o da bunun annesine söver!" buyurdular."
Buhâri, Edeb 4; Müslim, İmân 146, (90); Tirmizi, Birr 4, (1903); Ebu Dâvud, Edeb 129, (5141).
SARIKLAR
5196 - Muhammed İbnu Rükâne, babası radıyallahu anh'tan anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bizimle müşrikler arasındaki fark, kalansuveler üzerindeki sarıklardır."
Ebu Dâvud, Libas 24, (4078 ); Tirmizi, Libâs 47, (1785).
5197 - Ebu'l-Müleyh babası radıyallahu anh'tan anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Sarık sarın da hilminiz ziyadeleşsin!" buyurdular." Ravi devamla der ki: "Hz. Ali radıyallahu anh da: "Sarıklar Arapların taçlarıdır" buyurdular.
Hadis, Teysîr'de Ebu Dâvud'a nisbet edilmiş ise de, onda mevcut değildir. Camiu's-Sağîr'de mevcuttur (1, 555).
5198 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm başına sarık sardığı zaman, ucunu iki omuzu arasından sarkıtırdı."
Tirmizî, Libâs 12, (1736).
5199 - Abdurrahman İbnu Avf radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bana bir sarık sardı, onu önümden ve arkamdan birkaç parmak sarkıttı."
Ebu Dâvud, Libâs 24, (4079).
5200 - Amr İbnu Hureys radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı gördüm, üzerinde siyah bir sarık vardı. İki ucunu omuzları arasından sarkıtmıştı."
Müslim, Hacc 453, (1359); Ebu Dâvud; Libâs 24, (4077); Nesâî, Zînet 109, (8, 211). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:06 | |
| 5201 - Ebu Kebşe el-Enmârî anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ashabının kalansuveleri geniş idi."
Tirmizî, Libâs 40, (1783).
KAMİS VE İZAR
5202 - Esmâ Bintu Yezîd İbni's-Seken radıyallahu anhâ anIatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın gömleğinin kolu bileğe kadardı."
Tirmizî, Libâs 28, (1765); Ebu Dâvud, Libâs 3, (4027).
5203 - Alâ İbn Abdirrahman babasından naklediyor: "Ebu Saîd radıyallahu anh'a izar hakkında sordum. Dedi ki:
"Tam bilene düştün! Resülullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle demişti:
"Mü'minin izarı bacağın yarısına kadar uzanmalıdır. Burası ile topuklar arasında olmasının da bir günahı yok. Ama topuktan aşağı inen kısım ateştedir. Kim de, gururla izarını (yerde) sürürse Kıyamet günü Allah ona (rahmet) nazarı ile bakmaz."
Muvatta, Libas 12, (2, 914, 915); Ebu Dâvud, Libas 30, (4093); İbnu Mâce, Libas 7, (3573).
Ebu Dâvud'un rivayetinde "Kıyamet günü" ibaresi mevcut değildir.
5204 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm izar hakkında ne söylemişse o, kamîs hakkında da muteberdir."
Ebu Dâvud, Libas 30, (4095).
İZARIN SARKITILMASI
5205 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm: "Allah, elbisesini kibirle sürüyene bakmaz" buyurmuştur. Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh:
"Ey Allah'ın Resülü! İzârım salık durumda, dikkat etmezsem sürünüyor" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Sen, bunu kibirle yapanlardan değilsin!" cevabını verdi."
Buhârî, Libas 5, 1, 2, Fezâilu Ashâb 5, Edeb 55; Müslim, Libas 45, (2085); Ebu Dâvud, Libas 28, (4085); Nesâî, Zînet 102, 105, (8, 206).
KADIN İZARLARI
5206 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Kim elbisesini gururla yerde sürürse, Kıyamet günü Allah ona (rahmet nazarıyla) bakmaz!" buyurmuştu. Ümmü Seleme atılarak:
"Öyleyse kadınlar zeyllerini ne yapacaklar?" diye sordu.
"Bir karış salarlar!" buyurdu. Ümmü Seleme:
"Bu taktirde ayakları açılır!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Öyleyse bir zirâ salsınlar, bunu daha da artırmasınlar! buyurdular."
Tirmizi, Libâs 9, (1731,); Nesâi, Zinet 106, (8, 209); Ebu Dâvud, Libas 40, (4119).
İHTİBA VE İŞTİMAL
5207 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı bir örtü ile ihtiba etmiş gördüm. Örtünün saçağı ayaklarının üzerine dökülmüştü."
Ebu Dâvud, Libâs 23, (4075).
5208 - Yine Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm, sammâ sarınmasını ve tek bir giysi içerisinde ihtiba oturuşunu yasakladı."
Ebu Dâvud, Libas 25, (4081); Tirmizi, Edeb 20, (2768 ); Nesâî, Zînet 18, (8, 210).
5209 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, şu iki çeşit giyinmekten men etti: "Sammâ sarınması ki bu, üzerinde bir başka giysi olmadığı halde giysisini omuzuna koyup bir yarısını açık bırakması ve namazda iki elini de sarmasıdır. Diğer giyinme de, fercini örtecek kadar olmayan tek giysisi içinde ihtiba tarzında oturmasıdır."
Buhâri, Libâs 20, 21, Büyü' 62, 63, Salât 10, Mevâkît 30, 31, Savm 67; Müslim, Büyü' 2, (1511); Muvatta, Büyü 76, (2, 666); Ebu Dâvud, Libâs 25, (4080); Tirmizi, Libâs 24, (1758 ); Nesâî, Büyü' 23, 25 (7, 259-260).
KADIN BÜRGÜLERİ
5210 - Ümmü Seleme radıyallahu anhâ anlatıyor: "Cenab-ı Hakk'ın şu (mealdeki) kavl-i şerifleri indiği zaman, "Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına söyle. Evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar.. " (Ahzâb 59) Ensâr kadınları başlarında (siyah) örtüden kargalar taşıyor oldukları halde dışarı çıkarlardı."
Ebu Dâvud, Libas 32, (4101). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:07 | |
| 5211 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Esmâ Bintu Ebi Bekr radıyallahu anhümâ, üzerinde ince bir elbise olduğu halde Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın huzuruna girmişti. Aleyhissalâtu vesselâm, ondan yönünü ters istikamete çevirdi ve:
"Ey Esmâ! Kadın hayız yaşına girdi mi ondan sadece şunun ve şunun dışında hiçbir yerinin görünmesi câiz değildir!" dedi ve yüzü ile ellerine işaret etti."
Ebu Dâvud, Libâs 34, (4104).
5212 - Dihye el-Kelbi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a (Mısır'dan), (beyaz renkli ve ince olan) kubâtî kumaşlar getirilmişti. Bana ondan bir kupon verdi ve:
"Bunu ikiye böl, bir parçayı kendine kamîs yap, diğerini hanımına ver. Bununla kendine bürgü yapsın!" buyurdular. (Ayrılmak üzere Dıhye) geri dönünce:
"Hanımına söyle, bunun altına bir astar koysun da bedenini vasfetmesin!" buyurdular."
Ebu Dâvud, Libâs 39, (4116).
5213 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Ümmü Seleme radıyallahu anh , evinde iken de cilbâbesini (başörtüsünü) fazilet ümidiyle üzerinden hiç çıkarmazdı."
Rezîn tahric etti.
5214 - İmam Mâlik rahimehullah'a ulaştığına göre, Abdullah İbnu Ömer'in bir cariyesi vardı. Hz. Ömer onu, hürlerin kıyafetine bürünmüş vaziyette görünce bu davranışını normal karşılamayıp müdahale etti. (Kızı Hafsa'nın yanına girip:
"Oğlan kardeşinin cariyesini halkın içine karışmış görmedin mi, hürlerin kıyafetine bürünmüş değil mi?" dedi ve Hz. Ömer bu hali hoş karşılamadı)."
Muvatta, İsti'zân 44, (2, 981).
AYAKKABI GİYİNME
5215 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Biriniz ayakkabı giyince sağdan başlasın, çıkarırken de soldan başlasın ya ikisini birlikte giysin, ya ikisini birlikte çıkarsın)"
Müslim, Libas 67, (2097).
5216 - Bir rivayette de: "Sakın kimse tek ayakkabı ile yürümesin, ya ikisini de çıkarsın, yahut ikisini de giyinsin" buyrulmuştur.
Buhâri, Libâs 39; Müslim, Libâs 68, (2097); Muvatta, Libas 14, 15, (2, 916); Ebu Dâvud, Libâs 44, (4139); Tirmizî, Libâs 37, (1780).
5217 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm ayakkabı giymede, başını taramada, temizlikte ve bütün işlerinde sağdan başlamayı severdi."
Buhârî, Salât 47, Vudü 31, Et'ime 5, Libas 38, 77; Müslim, Tahâret 67, (268 ); Ebu Dâvud, Libas 44, (4140); Tirmizî, Salât 428, (608 ); Nesâî, Tahâret 90, (1, 78 ).
5218 - Hz. Ebu Hureyre ve Hz. Enes radıyallahu anhüma anlatıyorlar: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm kişinin ayakta giyinmesini yasakladı."
Tirmizî, Libas 35, (1776, 1777). Bu hadisi Ebu Dâvud Hz. Câbir radıyallahu anh'tan rivayet etti : Libâs 44, (4135).
5219 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma diyor ki: "Kişi oturduğu zaman, ayakkabılarını çıkarıp (sol) yanına koyması sünnettir."
Ebu Dâvud, Libas 44, (4138 ), Salât 89, (648 ).
5220 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, katıldığımız bir gazvede buyurdular ki:
"Ayakkabıları çoğaltın. Çünkü kişi ayakkabı giydiği müddetçe binmeye devam eder."
Müslim, Libas 66, (2096); Ebu Dâvud, Libas 44, (4133).
5221 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ı sebtiyye ayakkabısını giyerken gördüm. Sebtiyye ayakkabısı, üzerinde hiç tüy bulunmayan ayakkabıdır. Aleyhissalâtu vesselam bu ayakkabı içinde abdest alıyordu. Ben bu ayakkabıyı giymeyi severim."
Nesâi, Tahâret 95, (1, 80), Zinet 67, (7,186).
5222 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'in ayakkabısında parmak arasına geçen atkısı vardı."
Buhârî, Libâs 41, Ebu Dâvud, Libâs 44, (4134); Tirmizî, Libâs 33, (1773, 1774); Nesâî, Zinet 117, (8, 217).
5223 - İbnu Ebî Müleyke anlatıyor: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ'ya: "Kadın (erkeğe mahsus) ayakkabı giyer mi?" diye sorulmuştu:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm kadınlardan erkekleşenlere lanet etti!" diye cevap verdi."
Ebu Dâvud, Libâs 31, (4099).
5224 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm kadın elbisesini giyen erkeğe ve erkek elbisesini giyen kadına lanet etti."
Ebu Dâvud, Libas 31, (4098 ).
ZİNETİN TERKİ
5225 - Muâz İbnu Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim muktedir olduğu halde tevazu maksadıyla (Allah için) (kıymetli) elbise giymeyi terkederse, Allah Kıyamet günü, onu mahlukatın başları üstüne çağırır ve dilediği iman elbisesini giymekte onu muhayyer bırakır."
Tirmizi, Kıyamet 40, (2483).
5226 - Hz. İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim şöhret elbisesi giyerse, Allah ona zillet elbisesi giydirir."
Bir rivayette de şöyle denmiştir: "...Kıyamet günü Allah ona onun aynısını giydirir, sonra içinde ateşi tutuşturur."
Ebu Dâvud, Libas 5, (4029, 4030).
SÜSLENME
5227 - Ebu'l-Ahvas babasından naklen diyor ki: "Üzerimde âdi bir elbise olduğu halde Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına gelmiştim. Bana:
"Senin malın yok mu?" diye sordu.
"Evet var!" cevabıma:
"Hangi çeşit maldan?" sorusunu yöneltti.
"Her çeşit maldan Allah bana vermiştir (deve, sığır, davar, at, köle, hepsinden var)" demem üzerine:
"Öyleyse Allah Teâlâ hazretleri sana bir mal verdiği vakit Allah'ın verdiği bu nimetin eseri ve fazileti senin üzerinde görülmelidir!" buyurdular."
Nesâi, Zinet 83, (8,196).
5228 - Muhammed İbnu Yahya İbnu Hibbân anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Sizden biri bolluğa erince iş elbisesinden başka bir de cuma elbisesi edinirse üzerine (bir vebal) yoktur."
Ebu Dâvud, Salât 219, (1078 ); İbnu Mâce, İkametu's-Salât 82, (1095).
5229 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, bize binek hayvanlarımızı güden bir adamımızı gördü. Üzerinde eskimiş (çizgili) iki parçalı giysi vardı.
"Onun bu eskilerden başka giyeceği yok mu?" buyurdular. Evet var dedim. Çamaşır torbasında iki giysisi daha var, ben onları giydirmiştim."
"Öyleyse çağır onu da, bunları giysin!" emrettiler. (Çağırdım, emr-i Nebeviyi söyledim), o da onları giyindi. Geri gitmek üzere dönünce, Aleyhissalâtu vesselâm:
"Nesi var (da bu yenileri giymiyor?) Allah boynunu vurasıca! Bu daha hoş değil mi?" buyurdular. Adam bu sözü işitti ve: "Allah yolunda mı (boynum vurulsun) ey Allah'ın Resülü?" dedi.
"Evet buyurdular, Allah yolunda!" Adam Allah yolunda öldürüldü."
Muvatta, Libas 1, (2, 910).
5230 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm şu iki kıyafeti yasakladı: Çok yüksek kıyafet, çok düşük kıyafet."
Rezin tahric etmiştir. | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:08 | |
| ELBİSE ÇEŞİTLERİ
5231 - ÜmmÜ Seleme radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın en ziyade sevdiği elbise kamîs idi."
Ebu Dâvud; Libâs 3, (4025); Tirmizî, Libâs 28, (1762, 1763).
5232 - Süveyd İbnu Kays anlatıyor: "Ben ve Mahrefetu'I-Abdî, Hecer'den bez alıp, Mekke'ye getirdik. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (yanımıza) gelip bizimle bir şalvar pazarlık etti ve satın aldı. Fiyatını bize tartıp ödedi. Tartan kimseye de: "Tart (ve ibreyi lehine) kaydır!" emretti."
Ebu Dâvud, Büyü' 7, (3336); Tirmizi, Büyü' 66, (1305); Nesâi, Büyü' 54, (7, 284).
5233 - Misver İbnu Mahreme radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, (ashabına) birkısım kaftanlar taksim etti, fakat (babam) Mahreme'ye hiçbir şey vermedi. Bunun üzerine babam:
"Haydi Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a gidelim!" dedi ve beraber gittik. Bana: "Gir de Aleyhissalâtu vesselâm'i bana çağır!" dedi. Ben de çağırdım. Resûlullah, üzerinde dağıttığı kaftanlardan biri olduğu halde dışarı çıktı ve "Bunu senin için sakladık!" buyurdu. Sonra Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm babama baktı ve: "Mahreme râzı oldu!" buyurdu."
Buhâri, Farzu'l-Humus 11, Libâs 12; Müslim, Zekât 129, (1058 ); Ebu Dâvud, Libâs 4, (4028 ); Tirmizi, Edeb 53, (2819); Nesâi, Zinet 100, (7, 205).
5234 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam en çok, hıbere (denen Yemen'de mamul, çubuklu) kumaştan giyinmemizi severdi."
Buhari, Libas 18; Müslim, Libâs 32, (2079); Ebu Dâvud, Libas 15, (4060); Tirmizi, Libas 45, (1788 ); NesâÎ, Zinet 95 (8, 203).
5235 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Harüriyye (denen Hâriciler) çıktığı zaman Hz. Ali radıyallahu anh'ın yanına geldim. Bana:
"Şu adamlara bir uğra!" dedi. Ben de mevcut Yemen hullelerinin en güzelini giydim."
Ebu Zümeyl der ki: "İbnu Abbâs radıyallahu anhüma yakışıklı ve gür sesli biriydi." İbnu Abbâs der ki:
"Harurîlerin yanına vardım. Bana:
"Hoş geldin ey İbnu Abbâs! Bu takımın da ne?" dediler. Ben:
"Beni ayıplıyor musunuz? Ben Resülullah aleyhissalâtu vesselâm üzerinde mümkün olan en güzel elbiseyi gördüm!" dedim."
Ebu Dâvud, Libâs 8, (4037).
5236 - Abdülvâhid İbnu Eymen babasından anlatıyor: "Hz. Aişe'nin yanına girdim. Üzerinde kalın Yemen bezinden yapılmış fiyatı beş dirhem olan bir elbise bulunuyordu. Hz. Aişe:
"Gözünü cariyeme kaldır da ona bir bak! Zira o, şimdi benim giydiğim, şu elbiseyi evin içinde giymekten arlanır. Halbuki, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm zamanında benim o (kaba kumaş)tan bir elbisem vardı. Medine'de zifaf için süslenen her kadın gelip o elbiseyi benden iâreten alırdı."
Buhârî, Hibe 34.
5237 - Muğîre İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a üzerinde yünden şâmî bir cübbe olduğu halde abdest suyunu döktüm. Cübbenin yenleri dar idi. Elini çıkar(ıp cübbenin yenlerini çemre)mek istedi. Fakat kol dar gelince, (cübbeyi omuzuna atarak) ellerini bedeninin altından çıkardı ve yıkadı."
Tirmizî, Libas 30, (1768, 1769).
5238 - Ümmü Seleme radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın en ziyade sevdiği elbise kamîs idi."
Ebu Dâvud; Libâs 3, (4025); Tirmizî, Libâs 28, (1762, 1763).
BEYAZ
5239 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Elbiselerden beyaz olanları giyin. Çünkü onlar en hayırlı giyeceklerinizdir. Ölülerinizi de beyazla kefenleyin."
Tirmizi, Cenâiz 18, (994); Ebu Dâvud, Tıbb 14, (3878 ).
KIRMIZI
5240 - Hilâl İbnu Âmir babasından naklediyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı Mina'da halka hitap ederken gördüm. Sırtında kırmızı bir bürde vardı ve katırının üzerinde idi. Hz. Ali radıyallahu anh da önüne durmuş, Aleyhissalâtu vesselâm'ın söylediklerini tekrarlıyordu."
Ebu Dâvud, Libas 21, (4073). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:10 | |
| 5241 - Hz. Bera radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm orta boylu idi. Ben onu kızıl bir hulle içerisinde gördüm. Ben Aleyhissalâtu vesselâm'dan daha güzel bir şeyi hiç görmedim."
Buhârî, Libas 35, Menâkıb 23; Müslim, Fezâil 91, (2337); Ebu Dâvud, Libas 21, (4072); Tirmizî, Libas 4, (1724); Nesâî, Zînet 94, (8, 203).
5242 - İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüm anlatıyor: "Üzerinde kırmızı renkli iki giyecek bulunan bir adam geldi ve Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a selam verdi. Ama Aleyhissalâtu vesselâm adamın selamını almadı."
Ebu Dâvud, Libâs 20, (4069); Tirmizî, Edeb 45, (2808 ).
5243 - Benî Esedden bir kadın anlatıyor: "Bir gün, Resülullah aleyhissatâtu vesselâm'ın zevcelerinden Zeyneb'in yanında idim ve kızıl toprakla onun elbiselerini boyuyorduk. Biz bu işle meşgulken Resülullah aleyhissalâtu vesselâm çıkageldi. Ancak kızıl toprağı görünce geri döndü. Zeynep bu hali görünce, Aleyhissalâtu vesselâm'ın bunu mekruh addettiğini anladı ve derhal elbiselerini yıkadı ve bütün kırmızılığı örttü. Aleyhissalâtu vesselâm geri döndü ve âniden geldi. (Boyadan) hiçbir şey görmeyince içeri girdi."
Ebu Dâvud, Libâs 20, (4071).
5244 - İmrân İbnu Husayn radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ben erguvan (koyu kızıl) renkli şeyin üzerine binmem. Ne sarıya boyanmışı, ne de (eteşinin ucuna, yakasına, yenine) ipekli geçirilmiş gömleği giymem. Bilesiniz erkeğin sürünme maddesi kokuludur, renksizdir. Bilesiniz kadının sürünme maddesi renklidir kokusuzdur."
Ebu Dâvud, Libâs, 11, (4048 ); Tirmizi, Edeb 30, (2789).
SARI
5245 - İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm üzerimde sarıya boyanmış iki giysi görmüştü. Derhal:
"Bunu giymeni annen mi sana emretti?" diye sordu. Ben: "Bunları yıkayayım mı, ey Allah'ın Resulü" dedim.
"Hattâ yak onları!" buyurdular."
Bir rivayette: "Bu, kâfirlerin kıyâfetidir, sakın bunları giyme!" buyurdular" denmiştir.
Müslim, Libas 27, (2077); Ebu Dâvud, Libâs 20, (4066, 4067, 4068 ); Nesâî, Zinet 96, (8, 203, 204).
5246 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, kasîy (yol yol ipek bulunan keten) kumaşla sarıya boyanmış kumaşı yasakladı."
Ebu Dâvud, Libâs 11, (4044); Tirmizî, Libas 5, (1725); Müslim Libâs 29, (2078 ).
YEŞİL
5247 - Ebu Remse radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'in üzerinde iki yeşil giysi gördüm."
Ebu Dâvud, Libâs 19, (4065); Tirmizi, Edeb 48, (2813); Nesâî, Zînet 97, (8, 204), Iydeyn 16, (3,185).
SİYAH
5248 - Ümmü Hâlid Bintu Hâlid İbni Sa'îd İbni'I-Âs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a benekli siyah bir giysi getiriImişti.
"Bunu kime giydirmemi uyşun bulursunuz?" buyurdular. Herkes susmuştu.
"Bana Ümmü Hâlid'i getirin!" emrettiler. Beni yanına götürdüler. Giysiyi elleriyle bana giydirdi ve sonra da:
"Üstünde eskit, üstünde eskit!" diye iki sefer tekrarladılar. Siyah kumaşın beneğine bakıyor, eliyle de bana işaret ediyor ve:
"Ey Ümmü Hâlid! Bu senna (güzel), ey Ümmü Hâlid bu sennâ!" diyordu. Sennâ, Habeşistan dilinde güzel demekti."
Buhârî, Libâs 22, 32,188; Menâkıbu'l-Ensar 37, Edeb 17; Ebu şâvud, Libas 1.
İPEĞİN TAHRİMİ
5249 - Ebu Osman en-Nehdî anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattâb radıyallahu anh, biz Utbe İbnu Ferkad ile Azerbaycan'da iken bize şöyle yazmıştı:
"Ey Utbe, (bu mal) ne senin emeğin, ne babanın emeği ne de annenin emeğidir. Öyleyse mü'minleri, evlerinde, kendi evinde doyduğun şeyden doyur. Zevk için yemekten ve şirk ehlinin zinetinden, ipekli giymekten kaçın. Zira Resülullah aleyhissalâtu vesselâm şu kadarı hariç ipekli giymekten yasakladı ve Resûlullah bize orta ve işaret parmağını kaldırarak birbirine bitiştirdi."
Buhârî, Libâs 25; Müslim, Libâs 12, (2069); Ebu Dâvud, Libâs 10, (4042); Nesâî, Zinet 93, (8, 202); İbnu Mâce, Libas 18, (3593).
5250 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bir miktar ipek alıp sağ avucuna koydu, bir miktar da altın alıp sol eline koydu, sonra da:
"Şu iki şey ümmetimin erkek kısmına haramdır!" buyurdu."
Ebu Dâvud, Libas 14 (4057); Nesâi, Zinet 40, (8, 160).
Tirmizi ve Nesai de Ebu Musa'dan gelen diğer bir rivayette: "Ümmetimin erkeklerine, ipek elbise ve altın haram kılındı, kadınlarına helal kılınndı" buyrulmuştur. | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:11 | |
| 5251 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Dünyada ipeği, ahirette nasibi olmayanlar giyer."
Buhari, Libas 25, Müslim, Libas 6, (2063), Nesai, Zinet 91, 201).
5252 - Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"İpeği dünyada giyen, âhirette giyemez."
Buhâri, Libâs 25; Müslim, Libâs 23, (2075); Nesâî, Zinet 91, (8, 200).
5253 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "(Babam) Ömer radıyallahu anh satılmakta olan atlas bir elbise gördü. Onu Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a getirip:
"Ey Allah'ın Resülü! Bunu satın al da bayramlarda ve taşradan gelen heyetlerin karşılanması sırasında tecemmülen giyin!" dedi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Bu, (ahirette) nasibi olmayanların giysisidir" buyurdular. Sonra Hz. Ömer, Allah'ın dilediği kadar kaldı. Aleyhissalâtu vesselâm ona atlastan mâmul bir cübbe gönderdi. Ömer gelerek:
"Ey Allah'ın Resülü! Siz(ipek hakkında): "Bu, (ahirette) nasîbi olmayanların giyeceğidir" demiştiniz. Sonra bana bunu gönderdiniz, (hikmeti nedir?)" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm, buna karşılık:
"Bunu, sana bizzat giyesin diye göndermedim. Bilakis, satasın ve parasıyla ihtiyaçlarını göresin diye göndermiştim" buyurdular."
Buhârî, Libâs 30, Cum'a 7, lydeyn 1, Büyü' 40, Hibe 27, 29, Cihâd 177, Edeb 9, 66; Müslim, Libâs 6, (2068 ); Muvatta, Libâs 18, (2, 917, 918 ); Ebu Dâvud 10, (4040, 4041); Nesâî, Zînet 84, 86, 87, (8, 196-198 ).
5254 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bana siyerâ (denen yol yol sarı kalemli dokunmuş ipek) kumaştan bir takım elbise giydirdi. Sonra ben onu giyip çıktım. (Resülullah bunu üzerimde görünce bana kızmıştı), öfkesini yüzünde görüyordum. Hemen dönüp, onu hanımlarım arasında başörtüsü yapmaları için taksim ettim."
Buhârî, Libâs 30, Hibe 27, Nafakât 11; Müslim, Libâs 19, (2071); Ebu Dâvud, Libâs 10, (4043); Nesâî, Zînet 85, (8,197).
5255 - Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir: "Dûmetu'l-Cendel şefi Ukeydir, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a ipek bir elbise hediye etti. Aleyhissalâtu vesselâm da onu Hz. Ali radıyallahu anh'a verdi ve:
"Bunu Fatımalar arasında taksim et!" buyurdu."
Müslim, Libâs 18, (2071).
İPEKTEN MÜBAH OLAN MİKTAR
5256 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm saf ipekten yapılmış elbiseyi yasakladı. Ama alem olarak konan ve kumaşın direzisinde kullanılan ipeğe yasak yoktur."
Ebu Dâvud, Libâs 12, (4055).
5257 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm Zübeyr İbnu'l-Avvâm ve Abdurrahmân İbnu Avf radıyallahu anhümâ için kendilerindeki uyuz sebebiyle ipekli giymelerine izin verdi."
5258 - Bir rivayette de şöyle denmiştir: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a (hacc sırasında) bitten şikayet ettiler. Aleyhissalâtu vesselâm onlara katıldıkları gazveleri sırasında ipek gömlekler giymeye ruhsat tanıdı."
Buhârî, Libâs 29, Cihad 91; Müslim Libâs 25, (2076); Tirmizî, Libâs 2, (1722); Ebu Dâvud, Libâs 13, (4056); Nesâî, Zînet 93, (8, 202).
5259 - Süveyd İbnu şafele anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh el-Câbiye'de halka hitap ederek: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm iki, üç veya dört parmak yeri hariç, ipek giymeyi yasaklamıştı!" dedi."
Müslim, Libâs 12, (2069).
YÜN HAKKINDA
5260 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm siyah bir bürde (hırka) yaptım, bunu giydi. İçinde terlediği zaman ondan yün kokusu hissetti. Bunun üzerine o hırkayı çıkarıp attı. Aleyhissalâtu vesselâm güzel kokudan hoşlanırdı."
Ebu Dâvud, Libâs 22, (4074). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:11 | |
| 5261 - Ebu Bürde İbnu Ebî Müsa el-Eş'ârî anlatıyor: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ'nın yanına girdim. Bana yamalı bir giysi ve kaba bir izar çıkardı ve "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şu iki (parça)nın içinde vefat etti!" dedi."
Buhârî, Humus 5, Libâs 19; Müslim, Libâs 35, (2080); Ebu Dâvud, Libâs 8, (4036); Tirmizî, Libas 10, (1733).
5262 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, bir sabah üzerinde, siyah kıldan yapılmış desenli bir giysi olduğu halde çıktı."
Müslim, Libâs 36, (2081); Ebu Dâvud, Libâs 6, (4032); Tirmizî, Edeb 49, (2814).
5263 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Hz. Musa aleyhisselâm'ın Rabbi Teâlâ hazretleriyle konuştuğu gün, üzerinde yünden bir şalvar, yünden bir cübbe, yünden bir kisâ, yünden küçük bir serpuş (takke) vardı. Ayağında da ölü eşek derisinden mamul bir ayakkabı vardı."
Tirmizî, Libâs 10, (1734).
MİNDER VE YASTIKLAR
5264 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'in minderi deridendi ve içi hurma lifiyle dolu idi."
Buhârî, Rikâk 17; Müslim, Libâs 38, (2082); Ebu Dâvud, Libâs 45, (4146, 4147); Tirmizî, Libâs 27, (1762).
5265 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a (evde bulunması gereken) yataklar zikredilmişti. Şöyle buyurdular:
"Kişinin kendisi için bir yatak, kadın için bir yatak, misafir için bir yatak lazımdır. Dördüncü yatak şeytanadır."
Ebu Dâvud, Libas 45, (4142); Nesâi, Nikâh 82, (6, 135); Müslim, Libas 41, (2084).
5266 - Hz. Câbir İbnu Semûre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın bir yastığa solu üzerine yaslandığını gördüm."
Ebu Dâvud, Libâs 45, (4143); Tirmizî, Edeb 23, (2771).
5267 - Ebu'I-Melih, babası radıyallahu anh'tan anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm vahşi hayvanların derilerinden yaygı yapılmasını nehyetti."
Ebu Dâvud, Libâs 43, (4132); Tirmizî, Libâs 32, (1771); Nesâî, Fere' 12, (7,176).
5268 - Utbe İbnu Abdi's-Sülemî radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'dan beni giydirmesini talep ettim. Bunun üzerine bana iki parça hayşe (âdi keten) bezi giydirdi. Kendimi, bununla arkadaşlarım arasında en iyi giyinmiş gördüm."
Ebu Dâvud, Libâs 6, (4032).
LUKATA (BULUNTULAR) BÖLÜMÜ
5269 - Yezid Mevlâ'l-Münbais anlatıyor: "Zeyd İbnu Hâlid radıyallahu anh'ı işittim. Diyordu ki: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a altın veya gümüş buluntu hakkında sorulmuştu.
"Kesesini ve bağını belle, sonra onu bir yıl ilan et. (Sahibini) bilemezsen, onu harca. O yanında bir emânet olsun. Günün birinde arayanı gelecek olursa, ona ödersin" buyurdu. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm'a kaybolmuş develerden soruldu.
"Kaybolan develerden sana ne? Onları (kendi hâline) bırak. Zira sahibi onu buluncaya kadar, ayağında çarığı, sırtında su tulumu vardır. Suya gider, ottan yer" buyurdular. Bu sefer (kaybolmuş) davardan soruldu:
"Onları alın. Zira onlar ya senindir, ya (kaybeden) kardeşinindir, ya da kurdundur" buyurdular.
Buhârî, İlm 28, Şürb 12, Lukata 2, 3, 4,11, Talâk 22, Edeb 75; Müslim, Lukata 1, (1722); Muvatta, Akdiye 46, (2, 757); Ebu Dâvud, Lukata 1, (1704, 1705, 1706, 1707,1708 ); Tirmizî, Ahkâm 35, (1372, 1373).
5270 - Amr İbnu şuayb an ebîhi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a (dalında) asılı meyve hakkında sorulmuştu:
"İhtiyaç sahibi, sepetine almaksızın ağzıyla ulaşırsa, kendine bir vebal gelmez. Ancak kim de, eteğinde (birşeyler) alarak oradan çıkarsa, aldığının iki kat değeriyle borçlanır. Ayrıca (tâzir nevinden) ceza da yer. Kim de yığın yapıldıktan sonra meyveden çalarsa ve bunun değeri miğfer fiyatını bulursa, eli kesilir" buyurdu. Sonra kendisine lukata (buluntu)dan sorulmuştu:
"İşlek yolda bulunmuş olanla, insanların çokça yaşadığı meskun karyede bulunmuş olanı bir yıl boyu ilân et. Eğer sahibi gelirse hemen ver. Eğer gelmezse artık o senin olmuştur. Harâbede bulunmuş ise, bununla, maden için humus (beşte bir) vergisi vardır" buyurdular."
Ebu Dâvud, Lukata 1, (1710, 1711, 1712, 1713); Nesâî, Kat'u's-Sârik 11, (8, 84-85). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:12 | |
| 5271 - Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Ali İbnu Ebi Talib radıyallahu anh, (bir gün), Hz. Fatıma radıyallahu anhâ'nın yanına girmiş idi. O sırada Hz. Hasan ve Hüseyin ağlamakta idiler. "Niye ağlıyorsunuz?" diye sordu. Hz. Fâtıma: "Acıktılar!" dedi.
Hz. Ali (bir yiyecek temin etmek üzere) çıktı. Derken yolda bir dinar para buldu. Dönüp Hz. Fâtıma'ya gelerek haber verdi. O da:
"Falan yahudiye git, bununla un satın al!" dedi. Ali radıyallahu anh ona vardı ve un aldı. Yahudi ona:
"Sen, kendini Allah elçisi zanneden şu zâtın damadı mısın?" dedi. Hz. Ali'nin "evet"i üzerine:
"Dinarını al, un da senin olsun!" dedi. Ali oradan ayrılıp, Fâtıma radıyallahu anhâ'ya unu ve dinarı getirdi, durumu da anlattı. Hz. Fâtıma:
"Şimdi de şu falan kasaba git, bize bir dirhemlik et al!" dedi. Hz. Ali gidip, dinarı bir dirhemlik et mukabilinde rehin bıraktı. Eti Hz. Fâtıma'ya getirdi. O hamur yaptı, (tencereye) koydu, ekmek pişirdi. Babasına haber gönderdi. Resûlullah yanlarına gelince, Hz. Fâtıma:
"Ey Allah'ın Resûlü! (şu yemeğin) hikayesini size anlatayım da eğer helalse yiyelim, bizimle siz de yiyin. Bunun mahiyeti şöyle şöyledir..." diye antattı. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Allah'ın adıyla yiyin!" buyurdular ve hep beraber ekmekten yediler. Onlar daha yerlerinde iken, bir köle gelip, Allah ve İslâm adına dinar bulan var mı?" diye sormaya başladı. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm onu çağırıp (dinarı hakkında) sordu. Köle:
"Çarşıda benden düştü!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Ey Ali! Haydi kasaba git. Ona: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm sana "Dinarı bana göndersin, dirhemini ben ödeyeceğim!" diyor de!" emretti. Kasap dinarı gönderdi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm onu köleye verdi."
Ebu Dâvud, Lukata 1, (1714).
5272 - İyaz İbnu Hımâr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim bir buluntu ele geçirirse, buna adâlet sahibi birini şâhid kılsın, ne filanı terkederek buluntuyu gizlesin, ne de (bir başka yere yollayarak) nazardan kaçırsın. Sahibini buldumu hemen ona versin. Sahibini bulamazsa (bilsin ki) bu mal Allah'ın malıdır, Allah onu dilediğine verir."
Ebu Dâvud, Lukata 1, ( 1709).
5273 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm değnek, kamçı, ip ve benzeri şeylerde ruhsat tanıdı. Bunları bulan kimse (ilân etmeksizin) onlardan faydalanabilir."
Ebu Dâvud, Lukata 1, (1717).
5274 - Amiru'ş-Şa'bi rahimehullah der ki: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim, sahibinin beslemekten aciz kalarak bırakıverdiği bir hayvan bulur da, onu alıp ihya edecek olursa o onun olur."
Ebu Dâvud, Büyü' 77, (3524, 3525).
5275 - Hz. Ebu Hureyre ve Hz. Enes radıyallahu anhümâ anlatıyorlar: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm yolda giderken bir hurma tanesine rastlamıştı. "Eğer sadakadan (düşmüş) olacağından korkmasaydım bunu yerdim!" buyurdular."
Buhârî, Büyü' 4, Lukata 6; Müslim, Zekât 165, (1071); Ebu Dâvud, Zekat 29, (1651).
5276 - Abdurrahman İbnu Osman et-Teymî anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hacının lukatasını nehyetti."
Müslim, Lukâta 11, (1724); Ebu Dâvud, Lukâta 1, (1719).
5277 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh'ın anlattığına göre: "(Yediyüz dirheme) bir cariye satın almış ve (borcunu ödemeden) sahibini kaybetmiştir. Bir yıl sahibini arayan İbnu Mes'ud onu bulamaz ve bu parayı, bir dirhem, iki dirhem şeklinde parça parça vermeye başlar ve: "Ey Allahım, bunu falanca adına sadaka kabul et! Eger adam gelirse sadaka benim adıma olacak, borç da uhdemde kalacak!" der. İbnu Mes'ud derdi ki:
"Sahibini bulamadığınız buluntu hakkında böyle hareket edin!"
Buhârî, Talâk 22, (Tercümede (bab başlığında) muallak olarak kaydedilmiştir).
LİAN'IN AHKAMI
5278 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Allah Teala hazretlerinin (Tebük seferinden geri kalmaları sebebiyle) tevbelerini kabul edip affettiği üç kişiden biri olan Hilâl İbnu Ümeyye radıyallahu anh geldi. (Anlattığına göre) tarlasından evine yatsı vaktinde dönmüştü. Hanımının yanında bir adam buldu. Manzarayı gözleriyle görmüş, kulaklarıyla işitmişti. Sabah oluncaya kadar adamı ürkütüp telaşlandırmadı. Sabah olunca doğru Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına gitti.
"Ey Allah'ın Resûlü dedi, ben aileme geceleyin dönmüştüm, yanlarında bir adam buldum. Üstelik gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim."
Resülullah aleyhissalâtu vesselâm getirdiği bu haberden hoşlanmadı, adama karşı sert davrandı. Bunun üzerine:
"Kendi hanımlarına zina isnad eden, ancak, kendisinden başka şahidi bulunmayan kimse ise, doğru söylediğine dair Allah adına yemin ederek dört defa şahitlik eder. Beşinci şahitliğinde ise, eğer yalan söylüyorsa Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını ister. Kadının Allah adına yemin ederek kocasının yalan söylediğine dâir dört def'a şahidlik etmesi ve beşinci şahitliğinde, eğer kocası doğru söylüyorsa Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını istemesi, onun hakkındaki cezayı kaldırır" (Nur 6-9) meâlindeki ayet nazil oldu. Vahiy hali Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın üzerinden kalkınca:
"Ey Hilâl, müjde! Allah senin için bir kurtuluş ve kurtuluş yolu gösterdi" buyurdular. Hilâl:
"Ben Rabbim Teâla hazretlerinden bunu ümid ediyordum!" dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselâm:
"Kadına adam gönderin gelsin!" emretti. Kadın geldi. Ayet-i kerimeyi Resûlullah ona okudu. İkisine de meselenin ciddiyetini hatırlattı ve ahiret azabının dünyadaki azabtan daha şiddetli olacağını haber verdi. Bunun üzerine Hilâl:
"Vallahi kadın hakkında doğruyu söyledim!" dedi. Kadın da:
"Hayır yalan söyledin!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:
"Aranızda lânetleşin" emretti. Hilâl'e: "Şehadet getir!" dendi. O da doğru söylediğine dair dört kere Allah'a şehadet etti. Beşinci sefer olunca kendisine:
"Ey Hilâl, Allah'tan kork, zira dünya azabı âhiret azabından pek hafiftir, senin bu yaptığın, üzerine azâbı vacib kılmaktadır!" dendi. O yine:
"Allah'a yemin olsun, ona iftira ediyorum diye bana celde yapılmadığı gibi, Allah da onun sebebiyle bana azab vermeyecektir!" dedi ve "Eğer yalancı ise, Allah'ın lâneti üzerine olsun!" diye beşinci kere şehadette bulundu.
Sonra kadına: "Şehadet getir!" dendi. Kadın da: "Hilâl yalancıdır diye dört kere Allah'a şehadette bulundu. Beşinci şehadete sıra gelince, kadına:
"Allah'tan kork, zira dünyadaki azab ahiret azabından hafiftir. Bu yaptığın, üzerine azabı vacib kılmaktır!" dendi. Kadıncağız bir müddet durakladı. Sonra:
"Kavmimi, geri kalan zamanlarda rezil rüsvay edemem!" dedi ve beşinci defa: "Hilâl doğru söyledi ise Allah'ın gadabı üzerime olsun!" diye şehadette bulundu.
Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm aralarını ayırdı. Kadının çocuğuna babasının adıyla çağrılmamasına, kadına zina isnad edilmemesine, çocuğa da veled-i zina denmemesine, kim kadına veya çocuğa böyle bir isnadda bulunacak olursa, hadd-i kazfe maruz kalacağına hükmetti. Keza bunlar ne boşanma ne de ölüm sebebiyle ayrılmadıkları için Hilâl üzerinde, ne kadın için mesken ne de çocuk için nafaka mesuliyeti olmadığına hükmetti. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Eğer kadın kızılımsı, kabaları etsiz, sivri omuzlu, iki kabası sivri, bacakları ince bir çocuk dünyaya getirirse, bu çocuk Hilâl'dendir. Eğer esmer, kısa saçlı, iri yapılı, iri bacaklı, iri kabalı bir çocuk dünyaya getirirse bu çocuk, zina nisbet edilen şahsa aittir" buyurdular. Gerçekten kadın esmer renkli, kısa saçlı, iri yapılı, iri bacaklı, iri kabalı bir çocuk doğurdu. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Eğer (şehadetlerle yapılan) yeminler olmasaydı benimle o kadın arasında mesele olacaktı" buyurdular. İkrime der ki: "Kadının çocuğu bundan sonra Mudar üzerine emir oldu, Tesmiye'de babasına nisbet edilmezdi."
Hadisi Ebu Dâvud bu metnin aynısıyla rivayet etti. Kütüb-i Sitte, İbnu Ömer'den bu mânada rivayette bulundular.
Buhârî, Talâk 28, Şehâdât 21, Tefsir, Nur 3; Ebu Dâvud, Talâk 27, (2254, 2255, 2256); Tirmizî, Tefsîr, Nur, (3178 ).
5279 - Yine İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm Üveymir el-Aclânî ile hanımı arasında lian uyguladı. Hanımı bu sırada hâmile idi."
Nesâî, Talâk 36, (6,171).
5280 - Yine ona ait bir rivayette: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, birbirine lianda bulunan iki eşe lianlaşmayı teklif ettiği zaman, beşinci yeminde, erkeğe elini ağzının üzerine koymasını emretti ve: "Bu (Allah'ın azabını) gerektiricidir!" buyurdu.
Nesâî, Talâk 40, (6, 175). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:13 | |
| ÇOCUĞUN İLHAKI VE NESEB İDDİASI
5281 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Çocuk yatağa aittir. Zâniye de mahrumiyet vardır."
Buhârî, Hudûd 23, Ferâiz 18; Müslim, Rada' 37, (1458 ); Tirmizî, Rada' 8, (1157); Nesâî, Talâk 48, (6,180).
5282 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Utbe İbnu Ebî Vakkâs, kardeşi Sa'd'a: "Zemâ'a'nın cariyesinden doğan oğlan bendendir, onu sahiplen" diye vasiyet etmişti. Fetih yılında, onu Sa'd yakalayıp: "Bu, kardeşimin oğludur, kardeşim onu bana vasiyet etmişti!" dedi. Abd İbnu Zemâ'a da:
"O, benim kardeşimdir ve babamın cariyesinin oğludur, onun yatağında doğmuştur!" dedi. Problemin halli için Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a koştular. Sa'd radıyallahu anh:
"Ey Allah'ın Resülü! Bu kardeşimin oğludur. Kardeşim onun hakkında bana vasiyette bulundu. Hele onun benzerliğine de bakın!" dedi. Abd:
"O benim kardeşimdir ve babamın cariyesinin oğludur. Babamın yatağında doğdu!" dedi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, ondaki benzerliğe baktı. Utbe'ye açık bir benzerlik gördü. Sonra:
"Bu sana aittir ey Abd İbnu Zemâ'a. Çocuk yataga aittir, zâni için de mahrumiyet vardır" buyurdu. Sonra da Sevde Bintu Zem'a'ya:
"Bun(u kardeşin bilme, ihtiyat et, ona karşı) tesettür et!" emretti. Bu emri, onun Utbe'ye olan benzerliği sebebiyle vermişti.
O, kadını, Allah'a kavuşuncaya kadar göremedi. Sevde, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın zevcesi idi."
Buhârî, Vesâya 4, Büyü' 3, 100, Husûmât 6, Itk 8, Ferâiz 18, 28, Hudüd 23, Ahkâm 29; Müslim, Radâ' 36, (1457); Muvatta, Akdiye 20, (2, 739); Ebu Dâvud, Talâk 34, (2273); Nesâî, Talâk 48, 49, (6, 180, 181).
5283 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek:
"Ey Allah'ın Resûlü! Benim siyah bir çocuğum dünyaya geldi" dedi. Adam, ta'rîz yoluyla çocuğu nefyetmeyi teklif ediyordu. Aleyhissalâtu vesselâm, onun nefyedilmesine ruhsat vermedi.
"Senin bir deven var mı?" dedi. Adam: "Evet" deyince:
"Bunların renkleri nasıldır?" diye sordu. Adam: "Kırmızı!" dedi.Resûlullah tekrar sordu:
"Bunlar arasında boz renkli var mı"
"Evet!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Peki bu nereden (geldi)?" dedi. Adam:
"Belki de bir damar çekmiştir" deyince, Aleyhissalâtu vesselâm da:
"Senin oğlun da bir damara çekmiştir!" buyurdular."
Buhârî, Talâk 26, Hudud 41; Müslim, Li'ân 20, (1500); Ebu Dâvud, Talâk 28, (2260, 2261, 2262); Tirmizi, Velâ ve Hibe 4, (2129); Nesâî, Talâk 46, (6, 178, 179).
5284 - Amr İbnu Şu'ayb an ebîhi an ceddîhi radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam kalkarak: "Ey Allah'ın Resülü! Falan benim çocuğumdur. Cahiliye devrinde ben annesiyle zina yapmıştım!" dedi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm şu cevapta bulundu:
"İslâm'da (neseb) iddiası yok. Cahiliye işi bitti artık. Çocuk yatağa aittir, zaniye de mahrumiyet vardır!"
Ebu Dâvud, Talâk 34, (2274).
KÂFE
5285 - Hz. Aişe radıyallahu anh anlatıyor: "Reslullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) yanıma mesrur olarak girdi, yüzünün çizgileri parlıyordu.
"Hani, Mücezziz el-Müdlicî var ya, az önce, Zeyd İbnu Hârise ve Üsame İbnu Zeyd'e baktı da: "Şu ayaklar var ya (aralarında öyle benziyorlar ki) sanki birbirlerinden hâsıllar" dedi" buyurdular."
Buhâri, Fezailu'l-Ashab 17, Menâkıb 23, Ferâiz 31; Müslim, Rada' 38, (1459); Ebu Dâvud, Talâk 31, (2267, 2268 ); Tirmizî, Velâ ve'l-Hibe 5, (2130); Nesâî, Talâk 51, (6, 184).
5286 - Süleyman İbnu Yesâr anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh, İslâm döneminde neseb iddiasında bulunanları cahiliye doğumlulara ilhak ediyordu. (Bir gün) iki kişi geldi. Her ikisi de, bir kadının çocuğunun kendisine ait olduğunu iddia ediyordu. Hz. Ömer, bir kâif çağırdı. Kâif adamlara baktı. Sonra:
"Her ikisinin de çocukta iştirakleri var!" dedi. Hz. Ömer bu söz üzerine elindeki değneği kâife indirdi ve:
"Nereden biliyorsun?" dedi. Sonra kadını çağırıp:
"Bana haberini söyle!" emretti. Kadın, iki adamdan birini kastederek:
"Şu var ya, dedi ben ailemin devesini güderken bana gelirdi ve benden ayrılmazdı. O da ben de hamilelik başladı zannettik. Sonra o benden ayrıldı. Arkadan kan aktı (âdet gördüm). Sonra da onun yerini diğeri aldı (bana temasta bulundu). Çocuğun hangisinden olduğunu bilmiyorum!" dedi. Kâif bu cevabı işitince tekbir getirdi. Hz: Ömer çocuğa dönerek:
"Hangisini dilersen onu veli kıl!" dedi."
Muvatta, Akdiye 22, (2, 740).
5287 - Ebu Osmân en-Nehdî anlatıyor: "Sa'd İbnu Ebî Vakkâs radıyallahu anh'ı dinledim. Demişti ki : " "Resülullah aleyhissalâtu selâm buyurdular ki:
"İslâm'da bir kimse asıl babası varken bir başkasının babası olduğunu söylerse ve bu iddiasını da o kimsenin babası olmadığını bilerek yaparsa, cennet ona haramdır."
Buhârî, Ferâiz 29, Megâzî 56; Müslim İman 114, (63); Ebu Dâvud, Edeb 119, (5113).
5288 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm mülâ'ane (lânetleşerek boşanma) âyeti indiği zaman şöyle buyurdular:
"Hangi kadın, bir kavme, onlardan olmayanı dahil edecek olursa, hiç bir hususta Allah'la irtibatı kalmamıştır. Artık Allah onu asla cennete koymayacaktır. Hangi erkek de göre göre evladını inkâr ederse, Allah Kıyamet günü onunla kendi arasına perde koyar ve herifi öncekilerin ve sonrakilerin önünde rezil rüsvay eder."
Ebu Dâvud, Talâk 29, (2263); Nesâî, Talâk 47, (6,179).
5289 - Amr İbnu, Şuayb an ebîhi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, varisler tarafından babaya nisbeti talep edilip de, (hayatında inkâr etmediği için) babanın ölümünden sonra nesebe dahil edilen bu çocuğun o babanın cima yaptığı gün mülkünde bulunan cariyeden doğmuş olması halinde, varislere ilhak edilmesine; ancak çocuğa, bu ilhaktan önce taksim edilen mirastan herhangi bir payın geçmeyeceğine; fakat taksim edilmeyen mirastan pay alacağına; çocuğun kendisine nisbet edildiği baba, şayet ölmezden önce çocuğun kendisinden olduğunu inkâr etmişse, bu çocuğun o babaya ilhak edilemeyeceğine; eğer çocuk mülkünde olmayan bir cariyeden veya kendisiyle zina yaptığı bir hür kadından ise, bu çocuğun da o babaya ilhak edilmeyeceğine ve o babaya varis olamayacağına, -hatta çocuk kendisine nisbet edilen şahsın bizzat kendisi, onun hür veya köle kadından edindiği veled-i zinası olduğunu itiraf etse bile- o çocuğun varis olamayacağına hükmetti."
Ebu Dâvud, Talâk 30, (2265, 2266).
5290 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"İslâm'da cariye ile zina yoktur. Kim câhiliyede câriye ile zina yapmış ise, (bundan hasıl olan çocuk) asabesine (efendisine = cariyenin efendisine) dahil olur. Kim, meşru nikahdan olmayan bir çocuğun kendine ait olduğunu iddia ederse, ona vâris olamaz, kendisine de varis olunamaz."
Ebu Dâvud, Talak 30, (2264). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:14 | |
| 5291 - Zeyd İbnu Erkâm radıyallahu anh anlatıyor: "Yemen'den bir zât Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelip:
"Üç kişi Hz. Ali'ye gelip, tek bir tuhur zamanı içerisinde cimada bulundukları bir kadından doğan bir çocuk hakkındaki ihtilaflarını arzettiler. Hz. Ali ikisine:
"Çocuk şu üçüncüye mübarek olsun!" dedi. Bunun üzerine diğer ikisi feverân ettiler (olmaz böyle hüküm diye çıkıştılar). Hz. Ali bunun üzerine:
"Siz, ihtilaflı ortaklarsınız. Ben aranızda kur'a çekeceğim. Kime çıkarsa çocuk onundur. Diğer iki arkadaşına da bir diyetin üçte ikisini ödeyecektir!" dedi ve aralarında kur'a çekti ve çocuk kime çıktı ise ona verdi.
(Adamın bu anlattıklarına) Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, azı dişleri -veya kesici dişleri- görülünceye kadar güldü."
Ebu Dâvud, Talâk 32, (2270); Nesâî, Talak 50, (6, 182, 184).
5292 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir kimse kendini azad edenlerin izni olmadan bir kavmi velî ittihaz ederse, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların) laneti üzerine olsun. Allah ondan ne bir farz ne de bir nafile kabul eder."
Müslim, Itk 19, (1508 ); Ebu Dâvud, Edeb 119, (5114).
5293 - Abdulhamid İbnu Cafer anlatıyor: "Babamın dedem Rafi' İbnu Sinân radıyallahu anh'tan anlattığına göre dedem Râfi' müslüman olmuş, fakat hanımı müslüman olmamakta direnmiş ve (iş ayrılma noktasına gelince) kadın, Aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek: ) "Kızım benimdir, sütten de kesilmiştir" demiştir. Râfi'de: "Kızım benimdir" demiştir. (Resülullah, Râfi'e: "Sen bir köşeye otur!)" kadına da: "Sen de bir köşeye otur!" der. Çocuğu da ikisinin arasına oturtur. Sonra kadına ve erkeğe: "Çocuğu kendinize çağırın!" buyurur. Çağırırlar. Çocuk annesine meyleder. Aleyhissalatu vesselam: "Allahım ona doğruyu göster!" diye dua eder. Bunun üzerine kız babasına yönelir. Baba böylece çocuğu alır."
Ebu Dâvud, Talâk 26, (2244); Nesâî, Talâk 52, (6, 185).
LAKİT
5294 - Süneyn Ebu Cemîle es-Sülemî'nin anlattığına göre, Hz. Ömer radıyallahu anh zamanında atılmış bir çocuk bulmuştur. (Hadiseyi işiten) Ömer yanına gelir ve onu görünce:
"Bu işte bir bit yeniği olabilir. Bu yavruyu niye aldın?" der. Süneyn de: "Bunu helâke maruz buldum, o yüzden (kurtarmak için) aldım!" der ve Hz. Ömer'in tavrından kendisini itham ediyor anlar. Ancak Ömer'in) arîfi:
"Ey müminlerin emîri bu sâlih bir kimsedir" (diyerek lehinde tezkiyede bulunur. Bunun üzerine) Hz. Ömer:
"Öyle mi?" der. Arîf te'yiden: "Evet!" deyince Hz. Ömer: "Götür onu! O hürdür (velâsı sanadır) nafakası da bizim üzerimizedir!" der."
Muvatta, Akdiye 19, (2, 738 ).
Rezîn şu ilavede bulunmuştur: "Onun velası da müslümanlara aittir, ona varis olurlar, hîn-i hâcette onun diyetini öderler."
Buhâri, bu ziyadeyi bir babta bab başlığı olarak senedsiz şekilde kaydetmiştir (Şehâdât 16).
OYUN VE EĞLENCE BÖLÜMÜ
5295 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir güvercinin peşine düşüp onunla eğlenen bir adam görmüştü: "Bir şeytan bir şeytaneyi takip ediyor!" buyurdular."
Ebu Dâvud, Edeb 65, (4940); İbnu Mâce, Edeb 44, (3765).
5296 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (dövüştürmek için) hayvanların arasını kızıştırmayı yasakladı."
Ebu Dâvud, Cihâd 56, (2562); Tirmizî, Cihâd 30, (1708, 1709).
5297 - Yine İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kendisinde ruh olan hiçbir canlıyı (atışlarınıza) hedef ittihaz etmeyin."
Müslim, Sayd 58, (1957); TirmizÎ, Sayd 1, (1475); Nesâî, Dahâya 41, (7, 238, 239).
5298 - Abdullah İbnu Cafer İbni Ebî Tâlib radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, bir keçiyi hedef ittihaz ederek ok atmakta olan bir kalabalığa rastlamıştı. Bu halden hiç hoşlanmadı ve: "Hayvanlara eziyet vermeyin!" buyurdu."
Nesâî, Dahâya 42, (7, 239).
5299 - Şerîd İbnu Süveyd radıyallahu anh anlatıyor: "Kim bir kuşu boş yere sırf eğlence olsun diye öldürürse Kıyamet günü, o kuş, sesini yükselterek Allah'a şöyle seslenir:
"Ey Rabbim! Falan beni boş yere öldürdü, bir menfaat için öldürmedi."
Nesâî, Dahâya 42, (7, 239).
5300 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, hayvanlardan herhangisi olursa olsun, "sabran" öldürülmesini yasakladı."
Müslim, Sayd 60, (1959). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:15 | |
| 5301 - Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim tavla oyunu oynarsa elini domuz kanına bulamış gibi olur"
Müslim, Şi'r 10, (2260); Ebu Dâvud, Edeb 64, (4939).
5302 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ'nın anlattığına göre, "(Mahallesinde oturan bir ailede tavla bulunduğu haberi kendisine ulaşır. Bunun üzerine onlara: )
"Eğer tavlayı evinizden çıkarmazsanız ben sizi mahallemden çıkaracağım!" diye haber gönderir. Böylece onların tavla bulundurmalarını hoş karşılamadığını ifade eder."
Muvatta, Rü'ya 6, (2, 958 ).
MÜBAH OYUNLAR
5303 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında bebeklerle oynardım. Arkadaşlarım (da oynamak için) yanıma gelirlerdi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm (eve gelince, utanarak) saklanırlardı. Ama Aleyhissalâtu vesselâm onları tekrar bana gönderirdi. Beraber oynamaya devam ederdik."
Buhârî, Edeb 81; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe 81, (2440); Ebu Dâvud, Edeb 62, (4931, 4932).
5304 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Habeşliler, harbeleriyle, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında oynarlarken Ömer İbnu'I-Hattab radıyallahu anh içeri girdi. Hemen yere eğilip çakıl alarak onlara fırlattı. Aleyhissalâtu vesselâm: "Ey Ömer! Bırak onları (oynasınlar)! Zira onlar Benî Erfide'dirler" buyurdu."
Buhârî, Cihâd 79; Müslim, lydeyn 22, (893); Nesâî, lydeyn 35, (3,196).
5305 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Ben mescidde oynayan Habeşlileri seyrederken Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın beni ridası ile örttüğünü hatırlıyorum. Bu hal ben seyretmekten usanıncaya kadar devam etti. Benim gibi, genç yaşında bir kızın eğlenceye ne kadar düşkün olacağını varın siz takdir edin."
Buhârî, Salât 69, Iydeyn 2, 3, 25, Cihâd 81, Menâkıb 15, Fezâilu'l-Ashab 46, Nikâh 82, 114; Müslim, lydeyn 18, (892); Nesâî, Iydeyn 35, (3, 195).
5306 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anh , Nesâî'de gelen bir başka rivayetinde şöyle demiştir: "Bir bayram günü Sudanlılar, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına oynayarak geldiler. Aleyhissalâtu vesselâm beni çağırdı. Resûlullah'ın omuzunun üstünden onları seyrediyordum. Kendi arzumla ayrılıncaya kadar bakmaya devam ettim. (Resûlullah seyretmemi kesmedi)."
Nesâî, lydeyn 34, (3, 195).
5307 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm Medine'ye (hicretle) geldiği zaman, onun gelişinden sevinç izharı olarak, Habeşliler harbeleriyle oynadılar."
Ebu Dâvud, Edeb 59, (4923).
LANETLEME VE SÖVME
5308 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Mü'min ne ta'n edici, ne lanet edici, ne kaba ve çirkin sözlü, ne de hayasızdır."
Tirmizî, Birr 48, (1978 ).
5309 - Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Lâneti çok yapanlar Kıyamet günü şefaatçi olamazlar, şehid de olamazlar."
Müslim, Birr 85, (2598 ); Ebu Dâvud, Edeb 53, (4907).
5310 - Semüre İbnu Cündüb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Birbirinize, Allah'ın laneti, Allah'ın gadabı ve cehennem temennisiyle bedduada bulunmayın."
Ebu Dâvud, Edeb 53, (4906); Tirmizî, Birr 48, (1977). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:16 | |
| 5311 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Ey Allah'ın Resülü! Müşriklere beddua et, onları lânetle!" denilmişti. Şu cevabı verdi:
"Ben rahmet olarak gönderiIdim, lanetleyici olarak değil!"
Müslim, Birr 87, (2597).
5312 - Hz. Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir kimse diğer bir kimseyi fıskla veya küfürle itham etmesin. Aksi taktirde, itham edilen arkadaşında bunlar yoksa, kelime kendine dönderilir."
Buhârî, Edeb 44.
5313 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Sövüşen iki kişinin söyledikleri(nin vebali), mazlum olan tecavüzde bulunmadıkça başlayana aittir."
Müslim, Birr 68, (2587); Ebu Dâvud, Edeb 47, (4894); Tirmizî, Birr 51, (1982).
5314 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor; "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah Teâla hazretleri şöyle dedi: "Ademoğlu, dehre söverek beni üzüyor. Halbuki ben dehrim. Emir benim elimde. Gece ve gündüzü ben çeviririm."
Buhâri, Edeb 101, Tefsîr, Câsiye 1, Tevhîd 5; Müslîm, Elfâz 2, (2246); Muvatta, Kelâm 3, (2, 984); Ebu Dâvud, Edeb 181, (5274).
5315 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüm anlatıyor: "Bir kişinin ridasını rüzgâr savurmuştu, tutup rüzgâra lanet etti. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm müdahale buyurdu:
"Sakın rüzgâra lanette bulunmayın. O memurdur, (Allah'ın emriyle) iş görmektedir. Şunu bilin ki, kim bir şeye haksızlıkla lanet ederse, lanet kendisine döner."
Ebu Dâvud, Edeb 53, (4908 ); Tirmizî, Birr 48, (1979).
5316 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bu rüzgâr, Allah'ın rahmetindendir. Rahmeti de, azabı da getirir. Onu görünce, sakın ona sövmeyin. Allah'tan rüzgârın hayr (getirmes)ini dileyin, şerr (getirmes)inden Allah'a sığının."
Ebu Dâvud, Edeb 113, (5097).
5317 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ölülere sövmeyin. Çünkü onlar (sağken hayırdan ve şerden) gönderdiklerine kavuştular."
Buhârî, Cenâiz 97, Rikâk 42; Ebu Dâvud, Edeb 50, (4899); Nesâî, Cenâiz 51, 52, (4, 52, 53).
5318 - Muğîre İbnu Ş'u'be radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ölüler hakkında kötü konuşmayın, sonra dirileri üzersiniz."
Tirmizî, Birr 51, (1983).
5319 - Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ölülerinizin iyiliklerini zikredin, kötülüklerini zikretmeyin."
Ebu Dâvud, Edeb 50, (4900); Tirmizî, Cenâiz 34, (1019).
5320 - İmrân İbnu Husayn radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir seferdeydi. Ensârdan bir kadın devesinin üzerinde giderken yüksek sesle devesine lânet okudu. Bunu işiten Aleyhissalâtu vesselâm: "Devenin üzerindeki eşyaları alın ve deveyi salıverin, zira artık o lânetlenmiştir" buyurdular."
İmrân radıyallahu anh der ki: "Sanki ben deveyi insanlar arasında yürürken görür gibiyim, kimse ona dokunmuyordu."
Müslim, Birr 80, (2595); Ebu Dâvud, Cihad 55, (2561). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:17 | |
| 5321 - Zeyd İbnu Hâlid radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Horoza sövmeyin! Zira o, namaz için uyandırıyor."
Ebu Dâvud, Edeb 115, (5101).
RESÜLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM'IN LANET ETTİKLERİ
5322 - Ebu't-Tufeyl radıyallahu anh anlatıyor: "Ali İbnu Ebi Tâlib radıyallahu anh'a bir adam gelerek:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın sana tevdi ettiği sır nedir?" diye sormuştu. Hz. Ali buna öfkelendi ve:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, halka gizlediği hiçbir şeyi bana sır olarak vermedi. Şu kudar var ki, bana dört kelime söyledi!" dedi. Adam:
"Nedir onlar, söyler misin?" deyince, Hz. Ali:
"Allah'tan başkasının adına kesene Allah lânet etsin. Ebeveynine lânet edene lânet etsin. Bid'atçıyı himaye edene Allah lânet etsin. Tarlanın sınır taşlarını değiştirene Allah lânet etsin!"
Müslim, Edâhî 43, (1978 ); Nesâî, Dahâya 34, (7, 232).
Rezin, İbnu Abbâs'tan şu ziyadede bulundu: "A'mayı yoldan men eden mel'undur. Bir hayvana temasta bulunan mel'undur. Lüt kavminin pis işini yapan mel'undur."
5323 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm ribayı yiyeni, yedireni, riba akdini yazanı, sadakaya (zekata) mâni olanı, dövme yapanı, dövme yaptıranı -hastalık sebebiyle olan hâriç- hulle yapanı, hulle yaptıranı lanetledi."
Nesâî, Zinet 25, (8, 147).
5324 - Muhammed İbnu Abdirrahmân, annesi Amra Bintu Abdirrahmân'dan naklen anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm nebbâş (mezar soyan) erkek ve kadınlara lânet etti."
Muvatta, Cenâiz 44, (1, 238 ).
5325 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allahım, ben senden hulf etmeyeceğin bir ahd talep ediyorum. (Biliyorsun) ben bir beşerim. Hangi mü'mine (hatâen) eziyet verir, kırıcı söz sarfeder, lânette bulunur, değnek vurup (canını yakar)sam bu haksızlığı onun hakkında, Kıyamet günü bir rahmet, (sevabında) bir artış, sana bir yaklaşma vesilesi kıl."
Buhari, Da'avat 34; Müslim, Birr 90, (2601).
5326 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına iki kişi girdi. Resûlullah'a bir şeyler söylediler. Fakat ne söylediklerini bilmiyorum. Söyledikleriyle Aleyhissalâtu vesselam'ı kızdırmışlardı. Onlara lânet etti, sebbetti (kırıcı konuştu). Adamlar çıkınca:
"Vallahi! Ey Allah'ın Resulü! Bunların kazandığı hayrı kim kazanabilir?" dedim.
"Bu da ne?" buyurdular.
"Onlara lanet ettin, sebbettin" dedim.
"Benim Rabbime ne şart koştuğumu bilmiyor musun? Dedim ki: "Allahım, ben bir beşerim. (Beşerin razı olduğu gibi razı olur, beşerin kızdığı gibi kızarım.) Öyleyse mü'minlerden hangisine (hak etmediği halde) lanet edersem, sebbedersem bunu onun hakkında (tahür (günahlarından temizlik vesilesi)), (sevabında) bir artış ve ücret kıl!" buyurdular."
Müslim, Birr 88, (2600).
MEV'İZELER BÖLÜMÜ
5327 - Ebu İdrîs el-Havlânî, Ebu Zerr radıyallahu anh'tan anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, azîz ve celil alan Rabbinden naklen anlattığına göre, Rabb Teâla şöyle buyurmuştur:
"Ey kullarım! Ben nefsime zulmü haram ettim, onu sizin aranızda da haram kıldım: Öyleyse birbirinize zulmetmeyin.
Ey kullarım! Hidayet verdiklerim dışında hepiniz dâll (doğru yoldan sapmışlar)sınız. Öyleyse benden hidayet isteyin de sizi hidayet edeyim!
Ey kullarım! Benim yedirdiklerim hâriç, hepiniz açlarsınız. Öyleyse benden yiyecek isteyin de size yiyecek vereyim!
Ey kullarım! Benim giydirdiklerim hariç hepiniz çıplaklarsınız! Öyleyse benden giyinme talep edin de sizleri giydireyim!
Ey kullarım! Sizler gece ve gündüz hata işliyorsunuz. Ben ise bütün günahları affederim. Öyleyse benden mağfiret talep edin de sizleri bağışlayayım.
Ey kullarım! Bana zarar verme mevkiine ulaşamazsınız ki bana zarar veresiniz! Bana fayda sağlama mertebesine de ulaşamazsınız ki bana menfaat sağlayasınız.
Ey kullarım! Şayet sizlerin öncekileri sonrakileri; insî olanları, cinnî olanları hepsi de sizden en müttakî bir insanın kalbi üzere olsaydınız, bu benim mülkümde hiç bir şeyi zerre miktar artırmazdı.
Ey kullarım! Eğer sizin öncekileriniz ve sonrakileriniz, insî olanlarınız, cinnî olanlarınız sizden en fâcir bir kimsenin kalbi üzere olsaydınız, bu benim mülkümden zerre kadar bir eksiklik hâsıl etmezdi.
Ey kullarım! Eğer sizlerin öncekileri ve sonrakileri, insî olanları, cinnî olanları bir düzlükte toplanıp bana talepte bulunsaydınız, ben de her insana istediğini verseydim, bu, benim nezdimde olandan, iğnenin denize batırıldığı zaman hasıl ettiği eksilme kadar bir noksanlık ancak meydana getirirdi.
Ey kullarım! Bunlar sizin amelleriniz, onları sizin için sayıyorum. Sonra bunların karşılığını size ödeyeceğim. Öyleyse sizden kim bir hayırla karşılaşırsa Allah'a hamd etsin. Kim de hayır değil de başka bir şey bulursa, kendinden başka bir şeyi levmetmesin (kınamasın, başına geleni kendinden bilsin)."
Müslim, Birr 55, (2577); Tirmizî, Kıyamet 49, (2497).
5328 - Ubeyy İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm gecenin üçte ikisi geçince kalkar ve: "Ey insanlar! Allah'ı zikredin! Allah'ı zikredin! "Sarsıcı" kesinlikle gelecektir; "takipçi" de onun arkasından gelecektir. Ölüm, içindeki (şiddet ve sıkıntı)larla gelecek, (öyleyse ahirete hazırlanın!)" derdi." Übey devamla dedi ki:
"Ey Allah'ın Resülü dedim, ben sana çok salât oku(mak isti)yorum. (Duamda) ne miktarını sana salât u selam yapayım?"
"Dilediğin kadar!" buyurdular.
"Dörtte bir (yeter mi)?" dedim.
"Dilediğin kadar!" buyurdular, "Eğer artırırsan, bu senin için daha hayırlı!" dediler.
"Yarı(ya ne dersiniz)?" dedim.
"Dilediğin kadar!" buyurdular, "Eğer artırırsan, bu senin için daha hayırlı!" dediler.
"Üçte iki(ye ne dersiniz?)" dedim.
"Dilediğin kadar!" buyurdular, "Eğer artırırsan, bu senin için daha iyi!" dediler.
"(Kendim için dua ettiğim vaktin) tamamını size salât u selam okumaya ayırayım mı?" dedim.
"Bu takdirde, (dünyevî ve uhrevî) dileğin kabul edilir, günahın affedilir!" buyurdular."
Tirmizî, Kıyamet 24, (2459).
5329 - Ukbe İbnu Âmir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün çıkıp, Uhud şehidlerine cenazelere kıldığı namazla namaz kıldı. Sonra minbere geçti:
"Ben dedi, sizden önce (havuzun başına) varacağım ve ben size şahidlik yapacağım. Şimdi, şu anda ben, vallahi havzımı görüyorum. Bana arzın hazinelerinin anahtarları verildi. Vallahi ben artık sizin benden sonra şirke düşmenizden korkmuyorum. Fakat sizin dünya hususunda birbirinizle rekabete, çekememizliğe düşmenizden korkuyorum."
Buhârî, Rikâk 53, 7, Cenâiz 73, Menâkıb 25, Megâzî 17, 27; Müslim, Fezâil 30, (2296).
5330 - Ebu Kebşe el-Enmâri radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Üç şey vardır, (bunların doğruluğu hususunda size) yemin ederim. Ayrıca bir de hadis söyleyeceğim, bunları iyi belleyin: Kişinin malı sadaka sebebiyle eksilmez. Bir kula haksız zulüm yapılır o da sabrederse, Allah onun izzetini (dünya ve ahirette) mutlaka artırır. Bir kul dilenme kapısını açtı mı, onunla birlikte Allah da o zavallıya fakirlik kapısını açar."
Tirmizî, Zühd 17, (2326). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:17 | |
| 5331 - Bir rivayette şu ziyade mevcuttur: "Bir kul, Allah rızası için mütevazi olur, alçalırsa Allah onu mutlaka yüceltir. Size bir hadis söyleyeceğim, onu iyi belleyin: "Dünya dört kişi içindir:
"Bir kul vardır, Allah kendisine mal ve ilim vermiştir de kul, malı hususunda Allah'tan korkmakta, (mal ve ilmi kullanarak) sıla-ı rahm yapmakta, (mal ve ilimde) Allah'ın hakkı olduğunu bilmektedir; işte bu kimse en faziletli bir makamdadır.
"Bir kul vardır. Allah ona ilim vermiştir, mal vermemiştir, ama iyi niyetlidir ve "Malım olsaydı onu falan kişi gibi (hayırda) harcardım" der. İşte bu kimse niyetindekini yapmış gibi sevaba nâil olur, ikisi de eşit şekilde ücrete konar.
"Bir kul vardır Allah ona mal vermiştir, fakat ilim vermemiştir. Malını cahilane harcar. Malı hususunda Rabbinden korkmaz. (Cimriliği, cahilliği sebebiyle) malıyla sıla-ı rahim yapmaz; malında Allah'ın da hakkı olduğunu hiç düşünmez. İşte bu kimse, mertebelerin en düşüğündedir.
"Bir kul vardır, Allah ona ne ilim ne de mal vermiştir ama: "Eğer malım olsaydı onunla falan kimsenin yaptıklarını ben de yapardım" der. Bu da niyetiyle muamele görür. Niyet ettiği kimsenin vebalini aynen eIde eder."
Tirmizî, Zühd 17, (2326); İbnu Mâce, Zühd 21, (4228 ).
5332 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kimin azusu ahiret olursa, Allah onun kalbine zenginliğinden koyar ve işlerini derli toplu kılar, artık dünya ona hakîr gelmeye başlar. Kimin hedefi de dünya olursa, Allah iki gözünün arasına (dünyanın) fakirligini koyar, işlerini de darmadağınık eder. Netice olarak, dünyadan da eline, kendisine takdir edilmiş olandan fazlası geçmez."
Tirmizî, Kıyamet 31, (2467).
5333 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm dediler ki:
"Allah Teâla hazretleri şöyle buyurdular:
"Ey ademoğlu! Kendini ibâdetime ver, gönlünü zenginlikle doldurayım, fakrını kapayayım. Böyle yapmazsan ellerini meşguliyetle doldururum, fakrını da kapamam."
Tirmizî, Kıyamet 31, (2467); İbnu Mâce, Zühd 2, (4107).
5334 - Yine Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Aleyhissalatu vesselâm'a: "Ey Allah'ın Resûlü dedik, senin yanında iken kalplarimiz mâneviyatta rikkate gelip inceliyor, dünyaya karşı alâkamız kesiliyor ve ahireti sanki görmüş gibi oluyoruz. Yanınızdan ayrılınca ailemizle ünsiyet edip çocuklarımızı kokladık mı, önceki hâlimizi inkâr ediyoruz, bunun sebebi nedir?"
Aleyhissalâtu vesselâm şu cevabı verdi:
"Eğer siz, ayrıldıktan sonra da yanımdaki halinizi devam ettirseydiniz, melekler, sizi evlerinizde ziyaret eder, yollarda sizinle müsâfahada bulunurdu. Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah sizi toptan yok eder, günah işleyip istiğfar edecek yeni bir mahlûk yaratır ve onları mağfiret ederdi."
Tirmizi, Cennet 2, (2528 ); İbnu Mâce, Siyâm 48, (1752).
5335 - Şeddâd İbnu Evs radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Akıllı kimse, nefsini muhâsebe eden ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz de, nefsini hevâsının peşine takan ve Allah'tan temennide bulunan kimsedir."
Tirmizî, Kıyamet 26, (2461).
5336 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Yedi şeyden önce amelde acele edin:
- Unutturucu fakirliği mi bekliyorsunuz?
- Tuğyan ettirip azdırıcı zenginliği mi bekliyorsunuz?
- İfsad edici hastalığı mı bekliyorsunuz?
- Aklınızı götürecek ihtiyarlığı mı bekliyorsunuz?
- Ani ölüm mü bekliyorsunuz?
- Deccali mi bekliyorsunuz. Bu beklenen gaib bir şerdir.
- Yoksa Kıyameti mi bekliyorsunuz? Kıyamet ise hepsinden kötü, hepsinden daha acıdır."
Tirmizi, Zühd 4, (2308 ); Nesâî, Cenâiz 123, (4, 4).
5337 - Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Hamr (sarhoş edici içki), günahın her çeşidinin kaynağıdır. Kadın, şeytanın oltasıdır, dünya sevgisi her çeşit hatanın başıdır."
Rezin tahric etmiştir.
5338 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm (bir bayram namazında kadınlar tarafına geçerek):
"Ey kadınlar cemaati! (Allah yolunda) sadakada bulunun, istiğfarı çok yapın. Zira ben siz kadınların cehennemde çoğunluğu teşkil ettiğini gördüm" buyurdular. Dinleyenlerden cesaretli bir kadın:
"Niye cehennemliklerin çoğunu kadınlar teşkil ediyor, neyimiz var?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Ağzınızdan kötü söz çok çıkıyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı ve dini eksik olanlar arasında akıl sahibi erkeklere galebe çalan sizden başkasını görmedim!" dedi. O kadın tekrar:
"Ey Allah'ın resulü! Aklı ve dini eksik ne demek?" diye sorunca Aleyhissalâtu vesselâm açıkladı:
"Aklı noksan tabiri, iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olmasını ifade eder. Dinlerinin eksik olması tâbiri de onların (hayız dönemlerinde) günlerce namaz kılmamalarını, Ramazan ayında oruç tutmamalarını ifade eder."
Buhârî, Hayz 6, Zekât 44, İman 21, Küsüf 9, Nikâh 88; Müslim, Küsüf 17, (907), İman 132, (79); Nesâî, Küsuf 17, (3, 147); Muvatta, Küsuf 2, (1, 187).
5339 - Hz. Ali radıyallahu anh demiştir ki: "Tefekkür edilmeden yapılan kıraatte, (beklenen) hayır yoktur. Fıkıh olmayan ibadette (çok) hayır yoktur. Fakihlerin fakihi, halkı Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe düşürmeyen ve Allah'ın mekrinden de emniyete salmayan ve insanları Kur'ân'dan başka şeye rağbete sevketmeyen kimsedir."
Rezîn tahrîc etmiştir.
5340 - İmam Mâlik'e ulaştığına göre, Hz. İsa İbnu Meryem aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: "Allah'ın zikri dışında çok kelam etmeyin, kalpleriniz katılaşır. Çünkü katı kalp Allah'tan uzaktır, fakat bunu bilemezsiniz. Kendiniz efendiler imişcesine insanların günahlarına bakmayın, bilakis, kullar olarak kendi günahlarınıza bakınız. Çünkü insanlar(ın birkısmı) belaya maruzdur, (birkısmı âfiyete mazhardır, bela (imtihan) sahiplerine merhamet edin. Mazhar olduğunuz afiyete de hamd edin."
Muvatta, Kelâm 8, (2, 986). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:18 | |
| 5341 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün bize namaz kıldırdı, sonra minbere çıktı, eliyle kıble cihetine işaret etti ve: "Size namaz kıldırdığım andan beri, bana cennet ve cehennem gösterildi. Onlar şu duvarın önünde temessül etmiş vaziyette idiler. Hayırda ve şerde bugünkü kadarını hiç görmedim" buyurdu."
Buhârî, Ezân 91, Salât 40, Rikâk 18.
5342 - Abdullah İbnu Ebi Bekr anlatıyor: "Ebu Talha el-Ensâri radıyallahu anh bahçesinde namaz kılıyordu. Derken (dübsî denen kumruya benzeyen) bir kuş uçtu. Gidip gelmeye, çıktığı yeri aramaya başladı, fakat bulamadı. Bu hal Ebu Talha'nın garibine gitti ve bir müddet gözleriyle kuşu takip etti. Sonra namazına döndü. Ne kadar kıldığını bilemiyordu. Kendi kendine: "Bu malımdan bana fitne arız oldu!" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek namazda başına gelen fitneyi anlattı ve "Ey Allah'ın Resülü! Bu (bağım Allah için) sadakadır, onu dilediğine ver!" dedi."
Muvatta, Salât 67, (1, 98 ).
MUZÂRA'ANIN CEVAZI
5343 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, meyve ve ekinden çıkacak olan bütün mahsulün yarısı karşılığında Hayber'i (yahudilere) verdi. Her sene zevcelerine, yüz vask veriyordu. Seksen vask kuru hurma, yirmi vask arpa. Hz. Ömer radıyallahu anh başa geçince, Hayber'i taksim etti ve Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın zevcelerini kendilerine arazi ve suyu ikta etmek veya her yıl almakta oldukları vaskları tazmin etme arasında muhayyer bıraktı. Onlar bu teklifi benimsemede farklı kararlara vardılar. Birkısmı arazi ve suyu tercîh etti, birkısmı da vaskları tercih etti. Hz. Aişe ve Hz. Hafsa radıyallahu anhüma arazi ve suyu tercih edenlerdendi."
Buhârî, Müzâra'a 8, 9, 11, İcâre 22, Şirket 11, Şurüt 5, Megâzî 40; Müslim, Musâkât 2, (1551); Ebu Dâvud, Büyü' 35; Tirmizî, Ahkâm 41, (1383); Nesâî, Müzâra'a 46, (7, 53).
5344 - Müslim'in bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm Hayber hurmalarını ve arazisini kendi emvalleri gibi işleyip meyvesinin yarısını Resülullah'a vermeleri şartıyla Hayberlilere geri verdi."
Müslim, Müsâkât 5, (1551).
5345 - Yine Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hayber'i fethettiği zaman, yahudiler, Resûlullah'a müracaat ederek, çalışıp elde edecekleri ekin ve meyve hasılatının yarısını vermek şartıyla, kendilerini arazilerinde bırakmasını talep ettiler. Aleyhissalâtu vesselâm onlara: "Biz sizi, dilediğimiz zamana kadar orada bırakabiliriz" dedi ve kalmalarına müsaade etti. Hayber'in meyve hasılatının yarısı iki hisseye taksim ediliyordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bu gelirin humusunu (beşte birini) alıyordu."
Müslim, Müsâkat 4, (1551).
5346 - İbnu Ömer radıyallahu anhüm anlatıyor: "Ekim arazileri, Resûlullah aleyhissalâtu vesselam zamanında, -tarlaya su alınan dere kenarın- daki ekin, tarla sahibinin olması ve ne kadar olduğunu bilmediğim bir miktar da saman verilmesi karşılığında kiralanırdı."
Nesâî, Müzâra'a 46, (7, 53).
5347 - İmam Mâlik anlatıyor: "Bana ulaştığına göre, Abdurrahmân İbnu Avf radıyallahu anh bir tarlayı kiraladı. Ölünceye kadar da bu arazi elinde kaldı. Oğlu dedi ki: "Ben, bu araziyi uzun müddet babamın elinde kaldığı için bizim malımız sanıyordum. Babam öleceği sırada tarlanın bize ait olmadığını söyledi ve tarlanın kirasından ödenmesi gereken bir miktar borcun altın veya gümüş olarak ödenmesini emretti."
Muvatta, Kirâu'l-Arz 4, (2, 712).
5348 - Kays İbnu Müslim, Ebu Cafer'den naklen diyor ki: "Medine'de muhacir aileden hiçbiri yoktu ki, üçte veya dörtte bir pay ile ziraatçilik yapmasın. Hz. Ali, Sa'd İbnu Mâlik, İbnu Mes'ud radıyallahu anhüm de bu çeşitten muzara'a akdi yapmışlardı. el-Kâsım (İbnu Muhammed) ve Urve'den de benzer rivayet mevcuttur. Rivayette şu ziyade de var: "Ebu Bekr ailesi, Hz. Ömer ailesi, Hz. Osman'ın ailesi, Ali ailesi ve İbnu Sîrîn âilesi de."
Buharî, Müzâra'a 8 (bab başlığı olarak kaydedilmiştir.)
MUZARA'ANIN YASAKLIĞI HAKKINDA
5349 - Râfi' İbnu Hadîc radıyallahu anh anlatıyor: "Yanıma Züheyr geldi ve bana: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bize faydalı olan bir şeyi yasakladı" dedi. Ben:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm her ne söyledi ise, mutlaka haktır!" dedim.
"Muhâkala'yı (tarla kiralamasını) nasıl yaptığımızı sordu. Ben de:
"Biz onu, dörtte bir ve kuru hurma ve arpadan vasklarla ücretlendiriyoruz" dedim, bunun üzerine (Aleyhissalâtu vesselâm):
"Öyle yapmayın! Araziyi ya kendiniz ekin veya ektirin veya (kimseye vermeyip) sahip olun!" buyurdular."
Rafi der ki: "Ben de: "(Başüstüne!) dinlemek ve itaat etmek (borcumuzdur!)" dedim."
Buhârî, Muzâra'a 18, 19; Müslim, Büyü' 114, (1548 ); Ebu Dâvud, Büyü' 32, (3394); Nesâî, Müzâra'a 45, (7, 44, 49).
5350 - Yine Râfi radıyallahu anh anlatıyor: "Biz ensardan tarlası en çok olan kimseydik ve biz, şu tarla bize, şu tarla onlara (ekenlere) olmak üzere kiraya verirdik. Bazan şu tarla mahsul verirdi, şu tarla vermezdi. Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm bizi bundan yasakladı. Fakat gümüş (mukabili kiralamay)a gelince onu yasaklamadı."
Buhârî, Müzâra'a 6, 12, 18, Şurût 7; Müslim, Büyü' 106, (1547); Muvatta, Kirâu'l-Arz 1, (2, 713); Tirmizî, Ahkâm 42, (1384); Ebu Dâvud, Büyü' 31, 32, (3392, 3393, 3395, 3397, 3398, 3399, 4000, 3401, 3402); Nesâi, Müzâra'a 45, 7, (33-50). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:19 | |
| 5351 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Bizden bazı kimselerin ihtiyaçlarından fazla arazileri vardı. Onlar: "Biz aramizi üçte bire veya dörtte bire veya yarıya kiraya verelim" dediler. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:
"Kimin arazisi varsa bizzat eksin veya bir kardeşine bağışlasın; ne ücret mukabili versin ne de kiraya versin!" buyurdular."
Buhârî, Müzâra'a 18, Hibe 35; Müslim, Büyü' 92, (1536); Nesâî, Müzâra'a 45, (7, 36-38 ).
5352 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) bir tarlaya uğramıştı, tarlada ekin üğrünüyordu.
"Burası kime ait?" buyurdular. Yanındakiler:
"Falan kimse kiraya verdi" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Eğer burayı bağışlasaydı, kendisi için bunun üzerinden muayyen bir ücret almasından daha hayırlı olurdu" buyurdular."
Buhârî, Müzâra'a 9, 18, Hibe 35; Müslim, Büyü' 120, (1550); Nesâî, Müzâra'a 45, (7, 36).
5353 - Zeyd İbnu Sâbit radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm muhâbereyi yasakladı. Muhâbere, tarlayı yarı, üçte bir veya dörtte bir karşılığında almaktır."
Ebu Dâvud, Büyü' 34, (3407).
5354 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Muhâbereyi terketmeyen, Allah ve Resülü ile savaş ilan etsin."
Ebu Dâvud, Büyü' 34, (3406).
MEDH
5355 - Mutrıf İbnu Abdillah, babası radıyallahu anh'tan naklediyor:
"Benî Âmir heyetiyle Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına gitmiştik.
"Sen bizim efendimizsin!" diye hitap ettik.
"Efendi, Allah'tır!" buyurdular. Biz:
"Fazilette en ileride olanımız, mertlikte en başta gelenimizsin!" dedik. Bize: "Söylediğinizin hepsi bu veya buna yakın bir söz olsun. Şeytan sizi (mübalağalı medihlerde) koşturmasın!" buyurdular."
Ebu Dâvud, Edeb 10, (4806).
5356 - Hz. İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh'ın şöyle söylediğini işittim:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı dinledim diyordu ki: "Hakkımda, hıristiyanların Meryem oğlu Ìsa'ya yaptıkları aşırı övgülerde bulunmayın. Şurası muhakkak ki ben bir kulum. Benim için "Allah'ın kulu ve elçisi deyin."
Buhârî, Enbiya 44, (Teysîr, bu hadisi Müslim'in de rivayet ettiğine işaret eder. Ancak rivayet Müslim'de mevcut değildir.)
5357 - Hz. Ebu Bekre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında bir başkasını medh u sena etmişti.
"Yazık sana! Arkadaşının boynunu kestin" buyurdular ve bunu üç kere tekrar ettiler. Sonra da şu açıklamayı yaptılar:
"Bir kimse kardeşini illâ da övecekse bari: "Falancayı zannederim, ona Allah kâfidir. Ben Allah'a karşı kimseyi tezkiye etmem (çünkü AIlah herkesi benden iyi bilir). -Ondan (böyle bir fazilet) biliyorsa- falanca şöyle şöyledir" desin."
Buhârî, Şehâdât 16, Edeb 54, 95; Müslim, Zühd 65, (3000); Ebu Dâvud, Edeb 10, (4805).
5358 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, meddahların ağzına toprak saçmamızı emretti."
Tirmizî, Zühd 55, (2396).
MİZAH VE ŞAKALAŞMA
5359 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "(Ashabtan bir kısmı): "Ey Allah'ın Resûlü! Sen bize şaka yapıyorsun!" demişlerdi.
"Şurası muhakkak ki (şaka da bile olsa) ben sadece hakkı söylerim!" buyurdular."
Tirmizî, Birr 57, (1991).
5360 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam Aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü! Beni bir deveye bindir!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da: "Ben seni devenin yavrusuna bindireceğim!" dedi. Adam:
"Ey Allah'ın Resülü, ben deve yavrusunu ne yapayım (ona binilmez ki!)" deyince Aleyhissalâtu vesselâm:
"Acaba deveyi deveden başka bir mahluk mu doğurur?" buyurdular."
Tirmizî, Birr 57, (1992); Ebu Dâvud, Edeb 92, (4998 ). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:20 | |
| 5361 - Yine Enes radıyallahu anh, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın, kendisine: "Ey Zü'l-üzüneyn (iki kulaklı)!" diye hitab ettiğini, bu sözüyle şaka yapmayı kasdettiğini rivayet etmiştir."
Tirmizî, Birr 57, (1993); Ebu Dâvud, Edeb 92, (2005).
5362 - Useyd İbnu Hudayr radıyallahu anh anlatıyor: "Ensardan mizahçı bir zat vardı. (Bir gün yine) konuşup yanındakileri güldürürken Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm elindeki çubuğu (şaka yollu) adamın böğrüne dürttü. Bunun üzerine adam:
"Ey Allah'ın Resülü (canımı yaktınız). Müsaade edin kısas yapayım!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da: "Haydi yap!" buyurdu. Adam:
"Ama üzerinizde gömlek var, benim üzerimde yoktu (kısas tam olması için çıkarımalısınız)!"
Adamın talebi üzerine, Aleyhissalâtu vesselâm gömleğini kaldı(rıp böğrünü aç)tı. Adam, Resülullah'ı kucaklayıp böğrünü öpmeye başladı ve:
"Ben bunu arzu etmiştim ey Allah'ın Resülü!" dedi."
Ebu Dâvud, Edeb 160, (5224).
5363 - Abdullah İbnu's-Sâib İbni Yezîd İbni's-Sâib babası tarîkiyle ceddi (Yezid İbnu's-Sâib) radıyallahu anh'tan anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Sizden kimse, ne şaka ne de ciddî olarak kardeşinin değneğini almasın. Kim kardeşinin değneğini almışsa hemen ona geri versin."
Ebu Dâvud, Edeb 93, (5003); Tirmizî, Fiten 3, (2161).
5364 - İbnu Ebî Leylâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ashabı radıyallahu anhüm ecmaînin bize anlattıklarına göre, onlar bir sefer yürüyüşünde idiler. (Bir konaklama sırasında) içlerinden biri uyurken, arkadaşı gidip ipini alır. Uyanınca ipini bulamayan zat (kaybettim diye) korkar. (Duruma muttali olan) Aleyhissalâtu vesselâm: "Bir müslümana, bir başka müslümanı korkutmak helâl olmaz!" buyurdular."
Ebu Dâvud, Edeb 93, (5004).
ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM'IN HASTALANMASI ve ÖLMESİ
5365 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, kendisini ölüme götüren hastalığa yakalandığı zaman derdi ki:
"Ey Aişe! Ben Hayber'de yediğim (zehirli) yemeğin elemini hep hissediyordum. İşte şimdi kalp damarımın kesildiğini hissettiğim anlar geldi."
Buhârî, Megâzî 83.
5366 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın hastalığı ağırlaşıp, ağrıları artınca, benim odamda tedavi edilmesi için diğer zevcelerinden müsaade istedi. Onlar kendisine izin verdiler. İki kişinin arasında çıktı. Bunlardan biri amcası Abbâs İbnu Abdilmuttalib idi, bir başkası daha vardı. Ayakları yerde sürünüyordu. Odama girince ızdırabı daha da arttı.
"Ağızlarındaki bağları açılmamış yedi kırbadan üzerime su dökün, belki (iyileşir), insanlara bir vasiyette bulunurum!" buyurdular. Hz. Hafsa'ya ait bir leğene oturttuk. Sonra bu kırbalardan üzerine su dökmeye başladık. (Bir müddet sonra) "yeterince döktünüz" diye işaret edinceye kadar dökmeye devam ettik. Sonra (iyileşerek) halka çıkıp namaz kıldırdı ve bir hitabede bulundu."
5367 - Yine Sahiheyn'de Ubeydullah İbnu Abdillah'tan gelen bir rivayette Ubeydullah der ki: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ'nın yanına girdim. Ona: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın hastalığından bana anlatmaz mısın?" dedim. Anlatmaya başladı: "Elbette! Resülullah aleyhissalâtu vesselâm ağırlaştı ve: "Halk namazını kıldı mı?" diye sordu. Biz: "Hayır! Ey Allah'ın Resûlü, onlar sizi bekliyorlar!" dedik.
"Leğene benim için su koyun!" emrettiler. Hz. Aişe der ki: "Hemen dediğini yaptık, o da yıkandı. Sonra kalkmaya çalıştı, fakat üzerine baygınlık çöktü. Sonra kendine geldi ve tekrar:
"Cemaat namaz kıldı mı?" diye sordu. "Hayır!" dedik, onlar sizi bekliyorlar ey Allah'ın Resülü!" Tekrar:
"Benim için leğene su koyun!" emretti. Hz. Aişe der ki:
"Dediğini yaptık, yıkandı. Sonra tekrar kalkmak istedi. Yine üzerine baygınlık çöktü. Sonra ayılınca:
"İnsanlar namaz kıldı mı?" diye sordu.
"Hayır! dedik, onlar sizi bekliyorlar, ey Allah'ın Resülü!" Aleyhissalâtu vesselâm: "Benim için leğene su koyun!" dedi ve yıkandı. Sonra kalkmaya yeltendi, yine üzerine baygınlık çöktü, sonra ayıldı.
"Halk namazı kıldı mı?" diye sordu.
"Hayır, onlar sizi bekliyorlar ey Allah'ın Resülü!" dedik. Hz. Aişe der ki:
"Halk mescide çekilmiş, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ı yatsı namazı için bekliyorlardı."
Hz. Aişe der ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hz. Ebu Bekr'e adam göndererek halka namaz kıldırmasını söyledi. Elçi gelerek ona:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm halka namaz kıldırmanı emrediyor!" dedi. İnce duygulu bir kimse olan Ebu Bekr radıyallahu anh:
"Ey Ömer halka namazı sen kıldır!" dedi. Hz. Aişe'nin anlattığına göre, Hz. Ömer:
"Buna sen daha ziyade hak sahibisin (ehaksın)!" cevabında bulundu. Aişe der ki: "O günlerde namazı Ebu Bekr radıyallahu anh kıldırdı. Bilahare Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, kendinde bir hafiflik hissetti. Biri Abbâs olmak üzere iki kişinin arasında, öğle namazı için çıktı. O sırada namazı halka Ebu Bekr kıldırıyordu. Ebu Bekr, Resülullah'ın geldiğini görünce, geri çekilmek istedi. Aleyhissalâtu vesselâm geri çekilme diye işaret buyurdu. Kendisini getirenlere: "Beni yanına oturtun" dedi. Onlar da Hz. Ebu Bekr'in yanına oturttular. Hz. Ebu Bekr, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın namazına uyarak namaz kılıyordu. Halk da Hz. Ebu Bekr'in namazına uyarak namazını kılıyordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm oturmuş vaziyette idi."
Ubeydullah der ki: "Abdullah İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ'nın yanına girdim ve:
"Hz. Aişe radıyallahu anhâ'nın Aleyhissalâtu vesselâm'ın hastalığı ile ilgili olarak anlattığını size anlatayım mı?" dedim. Bana: "Haydi anlat!" dedi. Ben de bu hususta anlattığını naklettim. Söylediklerimden hiçbir noktayı reddetmedi. Sadece:
"(Resülullah'ı mescide) Abbâs'la birlikte taşıyan ikinci şahsın ismini verdi mi?" diye sordu. Ben: "Hayır söylemedi" deyince: "O, Ali radıyallahu anh idi" dedi."
5368 - Bir rivayette Buhârî şu ziyadede bulundu: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hastalığı sırasında: "Ben, yarın neredeyim? Ben, yarın neredeyim?" diye sorarak Hz. Aişe'nin yanında kalacağı günü öğrenmek isterdi. Zevceleri, dilediği yerde kalma izni verdiler."
Hz. Aişe der ki: "Aleyhissalâtu vesselâm, benim hücremde ve normal olarak bana uğramakta olduğu günde vefat ettiler. Ayrıca Azîz ve Celîl olan Allah onun rûh-u şerifelerini kabzettiği vakit, mübarek başları ciğerimle boğazım arasında (göğsümde) (yaslanmış vaziyette) idi. Tükrüğü de tükrüğüme karışmıştı.
(Aleyhissalâtu vesselâm'ın hastalığı sırasında birara, kardeşim) Abdurrahmân İbnu Ebî Bekr radıyallahu anhümâ içeri girdi, elinde bir misvak vardı, dişlerini misvaklıyordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm o misvağa baktı.
"Ver o misvağı bana!" dedim. O da verdi. Dişlerimle kemirip yonttum ve ucunu geverek (yumuşatıp) Aleyhissalâtu vesselâm'a uzattım. Resülullah, başı göğsüme yaslı vaziyette onunla dişlerini misvakladı."
Buhârî, Megazî 83, Vudû 45, Ezân 39, 46, 47, 51, 67, 68, 70, Hibe 14, Humus 4, Enbiya 19, Tıbb 21, İ'tisâm 5; Müslim, Salât. 90, (418 ); Tirmizî, Cenâiz 8, (978, 979); Nesâî, Cenâiz 6, (4, 6, 7).
5369 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, sıhhati yerinde iken şöyle diyordu:
"Hiçbir peygamber, cennetteki makamını görmeden kabzedilmez. Bundan sonra hayatı devam ettirilir veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır."
Aleyhissalatu vesselâm hastalandığı zaman O'nu, (başı) dizimin üstünde baygın vaziyette gördüm. Bir ara kendine geldi. Gözlerini evin tavanına dikti ve sonra: "Ey Allah'ım! Refik-i A'la'da (bulunmayı tercih ederim)" dedi. Bu sözü işitince ben (kendi kendime): "Demek ki (makamı gösterildi) ve bizimle olmayı tercih etmiyor" dedim. Bunun, sıhhatli iken bize söylediği şu hadis olduğunu anladım: "Hiçbir peygamber cennetteki makamını görmeden kabzedilmez, sonra yaşamaya devam veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır."
Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın telaffuz ettiği son söz: "Allahım, Refik-i A'la'da" cümlesi oldu." (Refik-i A'la: Cennetin en yüksek makamında bulunan peygamberler cemaatidir).
Buhârî, Megazî 83, 84, Tefsîr, Nisa 13, Marda 19, Da'avât 29, Rikâk 41; Müslim, Fezâil 87, (2444); Muvatta, Cenâiz 46, (1, 238, 239); Tirmizî, Da'avât 77, (3490).
5370 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm muhtazar (ölmeye yakın) iken evde birkısım erkekler vardı. Bunlardan biri de Ömer İbnu'l-Hattâb radıyallahu anh idi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Gelin, size bir şey (vasiyet) yazayım da bundan sonra dalâlete düşmeyin!" buyurdular. Hz. Ömer:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a ızdırap galebe çalmış olmalı. Yanınızda Kur'ân var, Allah'ın kitabı sizlere yeterlidir" dedi. Oradakiler aralarında ihtilâfa düştü. Kimisi: "Yaklaşın, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm size vasiyet yazsın!" diyor, kimi de, Hz. Ömer radıyallahu anh'ın sözünü tekrar ediyordu.
Gürültü ve ihtilâf artınca, Aleyhissalâtu vesselâm:
"Yanımdan kalkın, yanımda münakaşa câiz değildir!" buyurdu. Bunun üzerine İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ: "En büyük musibet, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'la onun vasiyeti arasına girip engel olmaktır!" diyerek çıktı."
Buhari, Megâzî 83, İlm 39, Cihâd 176, Cizye 6, İ'tisâm 26; Müslim, Vasiyye 22, (1637). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:21 | |
| 5371 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm muhtazar olduğu (ölüm anlarına geldiği) zaman, sık sık ızdıraplar bürümeye başladı. Kerîmeleri Hz. Fâtıma radıyallahu anhâ: "Vay babacığım, ne ızdırab çekiyor!" diye yakınmaya başladı. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Bugünden sonra baban ızdırab çekmeyecek!" buyur(arak onu teselli etmek iste)di. Aleyhissalâtu vesselâm ölünce, Hz. Fâtıma:
"Vay babacığım! Rabbi, duasına icabet etti! Vay babacığım, gideceği yer Firdevs cennetidir! Vay babacığım, ölümünü Cibril'e haber verdik" diye yas etti. Aleyhissalâtu vesselâm gömülünce de:
"Ey Enes! Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl râzı oldu?" diyerek ızdırabının azametini dile getirdi."
Buhârî, Megâzî 83; Nesâî, Cenâiz 13, (4,13); İbnu Mâce, Cenâiz 65, (1629).
5372 - Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "(Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın amcası) Hz. Abbâs radıyallahu anh, bir cemaate uğradı. Aralarında Ensardan bir grup vardı. Resûlullah'ın ızdırabı arttığı için ağlıyorlardı. Onlara: "Niye ağlıyorsunuz?" diye sordu.
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'la beraberliklerimizi hatırladık" dediler. Bunun üzerine Abbâs radıyallahu anh Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına girdi (ve ensarın ağlamakta olduğunu) ona haber verdi. Aleyhissalâtu, vesselâm hemen başına boz renkli bir sargı sardı -veya "bir bürdenin kenarını" demişti- ve hücreden çıkıp minbere geçti. Halka hitap etti. Ensarı hayırla yâdetti ve onlara iyi muamele edilmesini vasiyet etti. İlâveten dedi ki:
"Allah bir kulunu dünya ile yanındaki arasında muhayyer bıraktı, o da Allah'ın yanındakini seçti: "Bu söz üzerine Hz. Ebu Bekr ağlamaya başladı ve: "Ey Allah'ın Resülü! Annelerimiz, babalarımız sana feda olsunlar!" dedi. Biz de "Bu ihtiyar adama da ne oluyor ki, Resülullah'ın: "Allah bir kulunu dünya ile yanındaki arasında muhayyer bıraktı, kul da Allah'ın yanındakini tercih etti" sözü üzerine ağlıyor" dedik. Meğer burada muhayyer bırakılan Resûlullah'mış. Bunu en iyi bilenimiz de Ebu Bekr radıyallahu anh imiş."
Buhârî, Salât 80, Fezâil 3.
RESÜLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM'IN YIKANMASI KEFENLENMESİ
5373 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ı yıkamak istedikleri zaman: "Allah'a kasem olsun bilmiyoruz! Ölülerimizi soyduğumuz gibi, Resûlullah'ı da elbiselerinden soyacak mıyız, yoksa elbisesi üzerinde olduğu halde mi yıkayacağız?" dediler. Bu şekilde ihtilaf edince, Allah üzerlerine uyku attı. Öyle ki, onlardan herbirinin çenesi göğüslerindeydi. Beyt cihetinden, kim olduğu bilinemeyen bir konuşmacı:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ı elbisesi üzerinde olduğu halde yıkayın!" diye konuştu. Bunun üzerine kalkıp, kamîsi üzerinde olduğu halde yıkadılar. Su, kamîsin üzerinden dökülüyordu.. Aleyhissalâtu vesselâm'ın bedenini elleriyle değil, kamîsiyle ovuyorlardı."
Hz. Aişe sözlerine devamla dedi ki: "Eğer, daha önce yaptığım işi şimdi yapacak olsaydım, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ı kadınlarından başkası yıkamazdı."
Ebu Dâvud, Cenâiz 32, (3141).
5374 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm üç Necrânî kumaş içerisine kefenlendi: "İki parçalı bir hulle, bir de öldüğü sırada üzerinde bulunan kamîs."
Âmiru'ş-Sâbi'den kaydedilen bir rivayette İbnu Abbâs şu ziyadede bulunur: "Aleyhissalâtu vesselâm'ı Hz. Ali, Fazl ve Üsâme radıyallahu anhüm yıkadı ve bunlar kabrine indirdiler."
Ebu Dâvud, Cenâiz 34, (3153).
5375 - İmam Mâlik anlatıyor: "Bana ulaştığına göre, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm pazartesi günü vefat etti ve salı günü de defnedildi. Halk namazını (cemaat halinde değil) ferd ferd kıldı, hiç kimse imamlık yapmadı.
Bir kısmı: "Minberin yanına defnedilsin" dedi. Bazıları da: "Bakî' mezarlığına defnedilsin" dedi. Bu (münakaşaya) Hz. Ebu Bekir geldi ve: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın "Her peygamber öldüğü yere defnedilir" buyurduğunu işitmiştim" dedi. Bunun üzerine, hemen orada mezar kazıldı.
Aleyhissalâtu vesselâm'ı yıkamak istedikleri vakit, gömleğini çıkarmak istediler. Derken: "Gömleği çıkarmayın!" diye bir ses işittiler. Bunun üzerine gömleği üzerinde olduğu halde yıkadılar."
Muvatta, Cenâiz 27, (2, 231).
5376 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Kabrinde Resülûllah aleyhissalâtu vesselâm'ın altına kırmızı bir kadife kondu."
Tirmizî, Cenâiz 55, (1048 ); Nesâî, Cenâiz 88, (4, 81); Müslim, Cenâiz 91, (967).
5377 - Muhammed İbnu Ali İbni'l-Hüseyin anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın kabrine lahid yapan Ebu Talha'dır. Aleyhissalâtu vesselâm'ın altına kadifeyi koyan, (Aleyhissâlatu vesselâm'ın) azadlısı şükran radıyallahu anh'dır."
Tirmizî, Cenâiz 55, (1047).
5378 - Kâsım İbnu Muhammed rahimullah anlatıyor: "(Halam) Hz. Aişe radıyallahu anhâ'nın evine gidip yanına girdim ve: "Ey anneciğim! Bana Resülullah aleyhissalâtu vesselâm ve iki arkadaşının kabirlerini(n örtüsünü) aç da bir göreyim!" dedim. Üç kabri de benim için açıverdi. Bunlar (yer seviyesinden ne) yukarıda ne de aşağıda idiler. Kırmızı arsanın kumlarıyla kumlanmış idi."
Ebu Dâvud, Cenâiz 72, (3220).
5379 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ'nın anlattığına göre, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın kabrini yerden yükseltilmiş olarak görmüştür.
Buhârî, Cenâiz 96.
ÖLÜMÜN BAŞLANGICI VE GELİŞİ
5380 - Ebu Sa'îdi'l-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Lailahe illallah demeyi telkin edin."
Müslim, Cenâiz 1, 2, (916, 917); Tirmizî, Cenâiz 7, (976); Ebu Dâvud, Cenâiz 20, (3117); Nesâî, Cenâiz 4, (4, 5). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:22 | |
| 5381 - Ma'kıl İbnu Yesâr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Yâ-sin süresini okuyun."
Ebu Dâvud, Cenâiz 24, (3121); İbnu Mâce, Cenâiz 4, (1448 ).
5382 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm: "İnsan öldüğü zaman gözleri nasıl belerip kalıyor, görmez misiniz?" buyurmuştu. Cemaat:
"Evet, görüyoruz!" dediler. Bunun üzerine:
"İşte bu, gözünün, nefsini (çıkan ruhunu) takip etmesindendir!" buyurdular."
Müslim, Cenâiz 9, (921).
5383 - Ümmü Seleme radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Ebu Seleme radıyallahu anh'ın yanına girdi. Ebu Seleme'nin gözleri açık kalmıştı; onları kapattı. Sonra:
"Ruh kabzedildi mi göz onu takip eder" buyurdu. Ehlinden bazıları feryad u figân koparmıştı. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Kendinize kötü temennide bulunmayın, hayır dua edin! Çünkü melekler, söylediklerinize âmin derler!" buyurdu. Sonra ilâve etti:
"Allahım, Ebu Seleme'ye mağfiret buyur! Derecesini hidayete erenler arasında yükselt. Arkasında kalanlar arasında ona sen halef ol! Ey âlemlerin Rabbi! Ona da bize de mağfiret buyur! Ona kabrini geniş kıl, orada ona nur ver!"
Müslim, Cenâiz 7, (920); Tirmizî, Cenâiz 7, (977); Ebu Dâvud, Cenâiz 19, 21, (3115, 3118 ); Nesâî, Cenâiz 3, (4, 5).
5384 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir müslüman muhtazar olduğu (can çekişme anına girdiği) zaman rahmet melekleri, beyaz bir ipekle gelirler ve şöyle derler:
"Sen razı ve senden de (Rabbin) razı olarak (şu bedenden) çık. Allah'ın rahmet ve reyhanına ve sana gadabı olmayan Rabbine kavuş."
Bunun üzerine ruh, misk kokusunun en güzeli gibi çıkar. Öyle ki melekler onu birbirlerine verirler, tâ semanın kapısına kadar onu getirirler ve: "Size arzdan gelen bu koku ne kadar güzel!" derler. Sonra onu mü'minlerin ruhlarına getirirler. Onlar, onun gelmesi sebebiyle sizden birinin kaybettiği şeyinin kendisine geldiği zamanki sevincinden daha çok sevinirler. Ona:
"Falanca ne yaptı? Falanca ne yaptı?" diye (dünyadakilerden haber) sorarlar. Melekler:
"Bırakın onu, onda hâla dünyanın tasası var!" derler. Bu gelen (kendisine dünyadan soran ruhlara):
"Falan ölmüştü, yanınıza gelmedi mi?" der. Onlar:
"0, annesine, Hâviye cehennemine götürüldü!" derler. Aleyhissalâtu vesselâm devamla der ki:
"Kâfir muhtazar olduğu vakit, azab melekleri mish (denen kıldan kaba bir elbise) ile gelirler ve şöyle derler:
"Bu cesedden kendin öfkeli, Allah'ın da öfkesini kazanmış olarak çık ve Allah'ın azabına koş!"
Bunun üzerine, cesedden, en kötü bir cîfe kokusuyla çıkar. Melekler onu arzın kapısına getirirler. Orada:
"Bu koku ne de pis!" derler. Sonunda onu kâfir ruhların yanına getirirler."
Nesâî, Cenâiz 9, (3, 8-9).
5385 - Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Mü'min alnının teriyle ölür."
Tirmizî, Cenâiz 10, (982); Nesâî, Cenâiz 5, (4, 6).
5386 - Ubeyd İbnu Halîd es-Sülemî Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ashabından birinden naklen anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ani ölüm, kâfir için gadab-ı ilahî'nin bir yakalamasıdır, mü'min için de bir rahmettir."
Ebu Dâvud, Cenâiz 14, (3110).
CEVAZ
5387 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte demirci Ebu Seyf radıyallahu anh'ın yanına girdik. O, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın oğlu İbrahim'in süt babası idi. Aleyhissalâtu vesselam oğlunu aldı, öptü ve kokladı. Daha sonra yanına tekrar girdik. İbrahim can çekişiyordu. Bu manzara karşısında Aleyhissalâtu vesselâm'ın gözlerinden yaş boşandı. Abdurrahman İbnu Avf radıyallahu anh:
"Sen de mi (ağlıyorsun) ey Allah'ın Resülü?" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Ey İbnu Avf! Bu merhamettir!" buyurdu ve ağlamasına devam etti. Sonra şöyle söyledi: "Gözümüz yaş döker, kalbimiz hüzün çeker, fakat Rabbimizi razı etmeyecek söz sarfetmeyiz. Ey İbrahim! Senin ayrılmandan bizler üzgünüz!"
Buhârî, Cenâiz 44; Müslim, Fezâil 62, (2315); Ebu Dâvud, Cenâîz 28, (3126).
5388 - Abdullah İbnu Ubeydillah İbni Ebî Müleyke anlatıyor: "Hz. Osman İbnu Affân radıyallahu anh'ın Mekke'de bir kızı vefat etti. Cenazesinde bulunmak üzere geldik. İbnu Ömer ve İbnu Abbâs radıyallahu anhüm de cenazede hazır oldular. Ben ikisinin arasında oturuyordum. Abdullah İbnu Ömer, tam karşısında bulunan Amr İbnu Osman'a:
"Ağlamayı niye yasaklamıyorsun? Zira Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Ölü, ehlinin, kendisi üzerine ağlaması sebebiyle azab görür" buyurmuştur!" dedi. Bunun üzerine İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ: "Hz. Ömer radıyallahu anh bunun bir kısmını söylemişti" dedi ve sonra İbnu Abbas konuşmasına devam ederek anlattı:
"Hz. Ömer'le Mekke'den çıktım. el-Beyda nam mevkie geldiğimizde, semüre ağacının gölgesinde bir yolcu gördü. Bana:
"Git bak bakalım! Bu yolcu neyin nesi?" dedi. Gittim baktım, meğer Süheyb imiş, gelip haber verdim. "Onu bana çağır!" dedi. Tekrar Süheyb'e dönüp:
"Haydi yürü, Emir'ül-Mü'minine uğra!" dedim.
Hz. Ömer radıyallahu anh hançerlendiği zaman Hz. Süheyb radıyallahu anh, ağlayarak girdi. Hem ağlıyor, hem de: "Vay kardeşim, vay arkadaşım!" diyordu. Hz. Ömer: "Ey Süheyb bana mı ağlıyorsun? Aleyhissalâtu vesselâm: "Ölü, ehlinin kendi üzerine ağlaması sebebiyle azab görür" buyurdu!" dedi.
İbnu Abbâs radıyallahu ahnüma der ki: "Hz. Ömer radıyallahu anh öldüğü zaman bunu Hz. Aişe radıyallahu anhâ'ya hatırlatmıştım. Şöyle dedi:
"Allah Ömer'e rahmet buyursun! Vallahi Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Allah, mü'mine, ehlinin üzerine ağlaması sebebiyle azab verir" demedi. Lakin Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Allah, kâfirin azabını, ehlinin üzerine ağlamasıyla artırır" buyurdular."
Hz. Aişe sözlerine şöyle devam etti: "(Bu meselede) size Kur'an yeter. Orada "Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez" (Fâtır 18 ) buyrulmuştur."
Bu söz üzerine İbnu Abbâs radıyallahu anhüm: "Gerçek şu ki, güldüren de, ağlatan da Allah'tır, (gülmek ve ağlamak fıtri bir şe'niyettir, kişinin bundadahli yoktur)" dedi.
İbnu Müleyke der ki: "İbnu Ömer bu konuşmalar karşısında hiçbir şey söylemedi (serdedilen delilleri ikna edici buldu)."
Buhârî, Cenâiz 33; Müslim, Cenâiz 22, (928 ); Nesâî, Genâiz 15, (4,18,19).
5389 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Kendisine, İbnu Ömer radıyallahu anhümâ'nın: "Sağ kimsenin üzerine ağlamasıyla ölüye azab edileceğini söylemekte olduğu" haber verilmişti. Şu cevabı verdi:
"Allah, Ebu Abbirrahman'ı (İbnu Ömer'i) mağfiret buyursun. Aslında o, yalan söylemiyor, ancak unutmuş veya yanılmış olmalı. Zira Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, (ölmüş) bir yahudi kadın cenazesine uğramıştı, yakınları onun üzerine ağlıyorlardı.
"Bunlar onun üzerine ağlıyorlar. Ona da bu yüzden kabrinde azab ediliyor!" buyurdu."
Buhârî, Cenâiz 33; Müslim, Cenâiz 25, (931); Muvattâ, Cenâiz 37, (1, 234); Tirmizî, Cenâiz 25, (1004); Nesâî, Cenâiz 15, (4,17).
5390 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın âlinden birisi vefat etmişti. Kadınlar, arkasından ağlamak üzere toplandılar. Hz. Ömer radıyallahu anh onları bundan men etmek ve geri çevirmek üzere kalktı. Aleyhissalâtu vesselâm müdahale edip:
"Ey Ömer! Bırak onları, çünkü göz ağlayıcıdır, kalp ızdıraba maruzdur, (ızdırabın yaşandığı) zaman yakındır!" buyurdular."
Nesâî, Cenâiz 16, (4,19). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:23 | |
| 5391 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, ölmüş bulunan Osmân İbnu Maz'ûn'u, gözlerinden yaşlar dökerek öptü."
Tirmizî, Cenâiz 14, (989); Ebu Dâvud, Cenâiz 40, (3163); İbnu Mâce, Cenâiz 7, (1456).
5392 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, Kurrâlar öldürüldüğü zaman, bir ay boyu kunut okudu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın bir başka şey için bu kadar üzüldüğünü hiç görmedim."
Buhârî, Cenâiz 41, Vitr 7, Cizye 8, Megazi 38, Da'avât 59; Müslim, Mesacid 29, (677).
MATEMDEN NEHİY
5393 - Ümmü Seleme radıyallahu anhâ anlatıyor: "Ebu Seleme öldüğü zaman, şöyle dedim: "Garip adam, diyar-ı gurbette öldü. Ben de: "Onun için öyle bir ağlayacağım ki, herkes ondan bahsetsin."
Tam ağlamak için hazırlanmıştım ki, Saîd'den, bana yardım etmek isteyen bir kadın geldi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm onunla karşılaşmış ve kadına: "Sen, Allah Teâlâ'nın tard ettiği şeytanı tekrar eve sokmak mı istiyorsun?" dediler. Bunun üzerine ben de ağlamaktan vazgeçtim ve ağlamadım."
Müslim, Cenâiz 10, (922).
5394 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a Zeyd İbnu Hârise, Cafer İbnu Ebî Ta'lib ve Abdullah İbnu Ravâha radıyallahu anhüm'ün ölüm haberi gelince oturdu. (Halinden) üzüntülü olduğu belliydi. Ben kapı aralığından bakıyordum. Yanına bir adam geldi ve: "Cafer'in kadınları!" dedi ve onların ağladıklarını haber verdi. Aleyhissalâtu vesselâm derhal onları men etmesini emretti. Adam gitti ve sonra geri gelip: "Ben onları yasakladım, fakat onlar sözüme kulak asmadılar" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm ikinci sefer emrederek kadınları bundan nehyetmesini söyledi. Ama o, kadınların yine kulak asmadıklarını haber verdi. Aleyhissalâtu vesselâm yine: "Yasakla onları!" buyurdu. Adam üçüncü sefer geri geldi ve:
"Ey Allah'ın Resûlü! Allah'a yemin olsun kadınlar bana -veya bize- galebe çaldılar" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Ağızlarına toprak saç!" emretti."
Buhârî, Cenâiz 41, 46, Megâzî 44, Müslim, Cenâiz 30, (935); Ebu Dâvud, Cenâiz 25, (3122); Nesâî, Cenâiz 14, (4,15).
5395 - Câbir İbnu Atik radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Abdullah İbnu Sâbit'e geçmiş olsun ziyaretine gelmişti. Onu, (Allah'ın emri) galebe çalmış buldu. Ona seslendi. Fakat cevap alamadı. Bunun üzerine Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm istirca'da bulundu "İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râci'ûn" dedi ve:
"Biz (yaşamanı isteriz ama, Allah'ın emri) bize galebe çaldı ey Ebu'r-Rebî!" dedi. Bunun üzerine kadınlar feryad edip ağlamaya başladılar. İbnu Atik radıyallahu anh kadınları susturmaya başladı. Ancak Aleyhissalâtu vesselâm: "Bırak onları ağlasınlar! Vâcip olduğu zaman tek ağlayan ağlamayacak" buyurdu.
"Vacip olan da ne?" dediler.
"Öldüğü zaman (demektir)" dedi. Bunun üzerine kızı:
"Allah'a yemin olsun, elimden gelse şehid olmanı isterim. Çünkü sen (cihad için gerekli teçhizâtı) hazırladın" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da:
"Allah onun ecrini niyetine göre verdi. Siz aranızda şehid olmayı ne zannedersiniz?" buyurdular.
"Allah yolunda ölmek!" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm açıkladı:
"Öyleyse ümmetimin şehidleri cidden azdır. Bilesiniz: Tâunda ölen şehittir, boğularak ölen şehittir, yeter ki seferi taatte olsun. Zâtulcenb'ten ölen şehittir. İshalden ölen şehittir, yanarak ölen şehittir, yıkık altında ölen şehittir, çacuk karnında ölen kadın şehittir."
Muvatta, Cenâiz 36, (1, 233, 234); Ebu Dâvud, Cenâiz 15, (3111); Nesâî, Cenâiz 14, (4,13,14).
5396 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Sa'd İbnu Ubâde'ye geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. (Yanına gelince) onu baygın buldu ve: "Ölmüş olmalı!" dedi. Yanındakiler: "Hayır" deyince, Aleyhissalâtu vesselâm ağladılar. Resûlullah'ın ağladığını gören halk da ağladı.
"İşitmiyor musunuz, buyurdular, Allah Teâla Hazretleri ne gözyaşı sebebiyle ne de kalbin hüznüyle azab vermez. Ancak şunun sebebiyle azab verir! -ve dilini işaret ettiler- yahut da merhamet eder."
Buhârî, Cenâiz 45; Müslim, Cenâiz 12, (924).
5397 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"(Izdırab ve mâtemi sebebiyle) yanaklarını yolan, üst başını yırt(ıp dövün)en, cahileye duasıyla dua eden bizden değildir."
Buhârî, Cenâiz 36, 39, 40, Menâkıb 8; Müslim, İmân 165, (103); Tirmizî, Cenâiz 22, (999); Nesâî, Cenâiz 19, (4, 20).
5398 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
Bir kimse ölünce, arkada ağlayanları kalkıp: "Vay benim dağım, vay efendim..." gibi sözler sarfederse, ona iki melek vekil kılınır, melekler ölen kimsenin göğsüne vura vura: "Sen öyle misin?" diye sorarlar."
Tirmizî, Cenâiz 24, (1003).
5399 - Nu'mân İbnu Beşîr radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Abdullah İbnu Ravâha radıyallahu anh bayılmıştı. Kızkardeşi Amrâ ağlamaya başladı: "Vay benim dağım vay şuyum, vay buyum" diye sayıp dökerek yakınıyordu. Abdullah ayıldığı zaman:
"Allah'a yemin olsun, o söylediklerini söylerken her defasında bana: "Sen böyle misin?" diye soruldu" dedi."
Söylendiğine göre, Abdullah vefat ettiği zaman Amrâ arkasından ağlamadı."
Buhârî, Megâzî, 44.
5400 - Hz. Câbir İbnu Abdillah radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, Abdurrahman İbnu Avf radıyallahu anh'ın elinden tuttu, oğlu İbrahim'e gittiler. Aleyhissalâtu vesselâm oğlunu can çekişir vaziyette buldu. Kucağına aldı ve ağladı. Abdurrahman:
"Ağlıyor musun? Ağlamaktan bizi sen men etmedin mi? " dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Hayır (ağlamaktan değil), iki ahmak, fâcir sesten yasakladım: Musibet sırasındaki ses; yüzleri tırmalamak, cepleri yırtmak ve şeytan mâtemi."
Tirmizî, Cenâiz 25, (1005). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:24 | |
| 5401 - Esma Bintu Yezîd İbni's-Seken radıyallahu anhâ anlatıyor: "Kadınlardan biri dedi ki: "Ey Allah'ın Resülü! Bizim sana âsi olmamamız gereken şu ma'ruf (iyi amel) nedir?" Aleyhissalâtu vesselâm:
"Matem yapmayın!" buyurdu. Kadın:
"Ey Allah'ın Resülü! Falan sülâle (nin kadınları) amcamın (vefatında matemime iştirak edip) yardımcım olmuşlardı. Benim de mukabeleten borcumu ödemem gerek" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm kadına (matem için) izin vermedi. Kadın tekrar tekrar izin istedi."
Kadın der ki:
"Resülullah, sonunda onlara borcumu ödemem için izin verdi. Onlara olan borcumu ödedikten sonra hiç matem tutmadım, şu ana kadar bir başka mateme de katılmadım. Benim dışında matem tutmayan kadın da kalmadı."
Tirmizî, Tefsîr, Mümtehine, (3304).
5402 - Hz.Huzeyfe radıyallahu anh muhtazar (ölüme yakın) olunca: "Ben ölünce, kimse üzerime ezan okumasın, ben bunun, ölüm haberinin duyurulması olmasından korkarım. Zira ben, Aleyhissalâtu vesselâm'ın ölüm haberinden yasakladığını işittim. Öyleyse ben öldüm mü, üzerime namaz kılsınlar. Beni Rabbime (sessizce) taşısınlar" dedi."
Tirmizî, Cenâiz 12, (986); İbnu Mâce, Cenâiz 14, (1476).
5403 - Ebu Sa'idi'l-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm matemci kadına da, onu dinleyene de lânet etti."
Ebu Dâvud, Cenâiz 20, (3128 ).
5404 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ'nın anlattığına göre, "Abdurrahman (İbnu Ebi Bekr es-Sıddîk) radıyallahu anh'ın kabri üzerinde bir çadır görmüştü, seslendi:
"Ey oğlum! Çadırı mezarın üstünden kaldır. Çünkü onu, (sağken işlediği) ameli gölgelemektedir."
Buhârî, Cenâiz 82, (muallak olarak kaydetmiştir.)
ÖLÜYÜ YIKAMA VE KEFENLEME
5405 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam, Arafat'ta Resülullah ile beraber dururken devesi onu (yere atıp) boynunu kırdı ve adam öldü. Aleyhissalâtu vesselâm: "Adamı su ve sidr ile gasledin, iki parça bezle kefenleyin, kefene tahnît yapmayın (koku sürmeyin).. Başını da örtmeyin. Allah onu Kıyamet günü telbiye ederek diriltecektir!" buyurdu."
Buhârî, Cenâiz 20, 21, 22, Cezâu's-Sayd 13, 20, 21; Müslim, Hacc 94, (1206); Ebu Dâvud, Cenâiz 84, (3238, 3239, 3240, 3241); Tirmizî, Hacc 105, (951); Nesâî, Hacc 98, 99,100,101 (5,195-197).
5406 - Leyla Bintu Kâif es-Sakafiyye anlatıyor: "Ben Ümmü Külsûm Binti Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ı yıkayan kadınlar arasında idim. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm da kapının yanında idi. Yanında Ümmü Külsüm'un kefeni vardı, bize parça parça veriyordu. İlk verdiği parça izâr idi. Sonra gömleği(dır'), sonra başörtüsünü (hımâr) sonra göğüs örtüsünü (milhafe) verdi. Ümmü Külsüm sonra bir başka giysinin içine konuldu."
Ebu Dâvud, Cenâiz 36, (3157).
5407 - Ebu Sa'îdi'l-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Ölü, (Kıyamet günü), içinde öldüğü elbise ile diriltilecek" dediğini işittim."
Ebu Dâvud, Cenâiz 18, (3114).
5408 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kefen(e fazla ödeme)de ileri gitmeyin. Çünkü çabuk çürütülür."
Ebu Dâvud, Cenâiz 35, (3154).
5409 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, Hamza İbnu Abdilmuttalib'i tek parçadan müteşekkil çizgili bir kumaşla kefenledi."
Tirmizî, Cenâiz 20, (997).
5410 - Abdullah İbnu Amr İbni'I-As radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Ölü üç parça ile kefenlenir: Gömlek giydirilir, izar bağlanır, üçüncü giysi olan lifafeye sarılır. Eğer sadece bir kat giysi varsa onunla kefenlenir."
Muvatta, Cenâiz 7, (1, 224). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:25 | |
| CENAZENİN TEŞYİİ VE TAŞINMASI
5411 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim cenazeyi takip eder ve önce üç kere taşırsa (ölen kardeşine karşı olan) borcunu ödemiş olur."
Tirmizî, Cenâiz 50,(1041).
5412 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah alehissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cenazeyi ne ses (matem), ne de ateşle takip etmeyin."
Bir rivayette şu ziyade var: "Cenazenin önünde yürümeyin."
Muvatta, Cenâiz 13, (1, 226); Ebu Dâvud, Cenâiz 46, (3171).
5413 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm'ı, Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir'i cenazenin önünde yürürlerken gördüm."
Ebu Dâvud, Cenâiz 49, (3179); Tirmizî, Cenâiz 26, (1007,1008 ); Nesaî, Cenâiz 56, (4, 56).
5414 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm cenazenin önünde yürürdü. Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman da (önde yürürdü).
Tirmizî, Cenâiz 26, (1007).
Rezîn şu ziyadede bulundu: "Siz teşyî ederken cenazenin önünde, arkasında, sağında, solunda ve yakınında yürüyün!"
Rezîn'in ziyâdesini Buhârî muallak olarak zikretmiştir.
5415 - Ümmü Atiyye radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Cenazeyi takipten (biz kadınlar) men edildik ama bunda çok şiddet gösterilmedi."
Buhârî, Cenâiz 30; Müslim, Cenâiz 235, (938 ); Ebu Dâvud, Cenâiz 44, (3167).
5416 - Muğîre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Binekli, cenazenin ardından yürür, yaya ise dilediği yerden. Çocuğa da namaz kılınır. Anne-babası için mağfiret ve rahmetle dua edilir."
Tirmizî, Cenâiz 42, (1031); Nesâî, Cenâiz 55, 56, (4, 55, 56); Ebu Dâvud, Cenâiz 49, (4180).
5417 - Hz. Sevbân radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bir cenazeye katılmıştı. Birkısım binekliler gördü.
"(Binerek cenaze teşyi etmekten) utanmıyor musunuz? Allah'ın melekleri yaya olsunlar da siz hayvanların sırtında olun (olacak şey değil)!" buyurdular."
Tirmizî, Cenâîz 28, (1012); Ebu Dâvud, Cenâiz 48, (3177).
5418 - Hz. Câbir İbnu Semure radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm Ebu'd-Dahdâh'ın cenazesini yayan takip etti. At sırtında geri döndü."
Müslim, Cenâiz 89, (965); Tirmizî, Cenâiz 29, (1014); Ebu Dâvud, Cenâiz 48, (3178 ); Nesâî, Cenâiz 95, (4, 85, 86).
CENAZEYİ DEFİNDE SÜR'AT
5419 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Cenazede çabuk olun. Eğer sâlih biri ise, kendisine iyilik yapmış olursunuz. Böyle biri değilse, belayı bir an önce sırtınızdan atmış olursunuz."
Buhârî, Cenâiz 52; Müslim, Cenâiz 51, (944); Muvatta, Cenâiz 56, (1, 243); Ebu Dâvud, Cenâiz 50, (3181); Tirmizî, Cenâiz 30, (1015); Nesâî, Cenâîz 44, (4, 42).
5420 - Ubâdetu'bnu's-Sâmid radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm cenazeyi takip ettiği vakit, cenaze mezara konuncaya kadar oturmazdı. Bir yahudi âlimi (bir gün) karşısına çıkıp:
"Ey Muhammed biz de böyle yaparız!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm: "Onlara muhalefet edin! Oturun!" emrettiler!"
Ebu Dâvud, Cenâiz, 47, (3176); Tirmizî, Cenâiz, 35, (1020). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:25 | |
| 5421 - Âmir İbnu Rebî'a radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Sizden biri bir cenazenin geçtiğini görürse, cenaze ile birlikte yürümese bile, cenazeyi geride bırakıncaya veya cenaze kendisini geride bırakıncaya veya cenaze onu geride bırakmadan, yere konuncaya kadar oturmasın."
Buhârî, Cenâiz 47, 48; Müslim, Cenâiz 74; (958 ); Ebu Dâvud, Cenâiz 47, (3172); Tirmizî, Cenâiz 51, (1042); Nesâî, Cenâiz 45, (4, 44).
5422 - Muhammed İbnu Sîrîn rahimehullah anlatıyor: "Hasan İbnu Ali ve İbnu Abbas radıyallahu anhüm (otururlar iken) bir cenaze geçmişti. Hz. Hasan derhal ayağa kalktı, İbnu Abbâs ayağa kalkmadı. Hasan radıyallahu anh:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bir yahudinin cenazesine ayağa kalkmadı mı?" dedi: Bunun üzerine İbnu Abbâs da ayağa kalktı. Cenâze için kalktı sonra tekrar oturdu.
Bir rivayette: "Ben melekler için, yani cenaze ile birlikte olan melekler için ayağa kalktım" denmiştir.
Nesâî, Cenâiz 47, (4, 46).
5423 - Hasan İbnu Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm otururken bir yahudi cenazesi geçiyordu. Yahudi cenâzesinin başından yukarıda olmasını iyi karşılamadı ve ayağa kalktı."
Nesâi, Cenâiz 47, (4, 47).
ŞEHİDİN DEFNİ
5424 - Hişâm İbnu Âmir anlatıyor: "Uhud günü Ensâr, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelip: "Bize yara ve meşakkat isabet etti, ne emredersiniz (ey Allah'ın Resülü)?" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm da:
"Kabirleri genişletin ve derinleştirin. Bir kabre iki-üç kişiyi birden koyun!" buyurdular."
"Öyleyse hangisi öne konsun?" denildi.
"Kur'an'ı daha çok bilen!" buyurdular."
5425 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, Uhud şehidlerini (defin sırasında), her iki kişinin (cesedini) bir giysiye koyuyor, sonra da: "Kur'an'ı hangisi daha çok almıştı?" diye sorup, onlardan birine işaret edildiği takdirde, onu lahidde öne koyuyordu. Sonra da: "Ben bunlara şahidim!" diyordu. Onları kanlarıyla defnetmelerini emretti. Onlara cenâze namazı kılmadı, onları yıkamadı da."
Buhârî, Cenâiz 73, 74, 75, 76, 79, Megâzî 26; Ebu Dâvud, Cenâiz 31, (3138 ); Tirmizî, Cenâiz 46, (1036); Nesâî, Cenâiz 61, (4, 62).
(İbnu Deybe hadisin bir meselesi ile ilgili olarak şu açıklamayı yapar): "Derim ki: "İki kişinin, bir giysi içinde, derileri birbirlerine değecek şekilde birleştirilmeleri câiz değildir. Öyleyse bu "birleştirme" hadisesi, ikisinin arasına bir perde konduktan sonra gerçekleştirilmiş olacağına yahut o giysinin ikisi arasında bölünmüş olacağına hamledilir. Zahir mâna da bunu gerektiriyor çünkü hadiste geçen "onlardan birine işaret edildiği takdirde, onu lahidde öne koyuyordu" ibaresi bunu ifade eder. Her birinin müstakil veya aralarında bir perde olmadan birini öne almak mümkün değildir."
5426 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Uhud günü, halam, kabristanımıza gömmek için babamı (Uhud'dan Medineye) getirmişti. O sırada Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın tellâli şöyle nida etti: "Ölüleri yerlerine geri götürün!"
Ebu Dâvud, Cenâiz 42, (3165); Tirmizî, Cihâd 37, (1717); Nesâî, Cenâiz 83, (4, 79).
5427 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, Uhud şehidlerinin üzerinden demir(den mamul silah, zırh gibi şeyler)in ve deri(den mamul kan bulaşmamış giyecek)lerin çıkarılmasını ve onların elbiseleri ve kanlarıyla gömülmelerini emretti."
Ebu Dâvud, Cenâiz 31, (3134).
DEFİNDE TA'CİL
5428 - Husayn İbnu Vahvah radıyallahu anh anlatıyor: "Talha İbnu'I-Berâ hastalandığı zaman, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm ona geçmiş olsun ziyaretine geldi. (Yakınlarına: ) "Ben onda ölüm alâmetinin zuhurunu gördüm. (Ölümünü) -bana hemen haber verin ve acele davranın. Çünkü, müslüman bir kimsenin cesedinin ailesi içerisinde hapsedilmesi uygun değildir" buyurdular."
Ebu Dâvud, Cenâiz 38, (3159).
5429 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Bir gün Resülullah aleyhissalatu vesselam bir hutbe irad etti. Hutbesinde, ashabından, ölmüş, yetersiz bir kefene sarılıp, geceleyin defnedilmiş bir zâtı zikretti. Sonra kişinin, mecbur kalmadıkça geceleyin gömülmesini yasakladı, ta ki üzerine namaz kılınsın. Ve dedi ki:
"Biriniz kardeşini kefenledi mi, kefenini güzel yapsın!"
Müslim, Cenâiz 49, (943); Ebu Dâvud, Cenâiz 34, (3148 ); Nesâi, Cenâiz 37, (4, 33).
5430 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, geceleyin bir kabre girdi. Kendisine bir kandil yakılmıştı. Uzanmış vaziyetteki cenazeyi kıble cihetinden aldı. (Ölüye): "Muhakkak ki sen çok dua eden, çok Kur'an okuyan (yufka yürekli) bir kimseydin. Allah sana rahmetini bol kılsın!" diye dua etti ve dört kere tekbir getirdi."
Tirmizî, Cenâiz 62, (1057). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:26 | |
| 5431 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın bir kızının defnine şahid olduk. Bu definde Resülullah kabrin üzerine oturmuştu. Aleyhissalâtu vesselâm'ın gözlerinden yaş aktığını gördüm.
"Aranızda bu gece günah işlemeyen (cima yapmayan) var mı?" buyurdular. Ebu Talha radıyallahu anh: "Ey Allah'ın Resulü! Ben varım!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da:
"Öyleyse kabrine in!" buyurdular."
Ravi der ki: "Ebu Talha kabre inip onu defnetti."
Buhari, Cenaiz 72.
5432 - Hz. İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Lahid bize, şakk bizden başkasına aittir."
Ebu Dâvud, Cenâiz 65, (3208 ); Tirmizî, Cenâiz 53, (1045); Nesâî, Cenâiz 85, (4, 80).
5433 - Ebu'I-Heyyâc el-Esedî anlatıyor: "Bana, Hz. Ali radıyallahu anh: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın beni göndermiş olduğu şeye ben de seni göndereyim mi?" diye sordu ve Resülullah'ın kendisine:
"Haydi git, kırıp dökmedik put, düzlemedik yüksek kabir bırakma!" dediğini anlattı."
Müslim, Cenâiz 93, (969); Ebu Dâvud, Cenâiz 72, (3218 ); Nesâî, Cenâiz 99, (4, 88, 89).
5434 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm kabrin kireçlenmesini, üzerine bina yapılmasını, üzerine oturulmasını, üzerine yazı yazılmasını ve ayakla basılmasını yasakladı."
Müslim, Cenâiz 94, (970); Ebu Dâvud, Cenâiz 76, (3225, 3226); Tirmizî, Cenâiz 58, (1052); Nesâî, Cenâiz 96, (4, 86, 88 ).
5435 - Muttalib İbnu Ebî Vedâ'a anlatıyor: "Osmân İbnu Maz'ün öldüğü zaman, cenazesi Medine'den dışarı çıkarıldı ve gömüldü. Osman radıyallahu anh, muhacirlerden ölen kimse idi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, bir adama Osman için bir kaya (getirerek mezar yerini belli etmesini) emretti. Adam (bir taş aldı, fakat) taşımaya güç yetiremedi. Resulullah aleyhissalâtu vesselâm bizzat gidip kollarını sıvadı. -Râvi der ki: "Sanki ben sıvadığı sırada Resülullah'ın kollarının beyazlığını görür gibiyim."- Sonra kayayı getirip Osman'ın baş tarafına koydu ve: "Bununla, kardeşimin kabrini işaretliyorum, âilemden ölenleri bunun yanına gömeceğim" buyurdu."
Ebu Dâvud, Cenâiz 63, (3206).
ÖLÜNÜN NAKLİ
5436 - Abdullah İbnu Ebî Müleyke anlatıyor: "Abdurrahman İbnu Ebî Bekr radıyallahu anhümâ Mekke yakınlarında bir yer olan Hubşiyy'de vefat ettiği zaman Mekke'ye taşındı ve orada defnedildi. Hz. Aişe radıyallahu anhâ Mekke'ye gelince Abdurrahmân'ın kabrine uğradı ve şu beyitleri okudu:
"Biz (Irak Kralı) Cezîme'ye uzun zaman (kırk yıl hizmet eden) iki nedîmesi (Mâlik ve Akîl) gibiydik.
Öyle ki (hakkımızda): "Bunlar ebediyen ayrılmayacaklar" denmişti.
Vakta ki, ben ve (kardeşim) Mâlik uzun beraberlikten sonra ayrılınca, sanki tek gece beraber kalmadık gibi oldu."
Hz. Aişe sonra şunları söyledi: "Vallahi ben burada olsaydım, öldüğün yerde defnedilirdin. Eğer ölümüne hazır olsaydım ziyaretine de gelmezdim."
Tirmizî, Cenâiz 60, (1055).
5437 - Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, ölünün defnini tamamlayınca, kabri üzerinde durur ve:
"Kardeşiniz için (Allah'tan) mağfiret talep edin, onun için (karşılaşacağı sorgulamada) metânet dileyin. Zira şimdi ona hesap sorulacak!" buyururdu."
Ebu Dâvud, Cenâiz 73, (3221).
5438 - Hz. Ali radıyallahu anh'tan anlatıldığına göre, bir ölünün defin işini tamamlayınca şöyle derdi: "Allahım, bu kulundur, sana gelmiştir. Sen ise yanına inilenin en hayırlısısın. Ona mağfiret et, onun girdiği yeri (kabri) geniş kıl."
Rezîn tahric etmiştir.
5439 - Hz. Bureyde radıyallahu anh'tan anlatıldığına göre, "Ölünce, kabrinin üzerine iki yaş çubuk konmasını tavsiye etmiştir."
Buhârî, Cenâiz 82, (Bab başlığında muallak olarak kaydetmiştir).
5440 - Urvetu'bnu'z-Zübeyr, Hz. Aişe radıyallahu anhâ'dan naklen anlattığına göre, "Urve'nin kardeşi Abdullah İbnu'z-Zübeyr'e Aişe dedi ki:
"Beni arkadaşlarımla birlikte defnedin. Resülullah'la birlikte odaya defnetmeyin. Zira ben, O'nunla birlikte tezkiye olunmamdan hoşlanmam."
Buhârî, Cenâiz 96, İ'tisâm 16. | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:27 | |
| KABİR ZİYARETİNİN YASAKLANMASI
5441 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah kabirleri çok ziyaret eden kadınlara ve kabirlerin üzerine mescidler yapanlara, kandiller takanlara da lanet etsin."
Tirmizî, Cenâiz 61.
5442 - Abdullah İbnu Amr İbni'I-As radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte bir ölü defnettik. Defin işi bitince Aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte ölünün (çıktığı evin) kapısının hizasına kadar geldik. Orada gelmekte olan bir kadınla karşılaştık. Zannımca, Aleyhissalâtu vesselâm onu tanıdı. Bu, Hz. Fâtıma radıyallahu anhâ idi.
"Evden niye ayrıldın?" diye sordu.
"Şu ölünün sahibine geldim. Ölülerine olan merhamet duygularımı onlara ifade ettim. (Allah rahmet etsin dedim) -veya ölüleri sebebiyle onlara taziyede (başsağlığı dileğinde) bulundum-" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Belki sen onlarla birlikte kabirlere kadar vardın!?" dedi. Hz. Fâtıma:
"Allah korusun! O hususta sizin zikrettiğiniz günahı işittim, (hiç kabre kadar, gider miyim!)" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Eğer onlarla kabirlere kadar gitmiş olsaydın..." diyerek ciddî bir tehditte bulundu.
Râvilerden biri, "Küd "dan maksadın kabirler olduğunu zannederim" dedi."
Ebu Dâvud, Cenâiz 26, (3123); Nesâî, Cenâiz 27, (4, 27).
KABİR ZİYARETİNE CEVAZ
5443 - Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ben sizi kabirleri ziyaretten men etmiştim. Artık onları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü onlar size ahireti hatırlatır."
Müslim, Cenâiz 106, (977); Ebu Dâvud, Cenâiz 81, (3235); Tirmizî, Cenâiz 60, (1054); Nesâî, Cenâiz 100, (4, 89).
5444 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Rabbimden anneme istiğfar talep etmek için izin istedim, fakat bana izin vermedi. Kabrini ziyaret etmem için izin istedim, buna izin verdi."
Müslim, Cenâiz 105, (976); Ebu Dâvud, Cenâiz 81, (3234); Nesâî, Cenâiz 108, (5, 90).
ZİYARETÇİ NE DEMELİDİR?
5445 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, Medine ehlinin mezarlarına uğramıştı. Mezarlara yüzünü çevirerek: "Esselamu aleyküm (selam üzerinize olsun) ey kabir halkı! Allah sizi de bizi de mağfiret buyursun. Sizler bizim seleflerimizsiniz. Biz de arkadan geleceğiz" buyurdular."
Tirmizî, Cenâiz 59, (1053).
5446 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bir mezarlığa uğramıştı: "Selam üzerinize olsun ey mü'minler cemaatinin mahalle halkı! İnşaallah biz de sizlere kavuşacağız!" buyurdular."
Ebu Dâvud, Cenâiz 83, (3237).
Müslim ve Nesâî'de Büreyde'den gelen bir rivayette şu ziyade var: "Allah'tan bizim için de sizin için de afiyet dilerim."
KABİRLER ÜZERİNE OTURMA
5447 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Birinizin bir kor üzerine oturup elbisesini oradan da bedenini yakması, kendisi için bir kabrin üzerine oturmaktan daha hayırlıdır."
Müslim, Cenâiz 96, (971); Ebu Dâvud, Cenâiz 77, (3228 ); Nesâî, Cenâiz 105, (4, 95).
5448 - Hz. Ali radıyallahu anh'tan anlatıldığına göre kabirlere dayanır, üzerlerine yatardı.
Muvattâ, Cenâiz 34, (1, 233).
5449 - Osman İbnu Hakim anlatıyor: "Hârice İbnu Zeyd elimden tutup beni bir kabrin üzerine oturttu ve amcan Zeyd İbnu Sâbit radıyallahu anh'tan haber verdi. Buna göre, Zeyd şöyle demişti: "Kabir üzerine oturmanın mekruhluğu, onun üzerinde abdest bozanlaradır."
Buhârî, Cenâiz 82, (bab başlığında muallak olarak gelmiştir).
TA'ZİYE HAKKINDA
5450 - Ebu Berze el-Eslemî radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim çocuğunu kaybeden bir anneye ta'ziyede bulunursa cennette ona bir bürde giydirilir."
Tirmizî, Cenâiz 74, (1076). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:27 | |
| 5451 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim (bir belâya) mâruz olana taziyede bulunursa, ona öbürünün sevabının bir misli verilir."
Tirmizî, Cenâiz 71, ( 1073).
5452 - Abdullah İbnu Ca'fer anlatıyor: "Ca'fer'in ölüm haberi geldiği zaman, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm: "Ca'fer ailesi için yemek yapın! Çünkü onlara, onları meşgul eden (haber) geldi!" buyurdular."
Tirmizî, Cenâiz 21, (998 ); Ebu Dâvud, Cenâiz 30, (3132).
5453 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ şöyle buyurdular: "Ölünün kemiğini kırmak, onu diri iken kırmak gibidir." (Hz. Aişe bu sözüyle) günah cihetiyle demek istemiştir."
Muvatta, Cenâiz 45, (1, 238 ); Ebu Dâvud, Cenâiz 64, (3207).
5454 - Ebu Katâde radıyallahu anh anlatıyor: "Bir cenaze geçirilmişti. Resülullah aleyhissalâtu vesselam: "Hem o istirahata kavuştu, hem de ondan istirahata kavuşuldu!" buyurdular. Bunun üzerine, yanındakiler:
"Ey Allah'ın Resülü, "istirahata kavuşan" ve "ondan istirahata kavuşan" kimdir, bu ne demektir?" diye sordular. Şu açıklamayı yaptı:
"Mü'min kul (ölünce), dünyanın yorgunluk ve ağrılarından kurtulur. Fâcir (ölünce) ondan da kullar, memleket, agaçlar ve hayvanlar kurtulur."
Buhârî, Rikâk 42; Müslim, Cenâiz 61, (950); Muvatta, Cenâiz 54, (1, 241, 242); Nesâî, Cenâiz 48, 49 (4, 48 ).
5455 - İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Medine'de doğan bir adam Medine'de ölmüş idi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm namazını kıldırdı, sonra da: "Keşke doğduğu yerden başka bir yerde ölseydi!" buyurdu. Oradakiler "Niçin?" diye sorunca açıkladı:
"Kul doğduğu yerin dışında ölürse, cennette doğduğu yerle eserinin kesildiği (ecelinin geldiği) yerin arası mukayese edilir!"
Nesâî, Cenâiz 8, (4, 7).
KABİR AZABI
5456 - Hâni Mevlâ Osmân İbnu Affân radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Osman radıyallahu anh, bir kabrin üzerinde durunca sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. Kendisine: "Cenneti ve cehennemi hatırladığın vakit ağlamıyorsun, fakat kabri hatırlayınca ağlıyorsun!" dediler. Bunun üzerine: "Çünkü Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim:
"Kabir, ahiret menzillerinin birinci menzilidir. Kişi ondan kurtulabilirse, ondan sonrakiler daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa ondan sonrakiler bundan daha zordur, daha şediddir."
Hz. Osman devamla Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şu sözünü de nakletti:
"(Ahiret âleminden gördüğüm) manzaraların hiçbiri kabir kadar korkutucu ve ürkütücü değildi!"
Rezin şu ziyadeyi kaydetti: "Hâni der ki: "Hz. Osman radıyallahu anh'ın şu beyti irşad ettiğini işittim:
"Eğer ondan necat buldunsa, büyük musibetten kurtuldun, Aksi halde senin kurtulacağını hayal etmem."
Tirmizi, Zühd 5, (2309).
5457 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Şu ayet ininceye kadar kabir azabından şüphelenmeye devam etmiştik. (Meâlen): "Sayınızın çokluğuyla övünmek sizi oyaladı. Öyle ki, kabirleri ziyaret ettiniz."
Tirmizi, Tefsir Tekâsür, (3352).
5458 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ'nın anlattığına göre, bir yahudi kadın, yanına girdi. Kabir azabından bahsederek:
"Seni kabir azabından Allah korusun!" dedi. Aişe de Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a kabir azabından sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Evet, kabir azabı haktır. Onlar kabirde azap çekerler, onların azabını hayvanlar işitir!" buyurdu. Hz. Aişe der ki:
"Bundan sonra Aleyhissalâtu vesselâm'ı namaz kılıp da, namazında kabir azabından istiaze etmediğini hiç görmedim."
Buhâri; Cenâiz 89; Müslim, Mesâcid 123, (584); Nesâî, Cenâiz 115, (4,104,105).
5459 - İbnu Abbas radıyallahu anhümâ anlatıyor "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) iki kabre uğradı ve:
"(Bunlarda yatanlar) azab çekiyorlar. Azabları da büyük bir günahtan değil" buyurdular. Sonra sözlerine şöyle devam ettiler:
"Evet! Biri, nemîmede (lâf getirip götürmede) bulunurdu. Diğeri de idrar sıçrantısına karşı korunmazdı." Aleyhissalâtu vesselâm sonra yaş bir hurma dalı istedi, ikiye böldü. Birini birinin üzerine dikti, birini de öbürünün üzerine dikti. Sonra da:
"Belki bunlar yaş kaldıkça azapları hafifler!" buyurdular."
Buhâri, Vudû 55, 56, Cenâiz 82, 89, Edeb 46, 49; Müslim, Tahâret 111, (292); Tirmizi, Tahâret 53, (70); Ebu Dâvud, Tahâret 11, (20, 21); Nesâî, Tahâret 27, (1, 28-30).
5460 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Sizden biri ölünce, kendisine akşam ve sabah (cennet veya cehennemdeki) yeri arzedilir. Cennet ehlinden ise, (yeri) cennet ehlinin (yeridir), ateş ehlinden ise (yeri) ateş ehlinin (yeridir). Kendisine:
"Allah seni Kıyamet günü diriltinceye kadar senin yerin işte budur!" denilir."
Buhârî, Cenâiz 90, Bed'ü'l-Halk 8, Rikâk 42; Müslim, Cennet 65, (2866); Muvatta, Cenâiz 47, (1, 239); Tirmizî, Cenâiz 70, (1072); Nesâî, Cenâiz 116, (4, 107). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:28 | |
| 5461 - Zeyd İbnu Sâbit radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, bizimle birlikte, Benî Neccâr'a ait bir bahçede bulunduğu sırada bindiği katır, onu aniden saptırdı, nerdeyse (sırtından yere) atacaktı. Karşısında beş veya altı kabir vardı. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Bu kabirlerin sahiplerini bilen var mı?" buyurdular. Bir adam:
"Ben biliyorum!" deyince, Aleyhissalâtu vesselâm:
"Ne zaman öldüler?" dedi. Adam:
"Şirk devrinde!" deyince Aleyhissalâtu vesselâm;
"Bu ümmet kabirde fitneye maruz kılınacak. Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım şahsen işitmekte olduğum kabir azabını size de işittirmesi için Allah'a dua ederdim" buyurdular ve sonra şunları söylediler: "Kabir azabından Allah'a sığının!" Oradakiler:
"Kabir azabından Allah'a sığınırız!" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Cehennem azabından da Allah'a sığının!" dedi
"Cehennem azabından Allah'a sığınırız" dediler.
"Fitnelerin açık ve kapalı olanından Allah'a sığının!" dedi.
"Açık ve kapalı her çeşit fitneden Allah'a sığınırız!" dediler.
"Deccal'ın fitnesinden Allah'a sığının!" buyurdu.
"Deccal'ın fitnesinden Allah'a sığınırız!" dediler."
Müslim, Cennet 67, (2867).
5462 - Ebu Eyyub el-Ensârî radıyallahu anh anlatıyor: "Güneş battıktan sonra, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm çıkmıştı, bir ses işitti: "Bu, kabirlerinde azab çeken yahudiler(in sesidir)!" buyurdular."
Buhâri, Cenâiz 88; Müslim, Cennet 69, (2869); Nesâi, Cenâiz 114, (4, 102).
5463 - Nesâi. Hz. Enes radıyallahu anh'tan naklediyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir kabirden bir ses işitmişti: "Bu ne zaman öldü? (Bileniniz var mı?" buyurdular.
"Cahiliye devrinde!" dediler. Bu cevaba sevindi ve:
"Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım kabir azabını size de işittirmesi için dua ederdim" buyurdular."
Müslim, Cennet 68, (2868 ); Nesâî, Cenâîz 114, (4, 102).
MÜNKER VE NEKİRİN SUALLERİ
5464 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kul kabrine konulup, yakınları da ondan ayrılınca -ki o, geri dönenlerin ayak seslerini işitir- kendisine iki melek gelir. Onu oturtup:
"Muhammed aleyhissalâtu vesselâm denen kimse hakkında ne diyordun?" diye sorarlar. Mü'min kimse bu soruya:
"Şehadet ederim ki, O, Allah'ın kulu ve elçisidir!" diye cevap verir. Ona:
"Cehennemdeki yerine bak! Allah orayı cennette bir mekâna tebdil etti" denilir. (Adam bakar) her ikisini de görür. Allah da ona, kabrinden cennete bakan bir pencere açar. Eğer ölen kâfir ve münafık ise (meleklerin sorusuna):
"(Sorduğunuz zâtı) bilmiyorum. Ben de herkesin söylediğini söylüyordum!" diye cevap verir. Kendisine:
"Anlamadın ve uymadın!" denilir. Sonra kulaklarının arasına demirden bir sopa ile vurulur. (Sopanın acısıyla) öyle bir çığlık atar ki, onu (insan ve cinlerden ibaret olan) iki ağırlık dışında ona yakın olan bütün (kulak sahipleri) işitir."
Buhâri, Cenâiz 68, 87; Müslim, Cennet 70, (2870); Ebu Dâvud, Cenâiz 78, (3231); Nesâi, Cenâiz 110, (4, 97, 98 ); Tirmizi, Cenâiz 70, (1071) -Ebu Hureyre'den-,
5465 - Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ölüyü, (mezara kadar) üç şey takip eder: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri baki kalır: Ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle bâki kalır."
Buhâri, Rikâk 42; Müslim, Zühd 5, (2960); Tirmizi, Zühd 46, (2380).
5466 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ölüp de pişman olmayan yoktur, mutlaka herkes nedamet duyar: İyi yolda olan hayrını daha çok artırmadığı için pişman olur, nedamet duyar. Kötü yolda olan da nefsini kötülükten çekip almadığına pişman olur, nedamet duyar."
Tirmizi, Zühd 59, (2405).
5467 - Yine Ebu Hureyre anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir insan ölünce üç kişi hariç herkesin ameli kesilir: Sadaka-i câriye (bırakan), veya istifade edilen bir ilim (bırakan) veya kendine dua edecek sâlih evlat (bırakan)."
Müslim, Vasıyyet 14, (1631); Ebu Dâvud, Vesâyâ 10, (2880); Tirmizî, Ahkâm 36, (1376); Nesâî, Vesâya 8, (6, 251).
MESCİD İNŞA ETMENİN FAZİLETİ
5468 - Hz. Osman radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim: Allah'ın rızasını talep ederek bir rnescid inşa ederse, Allah ona cennette bir ev inşa eder."
Bir diğer rivayette: ".. Allah, onun için, cennette bir mislini inşa eder" buyrulmuştur.
Buhâri, Salât 65; Müslim, Mesâcid 25, (533); Tirmizî, Salât 237, (318 ).
5469 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ümmetimin ücreti bana arzedilip gösterildi. Öyle ki mescidden çıkarılıp atılan bir çer-çöpün sevabını bile gördüm. Ümmetimin günahı da bana arzedi(lip gösteril)di. Kişiye Kur'an'dan kendine gelen sure veya ayeti unutmasından daha büyük bir günah görmedim."
Ebu Dâvud, Salât 16, (461); Tirmizî, Fezâilu'l-Kur'ân 19, (2917).
MESCÎDLERİN İNŞA EDİLMESİ
5470 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm Medine'ye geldiği zaman, Medine'nin yüksek kısmında, kendilerine Beni Amr İbni Avf denen bir kabileye indi. Onların yanında ondört gece kaldı. Sonra Benî Neccâr'a haber gönderdi. Onlar kılınçlarını kuşanmış olarak geldiler. Ben (şu anda) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı devesi üzerinde; Ebu Bekir de terkisinde, Beni Neccâr'ın ileri gelenleri etraflarını sarmış olarak görür gibiyim. Aleyhissalâtu vesselâm, (yükünü) Ebu Eyyûb el-Ensârî'nin evinin avlusuna indirdi.
"Ey Benî Neccâr! buyurdular, şu bahçenin iyatında pazarlık edelim!" buyurdu. Onlar:
"Hayır! dediler. Vallahi biz senden onun bedelini istemiyoruz, Allah'tan istiyoruz !"
Bu arsada hurma ağaçları, müşriklere ait kabirler ve bazı yıkıntılar vardı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hurma ağaçlarının kesilmesini, müşrik kabirlerinin kaldırılmasını, harabelerin de düzlenip arazinin tesviyesini emretti. Hurma kütükleri mescidin kıble tarafına (direkler halinde) dizildiler, kapının iki yanı taşla örüldü.
(Bu işaat devam ederken müslümanlar) şu beyti terennüm ediyorlardı, Resûlullah da onlara katılıyordu:
"Ey Rabbimiz, ahiret hayrından başka hayır yok!
Öyleyse muhâcir ve ensâra yardım et!"
Buhârî, Salât 48, Fezailu'l-Medine 1, Büyü' 41, Vesâya 27, 30, 34, Menâkıbu'l-Ensâr 46; Müslim, Mesâcid 9, (524); Ebu Dâvud, Salât 12, (453, 454); Nesâî, Mesâcid 12, (2, 39). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:29 | |
| 5471 - Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Mescid, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm zamanında kerpiçten yapılmıştı. Tavanı hurma dallarıyla örtülmüştü. Direklerini hurma kütükleri teşkil ediyordu. Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh buna (gerek tezyin ve gerekse tevsi yönüyle) hiç bir ilâve getirmedi. Hz. Ömer radıyallahu anh, (enini boyunu) artırarak mescidi, Resûlullah devrindeki tarz üzere (kerpiç ve hurma dallarıyla) yeniden inşa etti. Onu esaslı şekilde Hz. Osman radıyallahu anh (hem tezyin hem tevsî yönleriyle) değiştirdi ve pek çok ilavelerde bulundu. Duvarlarını nakışlı taşlarla ve kireçle inşa etti. Direklerini de nakışlanmış taşlardan yaptı. Tavanını da (pek kıymetli olan) sâc ağacından yaptı."
Buhâri, Salât 62; Ebu Dâvud, Salât 12, (451).
5472 - Amr İbnu Abese radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim içerisinde Allah(ın adı) zikredilsin diye bir mescid bina ederse, Allah da cennette bir ev bina eder."
Nesâî, Mesâcid 1, (2, 31).
5473 - Ebu'l-Velîd anlatıyor: "İbnu Ömer radıyallahu anhüma'ya Mescid(-i Nebevî)deki çakıldan sordum. Dedi ki:
"Bir gece yağmura yakalanmıştık. Yerler hep ıslandı. Kişi giysisinin içinde çakıl taşı taşıdı ve onu altına yaydı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm namazı tamamlayınca: "Bu (yaptığınız) ne iyi!" buyurdular."
Ebu Dâvud, Salât 15, (458 ).
5474 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"(Mesciddeki) çakıllar, kendilerini dışarı çıkaran kimsenin tekrar mescide koyması için Allah'a talebde bulunur."
Ebu Dâvud, Salât 15, (459).
5475 - Seleme İbnu'l-Ekva' radıyallahu anh anlatıyor: "Minberle duvar arasında bir koyun geçecek kadar aralık vardı."
Buhâri, Salât 91, 95; Müslim, Salât 263, (509); Ebu Dâvud, Salât 222, (1082).
MESCİDLERE MÜTEALLİK AHKÂM
5476 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm mescidin kıble (duvarında) balgam gördü. Bu onun ağrına gitti, kalkıp eliyle kazıdı ve: "Sizden biri namaza kalkınca, Rabbine hususi hitapta bulunur veya Rabbi(nin kıblesi) kendisi ile kıblesinin arasındadır. Öyleyse hiç biriniz kıble cihetine tükürmesin. (İlla tükürecekse bari) soluna veya ayağının altına tükürsün!" buyurdular. Sonra, (göstermek için) ridasının bir kenarını alıp içine tükürerek elbisesinin kenarını üst üste katladı, sonra da: "Veya şöyle yapsın!" buyurdu (ve tükrüğü katlar arasında ovdu)."
Buhâri, Salât 33, 35, 36, 39, Mevâkitu's-Salât 8, el-Amel fi's-Salât 12; Müslim, Mesâcid 54, (551); Nesâî, Taharet 193, (1, 163), Mesacid 35, (2, 52, 53).
5477 - Yine Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Mescidde tükrük hatadır, onun kefâreti, defnedilmesidir."
Buhâri, Salât 37; Müslim, Mesâcid 55, (552); Ebu Dâvud, Salât 22, (474, 475, 476); Tirmizi, Salat 401, (572); Nesâi, Mesâcid 30, (2, 50, 51).
5478 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Birinizin hanımı mescide gitmek için izin talep ederse ona mani olmasın (izin versin)" dediğini haber vermişti. Bilâl İbnu Abdillah:
"Allah'a yemin olsun, biz onlara mani olacağız!" dedi. Bunun üzerine Abdullah radıyallahu anh, ona yaklaşıp öyle hakâretâmiz söz sarfetti ki, böylesini hiç işitmedim. Sonra şunu ekledi:
"Ben sana Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan haber veriyorum; sen ise durmuş, "Vallahi mani olacağız" diyorsun!"
Buhari, Cum'a 12, Ezân 162, 166, Nikâh 116; Müslim, Salât 134, (442); Muvatta, Kıble 12, (1, 197); Ebu Dâvud, Salat 53, (566, 567, 568 ); Tirmizi, Salât 400, (570).
5479 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kadının odasındaki namazı holündeki namazından üstündür. Mahda'ındaki namazı ise odasındaki namazından üstündür."
Ebu Dâvud, Salat 54, (570).
5480 - Nâfi, İbnu Ömer radıyallahu anhüma'dan anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Bu kapıyı kadınlara ayırsak" buyurmuştu. Nâfi der ki: "İbnu Ömer radıyallahu anhüma, ölünceye kadar o kapıdan hiç girmedi."
Ebu Davud, Salat 54, (571). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:30 | |
| 5481 - Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam mescidde yitiğini ilan etti ve: "Kim kızıl deveyi gördü?" dedi. Bunu işiten Aleyhissalâtu vesselâm: "Bulamaz ol! Mescidler neye yarayacaksa onun için inşa edilmiştir, (gayesinden başka maksadla kullanılamaz)!" buyurdular."
Müslim, Mesacid 80, (569).
5482 - Amr İbnu Şu'ayb an ebîhi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm mescidde alış-veriş yapmayı, yitik ilan edilmesini, şiir okunmasını yasakladı. Keza cuma günü namazdan önce (ilim, vaaz) halkası teşkil edilmesini de yasakladı."
Ebu Dâvud, Salat 220, (1079); Tirmizi, Salat 240, (322); Nesâi, Mesacid 22, 23, (2, 47, 48 ).
5483 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bu evlerin yönünü mescidden çevirin. Zira ben, mescidi ne hayızlı kadına ne de cünüb kimseye helal kılmıyorum."
Ebu Davud, Taharet 93, (232).
5484 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Biriniz mescidde iken uyuklayacak olursa, bulunduğu yerden bir başka yere gidip orayı değiştirsin."
Ebu Davud, Salat 239, (1119); Tirmizi, Salât 379, (526).
5485 - Ka'b İbnu Ucre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Biriniz mescide gidince orada ellerini kenetlemesin, çünkü o namazdadır."
Ebu Davud, salat 57, (562); Tirmizi, Salat 284, (386).
5486 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki:
"Ben mescidlerin yükseltilmesiyle emrolunmadım!"
İbnu Abbas radıyallahu anh der ki: "Yemin olsun! Sizler mescidlerinizi yahudi ve hıristiyanlar gibi süsleyeceksiniz!"
Ebu Dâvud, Salat 12, (448 ); Buhari, Salat 62 (muallak olarak).
5487 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Mescidler hakkında övünme olmadan Kıyamet kopmaz."
Ebu Davud, Salat 12, (449); Nesai, Mesacid 2, (2, 32).
5488 - Talk İbnu Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a heyet olarak yola çıktık. Gelip ona biat ettik, Onunla namaz kıldık. Kendisine, memleketimizde Ehl-i Kitaba ait bir mabedin olduğunu haber verdik. Abdest suyunun fazlasından bize hibede bulunmasını talep ettik. Su getirtip abdast aldı, mazmaza yaptı, sonra bunu bir kaba bizim için döktü. Dedi ki:
"(Haydi gidin! Memleketinize varınca (o eski) mabedinizi yıkın. Bu suyu onun yerine çileyin, orasını mescid yapın!"
"Biz: "Ama yerimiz uzak,hararet şiddetlidir. Bu su (buharlaşıp) kurur" dedik. Bize:
"Ona bir müdd su ilave edin. O (abdest artığı) öbürünün (ilave edilen suyun) güzelliğini de arttırır" buyurdular. Oradan ayrılıp memleketimize geldik. Mabedimizi yıktık. Sonra yerine o suyu çiledik, orayı kendimize mescid yaptık. İçerisinde ezan okuduk. Râhibi, Tayylı bir adamdı, ezanı işitince:
"Bu hak bir davettir!" dedi. Sonra dağın sırtındaki sel yataklarından birine yöneldi. Bir daha onu göremedik."
Nesai, Mesacid 11, (2, 38-39).
ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM'IN İSMİ VE NESEBİ
5489 - Buhâri merhum "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın bi'setine (peygamber olarak gönderilişine) tahsis ettiği babta der ki: "O, Allah'ın elçisi Muhammed İbnu Abdillah İbni Abdilmuttalib İbni Hâşim İbni Abdi Menâf İbni Kusayy İbni Kilâb İbni Mürre İbni Ka'b İbni Lüeyy İbni Gâlib İbni Fihr İbni Mâlik İbni'n-Nadr İbni Kinâne İbni Huzeyme İbni Müdrike İbni İlyâs İbni Mudar İbni Nizar İbni Ma'add İbni Adnân'dır."
Buhâri, Menâkıbu'l-Ensâr 28.
5490 - Vâile İbnu'l-Eska' radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah Teâla hazretleri, İsmâil'in evlatları arasından Kinâne'yi seçti, Kinâne'den Kureyş'i seçti, Kureyş'ten Beni Haşîm'i seçti. Beni Hâşim'den de beni seçti."
Müslim, Fezail 1, (2276). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 28 Nov 2011 - 4:30 | |
| 5491 - Cübeyr İbnu Mut'im radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Benim beş ismim var: Ben Muhammed'im, ben Ahmed'im, ben Allah'ın benimle küfrü mahvedeceği el-Mâhî (mahvedici)yim. Ben Hâşir (toplayıcı)yım, insanlar benim arkamda haşredilecektir. Ben Âkıb (sondan gelen)im, benden sonra peygamber gelmeyecektir."
Buhâri, Menâkıb 17, Tefsir, Saff 1; Müslim, Fezâil 125, (2354); Muvatta, Esmâu'n-Nebî 1, (2, 1004); Tirmizi, Edeb 67, (2842).
5492 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Allah Teâla hazretleri, Kureyşlilerin şetmlerini (hakâretâmiz sözlerini) ve lânetlerini benden nasıl çevirdiğine hayret etmiyor musunuz? Onlar zemmedilen birine şetmediyorlar, zemmedilen birine lanet okuyorlar, ben ise (Muhammed'im) övülmüşüm."
Buhâri, Menâkıb 17; Nesâi, Talâk 25, (6, 159).
HZ. PEYGAMBER'İN DOĞUMU VE YAŞI
5493 - Muttalib İbnu Abdillah İbni Kays İbnu Mahreme babası vasıtasıyla ceddinden anlattığına göre ceddi şöyle demiştir:
"Ben ve Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Fil yılında doğduk."
Tirmizi, Menâkıb 4, (3623).
5494 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm altmışüç yaşında vefat etmiştir."
Buhari, Menâkıb 10; Müslim, Fezâil 115, (2349); Tirmizi, Menâkıb 28, (3655).
5495 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Mekke'de, kendisine vahiy geldiği durumda onüç yıl ikamet etti. Altmışüç yaşında da vefat etti."
5496 - Bir başka rivayette de şöyle demiştir: "Mekke'de ses işitir ve ışık görür olduğu halde onbeş yıl ikamet etti. Bunun yedi yılında ışıktan başka bir şey görmedi, sekiz senesinde vahiy aldı. Medine'de on yıl ikamet etti. Altmış beş yaşında olduğu halde vefat etti."
5497 - Sahîheyn'de gelen bir diğer rivayette şöyle demiştir: "Vahiy Aleyhissalâtu vesselâm'a o kırk yaşında iken indirildi. Bundan sonra onüç yıl kaldı. Sonra hicretle emr olundu. O da Medine'ye hicret etti. Orada on yıl kaldı. Sonra vefat etti. Aleyhissalâtu vesselâm."
Buhari, Megâzi 85, Fezâilu'l-Kur'ân 1; Müslim, Fezail 117, 121, (2351, 2353); Tirmizi, Menâkıb 28, (3652, 3653).
5498 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: ""Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm altmışüç yaşında vefat etti. Hz. Ebu Bekir de altmışüç yaşında vefat etti. Hz. Ömer de altmışüç yaşında vefat etti. (Radıyallahu anhüma)."
Müslim, Fezail 114, (2348 ).
HZ. PEYGAMBER'İN ÇOCUKLARI
5499 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Kureyşliler, birbirlerine küfrün ve sapıklığın devamını tavsiye ettiler ve aralarında:
"Bizim üzerinde olduğumuz şey var ya, bu, o köksüz sürgün (mesabesinde olan Muhammed)in üzerinde olduğu şeyden daha doğrudur!" dediler. Bunun üzerine, Allah Teâla hazretleri Kevser sûresini inzal buyurdu:
"Şüphesiz ki biz sana kevseri verdik. Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Asıl arkası kesik (nesilsiz) olan, sana düşmanlık edenin ta kendisidir" (Kevser 1-3).
Bundan sonra Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın beş erkek çocuğu oldu. Dördü Hz. Hatice radıyallahu anhâ'dan: Abdullah; bu in büyükleri idi; Tâhir; -bunun Abdullah olduğu ve bunların üç tane oldukları da söylenmiştir-; Tayyib, Kâsım ve Mâriye'den olan İbrahim.
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın dört tane de kızı vardı: Bunlardan Zeyneb, Ebu'l-As İbnu'r-Rebî'in nikâhı altında idi. Rukiyye ve Ümmü Külsûm: Bu ikisi, Ebu Leheb'in oğulları olan Utbe ve Uteybe'nin nikâhı altında idiler. "Ebu Leheb'in iki eli kurusun ve kurudu da..." (Tebbet 1-5) vahy-i şerifi nazil olduğu zaman, Ebu Leheb oğullarına onları boşamalarını emretti. Bunun üzerine Hz. Osman önce Rukiyye ile evlendi. Rukiyye onunla birlikte Habeşistan'a hicret etti. Orada Hz. Osman'ın Abdullah adında bir oğlu dünyaya geldi. Hz. Osman ona izafeten (Ebu Abdillah diye) künye almıştı. Sonra Rukiyye radıyallahu anhâ vefat etti. Ondan sonra Hz. Osman Ümmü Külsûm radıyallahu anhümâ ile evlendi.
Hz. Fâtıma radıyallahu anhâ: Bu Hz. Ali radıyallahu anh'ın nikâhı altında idi. Hz. Ali'nin Fatma'dan Hasan, Hüseyin ve Muhsin adlarında üç erkek çocuğu ile Zeyneb ve Ümmü Külsüm adlarında iki kız çocuğu dünyaya geldi. Bunlardan Zeyneb, Abdullah İbnu Ca'fer radıyallahu anhüma'nın nikâhı altında idi. Hz. Ali, Ümmü Külsûm'u da Hz. Ömer'e nikâhlamıştı, radıyallahu anhüm ecmâin."
Rezîn tahric etmiştir.
5500 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, oğlu İbrahim öldüğü zaman buyurdular ki:
"O daha memede iken öldü. Onun cennette iki sütannesi var. Bunlar onun sütünü (iki yıla) tamamlayacaklar. Çünkü o benim oğlumdur."
Müslim, Fezâil 63, (2316). | |
| | | Sponsored content
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis | |
| |
| | | | Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis | |
|
Similar topics | |
|
| Drejtat e ktij Forumit: | Ju nuk mund ti përgjigjeni temave të këtij forumi
| |
| |
| |