Kush është në linjë | 120 përdorues në linjë: 0 anëtarë 0 të fshehur 120 vizitorë :: 3 Bots
Asnjë
Rekord i përdoruesve në linjë ishte 873 më Tue 13 Aug 2019 - 10:40
|
Sondazh | | A e falni namazin rregullisht? | 1.Po 5 kohë elhamdulilah | | 96% | [ 287 ] | 2.Vetëm Sabahun | | 0% | [ 1 ] | 3.Kur kam kohë | | 0% | [ 1 ] | 4.Vetëm Sabahun dhe akshamin | | 0% | [ 1 ] | 5.Vetëm xhuman | | 1% | [ 2 ] | 6.Nuk falem hiq | | 2% | [ 7 ] |
| Totali i votave : 299 |
|
Rissi ne Forum | Shkarko aplikacionin e Forumitduke klikuar këtu mbi fot
|
Statistikat | Forumi ka 3031 anëtarë të regjistruar Anëtari më i ri Fadil Grisholli
Anëtarët e këtij forumi kanë postuar 24389 artikuj v 13536 temat
|
Kohët e faljes së namazeve | |
|
| Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis | |
| | |
Autori | Mesazh |
---|
Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Fri 21 Oct 2011 - 21:26 | |
| First topic message reminder :Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Kütüb-i Sitte nedir, Kütüb-i Sitte HakkındaMeşhur altı sahih hadis kitabı. Hadis mecmualarının en sahihleri kabul edilen; Buhârî ve Müslim'in el-Câmiu's-Sahih'leri ile Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî ve ibn Mâce'nin Sünen'leri; hadis tasnifinin altın çağı olan Hicrî üçüncü yüzyılda telif edilmiş olmak, mümkün mertebe sahih hadisleri ihtiva etmek, konulara göre tasnif edilmek (alelebvâb)... gibi ortak özelliklerinden dolayı, daha sonraki asırlarda Kütüb-i Sitte: Altı Kitap, ortak adıyla şöhret bulmuştur. Bazı âlimler, az da olsa zayıf ve mevzu hadisler ihtiva ettiği için İbn Mâce'nin Sünen'i yerine İmam Mâlik'in Muvatta'ı veya Dârimî'nin Sünen'ini Kütüb-i Sitte'nin altıncı kitabı kabul etmişlerdir.
Buhârî ve Müslim'in Câmi'leri, Sahıhayn (İki Sahih) adıyla, müellifleri daha hayattayken büyük bir üne kavuşmuş, bunları Ebu Davud, Tirmizî ve Nesâi'nin Sünen'leri takip etmiş ve hadis âlimleri arasında bu kitaplar Usûl-i Hamse (Beş Temel) diye büyük bir kabul görmüştü. Ebu'l-Fazl Muhammed İbn Tahir el-Makdisî (H.507)'nin Usûl-i Hamse'ye yazdığı ve sahabeyi alfabetik olarak sıralamak suretiyle onlardan nakledilen, belirli kitaplardan bulunan hadislerin kaynağını göstermek için yazıları kitaplar anlamına gelen etrafa İbn Mâce'nin Sünen'ini de eklemesi ve Şurûti'l-Ümmeti's-Sitte (Altı İmamın Şartları) adlı kitabını telifiyle muteber hadis kitaplarının grub adı bundan sonra, İbn Mâce'nin de ilave edilmesiyle Kütüb-i Sitte olarak meşhur olmuştur.
Böyle bir isimlendirme, Kütüb-i Sitte içinde zayıf, hatta mevzu (bilhassa İbn Mâce'de) hiç bir hadis bulunmadığı, onlar dışındaki hadis kitaplarında da sahih hadis olmadığı anlamına gelmez. Nitekim Buhârî ve Müslim başta olmak üzere, Kütüb-i Sitte müelliflerinden hiç biri, kendi kitaplarına sahih hadislerin tamamını aldıkları, kitaplarındakilerin dışında sahih hadis bulunmadığı şeklinde bir iddiada bulunmamışlardır. Esasen bir hadisin sıhhati, hangi kitapta bulunduğuna bakarak değil, onu nakleden kişilerin haline bakılarak tesbit edilebilir. Diğer taraftan bu altı imam, kendilerinden önce derlenmiş olan yazılı ve sözlü hadis kaynaklarından yararlanarak bu eserleri meydana getirmişlerdir. Bu değerli eserlerin tasnifine, kendilerinden önceki çalışmalar zemin hazırladığı gibi, hadis tasnifi onlardan sonra da devam etmiştir.
İlmî çevrelerde büyük bir kabul gören Kütüb-i Sitte ile ilgili çok sayıda ve hacimli çalışmalar yapılmıştır. Bunların büyük bir kısmı bu kitapların şerhi (açıklaması), ravilerinin durumları, cem (mükerrerleri çıkararak birlikte rivayet ettikleri hadisleri bir araya toplama) ile ilgilidir. Kütüb-i Sitte hadislerini bir araya toplayıcı çalışmalardan biri, Beğavî'nin (H.516) Mesâbîhu's-Sünne'sidir. Hadisleri, senedlerini hazfederek kitabına alan Beğavî eserini Sünen tarzında tasnif etmiş, Kütüb-i Sitte ve Dârimî'nin Sünen'inde bulunan hadisleri 4434 hadiste toplamıştır. Bu konuda yapılan önemli bir çalışma da İbnu'l-Esîr'in (H.606) Câmiu'l-Usûl li Ehâdisi'r-Rasûl isimli eseridir. İbnu'l-Esîr, İbn Mâce hariç Kütüb-i Sitte ile Muvatta'da bulunan hadisleri,-mükerrerlerini çıkararak- alfabetik tarzda tertib ettiği kitaplar ve onların alt başlıkları olan bablar halinde tasnif etmiştir. 9523 hadis bulunan bu eser Kütüb-i Sitte adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir. Kütüb-i Sitte'yi oluşturan kitaplar ve özellikleri:
1. Buhârî ve el-Câmiu's-Sahîh'i: Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail el-Buhârî (H. 194-256/M.810-870) 40 yıl süren ilmî seyahatler esnasında toplamış olduğu engin hadis malzemesini 16 yılda tasnif ederek, "el-Câmiu's Sahîhu'l-Müsnedü'l-Muhtasar min Umûri Rasûlillahi (s.a.s) ve Sünenihi ve Eyyâmih" adlı eserini yazmıştır. Hocası İshak b. Rahuye'nin, "Rasûlüllah'ın sahih hadislerini muhtasar bir kitapta toplasanız" tavsiyesiyle hareket eden Buhârî, 600.000 hadis arasında seçtiği 7275 hadisi, 97 kitap ve 3400 den fazla bab'a (alt bölüm) yerleştirmiş, konuları geldikçe aynı hadisi bir kaç yerde daha tekrar etmiştir. Bu nedenle, mükerrerler dışındaki toplam hadis sayısı 3-4 bin civarına inmektedir. Buhârî, tercüme denilen bab başlıklarında konuyla ilgili âyet ve hadislerden iktibaslar yapar, âlimlerin ve bazan kendisinin görüşlerine yer verir, direkt veya endirekt yollarla tercihlerini ihsas ettirir. Tercemelerde verdiği hadis ve haberlerin çoğu muallak (senedsiz veya eksik senedli)tır. Daha önceki hadis mecmualarında pek görülmeyen bu usul Buhâri'ye hastır. Bu nedenle, "Buhârî'nin fıkhı tercemelerindedir" sözü yaygınlaşmıştır. (Yekünü 1341 olan bu tür) muallak hadisler, Buhârî'nin kitabına verdiği isimden de anlaşılacağı gibi, sahih hadislerin dışındadır. Tercümelerde Buhârî'nin verdiği bilgiler, hadislerin ihtiva ettiği fıkhı malumatı kavramada çok faydalıdır. Bütün âlimlerin ittifakıyla hadis mecmualarının ensahihi kabul edilen el-Câmiu's-Sahîh, türkçeye de tercüme edilmiş, mükerrerlerinin çıkarıldığı Tecrid'i de tercüme ve şerhiyle, Diyanet İşleri Başkanlığınca basılmıştır.
2. Müslim'in el-Câmiu's-Sahîh'i: Ebu'l-Hüseyn Müslim b. Haccâc (H.202-261), 300.000 hadis arasından seçerek tasnif ettiği kitabına, "el-Camiu'l-Müsnedü's-Sahîh" ismini vermiş, mukaddimede tasnif metodunu açıklamıştır. Buhârî'nin yaptığı gibi bab başlıklarında bilgi vermemiş, hatta, bab başlığı dahi tanzim etmemiş, sadece "bab" demekle yetinmiştir. Bugün eldeki Müslim nüshalarında bulunan bab başlıkları, eseri şerheden İmam Nevevî'ye aittir. Müslim kitabına, mevkuf ve maktu hadisleri almamış, muallaklara ise çok az yer vermiş, hadisleri konularına göre bölmemiş, hadisi en çok ilgili olduğu yerde nakletmiş, metin ve sened olarak benzerlerini bir arada ve kısaltarak tekrar etmiştir. Bu yönüyle Müslim Buhârî'den daha derli topludur. Bu ve benzeri özelliklerinden dolayı bazı âlimler (mesela Mağribliler) Müslim'i Buhâri'ye tercih etmişlerdir. Müslim'in Câmi'i, 54 kitap, 1322 bab, mükerrerler dışında 3033 hadis ihtiva etmektedir. Kadı İyaz ve İmam Nevevî başta olmak üzere pek çok âlim Müslim'i şerhetmiştir. Müslim, sade, metin ve şerhli olarak türkçeye tercüme edilmiştir.
3. Tirmizi'nin Câmi'i: Ebu İsa Muhammed b. İsa et-Tirmizi'nin (H: 209-279) Cami'i, es sünen ismiyle de maruftur. Devrin âlimlerinin tetkikine sunuları ve takdir edilen Sünen-i Tirmizi, 46 kitap, 2496 bab ve 4000 hadis ihtiva etmektedir. Hadisçilik açısından Müslim'e, fıkhu'l-hadis (hadislerde bulunan çeşitli hükümler) yönünden de Buhârî'ye ait özellikleri, onlara yakın ölçüde kitabında toplayan Tirmizi, bab başlığı altında hadisleri sıraladıktan sonra şu işlemleri yapar; hadisin sıhhat durumunu (sahih, hasen, zayıf, hasen-sahih, garib...), ravilerin durumunu, varsa seneddeki illetleri, hadisin diğer tariklerini, sahabilerin o konudaki başka rivayetlerini, bu hadislerle ulemânın nasıl amel ettiğini, ittifak ve ihtilaflarını... açıklar. Hadislerden istifade için çok faydalı olan bu açıklamalar onları, amel edilebilir hale getirir. Tirmizi üzerine de pek çok şerh yazılmış ve eser türkçeye tercüme edilmiştir.
4. Ebu Davud'un Sünen'i: Ebu Davud Süleyman b. Eş'as es-Sicistânî'nin (H: 202-275) kitabı, ahkâmla ilgili hadislerin tasnif edildiği Sünen türünün en güzel örneğidir. Kitabına, 400.000 hadis arasından seçtiği 4000 hadisi aldığını, bunların da dört hadiste özetlenebileceğini belirten Ebu Davud; sahih, hasen, leyyin ve amel edilebilir derecedeki zayıf hadisleri Sünen'ine aldığını söyler. Kitabında zayıf hadislerin mevcudiyetini kabul eden Ebu Davud, muhaddislerin ittifakla terkettikleri herhangi bir hadisi Sünen'ine almamıştır. 40 kitaptan oluşan Sünen'e pek çok şerh yazılmış, eser türkçeye de tercüme edilmiştir.
5. Nesâî'nin Sünen'i: Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb en-Nesâî (H: 215-303), sahih ve zayıf hadislerden derlediği es-Sünenü'l-Kübrâ'sını istek üzerine, sadece sahih hadisleri almak üzere ihtisar etti ve bu yeni eserine el-Müctebâ adını verdi. Kütüb-i Sitte içinde Nesâî denince, işte bu Müctebâ kasdedilir. Sünenler içinde en az zayıf hadis ve cerhedilmiş ravisi olan mücteba, Sahihayn'dan sonra üçüncü kitap olarak kabul edilir. Nesâî, hadisler arasındaki çok küçük rivayet farklarını dahi göstermiş ve rical tenkidinde büyük bir hassasiyet göstermiştir. 51 kitap ve yaklabıh 2400 babtan oluşan Müctebâ, türkçeye çevrilmiştir.
6. İbn Mâce'nin Sunen Ebu Abdullah Muhammed b. Yezıd el-Kazvînî'nin (H: 209-273) Sünen'i, 37 kitap, 1515 bab ve 4341 hadis ihtiva eder. Bu hadislerin büyük bir çoğunluğu, diğer beş kitapta (usûli hamse) mevcuttur veya sahih ve hasen durumundadır. ibn Mâce'deki hadislerin 613 ünün isnadı zayıf, 99 unun isnadı ise, yok hükmünde veya münker ya da yalanlanmıştır. Bilhassa, şahıs, kabile ve şehirlerin faziletleriyle ilgili hadislerin çoğunun uydurma olduğu söylenmiştir. Ancak, VI. asırdan sonra Kütüb-i Sitte'nin altıncı kitabı olarak kabul edilen İbn Mâce, tertibi, tekrardan uzak ve kısa olusu ile oldukça değerlidir. Muhammed Fuad Abdülbâkı tahkikiyle yapılan baskı, pek çok ilmî kolaylıklar sağlamış, eserdeki zayıf yönlere işaret edilmiştir. Bu baskı esas alınarak Sünen, şerhi de yapılmak suretiyle türkçeye çevrilmiştir. | |
| | |
Autori | Mesazh |
---|
Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Sat 29 Oct 2011 - 19:35 | |
| 1981 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allahu Teâlâ Hazretleri diyor ki: "Ben ortakların şirkten en müstağni olanıyım. Kim bir amel yapar, buna benden başkasını da ortak kılarsa, onu ortağıyla başbaşa bırakırım."
Müslim, Zühd 46, (2985).
1982 - Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh)'den bir rivâyete göre, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde, AIlah nazarında en kötü olanlardan bir kısmını da iki yüzlülerin teşkil ettiğini göreceksiniz. Bunlar bazılarına bir yüzle, diğer bazılarına da başka bir yüzle giden insanlardır."
Buhâri, Edeb 52; Müslim, Fedâil 199, (2526); Muvatta, Kelâm 21, (2, 991); Tirmizi, Birr 78, (2026); Ebü Dâvud, Edeb 39, (4872).
1983 - Ammâr İbnu Yâsir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kimin dünyada iki yüzü varsa kıyamet günü, ateşten iki dili olacaktır."
Ebü Dâvud, Edeb 39, (4873).
1984 - Ebü Vâil anlatıyor: "Hz. Üsâme (radıyallâhu anh)'yi işittim diyordu ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kıyamet günü bir adam getirilip ateşe atılır. Karnındaki barsakları dışarı çıkar. Onları, eşeğin değirmen taşını dönderdiği gibi dönderir. Derken, cehennem ahâlisi etrafında toplanır ve: "Ey fülan, sen dünyada iken (bize) ma'rufu emderip, münkerden nehyetmiyor muydun?" derler. O: "Evet, ma'rufu emrederdim ama kendim yapmazdım, münkeri yasaklardım ama kendim yapardım" diye cevap verir."
Buhâri, Bed'ü'l-Halk 10, Fiten 17; Müslim, Zühd 51, (2989).
ZEKÂTIN FARZİYYETİ, TERKEDENİN GÜNAHI
1985 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hz. Muâz (radıyallâhu anh)'ı Yemen'e gönderdi. (Giderken) ona dedi ki:
"Sen EhI-i Kitap bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin iIk şey AIIah'a ibâdet olsun. AIIah'ı tanıdılar mı, kendilerine AIIah'ın zekâtı farz kılmış olduğunu, zenginlerinden alınıp fakirlerine dağıtılacağını onlara haber ver. Onlar buna da ittaat ederlerse kendilerinden zekatı aI. Zekat alırken halkın (nazarlarında) kıymetli olan mallarından sakın. Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira AIIah'la bu beddua arasında perde mevcut değildir.
Buhâri, Zekât 1, 41, Sadaka 1, 63, Mezâlim 9, Megazi 60, Tevhid 1; Müslim, İmân 31, (19); Tirmizi, Zekât 6, (625); Ebü Dâvud, Zekât 4, (1584); Nesai, Zekât 46, (5, 55).
1986 - Hz. Ebü Hüreyre ve Hz. Câbir (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Deve, sığır veya davar sâhibi olup da, bunlardaki Allah'ın hakkını eda etmeyen herkese Kıyamet günü, bu mallar, olduğundan daha çok ve mümkün olduğunca iri ve şişman olarak geleceklerdir. Adam, onlar için, düz ve geniş bir yere oturtulacak, hayvanlar bacakları ve tabanlarıyla onun üzerinden geçecekler. Geçiş sırasında boynuzlarıyla tosluyacaklar ve ayaklarıyla ezecekler. İçlerinde boynuzsuz veya boynuzu kırık biri bulunmayacak. Bu şekilde sonuncusu da onun üzerinden geçince, birincisi aynı geçişe tekrar başlayacak. Mahlükatın hesabı tamamlanıp hüküm verilinceye kadar bu hâI devam edecek.
Keza "kenz'‚ (hazine) sâhip olup da ondaki (AIIah'ın) hakkını ödemeyen herkese, Kıyamet günü hazinesi, dazlak başlı bir yılan olarak gelecek, ağzını açıp peşine düşecektir. Yılan yaklaştıkça adam ondan kaçacak. Sonunda yılan ona:
"Gizlediğin hazineni aI! Ben ondan müstağniyim!" diye bağırır. Adam, neticede yılandan kaçma çaresinin olmadığını anlayınca, elini ağzına sokar. Yılan da onu, aygırın (alafı) kemirmesi gibi kemiriverecek."
Buhâri, Zekât 3, Tefsir, Âl-i İmrân 14, Berâet 6, Hiyel 3; Müslim, Zekât 26, (987); Muvatta, Cihâd 3, (2, 444); Ebü Dâvud, Zekât 32, (1658,1659,1660); Nesâi, Zekât 2, 6, (5,12-14).
1987 - Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim malının zekâtını sevab umarak verirse, ona sevap verilir. Kim de zekâtını vermezse biz zekâtı ve malın yarısını (cezâlı olarak, zorla) alırız. Bu, Rabbimizin kesin kararlarından biridir. Al-i Muhammed'e ondan bir hak yoktur."
Rezin tahric etmiştir. Ebü Dâvud, Zekât 4, (1575); Nesâi, Zekât 4, (5,15,16).
1988 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) vefat edince, ondan sonra Hz. Ebü Bekir (radıyallâhu anh) halife seçildi. Bunun üzerine bedevilerden bir kısmı "irtidât" etti. (Hz. Ebü Bekir halife olarak onlarla savaşmaya karar verince) Hz. Ömer, "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "İnsanlar lâilaheillallah deyinceye kadar onlarla savaşmaya emrolundum. Bunu söylediler mi, benden mallarını ve nefislerini korurlar. (İslâm'ın) hakkı hâriç artık hesapları da Allah'a kalmıştır!" demiş iken, sen nasıl insanlarla savaşırsın?" dedi. Hz. Ebü Bekir: "Allah'a yemin olsun, namazla zekâtın arasını ayıranlarla savaşacağım. Zira zekât, malın hakkıdır. Vallahi, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a vermekte oldukları bir oğlağı vermekten vazgeçseler, onu almak için onlarla savaşacağım" dedi. Hz. Ömer sonradan demiştir ki: "Allah'a yemin ederim, anladım ki, Hz. Ebü Bekir'in bu görüşü, Allah'ın savaş meselesinde ona ilhamından başka bir şey değildi. İyice anladım ki, bu karar hakmış."
Buhâri, İ'tisâm 2, Zekâtı, İstitâbe 3; Müslim, İmân 32, (20); Muvatta, Zekât 30, (1, 269); Tirmizi, İmân 1, (2610); Ebü Dâvud, Zekât 1, (1556); Nesâi, Zekât 3, (5,14).
MÜŞTEREK HADİSLER
1989 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizi (ticari olmayan) atın ve kölenin zekâtından affettim. Öyle ise gümüş paralarınızın zekâtını verin. Bunun her kırk dirhemine bir dirhem vereceksiniz. Ancak yüz doksan dirheme zekât düşmez. İkiyüz dirheme ulaştı mı beş dirhem verilecektir."
Tirmizi, Zekât 3, (620); Ebü Dâvud, Zekât 4, (1574); Nesâi, Zekât 18, (5, 37).
1990 - Hz. Enes (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre, Hz. Ebü Bekir es-Sıddik (radıyallâhu anh), kendisini Bahreyn'e gönderdiği zaman, ona şu gelecek talimatı yazılı olarak vermiş ve altını da Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın mührü ile mühürlemişti. Mühüre nakşedilen yazı üç satır halinde idi. Bir satırda Muhammed, bir satırda Resül, bir satırda da Allah yazılı idi. Mektup şöyle idi: "Bismillâhirrahmânirrahim. Bu, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın müslümanlara farz kıldığı ve Allah'ın da Resülüne emretmiş olduğu zekât farizasıdır. Müslümanlardan her kimden bu, usülünce taleb edilirse, derhal vermelidir. Kimden de belirtilenden fazlası istenirse vermesin:
1) 24 ve daha aşağı miktardaki deve için koyun olarak vâcib zekât, her beş devede bir koyundur.
2) 25'e ulaştı mı, 35'e kadar, dişi bir bintu mehâz (ikinci seneye basan dişi deve); eğer bintu mehâz yoksa, bir ibnu lebun (ikisine basan erkek deve).
3) 36'ya ulaştı mı 45'e kadar, bir dişi bintu lebun (üç yaşına basan dişi deve).
4) 46'ya ulaştı mı 60'akadar, erkek devenin aşacağı bir dişi deve Tarükatu'l-fahl).
5) 61'e ulaştı mı 75'e kadar, bir ceza'a(beş yaşına basan bir deve).
6) 71'e ulaştı mı 90'akadar iki bintu lebun.
7) 91'e ulaştı mı 120'ye kadar, erkek devenin aşacağı iki hıkka (dördüne basan deve).
8) 120'yi aşınca, her kırk için bir bintu lebun.
9) Her 50'de, bir hıkka.
10) Sâdece 4 devesi olana zekât düşmez, sahibi nâfile olarak verirse o başka.
11) 5 devesi olana bir koyun düşer.
12) Koyunun zekâtı sâime olanlardan alınır. (Sâime kırda otlatılan hayvana denir.) Sâime koyun 40'a ulaştı mı 120'ye kadar, bir koyun alınır.
13) 120'yi geçti mi 200'e kadar, iki koyun alınır.
14) 200'ü geçti mi 300'e kadar, üç koyun alınır.
15) 300'ü geçti mi her yüz koyunda bir koyun alınır.
16) Adamın sâime koyunları 40'tan bir eksik olsa ona zekât düşmez. Sahibi (nafile olarak) kendiliğinden verirse o başka.
17) Zekât korkusuyla, müteferriklerin araları birleştirilmez, birleşik olanlar da ayrılmazlar.
18) İki ortağın malından alınan zekâtta her ikisi de, adalet üzere birbirlerine müracaat ederler.
19) Zekât olarak çok yaşlı, ayıplı ve (koç, teke gibi) döl hayvanı verilmez, zekât memuru kabül ederse o başka.
20) (İki yüz dirhemlik) gümüşte, onda birin dörtte biri (yani kırkta bir miktarı) zekât vâcibtir.
21) Gümüş miktarı 190 dirhemse, 200 dirhemden az olursa zekât yoktur. Sâhibi verirse o başka.
22) Kimin deve sayısı, zekât olarak bir ceza'a vermeyi gerektiren miktarı bulur ve fakat sürüsünde ceza'a olmaz da hıkka olursa, bu kimseden hıkka kabul edilir ve buna, adama kolay geldiği takdirde iki koyun eklenir veya yirmi dirhem eklenir.
23) Kimin zekât olarak hıkka vermesi gerekir ve fakat sürüsünde hıkka olmaz ceza'aolursa, adamdan ceza'a kabul edilir, zekât memuru ona yirmi dirhem veya iki koyun verir.
24) Kimin zekât olarak hıkka vermesi gerekir, fakat sürüde hıkka değil bintu lebun olursa adamdan bintu lebun kabul edilir, kendisine iki koyun veya yirmi dirhem verilir. 25) Kimin zekât olarak bintu lebun vermesi gerekir, ancak bintu lebun'u yok, hıkka'sı varsa kendisinden hıkka kabul edilir, zekât memuru kendisine ayrıca yirmi dirhem veya iki koyun öder.
26) Kimin zekât olarak bintu lebun ödemesi gerekir, fakat bintu lebün'u olmaz, bintu mehâz'ı olursa, ondan bintu mehâz kabul edilir, ancak yirmi dirhem veya iki koyun daha verir.
27) Kimin zekât olarak bintu mehâz vermesi gerekir, fakat bintu mehâz'ı olmaz, bintu lebün'u olursa kendisinden bintu lebün kabul edilir, zekât memuru yirmi dirhem veya iki koyun verir.
28) Eğer adamın münasip şekilde bintu mehâzı yoksa, ibnu lebün'u varsa, bu ondan kabül edilir, beraberinde bir ödeme gerekmez."
Buhâri, Zekât 33, 34, 35, 37, 38, 39, 40, Şirket 2, Hiyel 3; Ebü Dâvud, Zekât 4, (1567); Nesâi, Zekât 5, (5,18-23). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Sat 29 Oct 2011 - 19:36 | |
| HAYVANLARIN ZEKATI
1991 - Sâlim, babası Abdullah İbnu Ömer'den naklen anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (mallardan alınması gereken) zekâtlarını miktarını belirten bir kitap yazmıştı. Âmillerine göndermeden vefat etti. Resülullah onu kılıncına yakın olarak asmıştı. Hz. Ebü Bekir (radıyallâhu anh), ölünceye kadar onunla amel etti. Sonra Hz. Ömer (radıyallâhu anh) de ölünceye kadar onunla amel etti. Bu kitapta şunlar yazılı idi:
Develer
1) 5 devenin zekatı 1 koyundur.
2) 10 devenin zekatı 2 koyundur.
3) 15 devenin zekatı 3 koyundur.
4) 20 devenin zekatı 4 koyundur.
5) 25'e ulaştı mı 35'e kadar, zekat bir bintu mehaz'dır.
6) 36'ya ulaştı mı 45'e kadar, zekat bir ibnu lebun'dur.
7) 46'ya ulaştı mı 60'a kadar, zekat bir hıkka'dır.
8) 61'e ulaştı mı 75'e kadar, zekat bir ceza'a'dır.
9) 76'ya ulaştı mı 90'a kadar, zekat 2 ibnetu lebûn'dur.
10) 91'e ulaştı mı 120'ye kadar, zekat 2 hıkka'dır.
11) Deve 120'den fazla ise zekat her elliye bir hıkka; her kırka bir ibnetu lebûn zekat gerekir.
Koyuna Gelince
12) 40'a ulaşınca 120 koyuna kadar zekatı 1 koyundur.
13) 121'e ulaşınca 200 koyuna kadar zekatı 2 koyundur.
14) 201'e ulaşınca 300 koyuna kadar zekatı 3 koyundur.
15) 300'ü aştı mı her 100 koyuna bir koyun zekat düşer, yüzden aşağıda kalan küsurata zekat düşmez.
16) Zekat korkusuyla müctemi (birleşik) olanlar ayrılmaz, müteferrik (ayn) olanlar da birleştirilmez.
17) İki ortağın malından alınan zekatta, her ikisi de adalet üzere birbirlerine müracaat ederler.
18) Zekât olarak, çok yaşlı ve ayıplı olan hayvan alınmaz.
19) Zühri der ki: "Zekatı almak üzere memur geldiği vakit, koyunlar üç sınıfa ayrılır: Üçte biri kötü, üçte biri iyi, üçte biri de vasat. Zekat memuru, zekat payını vasat kısmından alır." Zühri, sığırdan bahsetmez."
Tirmizi, Zekat 4, (621); Ebu Davud, Zekat 4, (1568, 1569, 1570); İbnu Mace, Zekat 9, (1798).
1992 - İbnu Mes'üd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Her otuz sığır için erkek veya dişi bir tebî' zekât verilir. Her kırk sığır için de bir müsinne zekât verilir."
Tirmizi Zekat 5, (622).
1993 - Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissâlatu vesselâm) beni Yemen'e gönderdi ve bana: "Her otuz sığırdan bir erkek veya dişi buzağı (tebi'a), her kırktan bir müsinne, her bir bülüğa eren şahıstan bir dinar veya o değerde muâfiri (adındaki bir giyecek) almamı" emretti."
Tirmizi, Zekât 5, (623); Ebü Dâvud, Zekât 4, (1576, 1577, 1578); Nesâi, Zekât 8, (5, 25, 26). Metnin lafzı Tirmizi'ye aittir.
1994 - Süfyân İbnu Abdillah es-Sakafi (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallâhu anh) kendisini zekât tahsildarı olarak göndermişti. Gittiği yerde kuzuları halkın addedip, sayıya dâhil etmedi. Kendisine: "Kuzuları bizden sayıp, onlardan bir şey almıyor musun?" dediler. (Medine'ye geri dönüp) Hz. Ömer (radıyallâhu anh)'e uğrayınca, durumu ona anlattı. Hz. Ömer: "Evet kuzuyu onlara iade edersin, çoban onu götürür, tahsildar almaz. Eküle (denen hususi şekilde kesip, yemek için beslenmiş) olanı, Rübbâ (denip sütü için evde beslenmekte) olanı, Mâhız (denen hâmile) olanı, (teke koç gibi) döl alınan davarı zekât olarak almaz. Ceza'a'yı (beş yaşına basmış deve), seniyye'yi (altı yaşına basmış deve) alır. Bu, davarın iyisi ile düşüğü arasında orta halli olanıdır."
Muvatta, Zekât 26, (1, 265).
1995 - Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi tarikiyle anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Zekâtta ne ayağa getirtme, ne uzağa gitme vardır. Zekâtlar evlerinde alınır."
Muhammed İbnu İshak bunu şöyle açıklamıştır: "Zekât mükellefi, zekâtını tahsildarın ayağına getirmez. Tahsildar da mükellefin uzaktaki (tarla, ağıl, yayla vs. gibi) yerlerine gitmez. Zekâtlar mükelleflerin ikâmet mahallerinde alınır."
Ebü Dâvud, Zekât 8, (1591,1592).
1996 - İmrân İbnu Husayn (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissâlatu vesselâm) buyurdular ki: "İslâm'da ne (zekâtı) ayağa getirme, ne (zekât için uzağa gitme, ne de şiğar (mehre bedel nikahlama) vardır."
Nesâi, Nikâh 60, (6,111).
ZİNETLERİN ZEKÂTI
1997 - Amr İbnu Şuayb, an ebihi an ceddihi tarikinden anlatıyor: "Resülullah (aleyhissâlatu vesselâm)'a bir kadın, beraberinde bir kızı olduğu halde geldi. Kızın elinde, altından kalın iki bilezik vardı.
"Bunların zekâtını verdin mi?" diye (Resülullah aleyhissâlatu vesselâm) kadına sordu. Kadın:
"Hayır!" diye cevap verdi. Resülullah:
"Kıyamet günü Allah'ın, onları sana ateşten iki bilezik yapması seni memnun eder mi?" dedi. Bunun üzerine kadın, bilezikleri derhal çıkarıp Resülullah'ın önüne bıraktı ve:
"Bunlar Allah ve Resülüne aittir!" dedi."
Ebü Dâvud, Zekât 3, (1563); Nesâi Zekât 19, (5,38); Tirmizi Zekât 12, (637).
1998 - Atâ (rahimehullah) der ki: "Bana ulaştı ki, Ümmü Seleme (radıyallâhu anhâ) şöyle demiştir: "Ben altından zinetler takınıyordum. Bir gün: "Ey Allah'ın Resülü! Bu, (Kur'àn'da yasaklanan) kenz sayılır mı?" diye sordum. Bana şöyle cevap verdi:
"Zekâtı verilecek miktara ulaşan şeyin zekatı verilirse kenz sayılmaz."
Ebü Dâvud, Zekât 3, (1564). Teysir, hadisi Muvatta kaynaklı olarak zikretmiştir. Bir galat yoksa, Muvatta'nın mütedâvil olmayan bir nüshasında görülmüş olabilir.
1999 - Kâsım İbnu Muhammed anlatıyor: "Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) kardeşi Muhammed'in yetim kızlarını terbiyesine almış, onları hacr devrelerinde himâye ediyordu. Kızların (kendi mülkleri olan) zinetleri vardı. Hz. Âişe bu zinetler için zekât vermiyordu."
Muvatta, Zekât 10, (1, 250).
2000 - Nâfi, İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'den anlatıyor: "İbnu Ömer, kızlarını ve câriyelerini altınla tezyin eder, fakat bu zinetler için zekât vermezdi."
Muvatta, Zekât 11, (1, 250). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Sat 29 Oct 2011 - 19:43 | |
| MEYVE VE SEBZELERİN ZEKATI
2001 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissâlatu vesselâm) buyurdular ki: "Nehir ve yağmur sularının suladığı şeylerden (zekât olarak) öşür (onda bir) alınır. Hayvanla sulananlardan öşrün yarısı (yirmide bir) zekât alınır."
Müslim, Zekât 7, (981); Ebü Dâvud, Zekât 11, (1597); Nesâi, Zekât 25, (5, 42).
2002 - Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana, sema(dan inen suyun) suladığı mahsülden tam öşür, âletle çıkarılan suyun suladığı mahsülden yarım öşür almamı emretti."
Nesâi, Zekât 25, (5, 42).
2003 - Attâb İbnu Üseyd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize, hurmaya tahmin biçtiğimiz gibi, üzüme de tahmin biçmemizi ve zekâtını kuru üzüm olarak almamızı emretti, tıpkı hurmanın zekâtını kuru hurma olarak aldığımız gibi."
Tirmizi, Zekât 17, (644); Ebü Dâvud, Zekât 13, (1603); Nesâi, Zekât 100, (5,109); İbnu Mâce, Zekât 18, (1819).
"Hars" hazr, tahmin ve takdir demektir. Tirmizi, şöyle açıklamıştır: "Hars, bu işi anlayanın ağaca bakıp: "Bu üzümden şu kadar mahsül, bu hurmadan şu kadar hurma çıkar" demesidir. Bunun zekatı adamlara borç yazılır. Yahud takdirci bu mahsulün öşrüne bakar ve bunu sahiplerine borç olarak tesbit eder, sonra mal sahibi ile meyveyi başbaşa bırakır, onlar diledikleri tasarrufu yaparlar. Meyva olgunlaştı mı onlardan öşrünü alır."
2004 - Süleymân İbnu Yesâr anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), Abdullah İbnu Revâha'yı Hayber'e yahudilerle kendi arasında mahsülün takdiri için gönderiyordu. Yahudiler, hanımlarının zinetlerinden ona bazı takılar verip: "Bu sanadır (al, karşılığında) bize yükümüzü hafiflet, taksimde lehimize olarak biraz göz yumuver!" dediler. Abdullah (radıyallâhu anh) onlara şu cevabı verdi:
"Ey yahudiler toplumu! Sizler, bana Allah Teâlâ'nın en menfür mahlüklarısınız. Bu, beni size karşı zülme sevketmeyecektir. Bana teklif ettiğiniz rüşvete gelince, o haramdır ve biz bu haramı yemeyiz." Yahudiler:
"Arz ve semâvâtı ayakta tutan işte bu (dürüstlük)tür!" dediler."
Muvatta, Müsâkât 2, (2, 703, 704); Ebü Dâvud, Büyü 36, (3413, 3414).
MADEN VE DEFİNELERİN ZEKÂTI
2005 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hayvan(ın sebep olduğu mağduriyet) hederdir, kuyu(nun sebep olduğu mağduriyet) hederdir. Maden (in sebep olduğu mağduriyet) hederdir. Defineye humus (beşte bir nisbetinde zekât) vardır."
Buhâri, Zekât 66, Şirb 3, Diyet 28, 39; Müslim, Hudüd 45, (1710); Muvatta, Zekât 9; Tirmizi, Zekât 16, (642); Ahkâm 37, (1377); Ebü Davud, İmâret 40, (3085); Nesâi, Zekât 28, (5, 45); İbnu Mâce, Diyât 27, (2673-2676).
2006 - Mâlik (rahimehullah) der ki: "Bizim nazarımızda ihtilâfsız makbul olan ve ehl-i ilimden işitmiş olduğumuz görüş (şu)dur: Derler ki: "Rikâz, câhiliye devri insanlarının gömdüklerinden, bir mal sarfını gerektirmeden, nafaka harcamadan, fazla yorgunluk olmadan, yük altına girmeden ele geçirilen şeydir. Mal taleb edilen, çok fazla çalışmayı gerektiren, bazan rastlanıp bazan rastlanmayan şey rikâz değildir."
Muvatta, Zekât 9.
2007 - Zuba'a Bintu'z-Zübeyr İbnu Abdi'l-Muttalib -ki bu kadın el-Mikdâd İbnu Amr (radıyallâhu anhümâ)'ın nikâhı altında idi- anlatıyor: "Mikdâd, hâcetini kaza etmek üzere Bakiu'I-Habhabe'ye gitti. Orada bir fâre, bir delikten bir dinar çıkarıyordu. Sonra birer birer dinarlar çıkarmaya devam etti. Tam on yedi dinar çıkardı. Sonra da kırmızı bir bez çıkardı. Bu, dinarların içine konmuş olduğu bez olmalıydı. Bezin içinden bir dinar daha çıktı. Tamamı onsekiz dinardı. Mikdâd bunları Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürüp durumu haber verdi ve: "Bunun sadakasını alın!" dedi. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) ona sordu:
"Sen deliğe eğildin mi?"
"Hayır."
"Öyleyse Allah bunu sana mübârek kılsın!" dedi."
Ebü Dâvud, İmâret 40, (3087); İbnu Mâce, Lukata 3, (2508).
2008 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) şöyle demiştir: "Anber, rikâz değildir. Bunu deniz atmıştır."
Buhâri, Zekât 36. Bâb başlığında senetsiz gelmiştir.
AT VE KÖLELERİN ZEKÂTI
2009 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Müslüman üzerine, atı ve kölesi için zekât mükellefiyeti yoktur."
Buhâri, Zekât 45, 46; Müslim, Zekât 10, (982); Muvatta, Zekât 37, (1, 277); Tirmizi, Zekât 8, (628); Ebü Dâvud, Zekât 10, (1594, 1595); Nesâi Zekât 16, (5, 35).
2010 - Sahiheyn'de gelen diğer bir rivâyette şöyle buyurulmuştur: "(Kadın veya erkek köle için) sâdece sadaka-i fıtr'dan başka bir zekât ödenmez." | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Sun 30 Oct 2011 - 20:47 | |
| BALIN ZEKÂTI
2011 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Balda on tuluk için bir tuluk zekat vardır."
Tirmizi, Zekât 9, (629).
YETİM MALININ ZEKÂTI
2012 - Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim, maI sâhibi bir yetime veli olursa, bu malla ticaret yapsın, malın zekâtını yiyip bitirmesine terketmesin."
Tirmizi, Zekât 15, (641).
ZEKATI VERMEDE ACELE ETMEK
2013 - Hz. Ali (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Abbâs (radıyallâhu anhüm ), Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a hayırda acele etmek maksadıyla daha senesi dolmadan, erken vakitte zekâtın verilmesi husüsunda sormuştu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu hususta ona müsâade etti."
Ebü Dâvud, Zekât 21, (1624); Tirmizi, Zekât 38, (678, 679).
2014 - Zübeyr'in azadlısı Muhammed İbnu Ukbe'den yapılan rivâyete göre, Kâsım İbnu Muhammed'e, mukâtebe akdi yaptığı köle (sin)den aldığı para sebebiyle kendisine zekât düşüp düşmeyeceğini sormuştu. Kâsım, kendisine şu cevâbı verdi: "Hz. Ebü Bekir (radıyallahu anh) üzerinden bir yıl geçmeyen maldan zekât almazdı." Kâsım ilâveten der ki: "Hz. Ebü Bekir (radıyallâhu anh), halk kendisine bağışlarda bulunurken onlardan her birine: "Sana zekâtı vâcib kılacak miktarda malın var mı?" diye sorardı. Adam: "Evet!" derse, onun getirdiği bağıştan, malına düşecek miktarda zekât alırdı. Adam: "Hayır!" diyecek olursa, bağışını adama teslim eder ve hiçbir şey almazdı."
Muvatta, Zekât 4, (245).
ZEKÂTLA İLGİLİ MÜTEFERRİK HÜKÜMLER
2015 - Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) Yemen'e gönderirken kendisine demiştir ki: "Zekât oIarak hububâttan hububât aI, davardan koyun aI, deveden erkek veya dişi bir deve (bâir) aI, sığırdan da bir sığır aI."
Ebü Dâvud, Zekât 11, (1599); İbnu Mâce, Zekât 15, (1814).
2016 - Semüre İbnu Cündüb (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) satmak üzere hazırladığımız şeyden zekât vermemizi emrederdi."
Ebü Dâvud, Zekât 2, (1562).
2017 - Said İbnu Ebyaz, babası Ebyaz İbnu Hammâl (radıyallâhu anh)'dan naklettiğine göre, "O (Ebyaz) kavminin, murahhası olarak Hz. Peyamber (aleyhissalâtu vesselâm)'a geldiği vakit, Resülullah'la konuşup Sebe halkından zekât almamasını söylemiştir. Hz. Peygamber, ona:
"Ey Sebe'nin kardeşi, demiştir, zekât şart."
"Ey Allah'ın Resülü, bizim ektiğimiz şey sadece pamuk. Sebe halkı dağıldı, onlardan halkı dağıldı, onlardan Me'rib'de az bir halk kaldı" dedi.
Bunun üzerine Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Me'rib'de kalan Sebeliler için her yıl, Meâfiri kumaşın değerine denk, yetmiş takım kumaş elbise vermeleri şartıyla sulh antlaşması yaptı. Onlar bu zekâtı, Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) vefat edinceye kadar ödemeye devam ettiler. Sonra Hz. Ebü Bekir (radıyallâhu anh) de hayatı boyunca bu antlaşmayı te'yid etti. Hz. Ebü Bekir vefat edince bu antlaşma sona erdi, onlardan zekâtın muktezasına göre vergi alındı."
Ebü Dâvud, İmâret 27, (3028).
2018 - Tâvüs (rahimehumullah) anlatıyor: "Hz. Muâz (radıyallâhu anh), Yemen ahâlisine dedi ki: "Bana arpa ve mısır yerine size daha kolay gelen Medine'de Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâbı için de daha muvafık olan arz getirin, giyecek getirin."
Buhâri, Zekât 33. Buhâri, bu rivayeti senetsiz olarak, bâb başlığında kaydeder.
FITIR SADAKASI
2019 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sadaka-i fıtrı müslümanlardan büyük-küçük, kadın-erkek, her bir hür ve köle üzerine bir sa' hurma veya bir sa' arpa olarak farz kıldı."
Buhâri, Zekât 70, 71, 73, 74, 76, 78; Müslim, Zekât 13, (984); Muvatta, Zekât 51, 53, 55, (1, 283); Tirmizi, Zekât, 35, (676); Ebü Dâvud, Zekât 19, (1611, 1612, 1613, 1614, 1615); Nesâi, Zekât 30, 31, 32, 33, 34, 41, (5, 47); İbnu Mâce Zekât 21, (1926).
2020 - Bir başka rivâyette de şöyle gelmiştir: "Halk (Hz. Muâviye'nin bir hitabesi üzerine) yarım sa' buğdayı bir sa' hurmaya denk kıldılar. İbnu Ömer Hazretleri (radıyallâhu anhümâ) fıtır sadakasını hurmadan verirdi. (Bir sene) Medine halkı hurmaya muhtaç oldu. İbnu Ömer (o yıl) sadaka-i fıtrını arpadan verdi."
Buhâri, Zekât 77. | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Sun 30 Oct 2011 - 20:48 | |
| 2021 - Ebü Said (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz sadaka-i fıtrı bir sa' yiyecek veya bir sa' arpa veya bir sa' hurma veya bir sa' ekıt (denen yoğurt kurusu) veya bir sa' kuru üzümden çıkarırdık."
Buhâri, Zekât 72, 73, 75, 76; Müslim, Zekât 18, (985); Muvatta, Zekât 53, (1, 284); Tirmizi, Zekat 35, (673); Ebü Dâvud, Zekât 19, (1616, 1617, 1618); Nesai, Zekât 37, 38, 39, 42, 43, (5, 51); İbnu Mâce, Zekât 21, (1829).
2022 - Amr İbnu Şuayb, an ebihi an ceddihi (radıyallâhu anh) tarikinden anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) Mekke caddelerinde dellâl çıkararak şöyle ilan ettirdi:
"Duyduk duymadık demeyin! Sadaka-i fıtr her müslümana, erkek-kadın, hür-köle, küçük-büyük olsun vâcibtir. Bu, ya iki müdd buğday veya onun dışında bir sa' yiyecektir."
Tirmizi, Zekât 35, (674).
2023 - Nâfi (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) ramazan zekâtını müdd-i Nebi (aleyhisselâm) ile verirdi. Kefâret-i yemini de müdd-i Nebi ile öderdi."
Buhari, Keffârâtu'l-Eymân 5.
2024 - Kays İbnu Sa'd İbnu Ubâde anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam), zekât emri gelmezden önce, bize sadaka-i fıtr'ı emretmişti. Zekât farz kılınınca, fıtır sadakasını ne emretti ne de nehyetti. Biz onu yerine getirmeye devam ettik..."
Nesâi, Zekât 35, (5, 49); İbnu Mâce, Zekât 21, (1828).
ZEKÂT TAHSİLDARININ HAK VE VAZİFELERİ
2025 - Ebü Humeyd es-Sâidi (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) zekât toplama işinde bir adam istihdâm etti. -Bir rivâyette "Beni Süleym'in zekâtını toplama işinde" denmiştir- Adam vazifeden dönünce:
"Bu size aittir, şu da bana hediye edilenler!" dedi. Bunun üzerine Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) (öfkeyle) minbere çıkıp, Allah'a hamd ve senâda bulunduktan sonra şunları söyledi:
"Emmâ ba'd, Ben sizden birini, Allah'ın bana tevdi ettiği bir işte istihdam ederim. Sonra o gelir:
"Bu size aittir, şu da bana hediye edilenler!" der. Bu adama, babasının veya anasının evinde otursaydı da, eğer doğru sözlüyse hediyesi ayağına gelseydi ya! Vallahi sizden kim haksız bir şey alırsa mutlaka onu boynunda taşır olduğu halde Kıyâmet günü Allah'la karşılacaktır. Eğer bu haksız aldığı şey deve ise böğürecek, sığırsa möleyecek, koyunsa meleyecek!"
Sonra Resülullah ellerini kaldırdı, o kadar ki koltuk altındaki beyazlık gözüktü:
"Allah'ım tebliğ ettim mi?" dedi ve bu sözünü üç kere tekrar etti."
Buhari, Hiyel 15, Cum'a 29, Zekât 67, HÎbe 17, Eymân 3, Ahkâm 24, 41; Müslim, İmâret 26, (1832); Ebü Dâvud, İmâret 11, (2946).
2026 - Beşir İbnu'l-Hasasiye (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resülü! dedik, zekât toplayanlar, bize haksızlık edip borcumuzdan fazlasını alıyorlar, biz malımızdan haksızlıkları kadarını gizleyelim mi?"
"Hayır!" cevabını verdi."
Ebü Dâvud, Zekât 5, (1586,1587).
2027 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Zekâtta haddi aşan, vermeyen gibidir."
Ebü Dâvud, Zekât 4, (1585); Tirmizi, Zekât 19, (646); İbnu Mâce, Zekât 14, (1908).
2028 - C'abir İbnu Atik (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Size bir grup sevimsiz atlılar gelecek. Geldikleri zaman, onları iyi karşılayın. Onlarla talep ettikleri şeylerin arasından çekilin. Adalet ederlerse bu kendi lehlerinedir. Zulmederlerse bu da onların aleyhlerindedir. Siz onları râzı edin. Zekâtınızın kemâli onların rızâsına bağlıdır. (Öyle ise onları râzı edin ki) sizlere dua etsinler."
Ebü Dâvud, Zekât 5, (1588).
2029 - Râfi' İbnu Hadic (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Zekatı hakkaniyetle toplayan tahsildar, evine dönünceye kadar, Allah Teâlâ yolunda cihâd yapan asker gibidir."
Ebü Dâvud, İmâret 7, (2936); Tirmizi, Zekât 18, (645); İbnu Mâce, Zekât 14, (1809).
2030 - Abdullah İbnu Ebi Evfâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Babam ashabu'ş-şecereden idi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) kendisine bir kavm zekâtlarını getirince şöyle dua buyururlardı:
"Allah'ım Ebü Evfâ'ya rahmet buyur" diye dua etti."
Buhâri, Zekât 64, Meğâzi 35, Daavât 19, 33; Müslim Zekât 176, (1078); Ebü Dâvud, Zekât 6,(1590); Nesâi Zekât 13, (5,31). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Sun 30 Oct 2011 - 20:50 | |
| ZEKÂT KİMLERE HARAM?
2031 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hasan İbnu Ali (radıyallâhu anhümâ) zekât hurmasından bir tanesini alıp, hemen ağzına attı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Hişt, hişt at onu! Bilmiyor musun, biz zekât yemiyoruz!" -veya: "Bize zekât helâl değildir!-" diye müdâhale etti."
Buhâri, Zekât 60, 57, Cihâd 188; Müslim, Zekât 161, (1069).
2032 - Yine Sahiheyn'de gelen bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ben bâzan evime dönüyor, yatağımda veya odamda yere düşmüş bir hurma buluyorum. Onu yemek üzere kaldırdığım vakit, "bu, sadaka hurması olmasın?" diye aklıma geliyor, korkup (tekrar yere) atıyorum."
Buhâri, Lukata 6; Müslim, Zekât 162,163, (1070); Ebü Dâvud, Zekât 29, (1651,1652).
2033 - Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz, kendisine bir yiyecek getirilince, mahiyeti hakkında sorardı. Eğer "hediye olduğu" söylenirse ondan yerdi, "sadaka olduğu" söylenirse yemeyip Ashabına, "Siz yiyin!" derdi."
Buhâri, Hibe 5; Müslim, Zekât 175, (1077); Tirmizi, Zekât 25, (656); Nesâi, Zekât 98, (5, 107).
2034 - (Peygamberimizin azadlısı) Ebü Râfi' (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm), Beni Mahzüm'dan bir adamı zekât toplamak üzere gönderdi. Adam bana: "Benimle sen de gel, zekâttan sana da bir pay düşsün" dedi. Kendisine "Hele Resülullah'a bir sorayım" cevabını verdim ve sordum. Efendimiz: "Bir kavmin âzadlısı o kavimden sayılır, bize sadaka helâl değildir" buyurdu."
Tirmizi, Zekât 25, (657); Ebü Dâvud, Zekât 29, (1650); Nesâi, Zekât 97, (5,107). Hadisin metni Ebü Dâvud ve Tirmizi'nin metnidir.
İbnu'l-Esir der ki: "Bütün mezheplerce meşhur olan görüşe göre, Beni Hâşim ve Beni Muttalib'in âzadlılarına zekât haram değildir. Bu meselede Şâfi mezhebinde iki görüş mevcuttur: Birine göre, Beni Hâşim ve Beni Muttalib'e zekâtı haram kılan sebebin sona ermesi ve zekâta bedel pay aldıkları humus hissesinin ortadan kalkmış olmasından dolayı zekat haram olmaz.
Diğerine göre, bu hadis sebebiyle haramdır.
Ortadaki bu ihtilafın -yani sadaka Beni Hâşim ve Muttalib âzadlılarına haram değil diyen görüşle haram olduğunu söyleyen bu hadisin te'lifine gelince: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu sözü, Ebü Râfi'e, tenzihen ve kendilerine benzemeye ve sünnetine uymaya teşviken söylemiş olmalıdır (gerçek mânada haram etmek ve kesin bir hükümle yasaklamak maksadıyla değil.)"
2035 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Sadaka, ne zengine ne de sakatlığı olmayan güçlüye helâl değildir."
Tirmizi, Zekât 23, (652); Ebü Dâvud, Zekât 23, (1634); Nesâi, Zekât 90, (5, 99); İbnu Mâce, Zekât 26, (1839).
2036 - Atâ İbnu Yesâr merhum anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sadaka şu beş kişi dışında zengine helâl değildir:
1- Allah yolunda gazveye çıhan,
2- Sadakayı toplamak için çalışan
3- Borçlanan,
4- Sadaka malını kendi parasıyla satın alan,
5- Komşusu fakir olan kimse. Şöyle ki: Bu fakire sadaka verilir, o da bundan zengin komşusuna hediyede bulunur."
Muvatta, Zekât 29, (1, 268); Ebü Dâvud, Zekât 22, (1635, 1636); İbnu Mâce, Zekât 27, (1841).
ZEKÂT KİMLERE HELÂLDİR?
2037 - Ziyâd İbnu'l-Hâris es-Sudâi (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelip biat ettim. O sırada bir adam gelerek: "Bana sadakadan ver!" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) adama: "Allah, sadakalar hususunda, ne herhangi bir peygambere ne de bir başkasına hüküm verme yetkisi tanımadı, hükmü bizzat kendisi verdi. Ve, sadakaları sekiz hisseye ayırdı. Eğer sen bunlardan birine girersen senin hakkını derhal sana veririm" buyurdu."
Ebü Dâvud, Zekât 23, (1630).
2038 - İsmi Nüseybe olan Ümmü Atiyye (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Bana bir koyun tasadduk edilmişti. Hz. Âişe (radıyallahu anhâ)'ye bir miktar et gönderdim. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) o sırada Hz. Aişe'ye:
"Yiyecek birşeyler var mı?" diye sormuş, Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) de:
"Hayır! Ancak, Nüseybe'nin şu (kendisine tasadduk edilen) koyundan gönderdiği bir miktar et var" cevabını vermiş. Resülullah:
"Getir onu, o koyun yerini bulmuş (bize hediye olarak gelen zekat olmaktan çıkmış)tır" demiş."
Buhâri, Zekât 31, 62, Hibe 5; Müslim, Zekât 174, (1076).
2039 - Yine Sahiheyn'de ve ayrıca Ebü Dâvud ve Nesâi'de Hz. Enes (radıyallâhu anh)'den rivâyet edilen bir hadiste denmiştir ki:
"Berire (radıyallâhu anhâ)'ye tasadduk edilen bir etten Resülullah'a ikrâm edilmişti. (Etin menşeini öğrenen Resülullah: "Bu ona sadakadır, bize ise hediyedir" buyurdu."
Buhâri, Zekât 62, Hibe 5; Müslim, Zekât 170, (1074); Ebü Davud, Zekât 30, (1655).
2040 - Beşir İbnu Yesâr (rahimehullah)'dan nakledildiğine göre, Sehl İbnu Ebe Hasme denen Ensâr'dan bir zât ona şunu haber vermiştir:
"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), kendisine (Sehl'e) zekât develerinden yüz tanesini diyet olarak ödemiştir. Yâni, Hayber'de öldürülen Ensâri'nin diyeti olarak."
Ebü Dâvud, Diyât 8, 9, (4521, 4523); Buhâri, Diyât 22. | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Sun 30 Oct 2011 - 20:51 | |
| 2041 - Rezin'in kaydettiği bir rivâyette, Ebü Lâs el-Huzai demiştir ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), (bizi hacca giderken) sadaka develerine bindirdi."
Buhâri, Zekât 49, Ahmed İbnu Hanbel 4, 221. (Bu rivayeti Rezin ilâve etmiştir. Buhâri muallak olarak kaydeder. Ahmed İbnu Hanbel de Müsned'de.
ZÜHD VE FAKRIN MEDHİ VE BUNLARA TEŞVİK
2042 - Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir adam, Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'a uğradı. Efendimiz, yanında bulunan bir zâta: "Şu gelen kimse hakkında reyin nedir?" diye sordu. Adam: "O, halkın eşrafındandır, bu vallahi bir kıza tâlib olsa hemen evlendirilmeye; birisi lehine şefaate bulunsa, şefaatinin yerine getirilmesine lâyıktır" dedi.
Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) süküt buyurdular. Derken az sonra bir adam daha uğradı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanındakine: "Pekiyi bunun hakkında reyin nedir?" dedi. Adam: "Ey Allah'ın Resülü! Bu, müslümanların fakir takımındandır. Vallâhi, bu bir kıza tâlib olsa evlendirilmemeye, şefaatte bulunsa itibar edilmemeye, bir şey söylese dinlenilmemeye lâyıktır?" cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam):
"Bu, onun gibilerin bir arz dolusundan daha hayırlıdır?" buyurdu.
Buhâri, Rikâk 16, Nikâh 15, İbnu Mâce, Zühd 5, (4120).
2043 - Ebü Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz buyurdular ki: "Dünyada zâhidlik, helâl olanı haram etmek veya malı zivân etmekle olmaz. Gerçek zâhidlik, Allah'ın elinde olana, kendi elinde olandan daha çok güvenmen ve bir müsibete düştüğün zaman getireceği sevabı sebebiyle, onun devamına rağbet göstermendir."
Tirmizi, Zühd 29, (2341); İbnu Mâce, Zühd 1, (4100).
Rezin şunu ilâve etti: "Zira Allah Teâlâ Hazretleri şöyle buyurmuştur: "Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir" (Hadid 23).
2044 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "(Ey Âişe! Cernnette) benimle olman seni mesrur edecekse sana dünyadan bir yolcunun azığı kadarı kifâyet etmelidir. Sakın zenginlerle sohbet arkadaşlığı etme. Bir elbiseye yama vurmadan eskimiş addetme."
Tirmizi, Libâs 38, (1781).
Rezin şunu ilâve etmiştir: "Urve dedi ki: "Hz. Âişe (radıyallahu anhâ), bir elbiseyi eskitip yamamadıkça ve içini dışına ters çevirip (bir zamanlar da öyle giyerek iyice eskitmedikçe) yenilemezdi. Bir gün kendisine, Muaviye tarafından gönderilmiş olan seksenbin (dirhem) geldi. Bu paradan, akşama tek dirhem kalmadı (hepsini tasadduk etti). Câriyesi ona: "Bana ondan bir dirhemlik olsun et alsaydın ya!" dedi. Hz. Âişe: "(Para varken) hatırlatmış olsaydın, isteğini yapardım" dedi."
2045 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vessselâm) şöyle dua ederdi: "Allah'ım, Âl-i Muhammed'in rızkını belini doğrultacak kadar ver -Bir diğer rivâyette- "yetecek kadar ver" buyurmuştur."
Buhâri, Rikâk 17; Müslim, Zekât 126, (1055); Tirmizi, Zühd 38, (2362). 6
2046 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle dua etmişti: "Allah'ım, beni miskin olarak, yaşat, miskin olarak ruhumu kabzet, kıyamet günü de miskinler zümresiyle birlikte haşret."
Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) atılarak sordu: "Niçin ey Allah'ın Resülü?"
"Çünkü, dedi, onlar cennete, zenginlerden kırk bahar önce girecekler. Ey Aişe! fàkirleri sev ve onları (rivâyet meclisine) yaklaştır, ta ki Kıyamet günü Allah da sana yaklaşsın."
Tirmizi, Zühd (2353).
Diğer bir hadiste: "Beşyüz yıl" tabiri vardır. İki hadis şöyle cem'edilir: "Kırktan maksad hırs sahibi fakirin, hırs sahibi zenginden öne geçeceği müddettir. Beşyüzden maksad, zâhid fakirin hırslı zenginden önce gireceği müddettir. Böylece hırs hasibi fakir, zâhid fakirin yirmibeş derece üstünlüğüne nazaran iki derecelik bir üstünlüğe sahiptir. Bu kırkın beşyüze nisbetidir. Bu ve benzeri takdirler Resülullah'ın lisanında mücâzefe veya tesâdüfi olarak cereyan etmez. Bilakis idrâk ettiği bir sır veya ilminin ihâta ettiği bir nisbet sebebiyle söylenmiştir. Zira o hevâdan konuşmaz."
2047 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Fukaralar, cennete zenginlerden beşyüz yıl önce girerler. Bu (Allah'ın indinde) yarım gündür."
Tirmizi, Zühd 37, 2354).
2048 - Ebü Abdirrahman el-Hubuli anlatıyor: "Bir adam Abdullah İbnu Amr (radıyallâhu anh)'a sorarak dedi ki: "Biz muhâcirlerin fakirlerinden değil miyiz?" Abdullah da ona sordu: "Kendisine sığındığın bir zevcen var mı?" Adam: "Evet" dedi. Abdullah: "Senin oturduğun bir meskenin var mı?' Adam: "Evet!" deyince Abdullah: "Sen zenginlerdensin!" dedi. Adam: "Benim bir de hizmetçim var!" diye ilave edince, Abdullah: "Öyleyse sen krallardansın!" dedi."
Müslim, Zühd 37, (2979).
2049 - Ebü Said (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Muhâcirlerin fakirlerinden bir grupla birlikte oturmuştum. Bunlardan bir kısmı, bir kısmı (nın karaltısından istifâde) ile çıplaklıktan korunuyordu. Bir kâri de bize (Kur'ân) okuyordu. Derken Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) çıkageldi ve üzerimizde dikildi. Resülullah'ın yanımızda dikilmesi üzerine kâri okumayı bıraktı. Resülullah da selam verdi ve:
"Ne yapıyorsunuz?" diye sordu.
"Ey Allah'ın ResüIü! dedik, o kârimizdir, bize (Kur'an) okuyor. Biz de Allah Teâlâ'nın kitabını dinliyoruz."
Bunun üzerine Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Ümmetim arasında, kendileriyle birlikte sabretmem emredilen kimseleri yaratan Allah'ıma hamdolsun!" dedi.
Sonra, kendisini bizimle eşitlemek üzere Resülullah, ortamıza oturdu.Ve eliyle işâret ederek: "Şöyle (halka yapın)" dedi. Cemaat hemen etrafında halka oldu, yüzleri ona döndü.
Ebü Said der ki: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın onlar arasında benden başka birini daha tanıyor görmedim. (Herkes yeni baştan vaziyetini alınca) Resülullah şu müjdeyi verdi:
"Ey yoksul muhâcirler, size müjdeler olsun! Size Kıyamet günündeki tam nüru müjde ediyorum. Sizler cennete, insanların zenginlerinden yarım gün önce gireceksiniz. Bu yarım gün, (dünya günleriyle) beşyüz yıI eder."
Ebü Dâvud, İlim 13, (3666); Tirmizi, Zühd 37, (2352).
2050 - Üsâme İbnu Zeyd (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "(Mirâc sırasında) cennetin kapısında durup içeri baktım. Oraya girenlerin büyük çoğunIuğunun miskinler olduğunu gördüm. Dünyadaki imkân sâhiplerinin cehennemlikleri ateşe gitmeye emrolunmuşlardı, geri kalanlar da mahpus idiler. Cehennemin kapısında da durdum. Oraya girenlerin büyük çoğunluğu da kadınlardı."
Buhâri, Rikâk 51, Müslim, Zühd 93, (2736). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Sun 30 Oct 2011 - 20:52 | |
| 2051 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bana zayıflarınızı arayın. Zira sizler, zayıflarınız sebebiyle yardıma ve rızka mazhar kılınıyorsunuz."
Ebü Dâvud, Cihâd 77, (2594); Tirmizi, Cihâd 24, (1702); Nesâi, Cihâd 43, (6, 45-46).
2052 - Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz buyurdular ki: "Allah hiçbir peygamber göndermedi ki, koyun çobanlığı yapmamış olsun."
"Sen de mi, Ey Allah'ın Resülü?" diye sordular.
"Evet, dedi ben de bir miktar kırat mukabili Mekke ehline koyun güttüm."
Buhâri, İcâre 2; Muvatta,18 (2, 971); İbnu Mâce, Ticârât 5, (2149).
2053 - Abdullah İbnu Muğaffel (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir adam gelerek "Ey Allah'ın Resülü! Ben seni seviyorum" dedi. Resülullah:
"Ne söylediğine dikkat et!" diye cevap verdi. Adam:
"Vallâhi ben seni seviyorum!" deyip, bunu üç kere tekrar etti. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm, bunun üzerine adama:
"Eğer beni seviyorsan, fakirlik için bir zırh hazırla. Çünkü beni sevene
fakirlik, hedefine koşan selden daha süratli gelir."
Tirmizi, Zühd 36, (2351).
2054 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte otururken uzaktan Mus'ab İbnu Umeyr (radıyallâhu anh) göründü, bize doğru geliyordu. Üzerinde deri parçası ile yamanmış bir bürdesi vardı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) onu görünce, (Mekke'de iken giyim kuşam yönünden yaşadığı) bolluğu düşünerek ağladı. Sonra şunu söyledi:
"(Gün gelip, sizden biri, sabah bir elbise, akşam bir başka elbise giyse
ve önüne yemek tabakalarının biri getirilip diğeri kaldırılsa ve evlerinizi
de (halılar ve kilimler ile) Kà'be gibi örtseniz o zamanda nasıl olursunuz?"
"O gün, dediler, biz bugünümüzden çok daha iyi oluruz. Çünkü hayat külfetimiz karşılanmış olacak, biz de ibâdete daha çok vakit ayıracağız."
"Hayır! buyurdu, bilakis siz bugün o günden daha iyisinizdir."
Tirmizi, Kıyamet 36, (2478).
2055 - Ebü Ümâme İbnu Sà'lebe el-Ensâri (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında dünyayı zikretmişlerdi. Buyurdular ki:-
"Duymuyor musunuz, işitmiyor musunuz? Mütevâzi giyinmek Îmandandır, mütevâzi giyinmek imandandır!"
Ebü Dâvud, Tereccül 1, (4161); İbnu Mâce, Zühd 22, (4118).
2056 - Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında bir adamın çok ibâdet ettiğinden, bir diğerinin de vera sahibi olduğundan bahsedilmişti. Efendimiz:
"Vera'ya denk olacak onunla tartılabilecek bir şey yoktur!" buyurdu."
Tirmizi, Kıyamet 61,(2521)
2057 - Atiyye es-Sa'di (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kişi mahzurlu olan şeyden korkarak mahzursuz olanı terketmedikçe gerçek takvaya ulaşamaz."
Tirmizi, Kıyâmet 20, (2453).
HZ. PEYGAMBER (S.A.S.) VE ASHABININ YAŞAYIŞLARINDA FAKR
2058 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Bazı aylar olurdu, hiç ateş yakmazdık, yiyip içtiğimiz sadece hurma ve su olurdu. Ancak, bize bir parçacık et getirilirse o hâriç."
Buhâri, Et'ime 23, Rikâk 17; Müslim, Zühd 20-27, (2970-2973); Tirmizi, Zühd 38, (2357, 2358), 35, (2473).
Diğer bir rivâyette: "Resülullah ölünceye kadar Muhammed âilesi buğday ekmeğini üst üste üç gün doyuncaya kadar yememiştir" denmiştir.
Bir diğer rivâyette: "Muhammed (aleyhisselâm) bir günde iki sefer yedi ise, biri mutlaka hurma idi" denmiştir.
2059 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve ailesi üst üste pek çok geceleri aç geçirirler ve akşam yemeği bulamazlardı. Ekmekleri çoğunlukla arpa ekmeği idi."
Tirmizi, Zühd 38, (2361).
2060 - Nu'mân İbnu Beşir (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallâhu anh) insanların nail oldukları dünyalıktan söz etti ve dedi ki: "Gerçekten ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bütün gün açlıktan kıvrandığı halde, karnını doyurmaya adi hurma bile bulamadığını gördüm."
Müslim, Zühd 36, (2978). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:25 | |
| 2061 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şurası muhakkak ki, Allah hakkında benim korkutulduğum kadar kimse korkutulmamıştır. Allah yolunda bana çektirilen eziyet kadar kimseye eziyet çektirilmemiştir. Zaman olmuştur, otuz gün ve otuz gecelik bir ay boyu, Bilâl ile benim yiyeceğim, Bilâl'in koltuğunun altına sıkışacak miktarı geçmemiştir."
Tirmizi, Kıyâmet 35, (2474).
Tirmizi, hadisin sahih olduğunu belirtir ve ilâve eder: "Bu durum Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın (amcası Ebü Tâlib öldüğü zaman, Tâif'te yeni bir hâmi bulmak ümidiyle, müşriklerden) kaçarak Hz. Bilâl'le Mekke'den çıktığı zamanla ilgilidir."
2062 - Yine Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a arpa ekmeği ile kokusu değişmiş erimiş yağ getirmiştim. (Bir seferinde) şöyle söylediğini işittim: "Muhammed ailesinde, dokuz kadın bulunduğu bir zamanda, ne bir sa' hurma, ne de bir sa' hububat gecelememiştir."
Buhâri, Rehn 1, Büyü 14; Tirmizi, Büyü 7, (1215); Nesâi, Büyü 50, (7, 288).
2063 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Evimden soğuk bir günde çıktım. Çok açtım, (yiyecek) bir şey arıyordum. Bir yahudiye rastladım, bahçesinde çıkrıkla sulama yapıyordu. Duvardaki bir açıklıktan adama baktım.
"Ne istiyorsun ey bedevi, kovasını bir hurmaya bana su çeker misin?" dedi. Ben de:
"Evet! ama kapıyı aç da gireyim!" dedim. Adam kapıyı açtı, ben girdim, bir kova verdi. Su çekmeye başladım. Her kovada bir hurma verdi. İki avucum hurma ile dolunca kovayı bıraktım ve bu bana yeter deyip hurmaları yedim, sudan içip sonra mescide geldim."
Tirmizi, Kıyâmet 35, (2475).
2064 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün (veya gece mütad olmayan bir saatte) mescide geldi. Orada Hz. Ebü Bekir ve Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ)'e rastladı. Onlara (bu saatte) niye geldiklerini sordu.
"Bizi evden çıkaran açlıktır!" dediler. Resülullah da:
"Beni de evde çıkaran açlıktan başka bir şey değil!" buyurdu. Hep berâber Ebü'I-Heysem İbnu'I Teyyihân'a gittiler. O, bunlar için arpadan ekmek yapılmasını emretti. Ekmek yapıldı. Sonra kalkıp bir koyun kesti. Yanlarında bir hurma ağacında asılı olan tatlı suyu indirdi. Derken yemek geldi, yediler ve o sudan içtiler. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Şu günün nimetinden (Kıyamet günü) hesap sorulacak! (Açlık sizi evinizden çıkardı. Bu nimetlere nail olduktan sonra dönüyorsunuz!" buyurdu."
Müslim, Eşribe 140, (2038); Muvatta, Sıfatu'n Nebi 28, (2, 932); Tirmizi, Zühd 39, (2370).
2065 - Utbe İbnu Gazvan (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Gerçekten ben kendimi, Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) ile birlikte olan yedi kişiden yedincisi olarak göçmüşümdür. Huble yaprağından başka yiyeceğimiz yoktu. Öyle ki avurtlarımız yara oldu."
Müslim, Zühd 15, (2967).
2066 - Ebü Talhâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a açlıktan şikayet ettik ve karınlarımızı açıp gösterdik. Herkeste bir taş vardı. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) da karnını açtı, O'nda iki taş vardı."
Tirmizi, Zühd 39, (2372).
2067 - Fudâle İbnu Ubeyd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) halka namaz kıldırırken, bazı kimseler açlık sebebiyle kıyam sırasında yere yıkılırlardı. Bunlar Ashâb-ı Suffe idi. (Medine'de misâfireten bulunan) bedeviler, bunlara delirmiş derlerdi. Efendimiz namazdan çıkınca yanlarına uğrar ve:
"Eğer (bu çektiğiniz sıkıntı sebebiyIe) Allah indinde elde ettiğiniz mükâfaatı bilseydiniz, fakirlik ve ihtiyaç yönüyle daha da artmayı dilerdiniz" derdi."
Tirmizi, Zühd 39, (2369).
TAKILAR HAKKINDA
2068 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (İran Kisrasına göndermek için) bir mektub yazmıştı. Kendisine: "Onlar mühürlü olmayan mektubu okumazlar" denildi. Bunun üzerine gümüş bir mühür yaptırdı. Üzerine Muhammed Resülullah cümlesini kazdırdı. Cemaate de:
"Ben bir mühür yaptırdım. Üzerine Muhammed Resülullah kazdırdım, kimse bunu yüzüğüne kazdırmasın" buyurdu."
Bir rivâyette şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sağ (eli) ne gümüş bir yüzük taktı. Kaşı Habeşi idi. Karşı avucunun içine geliyordu."
Buhâri, Libâs 46, 50, 51, 54, 55; Müslim, Mesâcid 222, (640); Libâs 55-63, (2092-2095); Ebü Dâvud, Hâtim 1-2, (4214-4217, 4221); Tirmizi, İsti'zân 25, (2719), Libâs 14-17, (1739-1748); Nesâi, ZÎnet 48-82, (8,173-195); İbnu Mâce, Libâs 39, (3639), 41, (3645).
2069 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) kendisine altından bir yüzük yaptırdı. Bunun üzerine halk da altın yüzükler yaptırdı. Bilahare aleyhissalâtu vesselâm minbere çıkıp oturdu, yüzüğü çıkardı ve:
"Vallâhi bunu ebediyen takmıyacağım!" dedi. Halk da yüzüklerini çıkarıp attılar."
Buhâri, Libâs 45, 46, 50, 53, Eymân 6, İ'tisâm 4; Müslim, Libâs 53, 55, (2091); Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 37, (2, 936); Ebü Dâvud, Hâtem 1-2, (4218, 4219, 4220); Tirmizi, Libâs 16, (1741); Nesâi, Zinet 43, 53, (8,165,178); İbnu Mâce, Libâs 40, (3642-3644).
Bir rivâyette şu ziyâdeyi yaptı: "Yüzüğü sağ eline takmıştı. "Bir diğerinde de şu ziyâde vardır: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) gümüşten bir mühür edindi, eline takmıştı. Sonra Hz. Ebü Bekir'in eline intikal etti, sonra Hz. Ömer'e, sonra da Hz. Osmana (radıyallâhu anhüm)'a intikal etti. Eriş kuyusuna düşünceye kadar onun elinde kaldı. Üzerindeki yazı Muhammed Resülullah idi."
2070 - Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına, parmağında demir yüzük bulunan bir adam uğramıştı. (Yüzüğü görünce): "Niye bazılarınızın üzerinde ateş ehlinin süsünü görüyorum!" buyurdu. Adam derhal onu çıkarıp attı. Sonra parmağında sarı renkli (pirinç) yüzük taşıyor olduğu halde geldi. Bu sefer.
"Niye sende putların kokusunu hissediyorum?" dedi Bilahare adam altın yüzük takmış olarak geldi`? Bu sefer de:
"Sende niye cennet ehlinin süsünü görüyorum?" dedi. Bunun üzerine adam:
"Öyleyse yüzüğüm neden olsun?" diye sordu.
"Gümüşten dedi, ancak ağırlığı bir miskale ulaşmasın."
Tirmizi, Libâs 43, (1786); Ebü Dâvud, Hatem 4, (4223); Nesâi, Zänet 47, (8,172). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:28 | |
| 2071 - İbnu Abbas (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir adamın elinde altından bir yüzük gördü. Onu çıkarıp attı ve:
"Biriniz tutup ateşten bir parçayı alıp eline koyuyor!" buyurdu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) gidince adama: "Yüzüğünü al (başka sürette) ondan faydalan" dediler. O:
"Hayır! Vallâhi ebediyen almayacağım, onu Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) attı" dedi."
Müslim, Libâs 52, (2090).
2072 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Habeş kralı Necâşi'den hediyeler geldi. İçerisinde Habeşi kaşlı bir de altın yüzük vardı. Resülullah onu bir çöple veya tiksinerek bir parmağıyla aldı. Kızı Zeyneb'in kızı Ümâme Bintu Ebi'l-Âs'ı çağırıp: "Yavrucuğum al şunu, takın!" dedi."
Ebü Dâvud, Hâtem 8, (4235).
2073 - Said İbnu'l-Müseyyeb anlatıyor: "Hz. Ömer, Süheyb (radıyallâhu anhümâ)'e: "Niye parmağında altın yüzük görüyorum?" dedi. Beriki: "Onu senden daha hayırlı olan da gördü, ama ayıplamadı" deyince, Hz. Ömer:
"O da kimmiş?" dedi. Süheyb: "Resülullah!" cevabını verdi."
Nesâi, Zinet 42, (8,164,165).
2074 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yüzüğümü şu parmağa koymamı yasakladı -ve eliyle orta ve ondan sonra gelen (şehadet) parmağına işaret etti- buyurdu."
Müslim, Libâs 64, (2078); Tirmizi, Libâs 44, (1787); Nesâi, Zinet 53, (8, 177); Ebü Dâvud, Hâtem 4, (4225).
2075 - Yine Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah yüzüğünü sağ eline takardı."
Ebü Dâvud, Hâtim 5, (4226); Nesâi, Zinet 49, (8,175).
2076 - Cafer İbnu Muhammed, babasından naklen anlatıyor: "Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (radıyallâhu anhümâ), yüzüklerini sol ellerine takarlardı."
Tirmizi, Libâs 16, (1743).
2077 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yüzüğü sol eline takardı ve kaşını avucunun içine getirirdi. İbnu Ömer de böyle yapardı.
Ebü Dâvud, Hâtem 5, (4227, 4228).
2078 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) helâya girdiği zaman yüzüğünü çıkarırdı."
Tirmizi, Libâs 16, (1746); Nesâi, Zinet 54, (8, 178).
Rezin şu ilâvede bulunmuştur: "Yüzük Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sol elinde idi.")
2079 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir kadın Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek sordu:
"İki altın bilezik hakkında ne dersiniz, (takayım mı?)"
"Ateşten iki bileziktir, (takmayın!)" deyip cevap verdi. Kadın devamla:
"Pekalâ altın gerdanlığa (ne dersiniz?)" diye sordu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan yine:
"Ateşten bir gerdanlık!" cevabını aldı. O, yine sordu:
"Bir çift altın küpeye ne dersiniz?"
"Ateşten bir çift küpe!"
Kadında bir çift altın bilezik vardı. Onları çıkarıp attı ve:
"(Ey Allah'ın Resülü), kadın kocası için süslenmezse, onun yanında kıymeti düşer" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Sizden birine, gümüş küpeler takınmasından, bunları za'feran veya abir ile sarartmasından kimse engel olmaz!" cevabını verdi."
Nesâi, Zinet 39, (8,159).
2080 - Sevbân (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına Fâtıma Bintu Hübeyre, elinde altından iri yüzükler (Feth) olduğu halde gelmişti. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam), kadının ellerine vurmaya başladı. Fâtıma da hemen (oradan sıvışıp) Resülullah'ın kerimeleri Fâtımatu'z-Zehrâ (radıyallâhu anhâ)'nın yanına girdi. Ona Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın kendisine olan davranışını anlattı. Bunun üzerine Hz. Fâtıma (radıyallâhu anhâ) boynundaki altın zinciri çıkarıp: "Bunu bana Hasan'ın babası Hz. Ali (radıyallâhu anhümâ) hediye etti" dedi. Zincir daha elinde iken Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanlarına girdi ve şunu söyledi:
"Ey Fatıma! Halkın: "Resülullah'ın kızının elinde ateşten bir zincir var!" demesi seni memnun eder mi?" dedi ve böyle diyerek oturmadan geri dönüp gitti. Bunun üzerine Fâtıma (radıyallâhu anhâ) zinciri çarşıya gönderip sattırdı, parasıyla bir köle satın aldı ve onu âzad etti.
Bu olanlar Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a anlatılınca: "Fâtımayı ateşten kurtaran Allah'a hamdolsun!" buyurdular."
Nesâi, Zinet 39, (8,158). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:31 | |
| 2081 - Huzeyfe'nin kız kardeşi (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ey kadınlar cemaati! Süs eşyanız gümüşten olmalıdır. Sizden hangi kadın altınla süslenir ve onu izhâr eder (yabancıya gösterirse), mutlaka onunla azaba maruz kalır."
Ebu Dâvud. Hâtem 8. (4237); Nesâi. ZÎnet 39, (8.156.157).
2082 - Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ehline takı ve ipeği yasakladı ve: "Eğer sizler cennet takılarını ve cennetin ipeğini seviyorsanız, bunları dünyada takınıp giymeyin" buyurdu."
Nesâi, Zinet 39, (8,156).
Nesâi'nin İbnu Ömer'den yaptığı bir diğer rivâyette: "Resulullah, altın takınmayı, mukatta yani az bir parça olmak kaydıyla tecviz etti" denilmiştir.
Mukatta: Az bir şey demektir, kulağın üst kısmına takılan küçük halka, kadın yüzüğü gibi. İsraf, kibir ve zekât vermekten kaçınmak gibi durumları mekruh addetmiştir.
2083 - Bünâne Mevlâtu Abdirrahman İbnu Hayyân el-Ensâri anlatıyor: "Hz. Aişe'nin yanına, üzerinde ziller bulunan bir kız getirildi. Kızın zilleri çıngır çıngır ses çıkarıyordu. Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ): "Sakın ha! zillerini koparmadan onu yanıma getirmeyin!" dedi ve ilâve etti: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "Zil bulunan eve melâike girmez" buyurduğunu işittim."
Ebü Dâvud, Hâtem 6, (4231).
2084 - Arfece İbnu Es'ad (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Cahiliye devrinde cereyan eden Külâb savaşında burnum isabet almış, bu sebeple gümüşten bir burun taktırmıştım. Bilahare kokmaya başladı. (Durumu kendisine açınca), Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), bana altından bir burun yaptırmamı söyledi."
Ebü Davud, Hâtem 7, (4232, 4233, 4234); Tirmizi Libâs 31, (1770); Nesâi, Zinet 41, (8, 163, 164).
2085 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) bildiriyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselàm)'ın kılıncının kabzasının üst kısmı (kabÎa) gümüştendi.
Nesâi nin Enes'ten bir rivayetinde, "Resülullah'ın kılıncının pabuç kısmı gümüştü, kabzasının baş kısmı (kabîa) da gümüştü. Bunlar arasında gümüş halkalar vardı" denmiştir.
Ebü Dâvud, Cihâd 71, (2583, 2584, 2585); Tirmizi, Cihâd 16 (1691); Nesâi, Zinet 121, (8, 219).
HİDÂB (SAÇ BOYAMASI)
2086 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yahudiler ve hıristiyanlar (saçlarını) boyamazlar. Siz onlara muhâlefet edin."
Buhâri, Libas 67, Enbiya 50; Müslim, Libâs 80, (2103); Ebü Dâvud, Tereccül 18, (4203); Nesâi, Zinet 14, (8,137); Tirmizi, Libâs 20, (1752).
Bu hadis Tirmizi'de "(Saçınızdaki) aklıkların rengini değiştirin, yahudilere benzemeyin!" şeklinde gelmiştir.
2087 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "(Saçlarına) kına yakmış bir adam gelmiştir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Bu ne güzel!" buyurup takdir etti. (Az sonra) kına ve ketem ile boyanmış biri geldi.
"Bu evvelkinden de güzel!" buyurdu. Sonra (saçlarını) sarıya boyamış biri daha gelmişti ki:
"Bu öbürlerinden de güzel!" buyurdu."
Ebü Dâvud, Tereccül 19, (4211); İbnu Mâce, Libâs 34, (3627).
2088 - Hz. İbnu Ömer (radıyallâhu anh)'den rivâyete göre, sakalını sufra denen sarı boya ile boyar ve derdi ki: "Ben, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı gördüm, sakalını bununla boyamıştı, en çok sevdiği boya da bu idi. Bununla elbisesini boyadığı da olurdu."
Ebü Dâvud, Libâs 18, (4064), Tereccül 19, (4210); Nesâi, Zinet 17, (8,140).
Buhari ve Müslim'de, Hz. Enes'ten gelen bir rivâyette şöyle denir: "Resülullah hiç saçını boyamadı. Çünkü ondaki beyazlar çok azdı. Başındaki akları saymak istesem sayabilirdim. Hz. Ebü Bekir ve Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ) (saçlarını) kına ve ketem ile boyarlardı."
Buhâri, Libâs 66, Menâkıb 23; Müslim, Fedâil 100-105, (2341); Ebü Dâvud, Tereccül 18, (4209); Nesâi, Zinet 17, (8,140, 141).
2089 - Kerime Bintu Hümâm anlatıyor: "Bir kadın, Hz. Âişe'ye kına yakma hususunda sormuştu, şu cevabı aldı:
"Bunda bir beis yok (kına yakılabilir). Ancak ben bundan hoşlanmam. Çünkü sevdiğim (aleyhissalâtu vessellâm), onun kokusunu sevmezdi."
Ebü Dâvud, Tereccül 4, (4164); Nesâi, Zinet 19, (3,142).
2090 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Bir kadın, perde gerisinden Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a eliyle bir mektup uzattı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) elini derhal geri çekip:
"Ne bileyim, bu el kadın eli midir, erkek eli midir?" buyurdu. Kadıncağız:
"Kadın elidir!" deyince Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"Sen kadın olsaydın, tırnaklarının rengini değiştirirdin" buyurdu. Bununla kına yakmayı kastetmişti."
Ebü Dâvud, Tereccül 4, (4166); Nesâi, Zinet 18, (8,142). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:33 | |
| 2091 - Yine Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Hint Bintu Utbe, Hz. Peygamber'e:
"Ey Allah'ın Resülü, bana biat ver!" diye talepte bulunmuştu. Kendisine:
"Hayır, şu ellerini değiştirmedikçe senden biat almayacağım. EIIerin tıpkı vahşi hayvanların ayağı gibi!" cevabını verdi."
Ebü Dâvud, Tereccül 4, (4165).
Rivâyette adı geçen Hint, Ebü Süfyân'ın zevcesi ve Hz. Muâviye (radıyallahu anhüm)'nin annesidir. Mekke'nin fethi sırasında kocası ile birlikte müslüman olmuştur. Hz. Peygamber eski nikâhları ile evliliklerini ikrâr etmiş, yeni bir nikahı gereksiz görmüştür. Ancak, görüldüğü üzere, ellerine kına vurmadan biat almamıştır.
Alimler bu hadisten hareketle, erkeklerin kına yakmasını mekruh addetmişlerdir. Kadının elleri, kınasız iken erkeğin ellerine benzemektedir. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu benzemedeki kerâheti ifâde için teşbihe başvurup, vahşi hayvanların ayaklarına teşbih etmiştir.
2092 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a el ve ayaklarına kına yakmış bir muhannes getirdiler.
"Bunu niye getirdiniz, nesi var?" diye sordu. Kendisine:
"Kendisini kadınlara benzetmiştir!" dediler. Bunun üzerine Efendimiz emretti ve Naki' nâm mevkiye sürgün edildi.
"Ey Allah'ın Resülü, onu öldürmeyelim mi?" diye soranlar olmuştu ki:
"Hayır! dedi, ben namaz kılanları öldürmekten men edildim."
Ebü Dâvud, Edeb 61, (4928).
HALÛK
2093 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam), erkeğin za'ferân sürmesini yasakladı."
Buhâri, Libâs 33; Müslim, Libâs 77, (2101); Ebü Dâvud, Tereccül 7, (4179); Tirmizi, Edeb 51, (2816); Nesâi, Zinet 74, (8,189).
2094 - Yine Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a üzerinde sarılık izi bulunan bir adam geldi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) hoşlanmadığı bir hususu, insanların yüzüne nâdiren vurduğu için (sesini çıkarmadı). Adam oradan kalkıp gidince: "Keşke bu adama, üzerindeki şu şeyi yıkamasını söyleseydiniz" dedi."
Ebü Dâvud, Tereccül 8, (4182).
2095 - Ya'la İbnu Mürre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) halük sürünmüş bir adam görmüştü. ki:
"Git bunu yıka, sonra gene yıka, sonra bir daha (za'ferân sürünmeye) dönme!" dedi."
Tirmizi, Edeb 51, (2817); Nesâi, Zinet 34, (8,152,153).
2096 - Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah, bedeninde halûk'tan bir parça eser bulunan kimsenin namazını kabul etmez."
Ebü Dâvud, Tereccül, 8, (4178).
SAÇ VE BAKIMI:
2097 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resülü dedim, benim omuzlarıma kadar dökülen (gür) saçlarım var, tarayıp tanzîm edeyim mi?"
"Evet dedi, ona ikramda bulun."
Râvi der ki: "Ebü Katâde, "Evet, ona ikramda bulun!" sözü sebebiyle, günde iki sefer (bakım yapar ve) saçlarını yağlardı."
Muvatta, Şa'ar 6, (2, 949); Nesâî, Zînet 60, (9183).
2098 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kimin saçı varsa, ona ikram etsin!" buyurdu."
Ebü Dâvud, Tereccül 3, (4163).
2099 - Atâ İbnu Yesâr (rahimehullah) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a saçı sakalı karmakarışık bir adam gelmişti. Efendimiz, ona (eliyle) işaret buyurarak, sanki saçını ıslâh etmesini emretmişti. Adam bunu yapıp sonra tekrar geri geldi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Şu hal, sizden birinizin tıpkı bir şeytan gibi başı(ndaki saçlar) karmakarışık vaziyette gelmesinden daha hayırlı değil mi?" buyurdular."
Muvatta, Şa'ar 7, (2, 949).
2100 - Abdullah İbnu Mugaffel (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) saç bakımını gün aşırı yapmayı emredip, fazlasını yasakladı."
Ebü Dâvud, Tereccül 1, C4159); Tirmizî, Libâs 22, (1756); Nesâî, Zînet 7, (8,131,132). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:34 | |
| TRAŞ
2101 - Nâfi' (rahimehullah) İbnu Ömer (radıyallâhu anh)'in şu sözünü nakleder: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) kaza'ı (yani çocuğun başının bir kısmını traş etmek) yasakladı" deyince,
"Kaza' nedir?" diye sordular. Şöyle açıkladı:
"Kişi çocuğun başını traş eder, ancak şurada burada bazı yerleri kesmez, olduğu gibi bırakır."
Râvi, bunu söylerken alnına ve başının iki yanına işâret etti."
Buhârî, Libas 72; Müslim, Libâs 113 (2120); Ebü Dâvud, Tereccül 14, (4193, 4194); Nesâî, Zînet 5, (8,130); İbnu Mâce, Libâs 38, (3637).
2102 - Abdullah İbnu Ca'fer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam), Hz. Ca'fer (radıyallâhu anh)'in ölüm haberi gelince, Câfer ailesini üç gün (mâtem yapmaya) terketti. Sonra yanlarına gelerek:
"Kardeşimin üzerine artık bugünden sonra ağlamayın!" dedi ve:
"Bana kardeşimin oğullarını toplayın!" emretti.
Biz yanına getirildik, tıpkı civcivler gibiydik.
"Bana bir berber çağırın!" dedi. (Gelince) berbere emretti, o da başlarımızı traş etti."
Ebü Davud, Tereccül 13, (4192); Nesâî, Zînet 58, (8,182).
2103 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadınların başlarını traş etmelerini yasakladı."
Nesâî, Zinet 4, (8,130); Tirmizî, Hacc 74, (914).
İĞRETİ SAÇ TAKMA
2104 - Hz. Esma (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Bir kadın Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'a gelerek: "Kızım çiçek hastalığına yakalandı ve saçları döküldü. Ben onu evlendirdim, iğreti saç takayım mı?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Allah takana da taktırana da lânet etmiştir?" diye cevap verdi."
Buhârî, Libâs 83, 85; Müslim, Libâs 115, (2122); Nesâî, Zînet 71, (8,187,188).
2105 - Humeyd İbnu Abdirrahman İbnu Avf tarafından rivâyet edilen ve Kütüb-i Sitte'nin herbirinde yer alan bir rivâyet de şöyle: "Hz. Muâviye (radıyallâhu anh) hacc yaptı. O zaman minbere çıkarak halka bir hutbe îrad etti. (Hutbe sırasında), koruma polisinin elinde bulunan bir tutam saçı alarak şunları söyledi:
"Ey Medîneliler! Âlimleriniz nerede? Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı işittim, bu çeşit şeyleri yasaklamış ve şöyle demişti:
"İsrailoğullarının kadınları ne zamanki bunu taktılar helak oldular."
Buhârî, Libâs 83, Enbiya 50; Müslim, Libâs 122, (2127); Muvatta, Şa'ar 2, Ebüı Dâvud, Tereccül 5, (4167); Tirmizî, Edeb 32, (2782); Nesâî, Zînet 21, (8,144-147), 68, 69, (8,186, 187); İbnu Mâce, Nikah (1987).
SAÇI ALNA DÖKME VE AYIRMA
2106 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Ehl-i Kitap, saçlarını alınlarına döküyorlardı, müşrikler de ayırıyorlardı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (vahiyle) emir gelmeyen hususlarda Ehl-i Kitâb'a muvafakatı severdi. Saçını alnı üzerinde o da serbest bıraktı. Sonra (ortadan) ayırarak (sağ ve sola) taradı."
Buhârî, Libâs 70; Müslim, Fedâil 90, (2336); Ebü Dâvud, Tereccül 10, (4188); Nesâî, Zînet 62, (8,164).
SAÇTAKİ AKLARIN YOLUNMASI
2107 - Amr İbnu Şu'ayb an ebîhi an ceddihî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Saçtaki akları yolmayın. Zîra bir kimse müslüman iken tek bir kıl bile ağarmış olsa, bu Kıyamet günü onun için mutlaka bir nur olur."
Ebü Dâvud, Tereccül 17, (4202); Tirmizî, Edeb 56, (2822); Nesâî, Zînet 13, (8, 136); İbnu Mâce, Edeb 25, (3721); Müslim, Fedâil 100, (2341). Hadisin metni Ebü Dâvud'dan alınmadır.)
Bir rivâyette şöyle denmiştir: "Allah ona bu sebeble sevap yazdı, onun sebebiyle ondan günah affetti."
BIYIĞIN KESİLMESİ
2108 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Bıyıkları kazıyın, sakalları serbest bırakın."
Buhârî, Libâs 64, 65; Müslim, Tahâret 53, (259); Muvatta, Şa'ar 1, (2, 947); Ebü Dâvud, Tereccül 16, (4199); Tirmizî, Edeb 18, (2764); Nesâî, Tahâret 15, (1,16).
Sahîheyn'in bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Şu ameller fıtrattandır: Kasık traşı, tırnakların kesilmesi, bıyıkların kesilmesi."
Bir diğer rivâyette: "Müşriklere muhâlefet edin, sakallarınızı uzatın, bıyıklarınızı kesin" denir.
2109 - Zeyd İbnu Erkâm (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bıyığından kim almazsa bizden değildir."
Tirmizî, Edeb 16, (2762); Nesâî, Tahâret 13, (1,15).
2110 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bıyığından keser ve şöyle derdi: "Halîlu'r-rahmân İbrahim (aleyhisselâm) de böyle yapardı."
Tirmizî, Edeb 16, (2761). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:36 | |
| TRAŞ
2101 - Nâfi' (rahimehullah) İbnu Ömer (radıyallâhu anh)'in şu sözünü nakleder: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) kaza'ı (yani çocuğun başının bir kısmını traş etmek) yasakladı" deyince,
"Kaza' nedir?" diye sordular. Şöyle açıkladı:
"Kişi çocuğun başını traş eder, ancak şurada burada bazı yerleri kesmez, olduğu gibi bırakır."
Râvi, bunu söylerken alnına ve başının iki yanına işâret etti."
Buhârî, Libas 72; Müslim, Libâs 113 (2120); Ebü Dâvud, Tereccül 14, (4193, 4194); Nesâî, Zînet 5, (8,130); İbnu Mâce, Libâs 38, (3637).
2102 - Abdullah İbnu Ca'fer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam), Hz. Ca'fer (radıyallâhu anh)'in ölüm haberi gelince, Câfer ailesini üç gün (mâtem yapmaya) terketti. Sonra yanlarına gelerek:
"Kardeşimin üzerine artık bugünden sonra ağlamayın!" dedi ve:
"Bana kardeşimin oğullarını toplayın!" emretti.
Biz yanına getirildik, tıpkı civcivler gibiydik.
"Bana bir berber çağırın!" dedi. (Gelince) berbere emretti, o da başlarımızı traş etti."
Ebü Davud, Tereccül 13, (4192); Nesâî, Zînet 58, (8,182).
2103 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadınların başlarını traş etmelerini yasakladı."
Nesâî, Zinet 4, (8,130); Tirmizî, Hacc 74, (914).
İĞRETİ SAÇ TAKMA
2104 - Hz. Esma (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Bir kadın Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'a gelerek: "Kızım çiçek hastalığına yakalandı ve saçları döküldü. Ben onu evlendirdim, iğreti saç takayım mı?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Allah takana da taktırana da lânet etmiştir?" diye cevap verdi."
Buhârî, Libâs 83, 85; Müslim, Libâs 115, (2122); Nesâî, Zînet 71, (8,187,188).
2105 - Humeyd İbnu Abdirrahman İbnu Avf tarafından rivâyet edilen ve Kütüb-i Sitte'nin herbirinde yer alan bir rivâyet de şöyle: "Hz. Muâviye (radıyallâhu anh) hacc yaptı. O zaman minbere çıkarak halka bir hutbe îrad etti. (Hutbe sırasında), koruma polisinin elinde bulunan bir tutam saçı alarak şunları söyledi:
"Ey Medîneliler! Âlimleriniz nerede? Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı işittim, bu çeşit şeyleri yasaklamış ve şöyle demişti:
"İsrailoğullarının kadınları ne zamanki bunu taktılar helak oldular."
Buhârî, Libâs 83, Enbiya 50; Müslim, Libâs 122, (2127); Muvatta, Şa'ar 2, Ebüı Dâvud, Tereccül 5, (4167); Tirmizî, Edeb 32, (2782); Nesâî, Zînet 21, (8,144-147), 68, 69, (8,186, 187); İbnu Mâce, Nikah (1987).
SAÇI ALNA DÖKME VE AYIRMA
2106 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Ehl-i Kitap, saçlarını alınlarına döküyorlardı, müşrikler de ayırıyorlardı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (vahiyle) emir gelmeyen hususlarda Ehl-i Kitâb'a muvafakatı severdi. Saçını alnı üzerinde o da serbest bıraktı. Sonra (ortadan) ayırarak (sağ ve sola) taradı."
Buhârî, Libâs 70; Müslim, Fedâil 90, (2336); Ebü Dâvud, Tereccül 10, (4188); Nesâî, Zînet 62, (8,164).
SAÇTAKİ AKLARIN YOLUNMASI
2107 - Amr İbnu Şu'ayb an ebîhi an ceddihî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Saçtaki akları yolmayın. Zîra bir kimse müslüman iken tek bir kıl bile ağarmış olsa, bu Kıyamet günü onun için mutlaka bir nur olur."
Ebü Dâvud, Tereccül 17, (4202); Tirmizî, Edeb 56, (2822); Nesâî, Zînet 13, (8, 136); İbnu Mâce, Edeb 25, (3721); Müslim, Fedâil 100, (2341). Hadisin metni Ebü Dâvud'dan alınmadır.)
Bir rivâyette şöyle denmiştir: "Allah ona bu sebeble sevap yazdı, onun sebebiyle ondan günah affetti."
BIYIĞIN KESİLMESİ
2108 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Bıyıkları kazıyın, sakalları serbest bırakın."
Buhârî, Libâs 64, 65; Müslim, Tahâret 53, (259); Muvatta, Şa'ar 1, (2, 947); Ebü Dâvud, Tereccül 16, (4199); Tirmizî, Edeb 18, (2764); Nesâî, Tahâret 15, (1,16).
Sahîheyn'in bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Şu ameller fıtrattandır: Kasık traşı, tırnakların kesilmesi, bıyıkların kesilmesi."
Bir diğer rivâyette: "Müşriklere muhâlefet edin, sakallarınızı uzatın, bıyıklarınızı kesin" denir.
2109 - Zeyd İbnu Erkâm (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bıyığından kim almazsa bizden değildir."
Tirmizî, Edeb 16, (2762); Nesâî, Tahâret 13, (1,15).
2110 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bıyığından keser ve şöyle derdi: "Halîlu'r-rahmân İbrahim (aleyhisselâm) de böyle yapardı."
Tirmizî, Edeb 16, (2761). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:37 | |
| 2111 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhüm ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sakalından enine ve boyuna alırdı."
Tirmizî, Edeb 17, (2763).
KOKU VE YAĞ
2112 - Hz. Enes (radıyrallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bana, (dünyanızdan) koku ue kadın sevdirildi. Gözümün nuru ise namazda kılındı."
Nesâî, İşretu'n-Nisâ 1, (7, 61).
2113 - İbnu'l-Müseyyeb (rahimehullah)'den rivayet edildiğine göre demiştir ki: "Allah Teâlâ Hazretleri münezzehtir, (halde ve sözde) nezîh olanı sever; nâziftir, nezâfeti sever; kerîmdir, keremi sever; cömerttir, cömertliği sever. Öyle ise avlularınızı temizleyin ve yahudilere benzemeyin."
Tirmizî, Edeb 41, (2800).
Bu hadisi bazı râviler, Âmir İbnu Sa'd'ın babası tarikiyle Hz. Peygamber'e ulaştırıp merfü olarak rivâyet etmişlerdir.
2114 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kime tîb ikram edilirse onu reddetmesin. Çünkü, o güzel koku verir ve taşıması da kolaydır."
Müslim, Elfâz 20, (22 3); Ebu Dâvud, Tereccül 6, (4172); Nesâi, Zinet 76, (8,189).
2115 - Ebü Osman en Nehdî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden birine reyhan sunulduğu takdirde onu reddetmesin, zîra o cennetten çıkmadır."
Tirmizî, Edeb 37, (2792).
2116 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Üç şey reddedilmez: Minder, yağ ve koku."
Tirmizî, Edeb 37, (2791).
2117 - Nafi' merhum anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) buhur yaktığı zaman saf öd ve kâfürla karışık öd kullanır ve şunu söylerdi: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) da böyle yapardı."
Müslim, Elfâz 21, (2254); Nesâî, Zînet 38, (8,156).
2118 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Erkeğin tîb'i (sürünıne maddesi) kou neşreder, rengi olmaz. Kadının tîb'i ise rengi olur, kokusu olmaz."
Tirmizî, Edeb 31, (2788); Nesâî, Zinet 32, (8,151).
2119 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) şunu demiştir: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) misk ve anber gibi, renksiz koku maddeleri sürünürdü ve derdi ki: "Sürünme maddelerinin en iyisi misktir."
Tirmizî, Cenâiz 16, (991); Nesâî, Zinet 31, (8, 151, 152); Ebü Dâvud, Cenâiz 37, (3158).
2120 - Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Her göz zânidir. Şurası muhakkak ki, kadın koku sürünür, sonra da (erkek) cemaate uğrarsa o da zâniyedir."
Tirmizî, Edeb 35, (2787); Ebü Dâvud, Tereccül 7, (4174, 4175); Nesâî, Zînet 35, (8,153). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:38 | |
| 2121 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Kendisine buhur değen kadın sakın bizimle yatsı namazına katılmasın.
Müslim, Salât 143, (444); Ebü Dâvud, Tereccül 7, (4175); Nesâî, Zînet 87, (8, 154).
ZİNETLE İLGİLİ ÇEŞİTLİ MESELELER
2122 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Fıtrat beştir: Sünnet olmak, etek traşı olmak, bıyığı kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altını yolmak."
Buhârî, Libâs 63, 64, İsti'zân 51; Müslim, tahâret 39, (257); Muvatta, Sıfatu'n Nebiyy 3, (2, 921); Tirmizî, Edeb 14, (2757), Ebü Dâvud Tereccül 16, (4198); Nesâî, Tahâret 10,11, (1,14,15).
2123 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "On şey fıtrattandır: Bıyığın kesilmesi, sakalın uzatılması, misvak, istinşak (burna su çekmek), mazmaza (ağza su çekmek), tırnakları kesmek, parmak mafsallarını yıkama, koltuk altını yolmak, etek traşı olmak, intikâsu'l-mâ yani istinca yapmak."
Müslim, 56 (261); Ebü Dâvud, Tahâret 29, (53); Tirmizî, Edeb 14, (2758); Nesâî, Zînet 1, (8,126,127).
2124 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm), bize bıyığın makaslanıp, tırnağın kesilmesini, koltuk altının yolunup, eteğin traş edilmesini kırk gün aşmayacak şekilde vakitledi."
Müslim, Taharet 51, (258); Ebü Davud, Tereccül 16, (4200); Tirmizî, Edeb 15, (2759); Nesaî, Tahâret 13, 14, (1, 15, 16).
2125 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İbrahim (aleyhisselâm) Kaddüm nâm -bazısı da şeddesiz olarak Kadüm demiştir- mevkide seksen yaşında olduğu halde sünnet oldu."
Buhârî, İsti'zân, 51, Enbiya 8; Müslim, Fedâil 151, (2370).
2126 - Yahya İbnu Saîd'in anlattığına göre, Saîd İbnu'l Müseyyeb (rahimehullah)'ten şunu işitmiştir: "Hz. İbrahim (aleyhisselâm), misafir ağırlayan ilk kimse idi. Keza o ilk sünnet olan kimseydi, bıyığını kesenlerin ilki, saçında aklık görenlerin ilki de o idi. Ak saçları görünce: "Ya Rabbi bu nedir?" diye sormuş; Rabbi de: "Bu vakardır ey İbrahim!" demiş. O da: "Rabbim! Öyleyse vakarımı artır!" diyerek duada bulunmuştur." Rezîn şunu ilave etmiştir. "Bu sırada Hz. İbrahim 120 yaşındaydı. Bundan sonra 80 yıl daha yaşadı."
Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 4, (2, 922).
2127 - İbnu Cübeyr (rahimehullah) anlatıyor: "Hz. İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ)'a: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ruhu kabzedildiği vakit sen ne kadardın?" diye sorulmuştu şu cevabı verdi: "O gün ben sünnetliydim... Ve, erkekleri idrak edinceye kadar sünnet etmezlerdi."
Buhârî, İsti'zân 51.
2128 - Ümmü Atiyye (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Bir kadın Medine'de kızları sünnet ederdi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (kadını çağırtarak) kendisine: "Derin kesme. Zîra derin kesmemen kadın için daha çok haz vesilesidir, koca için de daha makbüldür" diye talimat verdi."
Ebü Dâvud, Edeb 179, (5271). Rezin'in rivayetinde Resülullah şöyle buyurur:
"Kızları sünnet ederken üstten kes, derin kesme, bu şekilde kesilmesi yüze daha çok parlaklık, kocaya daha çok haz verir."
2129 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular:
"İğreti saç takana da, taktırana da, bedene dövme yapana da, yaptırana da Allah lânet etsin!"
Buhârî, Libas 86, Tıbb 36; Müslim, Libas 119, (2124); Nesâî, Zinet 25, (8,148).
2130 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) dedi ki: "İğreti saç takan, taktıran; kaşları incelten, kaşlarını incelttiren, dövme yapan ve dövme yaptıran lanetlenmiştir."
Ebü Dâvud, Tereccül 5, (4170). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:39 | |
| 2131 - Ebü'l-Husayn el-Heysem İbnu Şefi anlatıyor: "Ben ve künyesi Ebu Âmir olan Meâfirli bir arkadaşım İliya (da denen Kudüs)'da namaz kılmak üzere beraberce yola çıktık. Onlara kıssa anlatan büyükleri, Ezd kabilesine mensup Ebü Reyhâne künyesini taşıyan bir Sahâbi idi.
Ebü'l-Hüsayn der ki: "Arkadaşım benden önce mescide vardı. Sonra da ben geldim ve yanına oturdum. Bana: "Ebü Reyhâne'nin anlattığına yetiştin mi?" dedi. "Hayır!" diye cevap verince: "Ben onun anlattığını dinledim, diyordu ki: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) on şeyi yasakladı:
Dişleri törpüleyip inceltmek, dövme yapmak, (erkeklerin saç ve sakallarındaki akları, kadınların yüzlerindeki tüyleri) yolması, kadının kadınla, erkeğin erkekle aynı örtü altında arada bir mânia olmadan yatması, erkeğin Acemler gibi elbisesinin alt kısmına ipek şerit ilâve etmesi, yine Acemler gibi omuzlarına alem olarak (dört parmak genişliğinden fazla) ipek koyması, yağmacılık yapması; saltanat sahibi olmayanın (Acemlerin ziyyi (süsü) durumunda olan) kaplan (derisinin) üzerine oturması ve yüzük takması."
Ebü Dâvud, Libâs 11, (4049); Nesâî, Zînet 20, (8, 143); İbnu Mâce, Libâs 47, (3655).
2132 - İbnu Mes'üd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) on şeyi sevmezdi: Sarı yani halük, yaşlılıkla ortaya çıkan akların rengini değiştirme, izârın (kibirle) yerde sürünmesi, altın yüzük takmak, teberrüc (kadınların zinetlerini yersiz olarak göstermesi), zar atmak, Muavvizeteyn'den başka bir şey okuyarak rukye yapmak, akdü't-temâim (muska bağlamak), suyu (meniyi) mahallinden başka yere atmak, çocuğu ifsad etmek. Resülullah, bunları) haram kılmaksızın mekruh sayardı."
Ebü Dâvud, 3, (4222); Nesâî, Zinet 17, (8,141).
2133 - Hz. AIi (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), bana altın yüzük takmayı, kıssî elbise giymeyi, rükü ve secdede Kur'an okumayı, sarıya boyanmış elbise giymeyi yasakladı."
Müslim, Libas 31, (2078); Muvatta, 28, (1, 80); Ebü Dâvud, Libâs 11, (4044, 4045, 4046, 4050), Hâtim 4, (4225); Tirmizî, Salât 195, (264); Nesâî, 97, (2,188), Zînet 43, 44, 45, 96, 122, (8,165,169, 203, 219).
Tirmizî ve Nesâî'nin rivâyetlerinde şu ziyade var: "...kızıl meysereyi ve el-ciayı da yasakladı." Cia, Mısır'da arpadan veya buğdaydan yapılan bir şaraptır."
Ebü Dâvud'un rivâyetinde Hz. Ali: "Bunları size de yasakladı demiyorum" der.
2134 - Hz. Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah bize yedi şeyi yasakladı: Altın yüzükler altın ve gümüş kaplar, ipekli eyer yaygıları, ipekli kıssî kumaşlar, istibrak denen kalın ipekli kumaşlar, ibrişim kumaşlar ve ipek kumaşlar."
Buhârî, İsti'zân 8, Cenâiz 2, Mezâlim 5, Nikâh 71, Eşribe 28, Marzâ 4, Libâs 28, 36, 45, Edeb 124, Eymân 9; Müslim 3, (2066); Tirmizî, Edeb 45, (2810); Nesâî, Zînet 92, (8, 201).
2135 - İmran İbnu Hüsayn (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Erguvanın üzerine oturmam, sarıya boyanmış olan elbiseyi, ipekten kenar çekilmiş elbiseyi giymem." Râvi Hüsayn burada rivayeti keserek gömleğinin cebine işâret etti (ve anlatmaya devam ederek) Resülullah'ın geri kalan sözlerini tamamladı: "Haberiniz olsun erkeğin tîbi (sürünme maddesi) kokuludur, rengi yoktur; kadınların tîbi renklidir, kokusu yoktur."
Ravilerden biri demiştir ki: "Bu yasak kadının dışarı çıkma durumuyla ilgilidir. (Evinde) kocanın yanında olduğu takdirde istediği kokuyu sürünür."
Ebü Dâvud, Libâs 11, (4048).
2136 - Ebü Eyyrüb (radıyallâhu anh) hazretleri anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kına yakma, koku sürünme, misvak kullanma ve evlenme bütün peygamberlerin tâbi olageldikleri sünnetlerdendir."
Tirmizî, Nikâh 1, (1080).
2137 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir adam gördü, saçları darmadağınıktı.
"Bu adam saçlarını düzeltip tertibe sokacak bir şeyi bulamadı mı?" diye memnuniyetsizlik izhâr etti. Derken, o sırada bir diğer adam gördü, bunun da üstü başı kirliydi. Bunun hakkında da: "Şu adam elbisesini yıkayacak bir şey bulamıyor mu?" diye söylendi."
Ebü Dâvud, Libâs 17, (4062).
2138 - Râfi' İbnu Hadîc (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), bineklerimizin üzerinde bazı torbalar gördü, torbalarda kırmızı yün hatları vardı. "Bu kızıllığın size galebe çaldığını görüyorum" dedi. Resülullah'ın bu sözü üzerine yerlerimizden fırlayıp kalktık, öyle ki develerimizden bir kısmı (telaşımızdan) ürktü. Keseleri aldık, onlardaki kızıl yünleri söküp attık."
Ebü Dâvud, Libâs 20, (4070).
2139 - Abbâd İbnu Temîm anlatıyor: "Ebü Beşîr el-Ensârî (radıyallâhu anh) kendisine bildirmiştir ki, Ebü Beşir bir seferde Resüllullah (aleyhissalatu vesselâm) ile beraberdi. Efendimiz, o sırada tellâlına emrederek şu hususu ilan ettirdi: "Hiçbir devenin boynunda kirişten mamul bir gerdanlık veya (herhangi) bir gerdanlık kalmasın, mutlaka kesilsin!"
Mâlik: "Zannederim bu yasak, nazar değmesine (karşı develerin boynuna asılan şeyler) için verilmiş olmalı demiştir."
Buhârî, Cihâd 139; Müslim, Libâs 105, (2115); Muvatta, Sıfatu'n-Nebî 39, (2, 937); Ebü Dâvud, Cihâd 49, (5552).
NAKIŞLAR, SÜRETLER VE ÖRTÜLER HAKKINDA RESSAMLARIN ZEMMİ, RESİM VE ÖRTÜLERİN KERAHETİ
2140 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şu resimleri yapanlar var ya, -bir rivayette: "Şu resimlerin sahipleri var ya! Kıyâmet günü azab olunacaklar. Onlara: "Şu yaptıklarınızı diriltin" denir."
Buhârî, Libâs 89, Tevhîd 56, Müslim, Libâs 103, (2018); Nesâî, Zînet 114:, (8, 215). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:39 | |
| 2141 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir seferden dönmüştü. (O yokken) ben, yüklüğün önüne, üzerinde resimler bulunan bir bez çekmiştim. Resülullah perdeyi görünce, çekip attı, (öfkeden) yüzü de renklenmişti. "Ey Âişe! buyurdular, bil ki, Kıyamet günü insanların en çok azab görecek olanı Allah'ın yarattıklarını taklid edenlerdir."
Hz. Âişe rivayetine devamla dedi ki: "Biz o bezi kestik bir veya iki minder yaptık."
Buhâri, Libâs 91, 95; Müslim, Libâs 87, (2105); Muvatta, İsti'zân 8, (2, 966, 967); Nesâî, Zînet 112, 113, (8, 213); İbnu Mace, Libâs 45, (3653).
2142 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ)'ın anlattığına göre: "Kendisine bir adam gelip: "Ben ressamım, şu resimleri yaptım. Bana bu hususta fetva ver!" dedi. İbnu Abbas adama: "Bana yaklaş!" emretti, adam yaklaşınca: "Bana daha da yaklaş!" dedi. Adam yaklaştı. İbnu Abbas elini başının üzerine koydu ve: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı dinledim. Şöyle diyordu: "Bütün tasvirciler ateştedir. Allah ressamın yaptığı her bir resim için bir nefis koyar ve bu ona cehennemde azab verir." İbnu Abbas devamla adama dedi ki: "İlla da resim yapacaksan ağaç yap, canı olmayan şeyin resmini yap."
Buhârî, Büyü 104; Müslim, Libâs 99, (2110); Nesâî, Zinet 112, (8, 212, 214).
2143 - Yine İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "kim resim yaparsa, Allah onu Kıyamet günü, yaptığı resim sebebiyle, onlara ruh üfleyinceye kadar azab eder. Hiçbir zaman da ruh üfleyici değildir."
Buhârî, Ta'bir 45, Tirmizî, Libâs 19, (1751); Nesâî, Zinet 114, (8, 215).
SÛRET VE PERDELERLE İLGİLİ KERÂHET
2144 - Ebü Talha el-Ensârî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Melekler, içerisinde köpek ve timsaller bulunan eve girmezler.
Buhâri, Libâs 92, 88, Bedü'l-Halk 6, 14, Megâzî 11; Müslim, Libâs 102, (2606); Ebü Dâvud, Libâs 48, (4155); Tirmizî, Edeb 44, (2805); Nesâî, Zînet 112, (8, 212, 213); İbnu Mace, Libâs 44, (3649).
2145 - Sefine (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Ali (radıyallâhu anh), Resülullah (aleyhissalatu vesselam)'ı hazırladığı bir yemeğe dâvet etti. Efendimiz gelip, içeri girmek üzere elini kapının kirişleri üzerine koyunca, evin bir köşesine gerilmiş bir kırâm görmüştü ki hemen geri döndü. (Resülullah'a geri dönüşünün) sebebi sorulunca: "Bir peygambere tezyin edilip süslenmiş bir eve girmek uygun olmaz" cevabını verdi."
Ebü Dâvud, Et'ime 8, (3755); İbnu Mâce, Et'ime 56, (3360).
2146 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bana Cibrîl (aleyhisselâm) geldi ve: "Dün sana gelmiştim (ama yanına girmedim)." Girmeyişimin sebebi de üzerinde timsaller bulunan perde bezi idi. Orada bir de köpek vardı, kapının üzerinde de insan resimleri bulunuyordu. Timsallerin başlarının koparılmasını emret ki ağaç şekline dönsün. Örtüden ayak altına atılacak iki minder yapılmasını, köpeğin de dışarı çıkarılmasını söyle!" Bu söylenenler yapıldı."
Müslim, Libâs 102 (2112); Ebü Dâvud, Libâs 48, (4158); Tirmizî, Edeb 44, (2807); Nesâî, Zînet 113, (8, 216). Bu rivayet Ebü Dâvud ve Tirmizî'nin metnine mutabıktır.
2147 - Hz Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular k‹: "İçerisinde resim, cünüb ve köpek bulunan eve (rahmet) melekleri girmez."
Ebü Dâvud, Tahâret 90, (227); Libâs 48, (4152); Nesâî, Tahâret 168, (1,141), Sayd 11, (7,185).
2148 - İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) (Mekke'nin Fethi günü), Beytullah'ta tasvirler görünce, içeri girmedi. Önce onların imhasını emretti ve imha edildiler. İçeride Hz. İbrâhim ve Hz. İsmâil (aleyhimesselâm)'in ellerinde kumar okları bulunur vaziyetteki suretlerini görmüştü. Şöyle buyurdu: "Allah canlarını alsın. Vallahi onlar asla oklarla kısmet aramadılar."
Buhârî, Enbiya 8, Hacc 54, Megazî 48.
SEHAVET VE KEREM
2149 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sehâvet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise AIlahtan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Câhil sehâvet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever."
Tirmizî, Birr 40, (1962).
2150 - Yine Ebü Hüreyre hazretleri (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir hadis-i kudsîde, Allah Teala hazretlerinin şöyle söylediğini haber verdi: "Sen infak et, ben de sana infak edeyim." Efendimiz devamla dedi ki: "Allah'ın eli (yedullah) doludur. Gece ve gündüz (boyu yapılan) arkası kesilmez infaklar onu azaltmaz. Arz ve semâvâtın yaratılaşından beri Allah'ın infak ettiklerini düşünün! Bunlar, O'nun elindekinden hiçbir şey eksiltmemiştir. O'nun Arş'ı suyun üzerindeydi. Elinde mîzan da var, alçaltır, yükseltir."
Buhârî, Tevhîd 22, 35, Tefsir, Hüd 2, Nafakât 1; Müslim, Zekât 37, (993); Tirmizî, Tefsîr, (3048). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:40 | |
| 2151 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yarın için hiçbir şey biriktirmezdi."
Tirmizî, Zühd 38, (2363).
2152 - Cübeyr İbnu Mut'im (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Huneyn dönüşü yol alırken bedevîler ısrarla (ganimetin taksimini) taleb ediyorlardı. Öyle ki bir ara, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı bir semure ağacına doğru sıkıştırdılar ve ridasını kaptılar. Bunun üzerine durup şunu söyledi: "Ridâmı verin, şu taşlar sayısınca koyun olsa, ben yine de onu aranızda taksim ederdim. Ve sonra görürdünüz ki, ben ne cimriyim, ne yalancıyım, ne de korkağım."
Buhârî, Cihâd 24, Humus 19.
2153 - Ukbe İbnu'l-Haris (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize ikindi namazı kıldırmış idi. (Selam verince) acele ile cemaati yarıp evine girdi. Halk onun bu telaşesinde hayrete düşmüştü. Ancak geri dönmesi gecikmedi. Gelince, (halkın merakını yüzlerinden anlayan Hz. Peygamber şu açıklamayı yaptı): "Yanımda kalan birkısım altın vardı (namazda) onu hatırladım. Beni alıkoyacağından korktum ve hemen gidip dağıttım."
Buhârî, Ezân 155, Amel fi's-Salât 18, Zekât 20, İsti'zân 36; Nesâî, 104 (3, 84).
2154 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Muhâcirler Medîne'ye geldikleri vakit ellerinde hiçbir şey yoktu. Ensar ise arazi ve akar sahibi kimselerdi. Her yıl mallarını, ürünlerinin yarısını onlara vermek, bunlar da çalışma ve bakım işlerini üzerlerine almak şartıyla anlaştılar. Enes'in annesi kendine ait olan bir hurmalığı Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a verdi. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) Hayberlilerle savaşıp orayı fethettikten sonra muhâcirler, bağlarını ensar'a iade ettiler. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) da zikri geçen hurmalığı Enes'in annesine iade etti."
Buhârî, Hibe 35; Müslim, Cihâd 70, (1771).
YOLA (SEFERE) ÇIKIŞ GÜNÜ
2155 - Kâb İbnu Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) hep perşembe günleri yola çıkardı. Perşembe dışında yola çıktığı nadirdi."
Ebü Dâvud, Cihâd 84, (2605); Buhârî, Cihâd 103.
2156 - Sahr İbnu Vedâa el-Gâmidî (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle dua ederdi: "Allah'ım, ümmetime erkenciliği mübarek kıl." Nitekim, Aleyhissalâtu Vesselâm Efendimiz bir seriyye veya bir ordu göndereceği zaman, onu günün erken saatinde yola çıkarırdı. Sahr tüccardı, o da ticarete günün ilk saatinde çıkardı. Böylece zengin oldu ve malı arttı."
Ebü Dâvud, Cihâd 85 (2606); Tirmizî, Büyü 6, (1212).
ARKADAŞ
2157 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "İnsanlar yalnızlıktaki (mahzuru) benim kadar bilselerdi, hiçbir atlı tek başına bir gececik olsun yol yapmazdı."
Buhârî, Cihâd 135; Tirmizî, Cihâd 4, (1673).
2158 - Said İbnu'l- Müseyyeb (rahimehullah) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şeytan tek başına olanla, iki kişi beraber olana sıkıntı verir. Eğer üç kişi olurlarsa onlara sıkıntı veremez."
Muvatta, İsti'zân 36, (2, 978).
2159 - Amr İbnu Şuayb an ebîhî an ceddihi (radıyallâhu anh) tarikinden naklediyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir atlı bir şeytandır, iki atlı iki şeytandır, üç atlı bir gruptur."
Muvatta, İsti'zân 25, (2, 978); Ebü Dâvud, Cihad 86, (2607); Tirmizî, Cihâd 4, (1674).
2160 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir sefere üç kişi beraber çıkınca birini emîr (başkan) yapsınlar."
Ebü Dâvud, Cihâd 87, (2609). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:41 | |
| YÜRÜME VE KONAKLAMA
2161 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Münbit yerde sefer yaptığınız zaman, deveye arzdaki hissesini verin. Çorak yerde sefer yaptığınız zaman da orada yürümeyi hızlandırın, ilikleri kurumasın. Mola verdiğiniz zaman yoldan sakının çünkü orası geceleyin haşerâtın sığınağıdır."
Müslim, İmâret 178, (1926); Tirmizî, Edeb 75, (2862); Ebü Dâvud, Cihâd 63, (2529).
Ebü Dâvud'da "hissesini verin" dendikten sonra "mutad mola yerlerini (konaklamadan yürüyüp) geçmeyin" ibaresini ilave etmiştir.
2162 - Hâlid İbnu Ma'dan -merfu olarak (yani Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in sözü olarak)- rivayet ediyor: "Resülullah buyurdular ki: "Allah refikdir, (yumuşaklık, kolaylık, musamaha sahibi). Bu sebeple rıfkı sever, rıfk sebebiyle razı olur, rıfk (sahibin)'e mahsus bir yardımı vardır ki, şiddet sahipleri bu yardımı göremez. Öyleyse bu, dili olmayan hayvanlara bindiğiniz zaman bunlara konaklama yerlerinde mola verin. Eğer geçtiğiniz arazi çoraksa, oradan hayvanın iliğini kurutmadan çıkın. Gece yürüyüşünü tercih edin. Zîra geceleyin arz, gündüzIeyin dürülmeyecek şekilde dürülür. Yol üzerine (geceleyin) konaklamaktan kaçının. Çünkü o, hayvanların yolu, yılanların sığınağıdır."
Muvatta, İsti'zân 38, (2, 979).
2163 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yolculuk sırasında geceleyin uyumak üzere konaklayınca sağı üzerine yatardı. Sabah vaktine yakın konaklamış ise, (yastık yerine) kolunu diker, başını avucunun içine koyardı."
Müslim, Mesâcid 313, (683).
2164 - Ebü Salebe el-Huşenî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sefer sırasında konaklayınca yanında bulunan halk vadilere ve dağ geçitlerine dağılırdı. Bunun üzerine Resülullah (aleyhissalâtu vesselam): "Vadilere ve geçit1ere dağılmanız şeytan işidir" diye ikaz etti. Bundan sonra herhangi bir yere inilince birbirlerine yakın şekilde yerleşirlerdi. Öyle ki, "Üzerlerine bir yaygı atılsa hepsini örter" denirdi."
Ebü Dâvud, Cihad 97, (2628).
2165 - Sehl İbnu Muâz el-Cühenî, babası (Sehl)'den naklen anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) bir gazve sırasında bir yerde konaklamıştı. Askerler konakladıkları yerleri birbirine pek yakın tutarak darlığa sebep oldular ve yolu da kestiler. Bunun üzerine bir dellal çıkararak halka şunu ilan ettirdi: "Konak yerini daraltıp yolu kesenin cihadı yoktur."
Ebü Dâvud, Cihâd 97, (2629, 2630).
ARKADAŞA YARDIM
2166 - Ebü Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kimin yanında fazla hayvan varsa, onu hayvanı olmayana versin. Kimin de fazla azığı varsa onu azığı olmayana versin."
Resülullah, bazı mal çeşitlerini bu suretle saymaya devam etti. Öyle ki, bizden hiç kimsenin (yol sırasında) herhangi bir fazlalıkta hakkı olmadığı düşünvesine vardık."
Müslim, Lukata 18, (1728); Ebü Dâvud, Zekât 32, (1663).
2167 - Hz.Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) gazveye çıkmak arzu etti ve: "Ey Muhâcir ve Ensâr topIuluğu! Kardeşlerinizden öyleleri var ki ne malları var ne de aşîretleri. Herbiriniz, iki veya üç kişiyi yanına alsın" dedi."
(Hz. Câbir devamla der ki): "Bu tamim üzerine ben iki veya üç kişiyi yanıma aldım. (Yol boyu) devemde, diğerlerinin sırası gibi benim de bir (binme) sıram vardı."
2168 - Yine Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yürüme sırasında geride kalır, (kafileye kavuşturmak için) zayıf hayvanı sürer, üzerindekini terkisine alır ve onlara dua ederdi."
Ebü Dâvud, Cihâd 103, (2639).
KADININ YOLCULUĞU
2169 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allaha ve ahiret gününe inanan bir kadına, bir gece ve gündüz devam edecek bir mesafeye, yanında bir mahremi olmadıkça gitmesi helâl değildir."
Buhârî, Taksîru's-Salât 4; Müslim, Hacc 419, 422, (1339); Muvatta, İsti'zân 37, (2, 979); Ebü Dâvud, Menâsik 2, (1723-1725); Tirmizî, Radâ 15, (1170).
2170 - İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Bir erkek, yanında mahremi bulunmayan (yabancı) bir kadınla yalnız kalmasın!"
Bunun üzerine bir adam kalkarak: "Ey Allah'ın Resülü, kadınım hacc için yola çıktı, ben ise falan falan gazvelere yazıldım!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Öyleyse git hanımına yetiş, onunla hacc yap!" diye emretti."
Buhâri, Cezâu's-Sayd 26, Cihâd 140, 181, Nikâh 111; Müslim, Hacc 424, (1341). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:42 | |
| YOLCUNUN YANINDA BULUNMASI MEKRUH OLAN ŞEYLER
2171 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "MeIekIer, içinde köpek ve çan bulunan kafileye arkadaşlık etmezler."
Müslim, Libâs 103, (2113, 2114); Ebü Dâvud, Cihâd (2555, 2556); Tirmizî, Cihâd 25, (1703).
Bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Çan şeytanın mizmarları (çalgıları)dır."
Ebü Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "MeIekIer, içerisinde kaplan derisi bulunan kafileye refakat etmez" buyurmuştur.
SEFERDEN DÖNÜŞ
2172 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Yolculuk azabtan bir parçadır, herbirinizin yiyeceğine, içeceğine, uykusuna mani olur. Öyleyse işini bitiren âilesirıe dönmede acele etsin.
Buhârî, Umre 19, Cihâd 136, Etime 30; Müslim, İmâret 179, (1927); Muvatta, İsti'zân 39, (2, 980).
2173 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Seferden dönünce ailene gece vakti gelme, ta ki kocasını bekleyen kadıncağız usturasını kullansın, dağınık saçlarını tarasın. Sana keys gerekir."
Buhârî, Nikah 120, Umre 16; Müslim, İmâret 183-184, (715); Ebü Dâvud, Cihâd 175, (2776, 2777, 2778); Tirmizî, Radâ 17, (1172) İsti'zân 19, (2713).
2174 - Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Resülullah onları (yolculuktan dönenleri), kadınları ihanet zannı altında tutmuş ve açıklarını aramış olmaları için, evlerinin kapılarını geceleyin çalmaktan nehyetti."
2175 - Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "(Resülullah:) "Kocası gurbette olan (yabancı) kadınların yanına girmeyin. Zîra şeytan, herbirinizin içinde, vücudunuzda kanın dolaştığı gibi, (kendisini hissettirmeden) dolaşır" buyurdu. Biz atılıp sorduk: "Sende de dolaşır mı?" "Bende de (dolaşır), ancak Allah bana yardım etti de (şeytanım) müslüman oldu."
Tirmizî, Radâ 17, (1172).
2176 - Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm), bir gazveden -veya bir seferden- döndüğü vakit Medîne'ye gece ulaşacak olsa girmez, sabahı beklerdi. Sabahtan önce ulaşacak olsa yine girmez, sabah vaktini beklerdi. Derdi ki: "Biraz mühlet tanıyın da kokusunu sürünmemiş olan taransın, kocası gurbette olan usturasını kullansın."
Buhârî, Nikah 120, Umre 16; Müslim, İmâret 183-184, (715); Ebü Dâvud, Cihâd 175, (2776, 2777, 2778); Tirmizî, Radâ 17, (1172) İsti'zân 19, (2713).
2177 - Hz. İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) onları kadınların yanına geceleyin gelmeyi yasakladığı zaman, iki kişi (bu yasağı dinlemeyip), geceleyin evlerine geldi. Her ikisi de evinde hanımının yanında bir yabancı erkek buldu."
Tirmizî, İsti'zân 19, (2713).
DENİZ YOLCULUĞU
2178 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyâllahu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hacc veya umre veya Allah yolunda cihad maksadları dışında gemiye binme. Zîra denizin altında ateş, ateşin altında da deniz vardır."
Ebü Dâvud, Cihâd 9, (2489).
2179 - Mutarrıf der ki: "Denizde ticaret yapmada bir beis yok. Kur'ân-ı Kerîm'de Cenâb-ı Hak ancak hakkı zikreder" sonra da şu ayeti okudu; "Allah'ın lütfuyla rızık aramanız için gemilerin onu yararak gittiğini görürsün..." (Fâtır 12).
Rezîn ilavesidir. Buhârî, bunu bâb başlığında kaydetmiştir (Büyü, 8).
YOLCUYU KARŞILAMA
2180 - Sâib İbnu Yezîd (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Tebük Gazvesi dönüşünde, biz çocuklarla birlikte, Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'ı karşılamak üzere Seniyyetü'l Vedâ'ya gittik."
Buhârî, Cihâd 196, Megâzî 82; Tirmizî, 38, (1718); Ebü Dâvud, Cihad 176, (2779). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:43 | |
| 2181 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) odamda iken Zeyd İbnu Hârise geldi ve kapıyı vurdu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) üryan vaziyette üzerindeki örtüsünü sürüyerek kalktı. Allah'a yemin olsun, O'nu, daha önce üryan olarak hiç görmemiştim, sonra da görmedim. Zeyd'i kucakladı ve öptü."
Tirmizî, İsti'zân 32, (2733).
2182 - Şa'bi merhum anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), Câfer İbnu Ebî Tâlib'i karşıladı, kucakladı ve gözlerinin arasından öptü."
Ebü Dâvud, Edeb 157, (5220).
KUDUM (SEFERDEN DONUŞ) NAMAZI
2183 - İbnu Ömer ve Ka'b İbnu Malik (radıyallâhu anhüm) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir seferden dönünce önce mescide uğrardı. Orada iki rekat namaz kılar, ondan sonra evine dönerdi." Nâfi: "İbnu Ömer de öyle yapardı" demiştir."
Ebü Dâvud, Cihâd 178, (2781, 2782).
MÜSÂBAKA VE ATICILIKLA İLGİLİ HÜKÜMLER
2184 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şu üç şeyde armağan vardır: Deve yarışı veya at yarışı veya ok yarışı."
Ebü Dâvud, Cihad 67, (2574); Tirmizî, Cihâd 22, (1700); Nesâî, Hayl 14, (6, 226, 227).
2185 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) atı antremana tâbi tutar, (sonra da) onunla yarışa katılırdı."
Ebü Dâvud, Cihâd 67, (2577).
2186 - Yine İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) atlar arasında yarışma yaptırdı. Hedefte, beş yaşına basanları tafdîl etti."
Ebü Dâvud, Cihâd 67, (2576).
2187 - Yine İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), antrenmanlı atı el-Hafya'dan Seniyyetu'l-Vedâ'ya kadar koşturdu. Antrenmanlı olmayanı da Seniyyetü'l-Vedâ'dan Benî Zürayk Mescidi'ne kadar koşturdu."
Buhârî, Salât 41, Cihâd 56, 57, 58, İ'tisam 16, Müslim. İmâret 95, (1870); Muvatta, Cihâd 45, (2, 467, 468); Ebü Dâvud, Cihâd 67, (2575), Tirmizi, Cihâd 22, (1699); Nesâî, Hayl 13, (6, 226).
2188 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim, iki at arasına, geçeceğinden emin olunmayan bir üçüncü at dahil ederse, bu kumar olmaz. Kim de geçeceğinden emin olunan atı dahil ederse bu kumar olur."
Ebü Dâvud, Cihâd 69, (2579).
2189 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'ın Adbâ adında bir devesi vardır. Bu bütün yarışları kazanırdı. Bir gün binek devesi üzerinde bir bedevi geldi ve yarışta Adbâ'yı geçti. Bu durum Ashâb'ın ağrına gitti. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), üzüntülerini yüzlerinden okuyunca şu açıklamayı yaptı:
"Yeryüzünde, yükselttiği herşeyi arkadan alçaltmak Allah üzerine bir haktır."
Buhârî, Cihâd 59, Rikâk 38; Ebü Dâvud, Edeb 9, (4802); Nesâî, Hayl 14, (6, 227).
2190 - Fukaym el-Lahmî anlatıyor: "Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh)'e dedim ki: "Sen yaşlanmış bir ihtiyar olduğun halde bu iki hedef arasında gidip geliyorsun, artık bu sana meşakkat veriyor olmalı."
Bana şu cevabı verdi:
"Eğer Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işittiğim bir söz olmasaydı kendimi bu sıkıntıya atmazdım. Efendimizin şöyle söylediğini işittim:
"Kim atıcılık öğrenir ve sonra brakırsa o bizden değildir - ueya: asi olmuştur."
Müslim, İmaret 169, (1919), | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:44 | |
| 2191 - Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah tek bir ok sebebiyle üç kişiyi cennete koyar:
1- Onu yapan; yeter ki bunu hayır maksadıyla yapsın.
2- Atan.
3- Atana ulaştıran."
Ebü Dâvud, Cihâd 24, (2513); Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 11, (1637); Nesâî, Cihâd 26, (6, 28), Sayl 8, (6, 222, 223).
2192 - Bir rivâyette ise şöyle buyurulmuştur: "(Allah tek bir ok sebebiyle üç kişiyi cennete koyar: Yapan, yeterki hayır maksadıyla yapsın, atan) ve oku atana veren (münebbil). Atın, binin. Sizin (ok) atmanızı, ben binmenizde daha çok seviyorum. Her eğlence batıldır. Eğlenceleriniz içinde sadece şu üç şey (mübahtır), övgüye değer: Kişinin atını te'dib etmesi, hanımıyla mulatafede bulunması, yayla ok atıp, atılan okları toplaması. Bunlar Hakk'tandır. Kim öğrendikten sonra atışı, nefretle terkederse bilsin ki, bir nimeti terketmiştir -veya şöyle dedi-: "Bu nimete karşı nankörlük etmiştir."
Ebü Davud, Cihâd 24, (2513).
2193 - Seleme İbnu'l-Ekva' (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) çarşıda ok yarışı yapan Benî Eslem'den bir grupla karşılaşmıştı. Onlara: "Ey İsmailoğulları atın, zîra atalarınız atıcı idiler. Atın, ben falan kabileyi tutuyorum" dedi.
Bu söz üzerine bir grup atıştan vazgeçti. Efendimiz:
"Ne oldu, niye atmıyorsunuz?" diye sordu. Şöyle cevap verdiler:
"Nasıl atalım, siz öbür tarafı tutuyorsunuz!" Bunun üzerine:
"Atın! dedi, ben hepinizi, her iki tarafı da tutuyorum."
Buhârî, Cihâd 78, Enbiyâ 12, Menâkıb 4.
ATIN VASIFLARI
2194 - Ebü Vehb el-Cüşemî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Size alnı sakar, ayakları sekili kahverengi atı veya alnı sakar ayakları sekili kızıl atı veya alnı sakar, ayakları sekili siyah atı tavsiye ederim."
Ebü Vehb'e: "Kızılın tafdil edilişinin sebebi nedir?" diye soruldu. Şu cevabı verdi:
"Çünkü, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselâm) bir seriyye göndermişti. Zafer haberini ilk getiren kızıl atın sahibi idi."
Ebü Dâvud, Cihâd 44, (2544); Nesâî, Hayl 3, (6, 218, 219).
Nesâî'de şu ziyade vardır: "(Allah yolunda) at besleyin, alınlarından ve arkalarından okşayın. Boyunlarına takı bağlayın fakat kiriş bağlamayın."
"Kiriş bağlamayın" ibaresi şunu ifade eder: Araplar cahiliye devrinde nazar değmnesine karşı atlarına kiriş bağlarlardı. Bu hadisle Resülullah bu işin, Allah'ın kaderinden hiçbirşeyi geri çeviremeyeceğini onlara bildirmiş oldu. Mamafih bu ibarenin: "Atın üzerinde, cahiliye devrindeki gibi intikam almaya kalkmayın" mânasını taşıdığı da söylenmiştir. (Zira evtâr, "vitr" kelimesinin de cem'idir. Vitr, intikam demektir."
2195 - Hz. Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Atların en hayırlısı alnında küçük bir sakar, üst dudağında beyaz beneği olan siyahtır. Bunun üç ayağı sekili, ön sağ ayağı sekisiz siyah takip eder. Eğer siyah değilse aIacası, böyle olan kahverengi hayırlıdır."
Tirmizî, Cihâd 20, (1696, 1697); İbnu Mâce, Cihâd 14, (2789).
2196 - Hz. İbnu Abbâs (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Atın bereketi kızıllığındadır" buyurdu."
Ebü Dâvud, Cihâd 44, (2545); Tirmizî, Cihâd 20, (2454).
2197 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şikâl attan hoşlanmazdı. Bu, atın ön sağ ve arka sol ayağında veya ön sol, arka sağ ayağında (çaprazlama) seki bulunmasıdır. Ancak şikâl için şöyle diyen de olmuştur: "Atın üç ayağının sekili, birinin sekisiz olmasıdır veya üçünün sekisiz, birinin sekili olmasıdır, şikâl sadece arka ayakta olur. Şu da söylenmiştir: "Şikâl, beyazlı alaca ihtilafının çaprazlama olmasıdır."
Müslim, İmâret 102, (1875); Ebü Dâvud, Cihâd 46, (2547); Tirmizî, Cihâd 21, (1698); Nesâî, Hayl 4, (6, 219).
2198 - Urve İbnu'l-Ca'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Atın alnına hayır bağlanmıştır: "Bu hayır), sevap ve ganîmettir. Bu hal kıyamete kadar bâkidir."
Buhârî, Cihâd, 43, 44, Humus 8; Müslim, İmâret 98, (1873); Tirmizî, Cihâd 19, (1694); Nesâî, Hayl 7, (6, 222).
2199 - Utbe İbnu Abdillah es-Sülemi (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhisssalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Atın alnındaki tüyleri kesmeyin (boynunun üstündeki) yeleleri de kesmeyin, kuyruğundaki tüyleri de. Çünkü kuyruğu sinekleri vs. kovalar, yeleleri onu ısıtan elbisesidir, alnı ise orada hayır bağlıdır."
Ebü Dâvud, Cihâd 43, (2542).
2200 - Hz. Cerîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı atın alnındaki tüyleri parmaklarıyla bükerken gördüm. Büküyor ve şöyle diyordu: "Atın alnına Kıyamet gününe kadar hayır bağlanmıştır. Bu hayır sevap ve ganimettir."
Müslim, İmaret 97, (1872); Nesâî, Hayl 7, (6, 221). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:45 | |
| 2201 - Yahya İbnu Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ridası ile atının alnını okşadığı görüldü. Bunun sebebi sorulunca şu cevabı verdi:
"Ben bu gece at mevzuunda azarlandım."
Muvatta, Cihâd 47, (2, 468).
2202 - Hz. Ebü Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hiçbir Arabî at yoktur ki, her seher vaktinde şu kelimelerle dua etmesine izin verilmesin: "Ya Rabbi, Beni insanoğlundan dilediğine temlîk ettin, beni onun malı kıldın. Öyleyse beni, ona onun en sevgili malı, en sevgili ehli kıl" veya "Beni ona, onun en sevgili malından ve ehlinden biri kıl."
Nesâi, Hayl 9, (6, 223).
2203 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) dişi ata feres derdi."
Ebü Dâvud, Cihâd 45, (2546).
2204 - Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'ın bizim bahçemizde bir atı vardır, adı el-Lahîf idi."
Buhârî, Cihâd 46.
2205 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'a bir katır hediye edilmişti, ona bindi. Ben kendisine:
"Eşekleri atlara aşırtsak da bunun gibi katırlar elde etsek olmaz mı?" dedim. Şöyle cevap verdi:
"Bunu (şeriatın bu meseledeki hükmünü) bilmeyenler yapar."
Ebü Dâvud, Cihâd 59, (2565); Nesâî, Hayl 10, (6, 224).
SUAL
2206 - Hz. Ebü Hüreyre anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ben sizi terkettikçe siz de beni bırakınız. Zîra, sizden öncekileri, suallerinin çokluğu ve peygamberleri üzerindeki ihtilafları helâk etmiştir. Öyle ise sizi birşeyden nehiy mi ettim (niçin, neden? diye sormaya kalkmadan) ondan kaçının. Bir şey emrettiğim zaman da onu elinizden geldiğince yapmaya çalışın, (soru sormayın)."
Buhârî, İ'tisâm 2; Müslim, Hacc 412, (1337); Tirmizî, İlm 17, (2681); Nesâî, Hacc 1, (5,110).
2207 - Sa'd İbnu Ebî Vakkas (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Müslümanlar içinde, müslümanlara karşı en büyük cürüm işleyen kimse odur ki, haram kılınmamış olan bir şey hakkında soru sorar da bu suali sebebiyle o şey haram kılınıverir."
Buharî, İ'tisâm 3; Müslim, Fedâil 132, (2358); Ebü Dâvud, Sünnet 7, (4610).
2208 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhisssalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İnsanlar sizlere ilimden sormaya devam ederken şunu demeye kadar gelirler: "Anladık, Allah herşeyin yaratıcısıdır, pekiyi Allah'ın yaratıcısı kimdir?"
Buhârî, Bed'ü-l-Halk 11; Müslim, İman 232, (135); Ebü Dâvud, Sünnet 19, (4721, 4722).
Ebü Hüreyre, bir adamın elini tutarak ilave etti: "Allah ve Resülü doğru söyledi. Bana bunu iki kişi sordu; bu, üçüncüsüdür."
2209 - Ebü Dâvud'un diğer bir rivayetinde şöyle der: "Bunu söyledikleri zaman siz: "Allah birdir, Allah sameddir (ne bir yaratıcıya ne de bir başka şeye muhtaç değildir), doğurmadı, doğurulmadı da. O'nun bir dengi de yoktur" deyin, sonra solunuza üç kere tükürüp istiâze ile şeytandan Allah'a sığının."
Ebü Dâvud, Sünnet 19, (4722).
2210 - Yine Hz. Ebü Hüreyre anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İnsanların şerlileri, ulemaya (birşey öğrenmek için değil), onları yanıltmak için zararlı meselelerden soru soranlardır."
Rezîn'in ilavesidir. Kaynağı bulunamamıştır. | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:46 | |
| 2211 - Ebü Sa'lebe eI-Huşenî (radıyallâhu anh)anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah bir kısım farzlar koymuştur, siz bunları daraltmayın. Bir kısım da sınırlar (yasaklar) koydu. Bunlara tecavüz etmeyin. Bazı şeyleri de haram kıldı, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri de (farz, sınır, haram diye tavsifetmeden mutlak) bırakmıştır. Bunları, unutarak bırakmış değildir. Öyle ise onları (farz mı, haram mı.. vs. diye didikleyip) araştırmayın."
Rezîn ilavesidir. Bunu Dârakutnî, Sünen'inde Radâ bahsinde (4, 184) tahric eder. ed-Dürru'l Mensür'da Suyütî, başka rivayetler de kaydeder (4. 279).
SİHİR VE KEHANET
2212 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim (sihir maksadıyla) bir düğüm vurur sonra da onu üflerse sihir yapmış olur. Kim sihir yaparsa şirke düşer. Kim birşey asarsa, o astığı şeye havale edilir."
Nesâî, Tahrim 19, (7,112).
2213 - Safiyye Bintu Ebî Ubeyd, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevce-i pâklerinden naklen anlatıyor: "Resülulah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Kim bir arrâfa (kâhine) gelir, birşeyler sorar ve söylediklerine de (inanıp) onu tasdik ederse, kırk gün namazı kabul edilmez."
Müslim, Selâm 125, (2230).
2214 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissâlâtu vesselâm)'e (yahudîler tarafından) sihir yapıldı. Öyle ki, Resülullah (âleyhissalâtu vesselâm) yapmadığı bir şeyi yaptım vehmine düşüyordu. Bir gün benim yanımda iken Allah'a dua etti, sonra tekrar dua etti. Ve dedi ki:
"Ey Aişe, hissettin mi, sorduğum husustâ Allah bânâ fetvâ verdi?"
"Hangi hususta Ey Allah'ın Resülü?" dedim.
"İki kişi bana gelip, biri başucumda, diğeri de ayak tarafımda oturdu. Biri diğerine:
"Bu zâtın rahâtsızlığı nedir?" dedi. Öbürü:
"Büyüdür!" dedi. Önceki tekrar sordu:
"Kim büyüledi?" Diğeri:
"Lebîd İbnu'l-Asâm adındaki Benî Züreykli bir yahudî" diye cevap verdi. Öbürü:
"Büyüyü neye yaptı?" dedi. Arkadâşı:
"Bir târâkla saç döküntüsüne ve bir de erkek hurmâ tomurcuğunun içine!" cevabını verdi. Diğeri:
"Pekalâ, şimdi nerede?" diye sordu. Arkâdaşı:
"Zervân kuyusunda!" cevâbını verdi."
Bunun üzerine Resülullah (âleyhissalâtu vesselâm) Ashâbından bir grupla birlikte (radıyallâhu anhüm) kuyuya gitti, ona baktı, kuyunun üzerinde bir hurma vardı. Sonra benim yanıma dönüp:
"Ey Aişe! Allah'a yemin olsun, kuyunun suyu sanki kına ıslatılmış gibi (bulanık) ve (o kuyu iIe sulanan) hurmâ ağaçlarının başları da sanki şeytanların başIarı gibiydi!" dedi. Ben:
"Ey Allah'ın Resülü! Onu (kuyudan) çıkardın mı?" diye sordum.
"Hayır" dedi ve ilave etti:
"Bana gelince, Allah bana âfiyet Iütfetti ve şifa verdi. Ben ondan halka bir şer gelmesine sebep olmaktan korktum!"
Resülullah onun gömülmesini emretti ve yere gömüldü"
Buhârî, Tıbb 47, 49, 50, Cizye 14, Edeb 56; Müslim, Selâm 43, (2189).
2215 - Zeyd İbnu Erkam (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sihir yapıldı. Bu yüzden günlerce hasta düştü.
Sonunda Cebrâil aleyhisselâm gelerek:
"Seni yahudilerden bir adam sihirledi. Yaptığı sihir düğümünü falanca kuyuya attı" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hz. Ali (radıyallâhu anh)'yi (bu maksadla oraya) gönderdi. Ali (radıyallâhu anh) düğümü oradan çıkarıp çözdü. (Sihir çözülünce) Aleyhissalâtu vesselâm, bağdan kurtulmuş gibi kendine geldi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunu, o yahudîye zikretmedi ve onun yüzünü de hiç görmedi."
Nesâî, Tahrîm 20, (7,112-113).
AYAKTA İÇMENİN HÜKMÜ
CEIVAZ İFÂDE EDEN HADİSLER
2216 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissâlâtu vesselâm)'a zemzemden sundum, ayakta olduğu halde içti."
Buhârî, Eşribe 16, Hacc 76; Müslim, Eşribe 120, (2027); Tirmizî, Eşribe 12, (1883); Nesâi, Hacc 165, (5, 237).
Bir rivâyette: "Resülullah Beytullah'ın yanında iken su istedi, ben ona bir kova getirdim" denmiştir.
Bir diğer rivâyette şu ziyade gelmiştir: "İkrime o gün (Resülullah'ın) deve üzerinde olduğu hususunda yemin etti."
2217 - Tirmizî ve Nesâî'nin bir rivâyetinde şöyle denmiştir: "Resülullah (âleyhissalâtu vesselâm) zemzemi ayakta içti."
2218 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Biz, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) devrinde yürürken yer, ayakta iken içerdik."
Tirmizî, Eşribe 11, (1881); İbnu Mâce, Et'ime 25, (3301).
2219 - İmâm Mâlik'e ulaştığına göre Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (radıyallâhu anhüm) ayakta oldukları halde (su) içiyorlardı."
Muvatta, Sıfâtu'n-Nebî 13, (2, 925).
AYAKTA İÇMENİN HÜKMÜ
AYAKTA YEYİP İÇMEKTEN MEN EDEN HADİSLER
2220 - Hz. Enes (radıyallâhu anh): "Resülullah (aleyhissâlâtu vesselâm) ayakta içmeyi yasakladı" demişti. Kendisine:
"Ya yemek? (Bu husustaki hüküm nedir)" diye soruldu.
"Bu dâha şiddetle yâsâktır!" dedi veya şöyle dedi.
"Bu dâhâ şerli, dâhâ kötü!"
Müslim, Eşribe 113. (2024); Tirmizî, Eşribe 11, (1880); Ebü Dâvud, Eşribe 13, (3717). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:47 | |
| 2221 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular:
"Sizden kimse sakın ayakta içmesin. Kim unutarak içerse hemen kussun."
Müslim, Eşribe 116, (2026).
KAPLARIN AĞZINDAN İÇMEK
CEVAZ İFADE EDEN HADİSLER
2222 - Kebşetu'l-Ensârî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanıma girmişti. (Duvarda) asılı olan bir kırbanın ağzından ayakta su içti. Ben hemen kırbaya gidip ağzını kestim."
Tirmizî, Eşribe 18, (1893); İbnu Mâce, Eşribe 21, (3423).
Rezin şu ziyadeyi ilave etmiştir: "(Kestiğim bu kısmı) su içerken kullanmak üzere hususî bir maşraba yaptım."
2223 - Ensardan bir zât olan İsa İbnu Abdillah, babasından naklen anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Uhud günü bir su kabı istedi. (Kap gelince):
"Kabın ağzını dışa kıvır!" dedi, ben de kıvırdım. Sonra kabın ağzından su içti."
Ebü Dâvud, Eşribe 15, (3721).
KAPLARIN AĞZINDAN İÇMEK
SU KABININ AĞZINDAN İÇMEYİ YASAKLAYAN HADİSLER
2224 - Ebü Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (âleyhissalâtu vesselâm) su kaplarının ağzından içmek için ağızlarının dışa kıvrılmalarını yasakladı."
Buhârî, Eşribe 23, Müslim, Eşribe 111, (2Q23); Ebü Dâvud, Eşribe 15, (3720); Tirmizî, Eşribe 17, (1891).
İÇERKEN NEFES ALIP VERMEK
2225 - İbnu Abbas (radıyallâhu anhüm ) anlatıyor: "Resülullah (âleyhissâlâtu vesselâm) buyurdular ki: "Suyu deve gibi bir solukta içmeyin. İki-üç solukta (dinlene dinlene) için. Su içerken besmele çekin. Bitirince de Allâh'a hamdedin."
Tirmizî, Eşribe 13, (1886).
2226 - Hz. Enes'ten Nesâî dışındaki imamların rivâyetine göre: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), suyu üç solukta içerdi."
Müslim ve Tirmizi'nin rivâyetlerinde şu ziyade var: "Resülullah (üç solukta içer, böyle içmenin) daha doyurucu, (hastalıklara karşı) daha koruyucu ve daha afiyetli olduğunu söylerdi."
Buhârî, Eşribe 26; Müslim, Eşribe 121, (2028); Tirmizî, Eşribe 13, (1885); Ebü Dâvud, Eşribe 19, (3727).
2227 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz su içerken su kabına nefes etmesin."
Buhârî, Eşribe 25, Vudü 18, 19; Müslim, Tahâret 64, (267); Eşribe 121, (267); Tirmizî, Eşribe 16, (1890); Nesâî, Tahâret 42, (1, 43, 44).
2228 - Ebü'l-Müsennâ el-Cühenî anlatıyor: "Ebü Saîd (radıyallahu anh) Mervan'ın yanına girmiştir. Mervan ona:
"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kaplara solumayı yasakladığını işittin mi?" diye sordu. Ebü Saîd (radıyallâhu anh):
"Evet!" dedi ve anlattı: "Adamın birisi: "ben bir nefeste su içince bir türlü suya kanamıyorum (ne tavsiye edersiniz)?" diye sormuştu. Aleyhissalâtu vesselâm efendimiz:
"Kabı ağzından ayır, nefes al (sonra içmeye devam et)!" buyurdu. Adam:
"Kapta çer-çöp görürsem?" diye sordu. Efendimiz:
"0 takdirde suyu dök!" diye emretti."
Muvatta, Sıfatu'n-Nebî 12, (2, 925); Tirmizî, Eşribe 15, (1888); Ebü Dâvud, Eşribe 16, (3722); İbnu Mâce, Eşribe 23, (3427).
İÇENLERİN ÖNCELİK SIRASI
2229 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir bardak süt getirilmişti. İçerisine su katıldı. Önce kendisi içti. Solunda Hz. Ebü Bekir (radıyallâhu anh) vardı, sağında da bir bedevi. Sütten artan kısmı bedevlye verdi ve:
"(Öncelik hâkkı) sâğındır, sonrâ da onun sağı(ndan devam etsin)!" buyurdu."
Buhârî, Hibe 4, Eşribe 14, 18; Müslim, Eşribe 124, (2029); Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 17, (2, 926); Tirmizî, Eşribe 19, (1894); Ebu Dâvud, Eşribe 19, (3726).
2230 - Sehl İbnu Sa'd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir içecek getirilmişti. Ondan, önce kendisi içti. Sağında bir oğlan, solunda da yaşlılar vardı. Oğlana:
"Bardağı şu yaşlılara vermem için bana izin verir misin?" dedi. Oğlan da:
"Ey Allah'ın Resülü, Allah'a yemin olsun bana sizden gelecek nasibime başkasını asla tercih edemem!" diye cevap verdi. Bunun üzerine Resülullah (aleyhissâlâtu vesselâm) bardağn onun eline koydu."
Buhârî, Eşribe 19; Müslim, Eşribe 127, (2030).
Rezîn şunu ilave etti: "Zikri geçen oğlan el-Fadl İbnu Abbâs idi." | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:47 | |
| 2231 - İbnu Ebî Evfâ ve Ebü Katâde (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir cemaate içecek dağıtan, en son içer."
Ebü Dâvud, Eşribe 19, (3725); Tirmizi, Eşribe 20, ( 1859). Hadisi Ebü Dâvud İbnu Ebî Efâ'dan Tirmizî de Ebü Katâde 'den rivâyet etmiştir.
KAPLARIN AĞIZLARININ ÖRTÜLMESİ
2232 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kapların ağızlarını örtün, dağarcık (ve tulukların) ağzını bağlayın."
Buhârî, Eşribe 22, Bed'ü'l-Halk 11,14, İsti'zân 49, 50; Müslim, Eşribe 96-99, (2012-2014); Ebü Dâvud, Eşribe 22, (3731-3734).
Müslim'in bir rivayetinde şu ziyade var: "Zîra yılda bir gece vardır ki ondâ veba yağar. Şayet ağzı açık kaba veya bağsız dağarcığa rastlarsa bu vebadan ona mutlaka iner."
el-Leys dedi ki: "Bizim yanımızdaki acemler bundan kânun-u evvel ayında sakınırlar."
2233 - Yine Buhârî ve Müslim'de gelen bir rivâyette şöyle denmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) su istedi. Bir adam:
"Ya Resülullah sana nebiz (şıra) sunmayalım mı?" diye sordu. Efendimiz.
"Evet, sun!" buyurdu."
Râvi der ki: "Adam hızla çıktı ve içinde nebiz (şıra) olan bir bardakla geri döndü. Resülullah (aleyhissâlâtu vesselâm):
"Ağzını kapamadın mı, hatta üzerine gereceğin bir çöple bile olsa?" dedi ve nebizi içti."
Müslim'de Ebü Humeyd'den gelen bir rivâyette şöyle buyurulmuştur: "Biz, geceleyin dağarcıkları bağlamakla emrolunduk. Kapıların da geceleyin örtülmesiyle emrolunduk."
Hadisin kaynağı önceki hadisin bâblarıdır. Rivayet Ebü Dâvud'da da gelmiştir. Eşribe 22, (3734).
MÜTEFERRİK HADİSLER
2234 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'a es-Sükyâ kuyularından tatlı su getirilirdi."
Kuteybe der ki: "O (es-Sükyâ) Medîne ile Mekke arasında iki günlük mesafe bulunan bir göze idi."
Ebü Dâvud, Eşribe 22, (3735).
2235 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ensâr'dan bir zâtın bahçesine girdi. Bu sırada adam, bahçeye su çevirmekte idi. Resüllulah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Yanınızda şenne (eskimiş tuluk) içerisinde akşamdan kalma suyunuz varsa (ver de içelim), yoksa, akan sudan ağzımızla içeriz" buyurdu. Adam:
"Evet yanımda soğuk su var!" deyip, kulübeye giderek bir bardağa su koydu, sonra da üzerine bir keçiden süt sağdı. Efendimiz ondan içti."
Buhari, Eşribe 14, 20; Ebü Dâvud, Eşribe 18, (3724).
2236 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ümmü Süleym'in bir bardağı vardı. (Bu bardakla ilgili olarak) derdi ki: "Ben bu bardakla Resülullah'a her çeşit meşrubatı sunmuşum: "Su, bal (şerbeti), süt, şıra".
Nesâî, Eşribe 58, (8, 335).
HER SARHOŞ EDİCİ HARAMDIR
2237 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Sarhoşluk veren her içki haramdır."
Buhârî, Eşribe 4, Vudü 71; Müslim, Eşribe 67-68, (2001); Muvatta, Eşribe 9, (2, 845); Ebü Dâvud, Eşribe 5, (3682, 3687); Tirmizî, Eşribe 2, 3, (1864,1867); Nesâî, Eşribe 23, 8, (298).
2238 - Bir diğer rivâyette şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bal şerbetinden sunulmuştu:
"Sarhoşluk veren her içki haramdır!" diye cevap verdi."
Buhârî, Eşribe 4, Vudü 71; Müslim, Eşribe 67-68, (2001); Muvatta, Eşribe 9, (2, 845); Ebü Dâvud, Eşribe 5, (3682, 3687); Tirmizî, Eşribe 2, 3, (1864,1867); Nesâî, Eşribe 23, 8, (298).
2239 - Ebü Dâvud'da gelen diğer bir rivâyette (Resülullah'a açıklaması şöyledir): "Her sarhoş edici şey haramdır. Bir farak (hüp) içildiği takdirde sarhoşluk veren bir şeyin tek avucu da haramdır."
Tirmizi de gelen bir diğer rivâyette "tek yudumu haramdır" diye gelmiştir.
Buhârî, Eşribe 4, Vudü 71; Müslim, Eşribe 67-68, (2001); Muvatta, Eşribe 9, (2, 845); Ebü Dâvud, Eşribe 5, (3682, 3687); Tirmizî, Eşribe 2, 3, (1864,1867); Nesâî, Eşribe 23, 8, (298).
2240 - Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah'a "Ey Allah'ın Resülü, dedim, Yemen'de yapmakta olduğumuz şu iki şarap hakkında bize fetva ver: Bit'; bu baldandır, şiddetleninceye kadar nebiz yapılır. İkincisi mizr'dir, bu mısırdan ve arpadan yapılır, bu da şiddetleninceye kadar nebiz yapılır." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Ben her sarhoşluk veren şeyi yasaklıyorum" buyurdular."
Buhârî, Megazî 60, Cihâd 164, Edeb 80, Ahkâm 22, Müslim, Cihâd 7, (1733), Eşribe 70; Ebu Dâvud, Eşribe 5, (3684); Nesâî, Eşribe 23, 24, (8, 298, 299). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:48 | |
| 2241 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Bir adam Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'a içeceklerden sormuştu. Efendimiz:
"Kaynayan sarhoş edicilerin hepsinden az da olsa çok da olsa kaçın" cevabını verdi."
Nesâî, Eşribe 24, (8, 300), 48, (8, 324).
2242 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) hamr'dan, kumardan, davuldan, mısır şarabından yasakladı ve dedi ki: "Her sarhoş edici haramdır."
Ebü Davud, Eşribe 5, (3685).
ALKOLLÜ İÇKİLERİN TAHRİMİ, İÇENLERİN ZEMMİ
2243 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her sarhoş edici hamrdır. Ve her sarhoş edici haramdır. Kim dünyada hamr içer ve tevbe etmeden, onun tiryakisi olduğu halde, ölürse, ahirette şarab içemez."
Buhârî, Eşribe 1; Müslim, Eşribe 73, (2003); Muvatta, Eşribe 11, (2, 846); Ebü Dâvud, Eşribe 5, (3679); Tirmizî, Eşribe 1, (1862); Nesâi, Eşribe 22, 46, (8, 296, 297, 318).
2244 - Yine İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Ömer (radıyallâhu anh), Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın minberinde şu açıklamayı yaptı: "Emmâ ba'd, Ey insanlar! Hamr'ın haram olduğu hükmü inmiştir. Bilesiniz ki hamr (günümüzde ve çevremizde) beş şeyden yapılmaktadır: Üzümden, hurmadan, baldan, buğdaydan, arpadan. Hamr, aklı örten (her) şeydir."
Buhârî, Eşribe 2, 5; Teysîr, Mâide 10; Müslim, Tefsir 32, (3032); Nesâî, Eşribe 20, (8, 295); Ebü Dâvud, Eşribe 1, (3669); Tirmizî, Eşribe 8, (1873).
2245 - Hz. Cabir (radıyallâhu anh) buyurdular ki: "Allah, sarhoş ediciyi içen kimseye tînetu'l-habâl içirmeye ahdetmiştir."
"Tînetu'l-Habâl nedir?" diye sorulunca:
"Cehennemliklerin (vücudlarından, çıkan) terleridir!" diye cevap verdi.
Müslim, Eşribe 72, (2002); Nesâî, Eşribe 49, (8, 327).
2246 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) hamrla ilgili olarak on kişiye lanet etti: "(Hammaddesinden şarap yapmak maksadıyla) sıkana ve sıktırana, içene ve sâkilik yapana, (imalathâneden veya depodan, toptancıdan perakendeciye veya müstehlike kadar) taşıyana ve taşıtana, satana ve satın alana, bağışlayana, bunun parasını yiyene."
Tirmizî, Büyü 59, (1295); İbnu Mâce, Eşribe 6, (3381).
2247 - Ebü Müsa (radıyallâhu anh) demiştir ki: "Bana göre, ha hamr içmişim, ha Allah'ı bırakarak şu sütuna tapmışım, ikisi de birdir."
Nesâî, Eşribe 42, (8, 314).
HAMRIN TAHRİMİ VE YAPILDIĞI MADDELER
2248 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hamr aynı ile haram edilmiştir, (bu sebeple) azı da haramdır, çoğu da; keza her içkiden hâsıl olan sarhoşluk da (haramdır)."
Nesâî, Eşribe 48, (8, 320, 321).
2249 - en-Nüman İbnu Beşîr (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Üzümden hamr yapılır, hurmadan hamr yapılır, baldan hamr yapılır, buğdaydan hamr yapılır, arpadan hamr yapılır. Ben sizi bütün sarhoş edicilerden yasaklıyorum."
Ebü Dâvud, Eşribe 4, (3676); Tirmizî, Eşribe 8, (1873).
2250 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hamr şu iki ağaçtandır: Hurma ve asma."
Müslim, Eşribe 13, (1985); Tirmizî, Eşribe 8, (1876); Ebü Dâvud, Eşribe 4, (3678); Nesâî, Eşribe 19, (8, 294). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:49 | |
| 2251 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) demiştir ki: "Hamr haram edildiği zaman Medîne'de mevcut beş çeşit içki arasında üzümden yapılan şarap yoktu."
Buhârî, Eşribe 2, Teysîr, Mâide 10.
2252 - Ebü Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Allah Teâlâ Hazretleri, hamrı mevzubahis etmektedir. Muhtemelen onun hakkında bir emir indirecektir. Şu halde, kimin yanında hamr varsa, onu satsın ve ondan istifade etsin."
Aradan çok geçmedi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) şunu söyledi:
"Allah Teâlâ Hazretleri hamrı haram kılmıştır. Öyle ise, bu ayet kendisine ulaşan herkes, yanında hamr olduğu takdirde, onu ne satın alsın, ne satsın, ne de ondan istifade etsin."
Bu emirden sonra halk, hamr olarak evinde ne varsa Medîne sokakIarına götürüp döktüler."
Müslim, Musâkât 67, (1578).
2253 - Hasan İbnu Ali (radıyallâhu anhümâ) babasından naklen anlatıyor: "Bedir savaşı ganimetinden hisseme düşen yaşlı bir devem vardı. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) da humus'dan (o gün) bana yaşlı bir deve daha verdi. Develerim, Ensar'dan bir zatın hücresinde ıhmış dururken (yanlarına) geldim. Bir de ne göreyim, develerimin hörgüçleri kesilmiş, böğürleri oyulmuş, ciğerleri de sökülmüştü. Bu manzarayı görünce kendimi tutamayıp, ağladım.
"Bunu kim yaptı?" diye sordum.
"Hamza yaptı. Şu anda, falanca evde, Ensardan birinin içki meclisindedir. Şarkıcı câriye ona şarkı okumuş, şarkısında şunları söylemişti" dediler:
"Ey Hamza! şişman yaşlı develere dikkat et,
Onlar avluda bağlıdırlar,
Bıçağı onların sinesine vur,
Pirzola veya benzerini çabuk yap!"
Bu şarkı üzerinde Hamza (radıyallâhu anh) fırlayıp, kılıcı kapıp develerin hörgüçlerini kesmiş, karınlarını yarmış, ciğerlerini sökmüş."
Hz. Ali (radıyallâhu anh) devamla şunları söyledi: "Ben hemen gidip Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna çıktım. Yanında Zeyd İbnu Hârise vardı. Beni görünce, başımdan geçenleri yüzümden okudu.
"Neyin var?" diye sordu. Ben:
"Ey Allah'ın Resülü! Bugünkü gibi (dehşetli bir manzara) görmedim. Hamza iki deveme saldırıp hörgüçlerini kesmiş, böğürlerini yarmış. Hemencecik şurada, bir içki meclisinde!" dedim. Bunun üzerine Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ridâsını istedi, getirdiler, giyip yayan gitti. Biz de arkasına düştük. Hamza'nın bulunduğu eve kadar geldi.
İzin istedi, buyur ettiler. Girince bir içki meclisiyle karşılaştı. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) fiilinden dolayı Hamza'yı ayıplamaya başladı.
Hamza sarhoştu, gözleri kızarmıştı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a baktı, sonra nazar edip aşağıdan dizlerine kadar süzdü, tekrar ayağından başlayıp beline kadar süzdü, sonra tekrar bakışlarıyla süzerek yüzüne kadar geldi ve:
"Siz benim babamın kölelerinden başka bir şey misiniz?" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun sarhoş olduğunu anladı. Hemen izinin üstüne geri döndü, çıkıp gitti. Peşinden biz de çıktık.
Bu vak'a hamr'ın haram edilmesinden önce idi."
Buhârî, Hums 1, Büyü 28, Şirb 13, Meğazî 11, Libâs 7; Müslim, Eşribe 2, (1979); Ebü Dâvud, Harac 20, (2986). Bu kaynakların hiçbirinde şiir tam olarak mevcut değildir, birinci beytin sadece yarısı mevcuttur.
HARAM VE HELAL OLAN ŞIRALAR
2254 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ): "Kim Allah'ın haram kıldığını haram kılmaktan hoşlanırsa nebîz'i haram kılsın" dedi."
Bir rivayette, Kays İbnu vehb ona: "Benim bir küpcüğüm var, içerisine şıra koyuyor, şıra kaynayıp durulunca içiyorum" dedi. (İbnu Abbâs) cevaben: "Bu söylediğin şey ne zamandan beri içeceğini teşkil etmekte?" diye sordu. Kays: "Yirmi yıldan beri" deyince, İbnu Abbas: "Öyleyse uzun zamandır, damarların su ihtiyacını pislikten gördü" dedi."
Nesâî, Eşribe 48, (8, 322-323).
2255 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) oruç tutuyordu. Orucunu açacağı vakti kolladım. Kabaktan mamul bir kap içerisinde yaptığım nebizi getirdim. Nebiz kaynayıp kabarıyordu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Bunu şu duvara çal. Zîra artık bu, Allah'a ve ahirete inanmayanların içkisidir" buyurdu."
Ebü Dâvud, Erşibe 12, (3716); Nesâî, Eşribe 25, (8, 301).
2256 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Bir adam, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a içerisinde nebiz bulunan bir kadeh getirdi. Efendimiz bu sırada (Haceru'l-Esved) rüknünün yanında idi. Bardağı ona sundu. Efendimiz, ağzına kadar götürdü. Ancak nebizin (keskinleşip ekşiliğinin) şiddetlendiğini gördü ve bardağı sahibine geri çevirdi. (Cemaatten) bir adam:
"Bu haram mıdır ey Allah'ın Resülü?" diye sordu. Hz. Peygamber:
"Bana adamı çağırın!" dedi. Ondan bardağı tekrar aldı. Sonra su istedi sudan bardağa döküp, tekrar ağzına götürdü (yine keskin bularak alnını buruşturup) kaşların çattı. Tekrar yine su istedi ve nebize döktü. Sonra da:
"Bu kaplar, size keskinleşir ve kaynamaya başlayacak olursa, içindekinin sertliğini su ile kırın!" buyurdu."
Nesâî, eşribe 82, (8, 323, 324). İmam Nesâi, hadisi tahric ettikten sonra: "Bu hadis meşhur değildir (fukahaca pek bilinmiyor), biz bununla ihticâc (edip amel) etmeyiz" demiştir.
2257 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Biz Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) için sabahleyin tuluk içerisine nebiz kurardık, efendimiz onu akşamleyin içerdi, akşamdan kurardık sabahleyin içerdi."
Hz. Aişe devamla der ki: "Biz su kabını, biri sabah, biri akşam olmak üzere günde iki kere yıkardık."
Ebü Dâvud, Eşribe 10, (3711, 3712); Tirmizî, Eşribe 7, (1872); Nesâi, Eşribe 48, (8, 320).
2258 - İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) için kuru üzümden şıra kurulunca, o gün, ertesi gün ve daha sonraki gün yani üçüncü günün akşamına kadar onu içerdi. Sonra, kalanının hizmetçilere içirilmesini veya dökülmesini emrederdi."
Müslim, Eşribe 79, (2004); Ebü Dâvud, Eşribe 10, (3713); Nesâî, Eşribe 56, (8, 333).
2259 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) kuru üzümle hurmanın, taze hurma ile hurmanın karıştırılmalarını yasakladı ve dedi ki:
"Kuru üzümle hurmayı, koruk hurma ile olgun hurmayı karıştırarak birlikte nebiz kurmayın."
Buhârî, Eşribe 11, Müslim, Eşribe 16, (1286); Ebü Davud, Eşribe 8, (3703); Tirmizî, Eşribe 9, (1877); Nesâî, Eşribe 8, (8, 290).
2260 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Çağala hurma ile olgun hurmadan beraber nebiz yapmayın. Olgun hurma ile kuru üzümden de beraber nebiz yapmayın. Herbirinden ayrı ayrı nebiz yapın."
Müslim, Eşribe 25, (1988); Muvatta, Eşribe 7, (2, 844); Ebü Dâvud, Eşribe 8, (3704); Nesâî, Eşribe 6, (8, 289); Buhârî, Eşribe 11. | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:50 | |
| 2261 - Hz. Enes İbnu Malik (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) çağala hurma ile olmuş hurmanın karıştırılıp (nebiz yapılmasını) sonra da bunun içilmesini yasakladı. Şarap haram edildiği zaman (Arapların) içeceklerinin tamamını nerdeyse bu teşlkil ediyordu."
Müslim, Eşribe 8, (1981); Nesâî, Eşribe 13, (8, 291, 292).
2262 - Câbir İbnu Zeyd ve İkrime (radıyallâhu anhümâ)'den rivayete göre, her ikisi de olgun hurmadan tek başına (da olsa yapılan nebizi) mekruh addediyorlardı ve bu hükmü İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ)'tan alıyorlardı.
İbnu Abbâs "Nebizin, Abdülkays'a yasaklanan müzza olmasından korkuyorum" derdi. Ben, Katâde'ye: "Müzza nedir?" diye sordum da bana "Hantem (sırlı seramik) ve müzeffet (ziftlenmiş) denen kaplarda kurulmuş nebiz" diye cevap verdi."
Ebü Dâvud, Eşribe 9, (3709).
2263 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Biz, Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) için kuru üzümden nebiz kurardık, içerisine de hurma atardık."
Ebü Dâvud, Eşribe 8, (3707).
2264 - Bir diğer rivayette şöyle demiştir: "Ben bir avuç kuru üzüm, bir avuç da hurma alıyor, bunları bir kaba koyuyor, parmaklarımla ovup sonra da (elde edilen şırayı) Resülullah'a içiriyordum."
Ebü Dâvud, Eşribe 8, (3708).
2265 - Süveyd İbnu Gafle (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer'in Ebü Müsa (radıyallâhu anhümâ)'ya yazdığı mektubu okudum, diyordu ki: "Emmâ ba'd! Bilesin bana deve katranı gibi siyah, sert bir şarap taşıyan bir kervan Şam'dan geldi. Ben onlara bunun kaynatılarak ne kadarının buharlaştırılacağını sordum. Bana üçte ikisi uçuncaya kadar kaynatacaklarını söylediler, yani pis olan üçte ikisi gidiyor. Şöyle ki üçte biri pis kokulu kısım, üçte biri bozuk kısım (geriye kalan üçte bir temiz kısım kalıyor). Sen yanındakilere, emret, bu kalan üçte biri içsinler."
Nesâi, Eşribe 53, (8, 328-330).
2266 - Yine Nesâî'nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Abdullah İbnu Yezîd el-Hutamî demiştir ki: "Hz. Ömer (radıyallâhu anh) bize şunu yazdı: "Emmâ ba'd: Şarabınızı ondaki şeytanın hissesi gidinceye kadar kaynatın. Zîra onda şeytanın iki, sizin de bir hisseniz vardır."
Nesâî, Eşribe 53, (8, 329).
2267 - Hz. İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ)'ın anlattığına göre, bir adam kendisine şıradan sual etti. İbnu Abbâs: "Taze oldukça iç" dedi. Adam: "Ben onu kaynatıyorum, ancak yine de içimde bir şüphe var" deyince, İbnu Abbâs: "Yani sen onu kaynatmadan önce içiyor muydun?" diye sordu. Adam: "Hayır!" dedi. İbnu Abbâs:
"Ateş, haram olan hiçbirşeyi helâl kılmaz!" dedi."
Nesâî, Eşribe 54, (8, 331).
HARAM VE HELAL OLAN KAPLAR
2268 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam), çömlekte, kabak ve ziftli kaplarda yapılan nebizi(n içilmesini) yasakladı."
Müslim, Eşribe 48, (1997); Muvatta, Eşribe 5, (2, 843); Ebü Dâvud, Eşribe 7, (3690, 3691); Tirmizî, Eşribe 4, (1868, 1869); Nesâî, Eşribe 28, 33, 36, (8, 303, 306, 308).
2269 - Müslim'in bir rivayetinde şöyle denmiştir: "(Resülullah) hantemi yasakladı, bu (topraktan mamul her çeşit) küptür. Dübbâ'yı yasakladı. Bu su kabağıdır. müzeffet'i yasakladı, bu ziftlenmiş kaptır. Nakr'i yasakladı, bu kabuğu soyulup, içi oyulmuş hurma ağacıdır. Efendimiz, şırayı tuluklarda kurmamızı emretti."
Müslim, Eşribe 57, (1997).
2270 - Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ben size kapları yasaklamış, sadece deri kaplardan (nebiz) içmenizi söylemiştim. Artık her kaptan içebilirsiniz, yeter ki, sarhoş edici içmeyin."
Müslim, Eşribe 64, 65, 66; Ebü Dâvud, Eşribe 7, (3698); Tirmizî, Eşribe 6, (1870); Nesâî, Eşribe 40, 48. | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:50 | |
| BAZI İLAVELER
2271 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) hamr'dan sirke yapmayı yasakladı."
Müslim, Eşribe 11, (1983); Tirmizî, Büyü 59, (1294).
2272 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Miraca çıkarıldığım gece bana iki kadeh getiriIdi, birinde şarap diğerinde de süt vardı. Ben sütü aldım. Melek: "Seni fıtrata irşad eden Allah'a hamd olsun. Eğer şarabı alsaydın ümmetin azmıştı" dedi."
Nesâî, Eşribe 41, (8, 312); Buhârî, Eşribe 1; Müslim, İman 272, (168).
2273 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah'a içeceklerin en iyisi hangisi?" diye sorulmuştur.
"Soğuk olan tatlı!" diye cevap verdi."
Tirmizî, Eşribe 21, (1897).
ŞİRKETLER
2274 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allahu Zülcelâl hazretleri buyurdu ki: "Biri diğerine ihanet etmediği müddetçe iki ortağın üçüncüsü ben olurum. Biri arkadaşına ihanet etti mi ben aralarından çekilirim."
Ebü Dâvud, Büyü 27, (3383).
Rezîn şunu ilave etmiştir: "... Şeytan gelir."
2275 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ben, Ammar ve Sa'd, üçümüz Bedir'de nasibimize düşecek ganimette ortak olduk. Derken Sa'd, iki esirle geldi, Ammâr ve ben ise hiçbirşey getiremedik."
Ebü Dâvud, Büyü 30, (3388); Nesâî, Büyü 109, (7, 319).
2276 - Zühre İbnu Ma'bed, ceddi Abdullah İbnu Hişam'dan naklen anlatıyor: "Abdullah Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı görmüş idi. Annesi Zeyneb Bintu Humeyd onu (Abdullah'ı) Resülullah'a götürüp şöyle dedi:
"Ey Allah'ın Resülü; bundan biat al!" Aleyhissalâtu vesselâm efendimiz:
"0 henüz küçük!" deyip başını okşadı, bereketle dua etti.
Onu (Zühre İbnu Ma'bed'i) ceddi AbduIIah İbnu Hişam çarşıya çıkarır, yiyecek satın alırdı. Bir gün, ona İbnu Ömer'le, İbnu'z-Zübeyr (radıyallâhu anhümâ) rastladılar:
"(Satın aldıklarına) bizi de ortak kıl, zîra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sana bereketle dua buyurdu!" dediler. O, (bu teklifi kabul ederek) onları ortak yaptı.
(Abdullah İbnu Hişam o duanın bereketine) bazan bir deve yükü kâr ederdi de olduğu gibi eve gönderirdi."
Buhârî, Şirket 13, Daavât 31, Ahkâm 46.
2277 - Saib İbnu Ebi's-Sâib (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a geldim. Beni O'na zikredip hakkımda medh u senada bulun(arak tanıt)maya başladılar. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz:
"Ben onu sizden iyi tanırım!" buyurdu. Ben (hemen atılıp):
"Annem, babam sana kurban olsun dedim, doğru söyledin, zîra sen benim ticaret ortağım idin, sen ne iyi ortaktın, ne itham görmüştüm, ne de münakaşa yapmıştık!"
Ebü Dâvud, Edeb 20, (4836); İbnu Mâce, Ticârât 63, (2287).
ŞİİR
2278 - Übey İbnu Ka'b (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şiirde hikmet vardır"
Buhârî, Edeb 90; Ebü Dâvud, Edeb 95, (5010); Tirmizî, Edeb 69, (2847); İbnu Mâce, Edeb 41, (3755).
2279 - Ebü Dâvud'da İbnu Abbâs (radıyalâhu anhümâ)'dan yapılan bir rivayet şöyledir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir bedevî geldi. (Dikkat çekici bir üslubla) konuşmaya başladı. Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm):
"Şurası muhakkak ki beyanda sihir vardır, şurası da muhakkak ki şiirde de hikmetler vardır" buyurdu."
Ebü Dâvud, Edeb 95, (5011); Tirmizi, Edeb 63, (2848).
2280 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden birinin içine onu bozacak irin dolması, şiir dolmasından hayırlıdır."
Buhârî, Edeb, 92; Müslim, Şiir 7, (2257); Ebü Dâvud, Edeb 95, (5009); Tirmizî, Edeb 71, (2855).
el-Hudri den Müslim'in kaydettiği bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) yürümekte iken karşısına şiir inşad eden bir şâir çıktı. Efendimiz: "Şeytanı tutun" veya "Şeytanı yakalayın" diye emretti. | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:51 | |
| 2281 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şâir Hassan İbnu Sâbit (radıyallâhu anh) için mescide hususî bir minber koymuştu. Hassan, orada kurulup mufâhara yapar veya Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ı hasımlarına karşı müdafaa ederdi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Allah (c.c.) Hassan'ı, Resülullah'ı müdafaa ettiği veya onun adına mufâhara yaptığı müddetçe Rühu'l-Kudüs'le takviye etmektedir" derdi."
Buhârî, Edeb 91; Ebü Dâvud, Edeb 95, (5015); Tirmizî, Edeb 70, (2849).
2282 - Amr İbnu'ş-Şerrîd, babasından (Şerrîd'den naklen radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir gün ben Resülullah'ın bineğinin arkasına binmiştim. Bir ara bana:
"Hafızanda Ümeyye İbnu Ebi's-Salt'ın şiirinden birşeyler var mı?" diye sordu. Ben: "Evet!" deyince:
"Söyle!" dedi. Ben kendisine bir beyt okudum. O yine:
"Devam et!" dedi. Ben bir beyt daha okudum. O yine,
"Söyle!" emretti. Böylece kendisine yüz beyit okudum."
Müslim, Şiir 1, (2255).
2283 - Câbir İbnu Semure (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ben, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la yüz defadan fazla birlikte oturdum. Ashâbı ona şiirler okuyor, cahiliye devriyle ilgili hadiseleri zikrediyorlardı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) da sâkitâne onları dinlerdi. Bazan (anlatılanlara) onlarla birlikte tebessüm buyurduğu olurdu."
Tirmizî, Edeb 70, (2854).
2284 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Umretu'l-kazâ sırasında Mekke'ye girdiği zaman şâiri Abdullah İbnu Ravâha, önünde yürüyor ve şu Şiiri okuyordu:
"Ey kâfir çocukları (Resülullah'a) yol açın!
Bugün ona gelen vahiy adına, size,
Öyle bir vururuz ki, tepenizi yerinden uçurur,
Ve dostu dostuna unutturur."
Bunu gören Hz. Ömer:
"Ey İbnu Ravâha! Sen Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın önünde ve Allah'ın Harem bölgesinde şiir mi okuyorsun?" dedi. Ancak Resülullah:
"Ey Ömer bırak onu. Onun şiirleri, Mekkeli kâfirlere okdan daha çabuk tesir eder!" diyerek müdahale etti."
2285 - Yine Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın (kafilenin yürüyüş temposunu ezgileriyle) canlı tutan bir kölesi vardı, adı Enceşe idi. Bu zat güzel sesli birisiydi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona:
"Ey Enceşe ağır ol! Şişeleri kırma -veya şişeleri sevkederken ağır ol- dedi. Şişe ile zayıf kadınları kastediyordu."
Buhârî, Edeb 90, 95, 111, 116; Müslim, Fezâil 70, (2323).
2286 - Heysem İbnu Ebî Sinan'ın anlattığına göre, bu zât, Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh)'yı Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı zikrettiği kıssalarında dinlemiştir. (Bu kıssaların birinde) Ebü Hüreyre, Efendimizin şu sözünü nakletmiştir:
"0 sizin bir kardeşinizdir, uygunsuz bir söz söylemez." (Râvilerden Zührî der ki), "Resülullah, burada İbnu Ravâha'yı kastetmiştir." (Abdullah İbnu Ravâha, Efendimiz hakkında şu medhiyede bulunmuştur:)
"Tan yeri ağarıp fecr-i sâdık yükseldiği sırada Resülullah, bize Kitabını okuyarak geldi.
0 bize körlükten (dalaletten) sonra hidayeti gösterdi. Kalblerimiz onun söylediklerinin hak olduğuna inanmıştır. Kafirlere yatakları ağırlık verirken, Resülümüz geceyi uyanık geçirir."
Buhârî, Edeb 91, Teheccüd 21.
2287 - Hz. Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), Kureyza günü, (şâiri) Hassân İbnu Sâbit'e:
"Müşrikleri hicvet, zîra Cebrâil seninle beraberdir!" dedi."
Buhârî, Edeb 91, Bed'u'l-Halk 6, Megâzi 30; Müslim, Fezâilu's-Sahâbe 153, (2486).
2288 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Hassân İbnu Sâbit, (Mekkeli) müşrikleri hicvetmek için Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vessellâm)'den izin istedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Benim nesebimi nasıl hâriç tutacaksın?" dedi. Hassân (radıyallâhu anh):
"Senin (nesebini) sade yağdan kıI çeker gibi, onlardan çekip çıkaracağım!" Cevabını verdi."
Buhârî, Edeb 91, Menâkıb 16, Megâzi 33; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe 156-157, (2489-2490).
Müslim'in bir rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "(Hassân) dedi ki: "Şerefin en yükseği Âl-i Hâşim'den Bintu Mahzumoğullarındandır. Senin baban ise köledir."
2289 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:
"Hassân onları -yani müşrikleri- hicvetti, hem şifa verdi, hem de şifa buldu."
Hassân (radıyallâhu anh) buyurdu ki: "Sen Muhammed'i hicvettin, ben de onun adına cevap veriyorum.
Bu işimde Allah katında mükafaat vardır.
Sen Muhammed'i nezîh, müttakî,
ResüIuIIah vefakâr, ahlaklı olduğu halde hicvettin. Sen O'na derik olmadığın halde O'nu hiciv mi ediyorsun?
İkinizden hangisi kötü ise iyi olana feda olsun.
Muhakkak ki, babam, babası ve ırzım,
Muhammed'in ırzını sizden korumak için muhâfızdır.
Kızcağızımı kaybedeyim, şayet siz atlarımızı
Kedâ'nın etrafını toz duman etmiş göremezsiniz.
O atlar, üzerinize gemlerini çekerek gelirken,
Sırtlarında ince mızraklar vardır.
Atlarımız pek hızlı koşarlarken,
Kadınlar başörtüleriyle tozlarını alırlar.
Şayet bizden yüz çevirirseniz umre yaparız,
Fetih geldi mi; perde kalkar.
Aksi takdirde öyle bir günün kavgasını bekleyin ki,
O günde Allah dilediğini aziz kılacaktır.
Allah der ki: "Ben bir kul gönderdim,
O hakkı söyler, kendisinde hiçbir gizlilik yoktur."
Allah der ki: "Ben bir ordu hazırladım,
Bu ordum emeli cihad olan Ensardır."
Biz (Ensarîler)e her gün Kureyş'ten
Ya sövmek, ya kavga, ya da hiciv vardır
Öyle ise, sizden kim ResüIuIIah'ı hicveder,
Veya över veya yardım ederse bizce birdir.
Allah'ın Resülü Cibril aramızdadır.
Rühu'I-Kudüs'ün bir dengi yoktur."
Müslim, Fezâilu's-Sahâbe 157, (2490).
2290 - Ebü Hüreyre anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir şâirin söylediği en doğru söz Lebîd'in söylediği şu sözdür: "Haberiniz olsun, Allah'tan başka her şey bâtıldır. Ümeyye İbnu Ebi's-Salt müslüman olayazdı."
Buhârî, Edeb 90, Menâkıbu'l-Ensâr 20, Rikâk 29; Müslim, Şiir 3, (2256); Tirmizî, Edeb 70, (2853). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:52 | |
| 2291 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ)'nin anlattığına göre, kendisinden, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam)'ın şiirden birşeyler terennüm edip etmediği sorulmuştur da şu cevabı vermiştir:
"Evet, İbnu Ravâha'nın şiirini terennüm eder ve şu mısraı okurdu: "Kendisine azık vermediğin kimseler sana haber getirecek."
Tirmizî, Edeb 70, (2852).
2292 - Cündeb İbnu AbdiIIah (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) ile beraber olduğumuz bir anda kendilerine bir taş isabet etti, kaydı ve parmağı kanadı. Bunun üzerine:
"(Parmağım ne sızlarsın?) Sen ancak kanayan bir parmak değil misin? (Bu kazaya da, boşa değil) Allah yolunda uğradın" buyurdu."
Buhâra, Edeb 90, Cihâd 9; Müslim, Cihâd 112, (1796).
NAMAZIN FAZİLETİ
2293 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işittim:
"Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve bu nehirde hergün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı, ne dersiniz?"
"Bu hal, dediler, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!" Aleyhissalâtu vesselâm:
"İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah onlar sayesinde bütün hataları siler" buyurdu."
Buhâri, Mevâkît 6; Müslim, Mesâcid 282, (666); Tirmizî, Emsâl 5, (2872); Nesâî, Salât 7, (1, 231); Muvatta, Sefer 91, (1,174).
2294 - Sa'd İbnu Ebî Vakkas (radıyallâhu anh) anlatıyor: "İki erkek kardeş vardı. Bunlardan biri öbür kardeşinden kırk gün kadar önce vefat etti. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)ın yanında bunlardan birincinin faziletleri zikredildi. Bunun üzerine Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm):
"Diğeri müslüman değil miydi?" diye sordu.
"Evet, müslümandı ve fena da değildi!" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Öldükten sonra, namazının ona ne kazandırdığını biliyor musunuz? Namazın misali, sizden birinin kapısının önünde akan ve her gün içine beş kere girip yıkandığı suyu bol ve tatlı bir nehir gibidir. Bu (nehrin) onun üzerinde kir bıraktığını göremezsiniz. Öyleyse, siz ona namazının neler ulaştırdığını bilemezsiniz."
Muvatta, Kasru's-Salât 91, (1,174).
2295 - Ebü Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraber mescidde idik. O esnada bir adam geldi ve:
"Ey Allah'ın Resülü, ben bir hadd işledim, bana cezasını ver!" dedi, Resülullah adama cevap vermedi. Adam talebini tekrar etti. Aleyhissalâtu vesselâm yine sükut buyurdu. Derken (namaz vakti girdi ve) namaz kılındı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazdan çıkınca adam yine peşine düştü, ben de adamı takip ettim. Ona ne cevap vereceğini işitmek istiyordum. Efendimiz adama:
"Evinden çıkınca abdest almış, abdestini de güzel yapmış mıydın?" buyurdu. O:
"Evet ey Allah'ın Resülü!" dedi. Efendimiz:
"Sonra da bizimle namaz kıldın mı?" diye sordu. Adam:
"Evet ey Allah'ın Resülü!" deyince, Efendimiz:
"Öyleyse Allah Teâlâ hazretleri haddini -veya günahını demişti- affetti" buyurdu."
Buhârî, Hudüd 27, Müslim, Tevbe 44, 45, (2764, 2765); Ebü Davud, Hudüd 9, (4381).
2296 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında idim. Bir adam huzuruna gelerek:
"Ey Allah'ın Resülü, dedi, ben bir hadd (suçu) işledim, cezasını tatbik et!"
Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) adama (birşey) sormadı. Derken namaz vakti girdi. Resülullah'la birlikte o da namaz kıldı. Aleyhissalâtu vesselâm namazını tamamlayınca, adam yanına geldi ve:
"Ey Allah'ın Resülü! dedi, ben hadd (çeşidine giren bir suç) işledim. Bana Allah'ın Kitabını tatbik et!"
Efendimiz:
"Sen bizimle birlikte namazını eda etmedin mi?" diye sordu. Adam:
"Evet!" dedi. Efendimiz:
"Öyleyse git. Zîra Allah, senin günahını affetti" veya -hadd'ini affetti" dedi."
Buhârî, Hudud 17; Müslim, Tevbe 44, 45, (2764, 2765), Hudüd 24, (1696).
2297 - Âsım İbnu Süfyan es-Sakafi (radıyallâhu anh)'nin anlattığına göre, bunlar Selâsil gazvesine gitmişler. Fakat fiilen gazveye iştirak edememişlerdi. Bunun üzerine kendilerini Allah yoluna verdiler. Sonra Hz. Muâviye (radıyallâhu anh)'nin yanına döndüler. Hz. Muâviye'nin yanında Ebü Eyyüb el-Ensârî ve Ukbe İbnu Âmir vardı. Âsım:
"Ey Ebü Eyyüb! dedi. Bu sene gazveyi kaçırdık. Bize, (bunun telafisi için bir çare) haber verildi. Buna göre, kim dört mescitte namaz kılarsa, günahları affedilirmiş."
Ebü Eyyüb:
"Ey kardeşimin oğlu! dedi. Ben sana bundan daha kolayını haber vereyim. Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şu sözünü işittim: "kim emredildiği şekilde (mükemmel olarak) abdestini alır, emredildiği şekilde namazını kılarsa, önceden yapmış olduğu (kusurlu) ameli sebebiyle affolunur. " Ey Ukbe! (Resülullah'ın tebşiri) böyleydi değil mi?"
Ukbe: "Evet!" dedi."
Nesâî, Tahâret 108, (1, 90-91).
2298 - Ukbe İbnu Amir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "Rabbin, koyun güden bir çobanın, bir dağın zirvesine çıkıp namaz için ezan okuyup sonra da namaz kılmasından hoşlanır ve Allah Teâlâ hazretleri şöyle der:
"Benim şu kuluma bakın! Ezan okuyor, namaz kılıyor, yani benden korkuyor. Kasem olsun, kulumu affettim ve onu cennetime dahil ettim."
Ebü Dâvud, Salât 272, (1203); Nesâî, Ezân 26, (2, 20).
2299 - İmam Mâlik (radıyallâhu anh)'e ulaştığına göre, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur: "İstikamet üzere olun. (Bunun sevabını) siz sayamazsınız. Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır. (Zâhirî ue bâtînî temizliği koruyarak) abdestli olmaya ancak mü'min riayet eder."
Muvatta, Tahâret 36, (1, 34); İbnu Mâce, Tahâret 4, (277).
2300 - Hz. Huzeyfe (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı herhangi bir şey üzecek olursa namaz kılardı."
Ebü Dâvud, Salât 312, (1319); Nesâî, Mevâkît 46, (1, 289). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:53 | |
| 2301 - Abdullah İbnu Selmân, Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'ın ashabından birisinden naklediyor: "Hayberin fethedildiğii gün bir adam Hz. Peygamber'e gelerek:
"Ey Allah'ın Resülü, bugün ben öyle bir kâr ettim ki böyle bir kârı şu vadi ahalisinden hiçbiri yapmamıştır" dedi. Efendimiz:
"Bak hele! Neler de kazandın?" diye sordu. Adam:
"Ben alıp satmaya ara vermeden devam ettim. Öyle ki üçyüz okiyye kâr ettim dedi. Aleyhissalâtu vesselâm efendimiz:
"Sana kârların en hayırlısını haber vereyim mi?" diye sordu. Adam:
"O nedir, ey Allah'ın Resülü?" dedi. Efendimiz açıkladı:
"(Farz) namazdan sonra, kılacağın iki rekattir."
Ebü Dâvud, Cihâd 180, (2785).
2302 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bana kadın ve güzel koku sevdirildi, gözümün nuru namazda kılındı."
Nesâî, İşretu'n-Nisâ 1, (7, 61).
2303 - Rebî'a İbnu Ka'b el-Eslemî anlatıyor: "Ben Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) ile beraber gecelemiştim, kendisine abdest suyunu ve başkaca ihtiyaçlarını getirdim. Bana:
"Dile benden (ne dilersen)!" buyurdu. Ben:
"Senden cennette seninle beraberlik diliyorum!" dedim. Bana:
"Veya bundan başka birşey?" dedi. Ben:
"Hayır, sadece bunu istiyorum!" dedim.
"Öyleyse kendin için çok secde ederek bana yardımcı ol!" buyurdu."
Müslim, Salât 226, (489); Ebü Dâvud, Salât 312, (1320).
2304 - Ma'dan İbnu Ebî Talha el-Ya'merî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın azadlısı Sevbân (radıyallâhu anh)'a rastladım. Kendisine:
"Bana bir amel söyle de onu yapayım. Allah da onun sayesinde beni cennetine koysun" dedim. -Veya şöyle demişti: "Dedim ki: "..Allah nezdinde en hayırlı ameli bana bildir."- Sevbân sükut etti. Sonra ben tekrar aynı şeyi sordum. O yine sükut etti. Ben üçüncü sefer sordum. Sonunda dedi ki:
"Aynı şeyleri ben de Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)a sormuştum. Bana şu cevabı vermişti:
Çokça secde yapman gerekir. Zîra sen secde ettikçe, her secden sebebiyle Allah dereceni artırır, onun sebebiyle günahını döker." Ma'dan der ki: "Sonra Ebu'd-Derdâ'ya geldim. Aynı şeyi ona da sordum. O da Sevbân'ın bana söylediğinin aynısını söyledi."
Müslim, Salât 225, 226, (488, 489). Nesâî, Tatbik 81; Tirmizî, Salât 169, (388); İbnu Mâce, İkâmet 201, (1422-1424).
NAMAZIN EDA VE KAZASININ VÜCÛBU HAKKINDA
2305 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir adam, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a: "Allah, kullarına kaç vakit namazı farz kıldı?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Allah, kullarIna beş vakit namazı farz kıldı" diye cevap verdi. Adam tekrar sordu:
"Bunlardan önce veya sonra başka bir şey var mı?"
"Allah kullarına beş vakti -farz kıldı. " Bu cevap üzerine adam, bunlar üzerine hiçbir ilavede bulunmayacağına, onlardan herhangi bir eksiltme de yapmayacağına dair yemin etti. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Bu adam sözünde durursa mutlaka cennete girecektir!" buyurdu."
Müslim, İman,10, (12); Tirmizî, Zekât 2, (619); Nesâi, Salât 4, (1, 228, 229) Bu metin Nesâî'dekidir.
Bu rivayeti, Müslim ve Tirmizî, Kitâbu'I-İman'da mezkur, uzun bir hadis zımnında tahric ederler.
2306 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a Mi'râc'a çıktığı gece elli vakit namaz farz kılındı. Sonra bu azaltılarak beşe indirildi. Sonra da şöyle hitap edildi:
"Ey Muhammed! Artık, nezdimde (hüküm kesinleşmiştir), bu söz değiştirilmez. Bu beş vakit, (Rabbinin bir lüftu olarak on misliyle kabul edilerek) senin için elli vakit sayılacaktır."
Buhârî, Bed'ül-Halk 6, Enbiya 22, 43, Menâkıbu'l-Ensâr 42; Müslim, İman 259, (162); Tirmizî, Salât 159, (213); Nesâî, Salât 1, (1, 217-223).
2307 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Allah, namazı peygamberinizin diliyle hazerde dört, seferde iki, korku halinde de dört rek'at olarak farz kılmıştır."
Müslim, Salât 5, (687); Ebü Dâvud, Salât 287, (1247); Nesâî, Taksir 1, (3,118,119).
2308 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Allah namazı (ilk defa farz ettiği zaman iki rek'at olarak farz etmişti. Sonra onu hazer için (dörde) tamamladı. Yolcu namazı ilk farz edildiği şekilde sabit tutuldu."
Buhârî, Salât 1, Taksîru's-Salât 5, Menâkıbu'l-Ensâr 47; Müslim, Salâtu'-Müsâfarî.n 2, (685); Muvatta, Kasru's-Salât 8, (1,146; Ebü Dâvud, Salât 270, (1198); Nesâî, Salât 3, (1, 225).
2309 - Hz. Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Kurban bayramında kılınan namaz iki rek'attir, Fıtır (Ramazan) bayramında kılınan namaz iki rek'attir, sefer namazı iki rek'attir, cum'a namazı da iki rek'attir. Bunlar Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın lisanı üzere, tamamdır, kısaltma yoktur."
Nesâî, Cum'a 37, (3,111), Taksir 1, (3,118), İdeyn 11, (3,183).
2310 - Abdullah İbnu Fudâle, babası (Fudâle'den) naklen anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam)'ın bana öğrettikleri arasında: "Beş vakit namaza devam edin!" emri de vardı. Ben: "Bu beş vakit, benim meşguliyetlerimin bulunduğu anlardır. Bana (bunların yerine geçecek) cami (kapsamlı) bir şey emret, öyle ki onu yaptım mı, benden beş vakit namaz borcunun yerine geçsin!" dedim. Bunun üzerine: "Öyleyse Asreyn'e devam et!" buyurdu. Bu kelime bizim dilimizde yoktu. Bu sebeple: "Asreyn nedir?" diye sordum. "Güneş doğmazdan önceki namazla güneş batmazdan önceki namaz" buyurdu."
Ebü Dâvud, Salât 9, (428). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:54 | |
| 2311 - Sebretü' bnu Ma'bed (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Yedi yaşına geldi mi çocuğa namazı emredin, on yaşına geldi mi kılmadığı takdirde dövün."
Ebü Dâvud, Salât 26, (494); Tirmizî, Salât 299, (407).
Tirmizî'nin rivayetinde "Çocuğa namazı yedi yaşında öğretin, kılmadığı takdirde on yaşında dövün" şeklindedir.
2312 - Amr İbnu'l-Âs (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Çocuklarınıza, onlar yedi yaşında iken namazı emredin. On yaşında olunca namaz(daki ihmalleri) sebebiyle onları dövün, yataklarını da ayırın."
Ebü Dâvud, Salat 25, (495, 496).
2313 - Onun bir diğer rivayetinde şöyle denir: "Resülullah'a bundan (namazın çocuğa ne zaman emredileceğinden) sorulmuştu:
"Çocuk sağını solundan ayırmasını bildi mi ona namazı emredin" buyurdu."
Ebü Davud, Salât 26, (497).
2314 - İbnu Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni Uhud savaşı sırasında teftiş etti. O zaman ondört yaşında idim, savaşa katılmama izin vermedi. Hendek savaşı sırasında da beni gördü, o zaman ben onbeş yaşında idim, bu sefer bana (cihad) izni verdi."
Nâfi' der ki: "Ben Ömer İbnu Abdilaziz'e uğradım, o zaman halife idi. Kendisine bu vak'ayı anlattım. Bana:
"Bu (onbeş yaş) çocukla büyüğü ayıran hududdur" buyurdu. Valilerine yazarak, onbeş yaşına basanları mükellef addetmelerini, daha küçükleri âile efradından saymalarını emretti."
Buhârî, Şehâdât 18, Megazî 29, Müslim, İmâret 91, (1868); Tirmizî, Cihâd 31, (1711); Ebü Dâvud, Hudud 17, (4406, 4407); Nesâî, Talâk 20, (6,155).
2315 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir namaz unutacak olursa hatırlayınca derhal kılsın. Unutulan namazın bundan başka kefareti yoktur."
Buhârî, Mevakîtu's-Salât 37; Müslim, Mesâcid 314, (684); Tirmizî, Salât 131, (178); Ebü Dâvud, Salât 11, (442); Nesâî, Mevâkît 52, 53, (2, 293, 294).
2316 - Buharî ve Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir: "Sizden biriniz namaz sırasında yatmış idiyse veya namaza karşı gaflet etmiş (ve unutmuş) ise, hatırlar hatırlamaz onu kılsın. Zîra Allah Teâlâ Hazretleri şöyle buyurmuştur: "Beni anmak için namaz kıl!" (Tâ-hâ 14).
Buhârî, Mevakîtu's-Salât 37; Müslim, Mesâcid 314, (684); Tirmizî, Salât 131, (178); Ebü Dâvud, Salât 11, (442); Nesâî, Mevâkît 52, 53, (2, 293, 294).
2317 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah'la beraber bir gece boyu yürüdük. Cemaatten bazıları:
"Ey Allah'ın Resülü! Bize mola verseniz!" diye talepte bulundular. Efendimiz:
"Namaz vaktine uyuya kalmanızdan korkuyorum" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Bilâl: "Ben sizi uyandırırım!" dedi. Böylece Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) mola verdi ve herkes yattı. Nöbette kalan Bilâl de sırtını devesine dayamıştı ki gözleri kapanıverdi, o da uyuyakaldı.
Güneşin doğmasıyla Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) uyandı ve:
"Ey BiIâI! Sözün ne oldu?" diye seslendi ve Hz. Bilâl: "Üzerime böyle bir uyku hiç çökmedi" diyerek cevap verdi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Allah Teâlâ Hazretleri, ruhlarınızı dilediği zaman kabzeder, dilediği zaman geri gönderir. Ey BiIâI! Halka namaz için ezan oku" buyurdu. Sonra abdest aldı ve güneş yükselip beyazlaşınca kalktı, kafileye cemaatle namaz kıldırdı."
Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294-298), İmâmet 47, (2,106).
2318 - Bu hadis Ebü Dâvud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Güneşin harareti onları uyandırınca kalktılar, bir müddet yürüdüler, sonra tekrar konaklayıp abdest aldılar. Hz. Bilâl (radıyallâhu anh) ezan okudu. Sabahın iki rekatlik (sünnet) namazını kıldılar, sonra da sabah namazını (kazaen) kıldılar. Namazdan sonra hayvanlara binip yola koyuldular. Giderken birbirlerine: "Namazımızda ihmalkârlık ettik" diye yakınıyorlardı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Uyurken (vâki olan namaz kaçması) ihmal sayılmaz, ihmal uyanıklıktadır. Sizden biri, herhangi bir namazda gaflete düşer kaçırırsa, hatırlayınca onu hemen kılsın. Ertesi sabahın namazı da mütad vaktinde kılınır" buyurdu."
Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294- 298), İmâmet 47, (2,106).
2319 - Ebü Dâvud'un bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "Namaz(ın kaçmış olmasın)dan korkarak kalktık, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Ağır olun, ağır olun, bunda bir taksiriniz yok!" buyurdu. Güneş yükselince de:
"Sizden kim sabahın iki rekat sünnetini (mütad olarak) kılıyor idiyse yine kılsın" dedi. Bu emir üzerine kılan da, kılmayan da kalkıp sünnetini kıldı. Sonra Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaz için kâmet emretti. Kâmet getirildi. Efendimiz kalktı ve bize namaz kıldırdı. Namaz bitince:
"Haberiniz olsun, Allah'a hamdediyoruz ki, bizi namazımızdan, dünyevî işlerimizden herhangi biri alıkoymuş değildir. Ancak ruhlarımız AIlahu Teâlâ'nın kabza-i tasarrufundadır, dilediği zaman onu salar. Sizden kim sabah namazına, sabahleyin mütad vaktinde kavuşursa, sabah namazıyla birlikte bir mislini de kaza etsin!" dedi."
Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294-298), İmâmet 47, (2,106).
2320 - Ebü Dâvud, Tirmizî ve Nesâî'nin bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "Şunu bilin ki, uykuda ihmal sözkonusu değildir. İhmal lyani taksir), diğer bir namazın vakti girinceye kadar namazını kılmayan için mevzubahistir."
Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294-298), İmâmet 47, (2,106). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:55 | |
| 2321 - Müslim'in Ebü Hüreyre'den kaydettiği bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "...Güneş doğuncaya kadar uyanmadı. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm):
"Herkes bineğinin başından tutsun (ve burayı terketsin). Zîra burası bize şeytanın musallat olduğu bir yerdir!" dedi. Biz de emri yerine getirdik."
Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294- 298), İmâmet 47, (2,106).
2322 - Ebü Dâvud'un Ebü Hüreyre'den kaydettiği bir rivayette şöyle denmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam):
"Size gaflet gelen bu yeri değiştirin!" buyurdu.
Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435 - 441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294-298), İmâmet 47, (2,106).
2323 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) gecenin evvelinde yürüdü, sonuna doğru uyku molası verdi. Ancak güneş doğuncaya -veya bir kısmı ufuktan çıkıncaya- kadar uyanamadı. (Uyanınca) namazı hemen kılmadı. Güneş yükselince namazı kıldı. İşte bu orta namazdır (Salâtu'l-Vustâ)."
Nesâî, Mevâkît 55, (1, 299).
2324 - İmam Mâlik, Zeyd İbnu Eslem'den naklen anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Muhakkak ki, Allah, ruhlarımızı kabzetmektedir. Dilerse onu, bize bundan başka bir vakitte iade eder."
Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) böyle söyledikten sonra Hz. Ebü Bekri's-Sıddîk (radıyallâhu anh)'a yönelerek:
"Şeytan (bu gece) namaz kılmakta iken Bilâl'e geldi ve onu yatırdı. Uyuması için bir çocuk nasıl sallanarak avutulursa öylece onu da sallayarak uyuttu" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sonra Bilâl'i çağırdı. Gelince Bilâl, Resülullah'a onun Hz. Ebü Bekr'e anlattığının tıpkısını haber verdi. Hz. Ebü Bekr bu işittikleri karşısında: "Şehadet ederim ki, sen Allah'ın Resülüsün!" demekten kendini alamadı."
Muvatta, vukütu's-Salât 26, ( 1.14-15).
2325 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer, Hendek savaşı sırasında bir keresinde güneş battıktan sonra geldi ve Kureyş kafirlerine küfretmeye başladı ve bu meyanda: "Ey Allah'ın Resülü dedi, güneş batmak üzereyken ikindi namazını (güç bela) kılabildim." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Vallâhi ikindiyi ben kılamadım!" dedi. Beraberce kalkıp Butha'ya gittik. Orada Efendimiz abdest aldı, biz de abdest aldık. Güneş battıktan sonra ikindiyi kıldı, sonra da akşamı kıldı."
Buharî, Mevâkît 36, 38, Ezân 26, Salâtu'l-Havf 4, Megâzî 29; Müslim, Mesâcid 209, (631); Tirmizî, Salât 132, (180); Nesâî, Sehv 105, (3, 84, 85).
2326 - İbnu Mes'üd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Müşrikler Hendek günü Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı fazlaca meşgul ederek dört vakit namazı kazaya bıraktırdılar, geceden Allah'ın dilediği bir müddet geçinceye kadar onları kılamadı. Sonra Bilâl (radıyallâhu anh)'e emretti, o da ezan okudu. Sonra kâmet getirdi. Resülullah öğleyi (kazâen) kıldı. (Bilâl tekrar) ikâmet getirdi, Resülullah ikindiyi kıldı. Sonra (Bilâl tekrar) ikâmet getirdi. Resülullah akşamı kıldı. Sonra (Bilâl yatsı için) kâmet getirdi ve Resülullah yatsıyı kıldı."
Tirmizi, Salât 132, (179); Nesâî, Mevâkît 55, (1, 297, 298).
2327 - Nâfi' anlatıyor: "Abdullah İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'e baygınlık gelmiş ve aklı gitmişti. (Bu esnada kılamadığı) namazı kaza etmedi."
Muvatta, Vukût 24, (1,13).
İmam Mâlik der ki: "Doğruyu Allah bilir ya, bana göre bu şundan ileri gelir: "Vakit çıkmıştır. Ama vakit içinde ayılan, o vaktin namazını kılar.."
2328 - Yine Nâfi' anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) dedi ki: "Kim bir namazı unutur ve bunu imamın arkasında namaz kılarken hatırlarsa, imam selamı verince unutmuş olduğu namazı hemen kılsın, sonra da öbür namazı (kıldığını yeniden) kılsın."
Muvatta, Kasru's-Salât 77, (1,168).
2329 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işitmiştir "Kişiyle şirk arasında namazın terki vardır."
Müslim, İman 134, (82); Ebü Dâvud, Sünnet 15, (4678); Tirmizî, İman 9, (2622). Metin Müslim'in metnidir.
Tirmizinin metni şöyledir: "Küfürle îman arasında namazın terki vardır."
2330 - Tirmizî ve Ebü Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Kulla küfür arasında namazın terki vardır."
Tirmizî, İman 9, (2622); Ebü Dâvud, Sünnet 15, (4678); İbnu Mâce, Salât 77, (1078). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:55 | |
| 2331 - Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benimle onlar (münafıklar) arasındaki ahid (antlaşma) namazdır. Kim onu terkederse küfre düşer."
Tirmizî, İman 9, (2623); Nesâî, Salât 8, (1, 231, 232); İbnu Mâce, Salât 77, (1079).
2332 - Abdullah İbnu Şakik merhum anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâb'ı ameller içerisinde sadece namazın terkinde küfür görürledi."
Tirmizî, İman 9, (2624).
2333 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İkindi namazını kaçıran bir insanın (uğradığı zarar yönünden durumu), malını ve ehlini kaybeden kimsenin durumu gibidir."
Buhârî, Mevâkît 14; Müslim, Mesâcid 200, (626); Muvatta, Vukütu's-Salât 21, (1,11,12); Ebü Dâvud, Salât 5, (414, 415); Tirmizî, Salât 128, (175); Nesâî, Salât 17, (1, 238).
2334 - Ebü'l-Melih (rahimehümullah) anlatıyor: "Biz bulutlu bir günde Büreyde (radıyallâhu anh) ile bir gazvede beraberdik. Dedi ki: "İkindi namazını erken kılın, zîra Resülullah (aleyhissalâtu vesselam): "Kim ikindi namazını terkederse ameli boşa gider" buyurdu."
Buhârî, Mevâkit 15, 34; Nesâî, Salât 15, (1, 236).
NAMAZ VAKİTLERİ
2335 - Hz. Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'a bir zat gelerek namaz vakitlerini sordu. Efendimiz ona hiçbir cevap vermedi."
(Sabah vaktinde) şafak sökünce, henüz kimse kimseyi tanıyamayacak kadar ortalık karanlık iken Bilâl'e emretti, sabah ezanını okudu.
Sonra, güneş tam tepe noktasından batıya dönme (zeval) anında yine Bilâl'e emretti, öğle ezanını okudu. Bu vakit için, -öbürlerinden daha iyi bilen- birisi: "Bu, gün ortası (nısfu'n-Nehar)" demişti. Sonra, güneş henüz yüksekte olduğu zaman emretti, Bilâl akşam narnazı için ezan okudu. Sonra ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca yatsı için emretti, Bilâ! yatsı ezanını okudu. Sonra ertesi gün, sabah namazını tehir etti. O kadar geciktirdi ki, kişinin, "sabah vakti çıktı veya çıkmak üzere" demesi ânında namazı tamamladı. Sonra öğleyi tehir etti, öyle ki, öğle namazını dün ikindiyi kıldığımız âna yakın bir vakitte kıldı. Sonra ikindiyi tehir etti. Bir kimsenin, "Güneş (ikindi) kızıllığına büründü" diyebileceği bir vakitte namazdan çıktı. Sonra akşamı, nerdeyse ufuktan aydınlığın (şafak) kaybolduğu âna kadar tehir etti."
2336 - Bir rivayette de şöyle gelmiştir: Akşamı, ikinci günde, ufuktaki aydınlığın kaybolmasından önce kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin ilk üçte birine kadar tehir etti. Sonra sabah oldu ve soru sahibini çağırdı: "İşte namazın vakti bu iki hudud arasındadır" buyurdu.
Müslim, Mesâcid 178, (614); Ebü Dâvud, Salât 2, (395); Nesâî, Muvâkît 15, (1, 260, 261). Metin Müslim'e aittir.
2337 - Ebü Dâvud'un bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Sabah namazını kişi arkadaşının yüzünü tanıyamayacak -veya kişi yanındakini tanımayacak- kadar (ortalığın karanlık olduğu) bir anda kıldı. Sonra ikindiyi öylesine tehir etti ki, namazdan çıktığı zaman güneş sararmıştı..."
Rivayetin sonunda Ebü Dâvud der ki: Bu hadisi rivayet edenlerden bazısı şöyle dedi: "sonra yatsıyı gece yarısına kadar tehir ederek kıldı."
Ebü Dâvud, Salât 2, (396).
2338 - Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir adam Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a namazların vaktinden sormuştu. Ona:
"Şu (önümüzdeki) iki günde namazları bizimle kıl!"buyurdu. (O gün) güneş tam tepe noktasından (batıyor) kayınca ezan için Bilâl'e emretti. O da öğle ezanını okudu. Sonra öğle için kâmet okumasını emretti. Sonra güneş yüksekte, beyaz parlak iken emretti ve ikindi için kâmet okudu. Sonra güneş batınca emretti, akşam için kâmet okudu. Sonra ufuktaki aydınlık kaybolunca emretti, yatsı için kâmet okudu. Sonra şafak sökünce emretti sabah için kâmet okudu. İkinci gün olunca, Bilâl'e ortalığın serinlemesini beklemeyi emretti. O da öğleyi, ortalık iyice serinleyinceye kadar geciktirdi. İkindiyi, güneş yüksekten, dünkü vakitten biraz sonra kıldı. Akşamı ufuktaki beyazlık kaybolmazdan az önce kıldı. Yatsıyı gecenin üçte biri geçtikten sonra kıldı. Sabahı ortalık iyice ağarınca kıldı. Sonra:
"Namaz vakitlerinden soran kimse nerede?" diye sordu. Soru sahibi:
"Benim ey Allah'ın Resülü!" dedi.
"Namazlarınızın vakti dedi, gördüğünüz (iki vakit) arasındadır."
Müslim, Mesâcid 176, 177, (613); Tirmizî, Salât 115, (152); Nesâî, Mevâkît 12, (1, 258).
2339 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cibril (aleyhisselâm) bana, Beytullah'ın yanında, iki kere imamlık yaptı. Bunlardan birincide öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldı. Sonra, ikindiyi her şey gölgesi kadarken kıldı. Sonra akşamı güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca kıldı. Sonra sabahı şafak sökünce ve oruçluya yemek haram olunca kıldı. İkinci sefer öğleyi, dünkü ikindinin vaktinde herşeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldı. Sonra ikindiyi, herşeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, önceki vaktinde kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri gidince kıldı. Sonra sabahı, yeryüzü ağarınca kıldı.
Sonra Cibrîl (aleyhisselam) bana yönelip:
"Ey Muhammedl Bunlar senden önceki peygamberlerin (aleyhimüssalatu vesselâm) vaktidir. Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan zamandır!" dedi. "
Tirmizî, Salât 1, (149); Ebü Dâvud, Salât 2, (393).
2340 - Nesaî'nin Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'den yaptığı bir rivayette şöyle denmiştir: "Sonra O'na (Cibrîl), Fecr uzayıp sabah olunca daha yıldızlar parlak ve cıvıl cıvıl iken geldi. Dünkü yaptığını aynen yaptı, sabah namazını kıldı. Sonra da: "Namaz vakti, işte gördüğünüz bu iki namaz arasıdır" dedi."
Nesâi, Mevâkît 10, (1, 256). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:56 | |
| 2341 - Bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "...Öğleyi, güneş (tepeden batıya) meyledince kıldı. (Bu sırada) gölge ayakkabı bağı kadardı. Sonra ikindiyi, gölge ayakkabı bağının misli ve adam boyu olunca kıldı. Sonra akşamı, güneş batınca kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık kaybolunca kıldı. Sonra, sabahı, şafak sökünce kıldı. Sonra ertesi günün öğlesini, gölge, adam boyu olunca kıldı. Sonra ikindiyi, kişinin gölgesi iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, güneş batınca kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte birine veya yarısına doğru kıldı. Sonra sabahı kıldı ve ortalık ağardı."
Nesâî, Mevâkît I5, 7,10,17, (1, 251, 255, 261, 263).
2342 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Bilesiniz, namazın bir ilk vakti bir de son vakti vardır. Öğle vaktinin evveli güneşin tepe noktasından batıya meyil (zeval ânıdır. Son vakti de ikindinin girdiği andır. İkindi vaktinin evveli, vaktinin girdiği andır. Vaktin sonu da güneşin sarardığı andır. Akşam vaktinin evveli, güneşin battığı andır. Vaktin sonu da ufuktaki aydınlığın (şafak) kaybolduğu andır. Yatsı vaktinin evveli, ufuğun kaybolduğu andır. Vaktin sonu da gecenin yarısıdır. Sabah vaktinin evveli fecrin (aydınlığı) doğmasıdır. Vaktin sonu da güneşin doğmasıdır."
Tirmizî, Salât 114, (151); Müslim, Mevâkît 6, (1, 249, 250).
2343 - Muvatta'da Abdullah İbnu Râfi' Mevla Ümmü Seleme'den kaydedilen bir rivayette şöyle denmiştir: "Abdullah İbnu Râfi', Ebü Hüreyre'ye namazların vaktini sormuştu. Ebü Hüreyre kendisine şu açıklamayı yaptı: "Ben sana haber vereyim: Gölgen kendi mislin kadarken öğleyi kıl. İkindiyi gölgen iki mislin olunca kıl. Akşamı güneş batınca kıl. Yatsıyı seninle arana gecenin üçte biri girince kıl. Sabahı da alaca karanılıkta kıl."
Muvatta, Vukütu's-Salât 9, (1, 8). 6
2344 - İmam Mâlik'in anlattığına göre, Hz. Ömer valilerine şöyle yazdı: "Nazarımda işlerinizin en ehemmiyetlisi namazdır. Kim onu (farz, vacib, sünnet ve vaktine riayetle) korur ve (tam zamanında kılmaya) devam ederse dînini korumuş olur. Kim de onu(n zamanını tehir suretiyle) zayi ederse, onun dışındakileri daha çok zayi eder."
Hz. Ömer yazısına şöyle devam etti: "Öğleyi gölge bir ziralıktan birinizin gölgesi misli oluncaya kadar kılınız. İkindiyi, güneş yüksekte, beyaz, parlak iken, hayvan binicisinin, güneş batmazdan önce iki veya üç fersahlık yol alacağı müddet içerisinde; akşamı güneş batınca; yatsıyı ufuktaki aydınlık battımı gecenin üçte birine kadar kılınız. -Kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin, kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin, kim (yatsıyı kılmadan) uyursa gözüne uyku düşmesin- Sabahı da yıldızlar parlak ve cıvıldarken kılınız."
Muvatta, Mevâkit 6, (1, 6-7).
2345 - Muvatta'nın diğer bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Hz. Ömer (radıyallâhu anh), Ebü Müsa el-Eş'arî hazretlerine yazdığı bir mektupta aynı şeyi hatırlattı ve (ilaveten) şunu yazdı: "Onda -yani sabah namazında- mufassal sürelerden iki uzun süre oku."
Muvatta, Mevâkît 7, (1, 7).
2346 - Yine benzer bir diğer rivayette şu ifade mevcuttur: Hz. Ömer, Ebü Müsa (radıyallâhu anhümâ)'ya şöyle yazdı: ". . .Yatsıyı seninle (akşam namazıyla) arana gecenin üçte biri girince kıl. Geciktirirsen gecenin yarısına kadar olsun. Sakın gafillerden olma."
Muvatta, 8, (1, 7).
2347 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Öğlenin (başlama) vakti, güneşin (tepe noktasından batıya) meylettiği zamandır. Kişinin gölgesi kendi uzunluğunda olduğu müddetçe öğle vakti devam eder, yani ikindi vakti girmedikçe. İkindi vakti ise güneş sararmadıkça devam eder. Akşam vakti ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolmadığı müddetçe devam eder. Yatsı namazının vakti orta uzunluktaki gecenin yarısına kadardır. Sabah namazının vakti ise fecrin doğmasından (yani şafağın sökmesinden) başlar, güneş doğuncaya kadar devam eder. Güneş doğdu mu namazdan vazgeç. Çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasından doğar."
Müslim, Mesâcid,173, (612); Ebü Dâvud, Salât 2, (396); Nesâî, Mevakît 15, (1, 260).
2348 - Ebü'l-Minhâl Seyyâr İbnu Selâme (rahimehullah) anlatıyor: "Ben ve babam birlikte Ebü Berze el-Eslemî (radıyallâhu anh)'nin yanına girdik. Babam ona: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) farz namazları nasıl kılardı?" diye sordu. Şu cevabı verdi:
"Efendimiz sizin "el-Evvel" dediğiniz öğle namazını güneş (tepe noktasından) batıya kayınca kılardı. Birimiz ikindiyi kılınca, Medîne'nin en uzak yerindeki evine dönerdi de güneş hâlâ canlılığını korurdu.
Akşam namazı hakkında ne söylediğini unuttum. Sizin atame dediğiniz yatsıyı geciktirmeyi iyi bulurdu (müstehap addederdi). Yatsıdan önce uyumayı, sonra da konuşmayı mekruh addederdi.
Kişi (yanında beraber oturduğu) arkadaşını tanıyınca sabah namazından ayrılırdı. Namazda altmış-yüz âyet miktarınca Kur'ân okurdu."
Buhârî, Mevâkît 11, 13, 39, Ezân 104; Müslim, Mesâcid 237, (647); Ebü Dâvud, Salât 3, (398); Nesâî, Mevâkît 2, (1, 246), 20, (1, 265).
2349 - Muhammed ibnu Amr İbni'l-Hasen İbni Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Haccâc, Medîne'ye geldiğinde namazı mütad vaktinden tehir ediyordu. Bunun üzerine Câbir İbnu Abdillah (radıyallâhu anh)'a (namazların vakti hakkında) sorduk. Bize şu açıklamayı yaptı:
"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğleyi hararetin şiddetli olduğu zamanda (hâcire vaktinde) kılardı. İkindiyi de güneş parlakken kılardı. Akşamı, güneş batınca; yatsıyı bazan geciktirir, bazen de öne alırdı.
Halkın toplandığını görünce tacil eder, onları ağır görünce de tehir ederdi. Sabahı da alaca karanlıkta kılardı.
Buhârî, Mevâkît 18, 21; Müsıim, Mesâcid 234, (646); Ebü Dâvud, Salât 3, (397); Nesâî, Mevâkît 18, (1, 264).
2350 - Nesâî'nin Enes (radıyallâhu anh)'ten yaptığı rivayette şöyle denmiştir: "Sabahı, göz(ün görme ufku) genişleyinceye kadar kılardı."
Nesâî 29, (1, 278). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:57 | |
| 2351 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğle namazı kıldığı zaman (gölgenin) miktarı, yazda üç ayaktan beş ayağa kadar idi. Kışta da beş ayaktan yedi ayağa kadardı."
Ebü Dâvud, Salât 4, (400); Nesâî, Mevâkît 6, (1, 251).
2352 - Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Mü'min kadınlar Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'la birlikte sabah namazlarını, bürgülerine sarılmış olarak kılarlardı. Sonra, namazlarını kılınca evlerine dönerlerdi de bu esnada karanlıktan dolayı kimse de onları tanıyamazdı."
Buhârî, Mevâkît 13, 27, Ezân 162,165; Müslim, Mesâcid 231, (645); Muvatta, Vuküt 4, (1, 5); Ebü Dâvud, Salât 8, (423); Tirmizî, Salât 116, (153); Nesâî, Mevâkît 25, (1, 271).
2353 - Yine Hz. Aişe anlatıyor: "Ben öğle namazını, ne Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) kadar, ne de Ebü Bekr ve Ömer kadar tacil edip geciktirmeyen bir başka însan tanımıyorum."
Tirmizî, Salât, 118.
2354 - Yine Tirmizî'de Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ)'den kaydedilen bir hadiste denmiştir ki: "Öğleyi tacilde Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) sizden daha titizdi. Siz de ikindiyi tacilde ondan daha titizsiniz."
2355 - Habbâb (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a (secde edilen) yerin sıcaklığından şikayet ettik, ancak şikayetimizi dinlemedi.
Züheyr, Ebü İshak'a: "Şikayetiniz öğle vaktinden miydi?" diye sordu. Öbürü:
"Evet!" dedi. Ben:
"Vakit girer girmez, (yani ortalık çok sıcakken) kılınmasından mı?" diye sordum. O yine:
"Evet!" dedi."
Müslim, Mesâcid 189, (619); Nesâî, Mevâkit 2, (1, 247).
2356 - Hz. Enes (radıyallâhu anh): "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) (yolculuk sırasında) bir yere inecek olsa, öğleyi kılmadan orayı terketmezdi" demişti. Bir adam sordu:
"Yani gün ortasında olsa da mı?"
"Evet, dedi, Enes, gün ortasında olsa da!"
Ebü Dâvud, Salât 273, (1205); Nesâi, Mevâkît 3, (1, 248).
2357 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) güneş odama vurduğu sırada ikindiyi kılardı."
Ebü Dâvud'un rivayetinde şu ziyade var: "... (güneş) odamdan yükselmezden önce..."
Buhari, Mevâkît 13, Humus 4; Müslim, Mesâcid 169, (611); Ebü Dâvud, Salât 5, (407); Tirmizî, Salât 120, (159); Nesâî, Mevâkît 8, (1, 252).
2358 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) güneş yüksekte ve canlı iken ikindiyi kılardı. Bu esnada kişi avâli'ye (dış semtlere) gider, oraya varırdı ve hâlâ güneş yüksekliğini muhafaza ederdi. Gidilen bu avâli'den bazıları Medîne'ye dört mil uzaklıkta idi."
Buhârî, Mevâkît 13, İ'tisâm 16; Müslim, Mesâcîd 192-197, (621-624); Muvatta, Vuküt 11, (1, 8-9); Ebü Dâvud, Salât 5, (404-405); Nesâî, Mevâkît 8, (1, 252-254).
2359 - Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Es'ad İbnu Sehl İbnu Huneyf der ki: "Biz Ömer İbnu Abdilaziz (rahimehullah) ile öğleyi kıldık. Sonra çıkıp Hz. Enes İbnu Mâlik (radıyallâhu anh)'in yanına gittik. Varınca onu ikindiyi kılıyor bulduk. Ben kendisine:-
"Ey amcacığım! Kıldığın bu namaz da ne?" diye sordum. Bana:
"Bu, ikindi namazıdır. Ve bu Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'Ia beraber kıldığımız namazdır" dedi.
Buhârî, Mevâkît 13, İ'tisâm 16; Müslim, Mesâcîd 192-197, (621-624); Muvatta, Vuküt 11, (1, 8-9); Ebü Dâvud, Salât 5, (404-405); Nesâî, Mevâkît 8, (1, 252-254).
2360 - Bir diğer rivayette de şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) bize ikindiyi kıldırdı. Namazdan çıkınca Efendimizin yanına Benî Seleme'den birisi geldi ve:
"Ey Allah'ın Resülü! dedi. Biz, bir deve kesmek istiyor ve sizin de kesimde hazır bulunmanızı arzu ediyoruz."
Efendimiz "Pekala!" deyip gitti. Biz de onunla gittik. Varınca, devenin henüz kesilmediğini gördük. Kestiler, parçaladırlar. Bir miktarını pişirdiler. Güneş batmadan o eti yedik."
Buhârî, Mevâkît 13, İ'tisâm 16; Müslim, Mesâcîd 192-197, (621-624); Muvatta, Vuküt 11, (1, 8-9); Ebü Dâvud, Salât 5, (404-405); Nesâî, Mevâkît 8, (1, 252-254). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:58 | |
| 2361 - Seleme İbnu'l-Ekvâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) akşamı, güneş batıp perdeye bürününce kılıyordu."
Buhârî, Mevâkît 18; Müslim, Mesâcid 216, (636); Ebü Dâvud, Salât 6, (417); Tirmizî, Salât 122, (164).
Ebu Dâvud'un bir rivayetinde şöyle denir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) akşamı, güneşin battığı vakitte, güneş (kursunun son) izi de ufukta kaybolunca kılıyordu."
2362 - Râfi İbnu Hadîc (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz akşamı, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte kılınca, cemaatten ayrılıp (ok atışı yapanımız olurdu da) attığı okun düştüğü yerleri rahat görebilirdi."
Buhârî, Mevâkît 18; Müslim, Mesâcîd 217, (637).
2363 - Nesâi nin bu hususta Eslem kabîlesine mensup ashabtan bir kimseden kaydettiği beyan şöyledir: "Onlar Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte akşamı kılarlar, sonra da Medîne'nin (Mescid'e) en uzak yerinde olan ailelerine dönüp ok atışı yaparlar ve de oklarının düştüğü yerleri görürlerdi."
Nesâî, Mevâkît 13, (1, 259).
2364 - Mersed İbnu Abdillah el-Müzenî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ebü Eyyüb, gâzi (mücahid) olarak yanımıza geldi. Bu sırada Ukbe İbnu Amir de Mısır'da vali idi. Ukbe, akşam namazını tehir etti. Ebü Eyyüb ona yönelerek:
"Ey Ukbe! dedi. Bu kıldırdığın namaz ne namazıdır?"
Ukbe, hatasını anlayarak:
"Meşguliyetimiz vardı" diye özür beyan etti. Ebü Eyyüb:
"Sen Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın şu sözünü işitmedin mi? Buyurmuştu ki:
"Ümmetim, akşam namazını, yıldızlar cıvıldayana kadar geciktirmedikçe hayır üzere -veya fıtrat üzere demişti- olmaktan geri kalmaz. "
2365 - Hz. Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana şu tembihte bulundu:
"Ey Ali, üç şey vardır, sakın onları geciktirme:
Vakti girince namaz, (hemen kıl!)
Hazır olunca cenaze, (hemen defnet!)
Kendisine denk birini bulduğun bekar kadın, (hemen evlendir!)"
Tirmizî, Salât 127, (171).
2366 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim sabah namazından bir rek'ati güneş doğmazdan önce kılabilirse, sabah namazına yetişmiş demektir. Kim ikindi namazından bir rek'ati güneş batmadan önce kılabiIirse ikindi namazına yetişmiş demektir."
2367 - Buhârî ve Nesâî'de gelen bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Sizden kim, ikindi namazının bir secdesini güneş batmazdan önce kılabilirse, namazını tamamlasın, sabah namazının da bir secdesini güneş doğmazdan önce kılabilen, namazını tamamlasın."
Ancak Nesâî (bir rivayetinde de) şöyle der: ". . iIk rekatinde kılarsa. . . "
Buhâri, Mevâkît 28,17; Müslim, Mesâcid 163, (608); Muvatta, Vuküt 5, (1, 6); Tirmizî,
Salât 137, (186); Ebü Dâvud, Salât 5, (412); Nesâî, Mevâkît 11, (1, 257, 258), 28, (1, 273).
2368 - Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hararet şiddetlenince namazı (vakit) biraz serinleyince kılın. Çünkü, şiddetli hararet cehennemden bir kabarmadır.
Buhârî, Mevâkît 9, Bed'ü'l-Halk 10; Müslim, Mesâcid 180, (615); Muvatta, Vüküt 28, (1,16); Ebü Dâvud, Salât 4, (402); Tirmizî, Salât 7, (157); İbnu Mâce Salât 4, (677); Nesâî, Mevâkit 5 (1, 248-249).
2369 - İmam Mâlik in bir rivayetinde (Resülullah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir): "Cehennem, Rabbine (ey Rabbim! bir kısmım, diğer bir kısmımı yiyor diye) şikayet etti. Bunun üzerine Rab Teâlâ ona yılda iki kere teneffüs etmesine izin verdi: Kışta bir nefes, yazda bir nefes.
(İşte, hararetten en şiddetli hissedilen ve soğuktan en şiddetli hissedilen şey bu soluklardır)."
Buhârî, Mevâkît 8; Muvatta, Vuküt 27, (1,15).
2370 - Ebü Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Biz bir sefer sırasında Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraberdik. Müezzinimiz öğle namazı için ezan okumak istedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona:
"Serinlemeyi bekle!" dedi. Bir müddet geçince müezzin ezan okumak istemişti, yine ikinci ve hatta üçüncü defa:
"Serinlemeyi bekle!" dedi. (Bekledik), hatta tümseklerin (doğu cihetindeki) gölgelerini gördük. O zaman aleyhissalâtu vesselâm:
"Şiddetli hararet cehennemin bir kabarmasıdır. Öyleyse, hararet şiddetlenince öğle namazını (vakit) serinleyince kılın" dedi.
Buhârî, Mevâkît 9,10, Ezân 18; Bed'ü'l-Halk 10; Müslim, Mesâcid 184, (616); Ebü Dâvud, Salât 4, (401); Tirmizî, Salât 119, (1, 58). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 10:59 | |
| 2371 - Kâsım İbnu Muhammed anlatıyor: "Ben, Ashâb'ı öğle namazını aşiyy'de kılar gördüm."
Muvatta, Vuküt 13, (1, 9).
2372 - Enes İbnu Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) hava sıcaksa öğleyi serinleyince kılıyordu, hava serinse ta'cil (edip ilk vaktinde) kılıyordu."
Nesâî, Mevâkît 4, (1, 248).
2373 - Ali İbnu Şeybân (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına geldik. İkindi namazını, güneş gökte beyaz ve (sarılıktan arı ve) parlak olduğu müddetçe tehir ediyordu."
Ebü Dâvud, Salât 5, (408).
2374 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Akşam yemeği hazırlanmış ise, yemeğe namazdan önce başlayın. Yemeğinizi aceleye de getirmeyin."
Buhârî, Et'ime 58, Ezân 42; Müslim, Mesâcid 64, (557); Tirmizî, Salât 262, (353); Nesâî, İmâmet 57, (2,111).
2375 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Namaz başlar ve akşam yemeği de hazır olursa akşam yemeğiyle başlayın."
Buhârî, Et'ime 58, Ezân 42; Müslim, Mesâcid 65. (558).
2376 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Birinizin akşam yemeği konur, (bu sırada) namaz da başlarsa, siz akşam yemeği ile başlayın. Ondan boşalıncaya kadar acele de etmeyin."
"İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) için yemek konunca namazın başladığı olurdu. O, yemekten boşalmadıkça namaza gelmezdi. Ancak o, imamın kıraatını dinlerdi."
2377 - Ebü Dâuud'un bir diğer rivayetinde AbduIlah İbnu Ubeyd İbni Umeyr şunu anlatır: "İbnu'z-Zübeyr zamanında, ben Abdullah İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'in yanında babamla birlikte bulunuyordum. Abbâd İbnu Abdillah İbni'z-Zübeyr sordu:
"Biz işittik ki, akşam yemeğine namazdan önce başlanırmış, (doğru mu?)"
AbduIIah İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) şu cevabı verdi:
"Bak hele! Onların akşam yemekleri nasıldı? Zanneder misin ki, bu, babanın akşam yemeği gibiydi?"
Buhârî, Ezân 42; Müslim, Mesâcid 66, (559); Muvatta İsti'zân 19, (2, 971); Ebü Dâvud, Et'ime 10, (3757, 3759); Tirmizî, Salât 262, (353, 354).
2378 - Hz. Cabir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Yemek veya bir başka şey için namazınızı tehir etmeyin."
Ebü Davud, Et'ime 10, (3758).
2379 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün) yatsıyı tehir etmişti. Ömer (radıyallâhu anh) çıkıp:
"Ey Allah'ın Resülü, namazı kılalım. Kadınlar ve çocuklar yattılar" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm başı su damlıyor olduğu halde çıkıp:
"Ümmetime meşakkat vermemiş olsam yatsıyı bu vakitte kılmalarını emrederdim!" buyurdu."
Buhârî, Mevâkît 24; Müslim, Mesâcid 225, (642); Nesâî, Mevâkît 20, (1, 265).
2380 - Hz. Enes (radıyallâhu anh)'den rivayet edilir ki, kendisine: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yüzük kullandı mı?" diye sorulmuştur da şu cevabı vermiştir:
"Bir gece, yatsıyı gece yarısına kadar (şatru'l-leyl) tehir etti. Sonra yüzü bize dönmüş olarak yanımıza geldi -sanki şu anda yüzüğünün parıltısını görüyor gibiyim- ve şöyle dedi: "İnsanlar namazlarını kıldılar ve yattılar. Siz ise, namazı beklediğiniz müddetçe namaz kılma (sevabını almaktasınız.
Buharî, Mevâkît 25, 40, Ezân 36, 156, Libâs 48; Müslim, Mesâcid 223, (640); Nesâî, Mevâkît 21, (1, 268). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 11:00 | |
| 2381 - Yine Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Yatsı namazı için ikâmet okunmuştu ki bir adam: "Benim bir işim var!" diyerek araya girdi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) (farzı kıldırmazdan önce) kalktı, adamla hususî şekilde konuşmaya başladı. İnsanlar -veya bir kısmı- uyuyuncaya kadar konuşma uzadı. Namazı sonra kıldılar."
Buharî, Ezân 27, 28, İstizân 48; Müslim, Hayz 126, (376); Ebü Dâvud, Salât 46, (542); Tirmizî, Salât 373, (517, 518); Nesâî, İmâmet 13, (2, 81).
2382 - Hz. Muaz İbnu Cebel (radıyallâhu anh) anlatıyor: "(Bir gece) Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı yatsı namazı için uzun müddet bekledik, ama gecikti. O kadar ki, bazıları (hane-i saadetinden) çıkmayacağı zannına düştü. İçimizden: "Namazını (evinde) kılmıştır" diyen bile oldu.
İşte biz bu hâl üzere iken Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) çıktı ve kendisine önceden tahminen söylediklerini tekrar ettiler. Bunun üzerine:
"Geceye bu namazla girin. (Bilin ki) siz bu namaz sayesinde diğer ümmetlere üstün kılındınız. Bunu sizden önceki ümmetlerden hiçbiri kılmadı" buyurdu."
Ebü Dâvud, Salât 7, (421).
2383 - Ebü Müsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün yatsı namazını geciktirdi. Hatta gecenin çoğu gitti. Sonra çıktı ve cemaate namazlarını kıldırdı. Namazı bitirince Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) orada hazır bulunan cemaate:
"(Buradan ayrılmakta) acele etmeyin, size bir husus haber vereyim de sevinin: Bilesiniz, üzerinizdeki Allah'ın nimetlerinden biri de şudur: Şu saatte namaz kılan sizden başka hiç kimse yok -veya sizden başka kimse şu saatte namaz kılmamıştır.-" Bu iki sözden hangisini söylemişti bilemiyoruz."
Ebü Müsa ilaveten dedi ki: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'tan işittiklerimize sevinerek evlerimize döndük.
Buhârî, Mevâkît 22; Müslim, Mesâcid 224, (641).
2384 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Namazdan bir rekate yetişen namazın tamamına yetişmiş sayılır."
Buhârî, Mevâkît 28,17; Müslim, Mesâcid 161, (607); Muvatta, Vuküt 16, (1,10); Ebü Dâvud, Salât 241, (1121); Tirmizî, Salât 377, (524); Nesâî, Mevâkît 30, (1, 274); İbnu Mâce, İkâmet 91, (1122).
2385 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namazlardan herhangi bir namazın bir rekatine yetişen, o namaza yetişmiş demektir. Ancak, kaçırdığını kaza eder."
Nesâî, Mevâkît 30, (1, 275).
2386 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) ölünceye kadar, hiçbir namazı son vaktinde iki kere kılmış değildir."
Tirmizî, salât 127, (174).
2387 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namazın ilk vaktinde Allah'ın rızası vardır. Son vaktinde de affı vardır."
Tirmizî Salât 127, (172).
2388 - Râfi' İbnu Hadic (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sabah namazını aydınlıkta kılın."
Tirmizi, Salat 117, (154); Ebü Dâvud, Salât 8, (424); Nesâî, Mevâkît 27, (1, 272).
2389 - Yahya İbnu Saîd (radıyallâhu anh) demiştir ki: "Musallî, (farz) namazı vakti çıkmış olan namazları da kılar. Onun vaktinde kılamayıp kaçırdığı, ehlinden de malından da daha mühim (bir kayıp)dır."
Muvatta, Vuküt 23, (1,12).
2390 - Ümmü Ferve (radıyallâhu anhâ) -ki Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a biat edenlerden biri idi- anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a, "Hangi amel efdaldir?" diye sorulmuştu, şu cevabı verdi:
"İlk vaktinde kılınan namaz!"
Ebü Dâvud, Salât 9, (426); Tirmizî, Salât 127, (170); Müslim, İman 137, (85) Buhârî, Mevâkît 5. | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 11:01 | |
| MEKRUH VAKİTLER
2391 - Ukbe İbnu Âmir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Üç vakit vardır ki, Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) bizi o vakitlerde namaz kılmaktan veya ölülerimizi mezara gömmekten nehyetti:
- Güneş doğmaya başladığı andan yükselinceye kadar.
- Öğleyin güneş tepe noktasına gelince, meyledinceye kadar.
- Güneş batmaya meyledip batıncaya kadar."
Müslim, Müsâfirîn 293, (831); Ebü Davud, Cenâiz 55, (3192); Tirmizi, Cenaiz 41, (1030); Nesâi, Mevakît, 31, (1, 275, 26).
2392 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hiç biriniz, güneşin doğması ve batması esnasında namaz kılmaya kalkmasın."
Buhârî, Mevâkît 31, 30, Hacc 73; Müslim, Müsâfırîn 289, (838); Muvatta, Kur'ân 47, (1, 220); Nesâî, Mevâkît 33, (1, 277).
2393 - Abdullah es-Sunâbihî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Güneş, beraberinde şeytanın boynuzu olduğu halde doğar, yükselince ondan ayrılır. Bilahare istiva edince (tepe noktasına gelince) ona tekrar mukarenet (yakınlık) peydah eder. Zevâlden sonra (tepe noktasından ayrılıp batıya meyletimi) ondan yine ayrılır. Batmaya yakın tekrar ona yakınlık peydah eder, batınca ondan ayrılır."
Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) işte bu vakitlerde namaz kılmaktan men etti."
Muvatta, Kur'ân 44, (1, 219); Nesâî, Mevâkît 31, (1, 275).
2394 - Amr İbnu Abese es-Sülemî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir gün Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a:
"Ey Allah'ın Resülü! dedim, Allah'a biri diğerinden daha yakın olan bir saat var mıdır -veya- Allah'ın zikri taleb edilen daha yakın bir saat var mıdır?"
"Evet, dedi, vardır. Allah'ın kula en yakın olduğu zaman gecenin son kısmıdır. Eğer bu saatte Aziz ve Celil olan Allah zikredenlerden olabilirsen ol. Zîra o saatte kılınan namaz, güneş doğuncaya kadar (meleklerin) beraberlik ve şehadetine mazhardır. Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından doğar ve bu doğma ânı kafirlerin ibadet vakitleridir. O esnada, güneş bir mızrak boyunu buluncaya ve (sarı, zayıf) ışıkları kayboluncaya kadar namazı bırak.
Bundan sonra namaz -güneş gün ortasında mızrağın tepesine gelinceye kadar- yine (meleklerin) beraberlik ve şehadetine mazhardır. Güneşin tepe noktasına gelme saati, cehennem kapılarının açıldığı ve cehennemin coşturulduğu bir saattir; namazı (eşyaların gölgesi) doğu tarafa sarkıncaya kadar terkedin.
Bundan sonra namaz -güneş batıncaya kadar- meleklerin beraberlik ve şehadetine mazhardır. Güneş, batarken de bu beraberlik ve şehadet kalmaz, çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasında kaybolur. O sırada yapılacak ibadet kâfirlerin ibadetidir."
Ebü Dâvud, Salât 299, (1277); Nesâî, Mevâkît 35, (1, 279, 280); Müslim, Müsâfırîn 294, (832).
2395 - Ebü Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sabah namazını kıldıktan sonra güneş yükselinceye kadar artık namaz yoktur. İkindiyi kıldıktan sonra da güneş batıncaya kadar namaz yoktur."
Buhârî, Mevâkît 31; Müslim, Müsâfirîn 288, (827); Nesâî, Mevâkît 35, (1, 277, 278).
2396 - Kütüb-i Sittenin beş kitabı tarafından İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ)'dan kaydedilen bir rivayette şöyle buyurulmuştur: "Nazarımda pek değerli birçok kimse -ki bence onların en değerlisi Hz. Ömer'di- şu hususta şâhidlik ettiler: "ResüIuIIah (aleyhissalâtu vesselâm), sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar, ikindi namazından sonra da batıncaya kadar namaz kılmayı yasakladı."
Buhârî, Mevâkit 330; Müslim, Müsâfirîn 286, (826); Ebü Dâvud, Salât 299, (1276); Tirmizî, Salât 134, (183); Nesâî, Mevâkît 32, (1, 276, 277).
2397 - Nadr İbnu Abdirrahman, ceddi Muaz (radıyallâhu anh)'dan anlattığına göre, der ki: "Muaz İbnu Afrâ ile birlikte tavafta bulundum (tavaftan sonra kılınan iki rekatlik tavaf namazını) kılmadı. Kendisine:
"Namaz kılmıyor musun?" diye sordum. Şu cevabı verdi:
"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İkindi (namazı)ndan sonra güneş batıncaya kadar namaz yoktur. Sabah (namazın)dan sonra da güneş doğuncaya kadar namaz yoktur."
Nesâî, Mevâkît 11, (1, 258).
2398 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) dedi ki: "Ömer vehme düştü (yanıldı). Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Namaz kılmak için güneşin batma ve doğma zamanını taharri etmeyin (araştırıp seçmeyin). Çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasında doğar" diye yasakladı."
Müslim, Müsâfirîn 295, (833); Nesâî, Mevâkît 35, (1, 279).
Müslim, şu ziyadede bulundu: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ikindiden sonraki iki rekati hiç bırakmadı."
2399 - Cündüb İbnu's-Seken el-Gıfârî'nin -ki bu zât Ebü Zerr (radıyallâhu anh)'dır- anlattığına göre, Kâbe'nin basamağına çıkıp şöyle demiştir.
"Beni bilen bilir, bilmeyen de bilsin ki, ben Cündüb'üm. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ı, şöyle söyler işittim: "Sabah (namazın)dan sonra güneş doğuncaya kadar namaz yoktur. İkindi namazından sonra da güneş batıncaya kadar; Mekke'de hariç, Mekke'de hariç, Mekke'de hariç."
Rezîn ilavesidir. Bu hadis, Ahmed İbnu Hanbel'in Müsned'inden tahric edilmiştir (5,165).
2400 - Hz. Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) ikindi (namazı)ndan sonra, güneşin yüksekte olma halini istisna ederek, namaz kılmayı yasakladı."
Ebü Dâvud, Salât 299, (1274); Nesâî, Mevâkît 36, (1, 280).
Nesâi nin rivayetinde (ibare, ifade bakımından biraz farkla) şöyle gelmiştir: "...güneşin beyaz ve parlak halde olmasını istisna ederek..." | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 11:01 | |
| 2401 - Ebü Basra el-Gıfârî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) el-Muhammas'ta ikindi namazı kıldırdı. Ve dedi ki:
"Bu namaz, sizden öncekilere de arz olundu, ama onlar bunu zayi ettiler. Kim buna devam ederse ecri iki kere verilecek. Şahid doğuncaya kadar; ondan sonra namaz mevcut değildir."
Müslim, Müsâfırîn 292, (830); Nesâî, Mevâkît 14, (1, 259, 260).
2402 - es-Sâib İbnu Yezîd (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre, "ikindiden sonra namaz kıldığı için el-Münkedir'i Hz. Ömer (radıyallâhu anh)'in dövdüğünü görmüştür."
Muvatta, Kur'ân 50, (1, 221).
2403 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) cuma günü hariç, gün ortasında (nısfu'n-nehâr) namaz kılmayı mekruh addederdi ve derdi ki: "Cehennem, cuma dışında (her gün o vakitte) coşturulur."
Ebü Dâvud, Salât 223, (1083).
2404 - Alâ İbnu Abdirrahman'ın anlattığına göre, öğle namazından çıkınca, Basra'daki evinde Enes İbnu Mâlik'e uğramıştı. Zaten evi de mescidin bitişiğindeydi. Der ki: "Huzuruna çıktığım zaman bana: "İkindiyi kıIdınız mı?" diye sordu. Ben: "Hayır, şu anda öğle namazından çıktık" dedim:
"İkindiyi kılın!" dedi. Kalkıp kıldık. Namazdan çıkınca:
"Ben, dedi, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "Bu, münafıkların namazıdır, oturur, oturur şeytanın iki boynuzu arasına girinceye kadar güneşi bekler, sonra kalkıp dört rek'at gagalar. Namazda Allah'ı pek az zikreder."
Müslim, Mesâcid 195, (622); Muvatta, Kur'ân 46, (1, 220); Ebü Dâvud, Salât 5, (413); Tirmizî, Salât 120, (160); Nesâî, Mevâkît 9, (1, 254).
2405 - İbnu Mes'üd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı vakti dışında sadece iki namazı kılarken gördüm: (Veda Haccı sırasında) Müzdelife'de akşamla yatsıyı birleştirerek kıldı. O gün, sabah namazını da (mütad) vaktinden önce kıldı."
Buhârî, Hacc 97, 99; Müslim, Hacc 292, (1289).
2406 - Buhârî'nin Abdurrahman İbnu Yezîd'den kaydettiği bir diğer rivayet şöyledir: "İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) haccetmişti. Yatsı ezanı sırasında veya buna yakın bir zamanda Müzdelife'ye geldik. Yanındaki bir adama söyledi, ezan ve arkasından ikamet okudu. Sonra akşam namazını kıldı. Arkasından iki rekat (sünnetini) kıldı. Sonra akşam yemeğini istedi ve yedi. Arkadan bir adama emretti, ezan ve ikamet okudu, iki rekat olarak yatsıyı kıldı.
Şafak söktüğü zaman: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu saatte bugün ve bu yer dışında şu namazı hiç kimse kılmamıştır" dedi.
Abdullah (radıyallâhu anh) dedi ki: "İşte şu ikisi, vakti değiştirilmiş olan yegane iki namazdır. Biri akşam namazı- bu, halk Müzdelife'ye geldikten sonra kılınır; diğeri sabah namazı, bu da şafak söker sökmez kılınır."
İbnu Mes'ud sözlerine devamla: "Ben Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bunu yaptığını, sonra ortalık ağarıncaya kadar kaldığını gördüm" dedi. Sonra sözlerini şöyle tamamladı:
"Eğer, Emîrü'l Mü'minîn -yani Hz. Osman (radıyallâhu anh)- şu anda ifaza'da bulunsa (Mina'ya müteveccihen hareket etse) sünnete uygun hareket etmiş olur."
(Hadisin râvisi Abdurrahman İbnu Yezîd der ki): "Bilemiyorum, İbnu Mes'ud'un bu sözü mü önce telaffuz edildi, Hz. Osman'ın (Mina'ya) hareket emri mi. . . Derhal telbiye çekmeye başladı ve bu hal, yevm-i nahirde Büyük Şeytan'a taş atılıncaya kadar devam etti."
Buhârî, Hacc 99).
EZANIN FAZILETİ
2407 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İnsanlar, eğer ezan okumak ile namazın ilk safında yer almada ne (gibi bir hayır ve bereket) olduğunu bilseler, sonra da bunu elde etmek için kur'a çekmekten başka çare kalmasaydı, mutlaka kur'aya başvururlardı."
Buhârî, Ezân 9, 32, Şehâdât 30; Müslim, Salât 129, (437); Tirmizî, Salât 166, (225); Nesâî, Mevâkît 22, (1, 269), Ezân 31, (2, 23); Muvatta, Nidâ 3, (1, 68); Cemâat 6, (1,131).
2408 - Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namaz için ezan okunduğu zaman şeytan oradan sesli sesli yellenerek uzaklaşır, ezanı duyamayacağı yere kadar kaçar. Ezan bitince geri gelir. İkamete başlanınca yine uzaklaşır, ikamet bitince geri dönüp kişi ile kalbinin arasına girer ve şunu hatırla, bunun düşün diye aklında daha önce hiç olmayan şeylerle vesvese verir. Öyle ki (buna kapılan) kişi kaç rekat kıldığını bilemeyecek hale gelir."
Buhârî, Ezân 4, Amel fı's-Salât 18, Sehv 6, Bed'ü'I-Halk 11; Müslim, Salât 19, (389), Mesâcid 83, (389); Ebü Dâvud, Salât 31, (516); Muvatta, Nidâ 6, (1, 69); Nesâi, Ezân 30, (2, 21).
2409 - Müslim'in diğer bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Şeytan namaz için okunan ezanı işitti mi kaçar. Müezzinin sesini işitmemek için sesli sesli yellenir. (Ezan bitip müezzin) susunca geri döner ve vesvese verir. İkameti işittiği zaman, müezzini duymamak için gider, susunca geri döner ve vesvese verir."
Müslim, Salât 16, (389); Buhârî, Ezân 4.
2410 - Hz. Cabir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "Şeytan namaz için okunan ezanı işitince Ravhâ nâm yere kadar gider."
Müslim, Salât 15, (388). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 11:02 | |
| 2411 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraberdik. Bilâl (radıyallâhu anh) kalkıp ezan okudu. (Ezanı bitirip) susunca, Aleyhissalâtu Vesselâm: "Kim bunun mislini kesin bir inançla söylerse cennete girer" buyurdu."Nesâî, Ezân 34, (2, 24).2412 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-Amr Âs (radıyallâhu anh)'ın anlattığına göre, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işitmiştir:"Ezanı işittiğiniz zaman müezzinin söylediğini aynen (kelime kelime) tekrar edin. Sonra bana salât-u selâm okuyun. Zîra kim bana salât-u selâm okursa Allah da ona on misliyle rahmet eder. Sonra benim için el-vesîle'yi taleb edin. Zîra o, cennete bir makamdır ki, mutlaka AlIah'ın kullarından birinin olacaktır. Ona sahip olacak kimsenin ben olmamı ümid ediyorum. Kim benim için Allah'tan el-Vesîle'yi taleb ederse, şefaat kendisine vâcib olur."Müslim, Salât 11, (384); Ebü Dâvud, Salât 36, (522); Nesâî, Ezan 33, (2, 23); Tirmizî, Salât 154, (208); İbnu Mâce, Ezân 4, (720). Hadisin ilk cümlesi Buhârî'de de rivayet edilmiştir (Ezân 7).2413 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ezanı işittiği zaman kim: "Allâhümme Rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmme ve's-salâti'I-kâime âti Muhammedeni'I-Vesîlete ve'I-fadîlete veb'ashu makâmen mahmüdeni'Ilezî va'adtehu. (Ey bu eksiksiz davetin ve kılınan namazın sahibi! Muhammed'e‚ Vesîle'yi ve fazîleti ver. O'nu, va'adettiğin -bir rivayette va'adettiğin üzere- makam-ı Mahmüd üzere ba's et (dirilt)" derse, ona Kıyâmet günü mutlaka şefaatim helal olur."Buhârî, Ezân 8; Ebü Dâvud, Salât 28, (529); Tirmizî, Salât 157, (211); Nesâi, Ezân 38, (2, 26); İbnu Mâce, Ezârı 4, (722).2414 - Hz. Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Müezzin, " " deyince sizden kim samimiyetle, " Allahu ekber" derse, sonra müezzin: "Eşhedu en lâ ilâhe illallah" deyince, "Eşhedu en lâ ilâhe illallah" derse; sonra müezzin: "Eşhedü enne Muhammeden ResüIuIIah" deyince, "Eşhedü enne Muhammeden ResüIuIIah" derse; sonra müezzin: "Hayye aIa's-salât" deyince "Lâ havle velâ kuvvete illâ billah" derse; sonra müezzin: "hayye aIa'I-felâh" deyince, "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" derse; sonra müezzin: " " deyince, " " derse; sonra müezzin: "Lailâhe iIlaIIah" deyince "Lâilahe iIlallah" derse cennete girer."Müslim, Salât 12, (385); Ebü Dâvud, Salât 36, (527).2415 - Sà'd İbnu Ebî Vakkâs (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Müezzini işittiği zaman, kim: "Ben şehadet ederim ki, bir olan Allah'tan başka ilah yoktur, 0'naşerik de yoktur, Muhammed O'nun kulu ve Resülüdür. Rabb olarak Allah'tan Resül olarak Muhammed'den -bir rivayette "...nebî = peygamber olarak Muhammed'den din olan İslàm'dan- razıyım" derse günahı affedilir."Müslim, Salât 13, (386); Ebü Dâvud, Salât 36, (525); Tirmizî, Salât 156, (210); İbnu Mâce, Ezân 4, (721); Nesâî, Ezân 38, (2, 26).2416 - Ebü Ümame Es'ad İbnu Sehl (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Mu'âviye İbnu Ebî Süfyan (radıyallâhu anh)'ı minberde oturmuş (hutbe vermek üzere bekliyorken) dinliyordum. (Ezan başladı.) Müezzin: "Allahu ekber " deyince, Mu'âviye de: " Allahu ekber" dedi; Müezzin: "Eşhedu en Iâ ilâhe illâllah!" dedi. Mu'âviye: "Ben de!" dedi; Müezzin: "Eşhedu en lâ ilâhe illallah!" dedi. Mu'âviye: "Ben de!" dedi. Müezzin: "Eşhedü enne Muhammeden Resülullah!" dedi. Mu'âviye: "Ben de!" dedi. Müezzin: "Eşhedü enne Muhammeden Resülullah!" dedi. Mu'âviye: "Ben de!" dedi. Ezan okuma işi bitince dedi ki: "Ey insanlar! Ben Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ı minberde iken işittim, O da, müezzin ezan okurken tıpkı sizin benden işittiğinizi söylüyordu (bizzat işittim)."Buhârî, Cuma 23.2417 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm), müezzinin ezan okurken şehadet getirdiğini işitince:"Ben de! Ben de!" derdi."Ebü Dâvud, Salât 36, (527).2418 - Ebü Saîdi'l-Hudrî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ezanı işittiğiniz zaman, müezzinin söylediğinin mislini tekrar edin!"Buhârî, Ezân 7; Müslim, Salât 10, (383); Ebü Dâvud, Salât 36, (522); Nesâî, Ezân 33, (2, 23); Tirmizî, Salât 154, (208); İbnu Mâce, Ezân 4, (720).2419 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim, yedi yıl sevabına inanarak ezan okursa, Allah bunu, onun ateşten kurtulmasına bir senet yapar."Tirmizî, Salât 152, (206).2420 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Müezzin, sesinin gittiği yer boyunca mağfiret olunur. Yaş ve kuru herşey onun lehinde şehadet eder, namaza katılan kimseye yirmibeş kat namaz yazılır ve iki namaz arasındaki (günahları) affedilir."Ebü Dâvud, Salât 31, (515); Nesâî, Ezân 14, (2, 13); İbnu Mâce, Ezân 5, (724). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 11:03 | |
| 2421 - Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah ve melekleri namazda birinci safa rahmet ederler. Müezzin sesinin ulaştığı yere kadar mağfiret görür. Yaş ve kuru her ne, sesini işitirse, onu tasdik eder. Ona, beraberinde namaz kılanların ecrinin bir misli verilir."Nesâî, Ezân 14, (42,13).2422 - İbnu Amr İbni'l-As (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Bir adam: "Ey Allah'ın Resülü! Müezzinler (sevapca) bizden üstün oluyorlar. (Onlara yetişmemiz için ne tavsiye edersiniz?) diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:"Onların söylediklerini sen de tekrar et. Bitirip sona erince dilediğini iste, sana da (aynı sevap) verilecektir" cevabını verdi. "Ebü Dâvud, 36, (524).2423 - Abdullah İbnu Abdirrahman İbni Ebî Sa'sa'a anlatıyor: "Ebü Saîd (radıyallâhu anh) bana dedi ki:"Seni, koyunları ve kır hayatını seviyor görüyorum. Koyunlarınla birlikte veya kırda olunca namaz ezanı okursan, ezan sırasında sesini yükselt. Zîra, müezzinin sesini insan, cin ve sair her ne işitirse en uzağı" bile Kıyâmet günü onun lehinde şehadet eder."Ebü Saîd sözlerini şöyle tamamladı: "Ben bunu Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işittim"Buhârî, Ezân 5, Bed'ü'l-Halk 112, (Menâkîb 25; Nesâî, Ezân 14, (2,13); Muvatta, Nidâ 5, (1, 69).2424 - Hz. Muaviye (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'ı: "Müezzinler Kıyâmet günü, boyun itibariyle insanların en uzunu olacaklardır" derken işittim."Müslim, Salât 14, (387).2425 - Âsım İbnu Behdele der ki: "Zirri'bnu Hubeyş ezan okurken yanına bir adam uğradı ve:"Ey Ebü Meryem, ezan mı okuyorsun? Ben ezan yüzünden senden nefret ediyorum" dedi. Zirr ona şöyle cevap verdi:"Fazîlet sebebiyle benden nefret mi ediyorsun? Vallahi seninle konuşmuyorum."Rezîn ilavesidir. (Kaynağı bulunamamıştır).EZANIN BAŞLANGICI2426 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Müslümanlar Medîne'ye geldikleri vakit toplanıyorlar ve namaz vakitlerini birbirlerine soruyorlardı. Namaz için kimse nidâ etmiyordu. Bir gün bu hususta konuştular. Bazıları:"Hristiyanların çanı gibi bir çan edinin" dedi. Bazıları da:"Yahudilerin boynuzu gibi bir boynuz edinerek (onu öttürün!)" dedi. Hz. Ömer (radıyallâhu anh):''Bir adam çıkarsanız da namazı ilan etse!" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselam): "Ey BiIâI! Kalk! namazı ilan et!" dedi."Buhârî, Ezân 1; Müslim, Salât 1, (377); Tirmizî, Salât 139, (190); Nesâî, Ezân 1, (2, 2-3).2427 - Ebü Umeyr İbnu Enes, Ensar'dan olan bir amcasından naklen anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) halkı namaza nasıl toplayacağı meselesine eğildi. Kendisine:"Namaz vakti olunca bir bayrak dik, onu görünce halk birbirine haber verir" dendi. Bu, Aleyhissalâtu vesselâm'ın hoşuna gitmedi. Bunun üzerine O'na, boynuz hatırlatıldı. Bu, yahudilerin borazanı idi. Onu bu da memnun etmedi ve hatta:"Bu yahudi işidir!" dedi. Bunun üzerine büyük çan hatırlatıldı. Efendimiz:"Bu hristiyanların işidir" dedi. Bu (konuşmalar)dan snnra Abdullah İbnu Zeyd el-Ensârî, Resülullah'ın üzüntüsüne üzülerek ayrıldı. Bunun üzerine rüyasında ezan öğretildi."Ebü Dâvud, Salât 27, (498).2428 - Bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Ensardan bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resülü! Ben sizin üzüntünüzü görüp ayrıldığım vakit (rüyamdan) bir adam gördüm. Üzerinde yeşil renkli iki giysi vardı. Kalkıp mescidin üzerinde ezan okudu. Sonra bir miktar oturdu. Tekrar kalkıp aynı söylediklerini bir kere daha tekrarladı. Ancak bu sefer bir de kad kâmeti's-salât (namaz başlamıştır) cümlesini ilave etti. Eğer halkın (bana yalancı diyeceğinden korkum) olmasaydı ben "uykuda değildim, uyanıktım" diyecektim" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):"Allah sana hayır göstermiş. Bilâl'e söyle (bu kelimeleri söyleyerek) ezan okusun!" dedi. Hz. Ömer (radıyallâhu anh) de atılarak:"Onun gördüğünü aynen ben de gördüm, ancak o, anlatma işinde benden önce davranınca, ben utandım (anlatamadım)" dedi."Adam anlattıkları arasında şunları da söyledi: "(Mescidin üzerine çıkan adam) kıbleye yöneldi ve dedi ki: "Allahu ekber Allahu akber , eşhedu en lâ ilâhe illallah, eşhedu en lâ ilâhe illallah. Eşhedü enne Muhammeden Resülullah eşhedü enne Muhammeden Resülullah, hayye ala's-salât -iki defa-, hayye ala'l-felâh -iki defa- , lâilâhe illallah."Sonra bir miktar durduruldu. Sonra adam tekrar kalktı, aynı şeyleri yeniden söyledi. Ancak bu sefer Hayye ala'l-felâh'tan sonra kad kâmeti's-salât kad kâmeti's-salât dedi. Râvi ilave etti: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm):"Bunu Bilâl'e öğret!" buyurdu. (Adam emri yerine getirdi) Bilâl de onları söyleyerek ezan okudu."Ebü Dâvud, Salât 28, (505-507).2429 - Abdullah İbnu Zeyd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm), halkı namaz için toplamak maksadıyla çalınmak üzere bir çan yapılmasını emrettiği zaman, ben uyurken yanıma bir adam geldi. Elinde bir çan vardı. Ben:"Ey Allah'ın kulu, bu çanı bana satar mısın?" dedim. Adam:"Pekala, ama bunu ne yapacaksın?" dedi. Ben:"Bununla insanları namaza çağıracağım" dedim. Bana:"Sana bu iş için daha hayırlı bir söz göstereyim mi?" dedi. Ben deona: "Elbette!" dedim."Öyleyse şunu söyle!" diyerek bana öğretti:" .Eşhedü enne Muhammeden Resülullah, eşhedü enne Muhammeden Resülullah.Hayye ala's-salât, Hayye ala's-salât.Hayye ala'l-felâh, Hayye ala'l-felâh. Lâilâhe illallah."Abdullah İbnu Zeyd (radıyallâhu anh) devamlı dedi ki: "(Rüyamdaki bu zat) benden biraz uzaklaştı sonra tekrar söze başlayıp:"Sonra namazı kılacağın zaman şunu söylersin" dedi ve öğretti:" -Eşhedu en lâ ilâhe illallah, Eşhedü enne Muhammeden Resülullah, Hayye ala's-salât, Hayye ala'l-felâh, Kad kâmeti's-salât, kad kameti's-salât, Lâilâhe illallah."Sabah olunca Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek (rüyamda) gördüklerimi haber verdim. Bana:"İnşallah bu hak bir rüyadır. Kalk rüyada öğrenmiş olduğunu Bilâl'e öğret. O bunları söyleyerek ezan okusun. Zîra o, sesce senden daha gür!" buyurdu. Ben de Bilâl'le birlikte kalktım. Ona teker teker arzediyordum. 0 da bunları yüksek sesle söyleyerek ezan okumaya başladı.Bunu evinde olan Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallâhu anh) işitmişti. Hemen evden çıkıp ridâsını çekerek geldi ve:"Ey Allah'ın Resülü! diyordu, seni hak ile gönderen Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun, onun gördüğünün aynısını ben de gördüm!"Bunu işiten Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):"Elhamdülillah! Şimdi bu daha sağlam oldu!" dedi."Ebü Dâvud, Salât 28, (499); Tirmizî, Salât 139, (189).Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "(Bilâl ezanı okuyup sıra ikâmete gelince) Abdullah: "Onu ben gördüm, ben okumak isterim!" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) da:"Öyleyse sen de ikâmet getir!" buyurdu."Ebü Dâvud, Salât 30, (512).Tirmizi'nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "(Abdullah İbnu Zeyd ezanla ilgili kıssayı anlatırken elfazı ikişer ikişer zikretti, ikâmeti ise birer kere zikretti."Tirmizî, Salât 139, (189).Yine Tirmizî'nin bir rivayetinde denmiştir ki: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ezanı(nda elfaz) çift çift idi, ezanda da ikâmette de."Tirmizî, Salât 142, (194).2430 - Hz. Enes (radiyallâhu anh) anlatiyor: "Insanlar çogalinca, herkesçe bilinecek olan bir seyle namaz vaktinin duyurulmasinin gerektigini aralarinda konustular. (Bu meyanda bir ates yakilmasi veya bir çan çalinmasi teklif edildi).Bunun üzerine Resülullah (aleyhissalatu vesselam) Bilâl'e emrederek ikiser kere söyleyerek de ikâmet okumasini emretti."Buhârî, Ezân 2, 3, Enbiya 50; Müslim, Salât 3, (378); Ebü Dâvud, Salât 29, (508); Tirmizî, Salât 141, (193); Nesâî, Ezân 2, (2, 3). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 11:04 | |
| 2431 - Ebü Mahzüra (radiyallâhu anh) anlatiyor: "Ey Allah'in Resülü, bana ezanin usülünü ögret" dedim. Bunun üzerine basimin ön kismini meshederek:", Allahu -ekber, , dersin ve bunlari derken sesini yükseltirsin. Sonra: "Eshedü en lâ ilâhe illallah, eshedü en lâ ilâhe illallah, eshedü enne Muhammeden Resûlullah, eshedu enne Muhammeden Resülullah dersin ve bunlari söylerken sesini alçaltirsin, sonra sesini sehadette tekrar yükseltirsin: Eshedü en lâ ilâhe illallah eshedü en lâ ilâhe illallah.Eshedü enne Muhammeden Resülullah, eshedü enne Muhammeden Resülullah. Hayye ala's-salâti hayye ala's-salât. Hayye ala'l-felâhi hayye ala'l-felâh.Eger okudugun ezan sabah ezani ise sunu da söylersen:"es-Salâtu hayrun mine'n-nevm, es-salâtu hayrun mine'n nevm (Namaz uykudan hayirlidir). , Lâilâhe illallah."Müslim, Salât 6, (379); Ebü Dâvud, Salât 28, (500-505); Tirmizî, Salât 140, (191); Nesâî, Ezân 3, 4, 5, 6, (2, 4-8).2432 - Bir diger rivayette söyle gelmistir: "(Ebü Mahzüra dedi ki): "Bana Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ikâmeti ikiser ikiser ögretti:", ,Eshedu en lâ ilâhe illallah, Eshedu en lâ ilâhe illallah.Eshedu enne Muhammeden Resülullah, Eshedu enne Muhammeden Resülullah.Hayye ala's-salât, Hayye ala's-salât.Hayye ala'l-felâh, Hayye ala'l-felâh., .Lâilâhe illallah.Ebü Dâvud der ki: "Abdurrezzak rivayetinde de iki: "(Resûlullah devamla): "Ikâmet getirince iki sefer de sunu söyle: Kad kâmeti's-salât, kad kâmeti's-salât!" (Aleyhissalâtu vesselâm ayrica sordu):"Duydun mu?" (Ebü Mahzüra):"Evet!" dedi. (Hadisi rivayet eden râvi Sâib) der ki: "Ebü Mahzüra alnindaki saçi ne kestirir ne de ayirirdi. çünkü oraya Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in elleri degmis idi."Ebü Dâvud, Salât 28, (501).2433 - Ibnu Ömer (radiyallâhu anhümâ) anlatiyor: "Ezan Resülullah devrinde ikiser ikiser idi. Ikâmet de birer birer. Ancak (müezzin), ayrica ikiser sefer olmak üzere kad kâmeti'-salât, kad kâmeti's-salât da derdi."Ibnu Ömer devam eder: "Biz, ikâmeti isittik mi abdest alir, namaza giderdik."Ebü Dâvud, Salât 29, (510); Nesâî, Ezân 2, (2, 3).2434 - Imam Mâlik'e ulastigina göre: "Müezzin, sabah namazini haber vermek için Hz. Ömer (radiyallâhu anh)'in yanina gider. Onu uyuyor bulunca:"Essalâtu hayrun mine'n-nevm (namaz uykudan hayirlidir)" der. Bunun üzerine Hz. Ömer, o ibareyi sabah ezanina ilave etmesini emreder."Muvatta, Salât 8, (1, 72).2435 - Mücahid (rahimehullah) anlatiyor: "Abdullah Ibnu Ömer (radiyallâhu anhümâ)'le bir mescide girdim. Ezan çoktan okunmustu. Biz namaz kilmak istiyorduk. Müezzin tesvîbte bulundu (ikâmet okudu). Abdullah mescidi terketti ve:"Haydi bizi bu bid'atçinin yanindan çikar!" dedi ve orada namaz kilmadi."Ebu Dâvud, Salât 45, (538); Tirmizî, Salât 145, (198).Tirmizi der ki: "Ibnu Ömer'den rivayet edildigine göre, sabah ezaninda es-salâtu hayrun mine'n nevm derdi."2436 - Ebü Dâvud'un bir rivayetinde söyle gelmistir: "Ben Ibnu Ömer (radiyallâhu anhümâ)'le beraber idim, bir adam ögle veya ikindi namazinda tesvîbte bulundu. Bunun üzerine (Ibnu Ömer): "Bizi (buradan) çikar, zîra su (yapilan tesvîb) bid'attir" dedi."Ebü Dâvud, Salât 45, (538).2437 - Hz. Bilâl (radiyallâhu anh) anlatiyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana: "Sabah hariç, sakin hiçbir namazda tesvîbte bulunma!" tembihini yapti."Tirmizî, Salât 145, (198).2438 - Yine Hz. Bilâl (radiyallâhu anh) der ki: "Ezanin sonu söyledir: ", , Lâilâhe illallah."Nesâî, Ezân 16, (2,14).EZAN VE IKÂMETLE ILGILI HÜKÜMLER2439 - Ibnu Ömer (radiyallâhu anhümâ) anlatiyor: "Hz. Ömer (radiyallâhu anh)'in bir müezzini geceleyin ezan okumustu. Ezani iade etmisini emretti."Ebü Dâvud, Salât 41, (532, 533); Tirmizî, Salât 149, (203).2440 - Tirmizi'nin yine İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'dan kaydettiği bir diğer rivayet şöyledir: "Hz. Bilâl güneş doğmazdan önce ezan okumuştu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona: "Haberiniz olsun kul uyudu" diye nidâ etmesini emretti."Tirmizî, Salât 149, (203). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 11:05 | |
| 2441 - Hz. Bilâl (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Sabah vakti iyice belirinceye kadar ezan okuma!" dedi ve ellerini yanlara doğru açarak: "Şöyle!" diye gösterdi."
Ebü Dâvud, Salât 41 (534).
2442 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bir kimse, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sabah namazının vaktini sormuştu. O da Hz. Bilâl'e emretti. Şafak sökerken ezan okudu. Ertesi gün ortalık ağarıncaya kadar sabah ezanını tehir etti. Sonra ikâmet okumasını emretti ve namazı kıldı. Sonra da adama:
"İşte bu, (sabah) namazının vaktidir" dedi."
Nesâî, Ezân 12, (2, 11, 12).
2443 - Ziyâd İbnu'l-Hâris es-Sudâî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Sabah ezanının ilk vakti girince, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana emretti, ben de ezan okudum ve:
"İkâmet de getireyim mi ey Allah'ın Resülü?" diye sordum. (Soruma hemen cevap vermeyip) doğu tarafına, fecre bakmaya başladı ve:
"Hayır!" dedi. Ne zaman ki şafak söktü Hz. Peygamber (bineğinden) indi, abdest bozdu. Sonra bana doğru geldi. (Bu ara Ashâbı da toplandı. Abdestini aldı. Bilâl ikâmet okumak istedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Sudâ'nın kardeşi ezan okudu, ezanı okuyan ikâmeti getirsin!" dedi. Ben de ikâmet getirdim."
Ebü Dâvud, Salât 30, (514); Tirmizî, Salât 146, (199).
2444 - Simak İbnu Harb anlatıyor: "Bilâl, güneş (öğlede, batı cihetine) kayınca ezan okurdu. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) odasından çıkıncaya kadar ikâmet getirmezdi. Odasından çıkınca, O'nu görür görmez ikâmet getirirdi."
Müslim, Mesâcid 160- (606); Tirmizî, Salât 148, (202); Ebü Dâvud,Salât 44, (537).
2445 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın iki müezzini vardı: Biri Bilâl diğeri İbnu Ummi Mektüm el-A'mâ."
Müslim, Salat 7, (380); Ebü Dâvud, Salât 42, (535).
2446 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Bilâl (radıyallâhu anh)'e:
"Ezan okuduğun zaman ağır ağır oku. İkâmet getirdiğin zaman da peş peşe serî oku. Ezanla ikâmetin arasına, yemek yiyenin yemeğinden, içenini içmesinden, üzerine sıkışarak helaya girmiş olanın heladan fâriğ olacağı bir zaman fasılası koy" diye talimat verdi. Şunu da ilave etti: "Beni görünceye kadar da (ikâmet için) kalkmayın."
Tirmizî; Salât 143, (195).
2447 - Benî Neccâr'dan bir kadın demiştir ki: "Benim evim, Mescid-i Nebevî'nin etrafındaki en uzun ev idi. Bilâl (radıyallâhu anh), sabah ezanını evimin damında okurdu. Seher'den gelip, dama oturur vaktin girmesini gözetlerdi. Vaktin girdiğini görünce gerinir, sonra da:
"Allah'ım sana hamdediyor, dînini (müslümanların) ikâme etmeleri için, Kureyş'e karşı yardımını diliyorum" der, arkadan ezan okurdu."
Kadın devamla der ki: "Vallâhi, onun bu duayı terkettiği tek gece bilmiyorum!"
Ebü Dâvud, Salât 33, (519).
2448 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Namaz için ezanı ancak abdestli olan okusun."
Tirmizî, Salât 147, (201).
2449 - Bir diğer rivayette şöyle buyrulmuştur: "Ezanı ancak abdestli olan okusun." Tirmizî der ki: "Önceki rivayet daha sahihtir."
Tirmizî, Salât 147, (200).
2450 - Osman İbnu Ebî'l-As (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bana en son vasiyetlerinden biri de, ezanına mukabil ücret almayan bir müezzin tutmamdı."
Ebü Dâvud, Salât 40, (531); Tirmizî, Salât 155, (209); Nesâî; Ezân 32, (2, 23). | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 11:06 | |
| 2451 - Ebü Bekr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte sabah namazı için beraber çıktık. Uğradığı her adama namaz için sesleniyor veya ayağı ile dürtüyordu."
Ebu Davud, Salât 293, (1264).
2452 - Ebü Ümâme (radıyallâhu anh) veya Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâbından bir diğeri tarafından rivayet edildiğine göre, (bir seferinde) Bilâl (radıyallâhu anh) ikâmete başlamıştır. Kad kâmeti's-salât deyince Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Allah onu (namazı) ikâme etsin ve dâim kılsın!" buyurdu. İkâmetin geri kısmında, ezanın faziletleri bahsinden mezkür olan Hz. Ömer hadisinde olduğu gibi (müezzinin söylediklerini tekrar şeklinde) hareket ediyordu."
Ebü Dâvud, Salât 39, (528).
2453 - Nâfi (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallâhu anh) sefer sırasında ikâmete sadece sabah namazından hem ezan, hem de ikâmet her ikisini okurdu. Derdi ki: "(Seferde ezana hacet yok, çünkü) ezan, kendisine cemaat gelecek olan imama mahsustur."
Muvatta, Salât 11, (1, 73).
2454 - Ebü Cuhayfe (radıyallâhu anh)'nin anlattığına göre, Hz. Bilâl (radıyallâhu anh)'i ezan okurken görmüştür. Der ki: "Ben, ezan okurken, onun ağzını şu tarafa, bu tarafa (sağa sola) dönerken takibe koyuldum."
Tirmizî'nin rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "İki parmağı kulaklarını üzerinde olduğu halde...
Buhârî, Ezân 18,19, Vudü 40, Salat 17, Sütre 90, 93, 94, Menâkıb 23, Libas 3, 42; Müslim,Salât 249, (503); Ebü Dâvud, Salât 34, (520); Tirmizî, Salât 144, (197); Nesâî, Ezân 13, (2,12).
2455 - Ebü Dâvud'da şu ifadeye yer verilmiştir: "(Bilâl), hayye ala's-salât, hayye ala'l-felâh cümlesine gelince boynunu sağa ve sola çevirdi, bizzat kendi dönmedi."
Ebü Dâvud, Salât 34, (520).
İSTİKBÂLU'L-KIBLE
2456 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "Doğu iIe batı arasında tek bir kıble vardır."
Tirmizi, Salât 256, (342, 343, 344).
2457 - Nâfi (rahimehullah) anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallâhu anh) dedi ki: "Kişi Beytullah istikâmetine yöneldi mi doğu ile batı arasında tek bir kıble vardır."
Muvatta, Kıble 8, (1,196).
NAMAZIN MAHİYETİ VE RÜKÜNLERİ
2458 - İbnu Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza kalktığı zaman, ellerini iki omuzunun hizasına kadar kaldırır sonra tekbir getirirdi. Rükü yapmak isteyince de (ellerini iki omuzu hizasına kaldırmak suretiyle) aynı şeyi yapardı. Rüküdan başını kaldırınca da aynı şeyi yapardı. Ancak bunu, secdeden
başını kaldırırken yapmazdı."
Bir başka rivayette: "Bunu, secde ederken yapmazdı" denmiştir.
2459 - Bir diğer rivayette: "Başını rüküdan kaldırınca, ellerini aynı şekilde kaldırır ve: "Semi allâhu li-men hamideh, Rabbenâ ve leke'l-hamd. (Allah kendine hamdedeni işitir. Rabbimiz, hamd sanadır)" derdi" şeklinde gelmiştir. Bu ibarenin elfazı Sahiheyn'e aittir.
2460 - Buhâri'nin diğer bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) namaza girince tekbir getirir ve ellerini kaldırırdı." | |
| | | Muhamed Dolaku Antar-aktiv
Numri i postimeve : 3478 Data e regjistrimit : 16/09/2011 Mosha : 78 Nacionaliteti-Sheti : R e Kosovës, Mitrovicë
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis Mon 31 Oct 2011 - 11:07 | |
| 2461 - Muvatta ve Ebu Dâvud'da gelen bir rivayette de şöyle denmiştir: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) namaz için iftitah tekbiri getirince (namaza başlayınca), ellerini iki omuzu hizasına kadar kaldırırdı, rüküdan kalkınca daha aşağı kaldırırdı."
2462 - Muvatta'nın bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "(İbnu Ömer) eğilip doğruldukça her seferinde tekbir getirirdi."
İbnu Cüreyc der ki: "Nâfi'e (Yani İbnu Ömer ellerini) ilk kaldırmada öbürlerinden daha mı yukarı kaldırıyordu?" diye sordum. Bana:
"Hayır! eşitti" dedi. Ben tekrar:
"Öyleyse bana işaret et (göster)" talebinde bulundum. Göğsüne hatta daha aşağıya işaret etti."
2463 - Ebü Davud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza kalktığı zaman ellerini iki omuzunun hizasına kadar kaldırırdı. Sonra eller o halde iken tekbir getirirdi, rüküa giderdi. Sonra belini doğrultmak isteyince ellerini tekrar iki omuz hizasına kadar kaldırır ve, "Semi'allâhu li-men hamideh" derdi.
Secdede ellerini kaldırmazdı. Rüküdan önce getirdiği her bir tekbirde ellerini kaldırırdı ve bu hal namazın bitimine kadar devam ederdi."
Yine Ebü Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Rüküdan doğrulunca, secdeye eğilince (kaldırır), iki secde arasında kaldırmazdı" denmiştir.
2464 - Nesâî'nin rivayetinde şöyle gelmiştir: "Resülulah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza girdiği zaman ellerini kaldırırdı. Rüküya gitmek istediği zaman, başını rüküdan kaldırdığı ve iki rek'at arasında kalktığı zaman aynı şekilde ellerini iki omuzunun hizasına kaldırırdı."
Buhârî, Ezân 83, 84, 85, 86; Müslim, Salât 22, (390); Muvatta, Salât 16, (1, 75, 76, 77); Ebü Dâvud, Salât 117, (721, 722, 741, 743); Tirmizî, Salât 190, (255); Nesâî, İftitah 1, 2,3, (2,121,122); İbnu Mâce, İkâmet 15, (858 - 868).
2465 - Alkame (rahimehullah) anlatıyor: "Size Resülullah (aleyhissalatu vesselam)'ın namazıyla namaz kıldırayım mı?" dedi ve namaz kıldı. Bu namazda ellerini bir kere iftitah tekbiri sırasında kaldırdı, başka kaldırmadı."
2466 - Bir diğer rivayette şöyle demiştir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselâm) her eğilip doğrulmalarda, kıyâm ve oturmalarda tekbir getirirdi. Hz. Ebü Bekir ve Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ) de aynı şekilde tekbir getirirlerdi."
Ebü Dâvud, Salât 119, (748); Tirmizî, Salât 191, (257), 188, (253); Nesâî, İftitah 110, (2,195),124, (1, 204), Sehv 70, (3, 62).
2467 - Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı iftitah tekbiri alırken gördüm. Ellerini kulaklarına yakın kaldırmıştı. Sonra (namazdan çıkıncaya kadar) başka kaldırmadı."
Ebü Dâvud, Salât 119, (752).
2468 - Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh)'den yapılan rivayete göre, halka namaz kıldırdığı zaman, her eğilip doğrulmada tekbir getirirdi. Kendisine:
"Bu tekbirler de ne?" dendiği vakit:
"Bu, Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)'ın namazıdır!" diye cevap verirdi."
Bu hadis, Sahiheyn'in rivayetine lafzen uygundur. Ebü Dâvud ve Tirmizi'nin bir rivayetinde: "(Ebü Hüreyre) tekbir getirince parmaklarını açardı" denmiştir.
Tirmizi'nin bir diğer rivayetinde "O eğilirken tekbir getirirdi" denmiştir.
2469 - Ebu Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Şayet Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in ön cihetinde olsaydım koltuk altlarını görürdüm (kollarını öylesine yüksek kaldırırdı)."
2470 - Nesâi'de gelen bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) Beni Züreyk Mescidi'ne geldi ve dedi ki: "Üç şey var ki, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) onları yapıyordu, halk ise terketmiş durumda... Namazda ellerini uzatarak kaldırırdı, (Fatihayı okuyunca kırâate geçmezden önce) bir miktar süküt buyurdu, secdeye varınca (ve secdeden kalkınca) tekbir getirirdi."
Buharî, Ezân 115; Müslim, Salât 27-32, (392); Muvatta, Salât 19, (1, 76); Ebü Dâvud, Salât 118,119, (746, 753); Tirmizî, Salât 177,198, (239, 254); Nesâî, İftitah 6, (2,124), 84, (2,181-182),184, (2, 235). | |
| | | Sponsored content
| Titulli: Re: Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis | |
| |
| | | | Kütüb i Sitte Hadis ansiklopedisi - tam 7.300 hadis | |
|
Similar topics | |
|
| Drejtat e ktij Forumit: | Ju nuk mund ti përgjigjeni temave të këtij forumi
| |
| |
| |